ŞUNUŞ

24 Temmuz 2015 18:22 Dr. Veysi Kayıran
Okunma
1528


Türkiye’de barış kelimesinin bu kadar iğdiş edildiği, bu kadar çarpıtıldığı bir dönem daha olmadı. Bir ölüm makinesinden farksız olan PKK’nın sözcülerinin bu kelimeyi dilinden düşürmemesi ne kadar garip... Sarhoşun ezan okuması gibi… İnsanın, bu masum kelimenin uğradığı tecavüze yüreği acıyor.
Türkiye'nin Suriye'ye yönelik muhtemel bir müdahalesine karşı çıkan, aralarında HDP ve CHP milletvekilleriyle çeşitli sendika, meslek örgütü,  vakıf ve platformların yer aldığı "Barış Bloku" kuruldu:  Savaşa Karşı Barış Bloku
Aslında bunu tersten okumak lazım: Barışa Karşı Savaş Bloku
Bu blok, bal gibi PKK-PYD’nin Suriye’nin kuzeyindeki kazanımlarını kaybetmemesi ve ABD’nin bölgedeki çıkarlarının korunması için kuruldu. Çünkü PKK’nin bölgede kalıcı egemenlik tesis etme planları karşısında Türk Silahlı Kuvvetlerinin kıpırdanması, birtakım çevreleri rahatsız etti. Hatta korkuttu.
Sözde “Barış Bloku”nun kuruluş açıklaması sırasında kullandığı sloganlara bir bakın:
Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine hayır!
Suriye’de savaşa son!
Bir de savaşa karşı barış blokunda yer alan isimlere bir bakın: HDP milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Garo Paylan, Levent Tüzel, Ali Haydar Konca, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş. Bunların hepsinin aidiyetleri size yeterli fikir verecektir. Bir şekilde PKK ve onun siyasi kanadıyla yol ve emelleri birleşen kimseler…
Ne kadar net bir fotoğraf değil mi?
Demokratik sivil inisiyatif kisvesi altındaki bu oluşum, elinden gelirse Türkiye’nin bölgesel çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumak için yapacağı girişimleri engelleyecek. Bütün amaçları, PKK-PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde işgal ettiği yerlerde kalıcı olmasını sağlamak, bölgedeki ayrılıkçı Kürtlerin çıkarlarını korumak.
Hedeflerini şöyle açıkladılar: “Girişimimiz, ülke içinde barıştan yana geniş halk kitlelerini harekete geçirmeyi, uluslararası alanda örgütlenmiş sivil barış inisiyatifleriyle işbirliği yaparak bölgeyi bu ölüm çemberinden çıkartmak için çaba göstermeyi amaçlamaktadır.”
Suriye’de mağdur edilen Türkmenlerden ve Araplardan hiç söz ediyorlar mı?
Yani yarın baskı, cebir ve şiddetle sınıra toplanmaya çalışılacak kalabalıkların önünde ve arkasında; blokta yer alan isimleri ve PKK’nin siyasi kanadını göreceksiniz. Bunlar, yanlarına bazı uluslararası örgütlerin temsilcilerini de alacaklar. ABD sözcüleri de bu eylemleri demokratik(!) sivil girişimler olarak desteklediğini açıklayacak.
Zaten ABD de PYD’ye gereken desteği veriyor. Suriye geçici hükûmetinin Başbakanı Dr. Ahmet Toma şöyle diyor: “ABD ilk kez Tel Abyad’da Apaçi uçaklarını kullandı. ABD uçakları önce bölgeyi bombalıyor ardından PYD güçleri, ilerleyerek bölgeyi ele geçiriyor. PYD ile ABD arasındaki anlaşma, ‘Siz havadan vurunuz biz karadan onları kovalarız.’ şeklindedir. PYD, Suriye’de demokratik bir ülke kurmayı değil; bölgede bir Kürt devleti kurmayı amaçlıyor.”
Yeterli delillerle cinayetten defalarca hüküm giymiş azılı bir suçlu ne kadar masumsa, PKK-PYD de o kadar barışçı… Tavşan yamaca çıkmadan Türkiye, bölgede güçlü bir aktör olarak varlığını hissettirmeli ve caydırıcılığını göstermeli. Ancak bunu sağlamak için; ister koalisyon olsun ister azınlık, bir şahin hükûmet gerek.
Sağlıcakla kalın sevgili okurlar…