“Basın hürriyeti ancak hatalarını düzeltmek istemeyen hükûmetler için bir tehlikedir... Bir milletin düşüncesini baskı altında tutmak, onu birtakım gizli yollar aramaya, zorlar eninde sonunda bulur bu yolları. Hürriyetsizlik her türlü fesadı kolaylaştırır. Devletin emniyeti tehlikeye girer, zora başvurmak gerekir. Basın hürriyeti, kötülükle savaşmak ve faydalı olmak isteyen her hükûmetin tabii müttefikidir.”
Yukarıdaki metin, bundan 143 yıl önce yazılmış bir siyasi vasiyetnameden alındı. Yeni Osmanlılar döneminin ünlü devlet adamı Âli Paşa’nın Sultan Abdülaziz’e yazdığı siyasi vasiyetnameden… Tarihi 1871.
Âli Paşa; Namık Kemal ve Ziya Paşa başta olmak üzere Yeni Osmanlıların boy hedefi olmuş, ölçüsüz servet biriktirmekle suçlanmış, ancak sonradan borç içinde öldüğü ortaya çıkmış bir devlet adamı. Evinde, ne içine Osmanlı banknotları bulunan ayakkabı kutusu ne “para yerine geçen kâğıt” anlamına gelen “kaime-i nakdiye-i mutebere”ler ne de çil çil altınlar bulundu.
Âli Paşa şöyle devam ediyor vasiyetnamesinde:
“Bugünkü idarede basın Osmanlılar arasında zayıf bir bağ kurabiliyor... Amme menfaati bilhassa taşrada meçhul; tek kaygı, özel çıkar. Basına ve genel olarak her nevi yayına geniş bir hürriyet verilmeli ki Osmanlıları birbirine bağlayan bağ kuvvetlensin. Basın siyasi meselelerle uğraşacak, hükûmetin yaptıklarını değerlendirecek ve ülkenin ihtiyaçlarını belirtecek, ihdasını istediğimiz genel komiserlerin işini kolaylaştıracaktır. Basın, millet meclisi kuruluncaya kadar bu meclisin yerini tutacaktır.”
Bu sözlerin kayda geçtiği tarihten 143 yıl sonra Türk basınının geldiği nokta, içler acısı. Yıl 2014; ilerisinde değil, bir buçuk yüzyıl gerisindeyiz demokrasinin…
Tek parti iktidarlarını sarhoş edip zehirleyen kudret içkisi, AKP’yi de esritti.
İktidar partisine sözlerini, taahhütlerini çabuk unutturdu. Başbakan Tayyip Erdoğan, marifeti kendinde belledi, politikalarını ve uygulamalarını tenkit edenlere acımasızca saldırdı. Surda gedik açtırmamak, polise adam kaptırmamak için hürriyetleri sınırlayan yasa değişiklikleriyle, yargıya ve basına müdahalelerle “sandıklı monarşi” düzeni kurdu.
Soruyorum sevgili okurlar: İleri demokrasilerde balyoz gibi İnternet Yasası mı olur?
Yasaya göre TİB Başkanı zararlı gördüğü herhangi bir siteyi kapatabilecek. Sitenin elektronik bir gazete olduğunu düşünün. Yani bir emirle gazete kapatılacak.
Hürriyet’in, Haber Türk’ün, Sabah’ın, Bakan veya TİB Başkanı emriyle kapatıldığı bir Türkiye düşünün.
Ya HSYK Yasası? Hâkimi, savcıyı iktidarın güdümüne sokan bu yasayı demokrasinin neresine sığdırabilirsiniz?
AKP; hukukun üstünlüğünü getireceği sözünü verdi, üstünlerin hukukunu tesis etti. Demokrasi dedi, antidemokrat kimliğini öne çıkardı. YÖK için demediğini bırakmadı, YÖK’ü kontrolüne alarak üniversiteleri AKP’nin çiftliği hâline getirdi. TRT Kurumu da aynı akıbete uğradı. “TRT’de kanal sayısı fazla, azaltacağız.” dediler. Azaltmak şöyle dursun, yeni kanallar açtılar. TRT şimdi eski günlerini arıyor.
RTÜK işlevini yerine getiremiyor.
Hükûmet basının ensesinde boza pişiriyor. Başbakan, halkaya girmeyen gazetecileri azarlıyor. Medya yöneticilerine talimat yağdırıp gündemi tayin ediyor.
Bütün devlet kurumları birer birer dönüştürüldü, AKP oligarşisinin yerleşmesi için ne gerekiyorsa yapıldı.
Sırada MİT’e olağanüstü yetkiler verecek yasa değişikliği var. Fakat kamuoyunun tepkisinden çekinildiği için yasa değişikliği yerel seçimler sonrasına ertelendi.
Eğer bu değişiklik gerçekleşirse, bir gün yolda yürürken iki kişi kolunuzdan tutup sizi ansızın dağa kaldırabilir. Kendinizi gözleriniz bantlanmış vaziyette bir dehlizde yürütülürken de bulabilirsiniz.
Demokratik sokak eylemleri sırasında polisin arasına karışan bazı eli sopalı sivillere -Kırım’da Rusların yaptığı gibi- paramiliter güçler de eklenebilir. Göz bebeklerine kin ve nefretten kan sıçrayanlarla beyinlerine kan hücum edenler bir olur. Köşe başlarını siyasi avcılar tutar. Geyiği dizinden, turnayı gözünden vurabilen görevliler, muhalifi de sözünden vururlar.
Ancak hukuk herkese lazım; ne ekerseniz onu biçersiniz. Bir gün gelir hukuksuzluk size tebelleş olur, o zaman son pişmanlık fayda etmez.