Terörizm Çalışmalarında F-Tipi Yapılanma/FETÖ İçin Kavramsal Çerçeve Oluşturmak Zorunludur

28 Kasım 2024 12:02 Dr.Serkan KEKEVİ
Okunma
4
Terörizm Çalışmalarında F-Tipi Yapılanma/FETÖ İçin Kavramsal Çerçeve Oluşturmak Zorunludur

Terörizm Çalışmalarında F-Tipi Yapılanma/FETÖ İçin Kavramsal Çerçeve Oluşturmak Zorunludur

Doç. Dr. Serkan Kekevi
Düzce Üniversitesi
Akçakoca Bey Siyasal Bilgiler Fakültesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü

Terör, Latince kökenli “terrere” kelimesinden türemiştir. Batı dillerinde “yoğun ve ezici korku hali” anlamına gelmektedir.  Terör hayatın olağan akışını bozarak şiddet vasıtaları ile toplumu ve/veya meşru iktidarı felce uğratmayı amaçlar. Terörizm, bir toplumda genel bir korku iklimi yaratmak ve böylece belirli bir siyasi hedefe ulaşmak için hesaplanmış şiddet kullanımıdır. Terörizm mutlaka ideolojik alt yapıya dayalı bir ajanda çerçevesinde uygulanan metotları içerir. Terör ve terörizme pek çok tanım yapılmıştır. Bu kadar fazla tanımın yapılması üzerinde uzlaşılamayan bağlamların fazla olduğuna da işaret etmektedir. Literatürde terörün 100 kadar tanımı olduğuna işaret eden Schmid, terör ve terörizm konusunda iyi bir tanım denklemine sahip olmadığımızı belirtmektedir. Bu nedenle terör ve terörizme dair tanımlamalarda a- Terörizmin tarihine odaklanarak; b-Terör psikolojisine odaklanarak; c- Terörist şiddet dışındaki siyasi şiddet biçimlerine odaklanarak; d- Terör eylemine odaklanarak; e- Teröriste odaklanarak meseleyi çözümlemeye çalışılmaktadır.
Modern çağda Terör/izm türlerini tarihi dönemlere göre tasnif eden David Rapoport ise “terör dalgalarından” söz etmektedir. Genel olarak terör dalgalarını aşağıdaki tablo yardımıyla özetleyebiliriz.

Tablo 1: Terör Dalgaları

Dalga    Zaman Aralığı    Tipoloji
1. Dalga    1880-1920    Anarşist ya da Etnik/Milliyetçi terörizm
2. Dalga    1920-1960    Sömürge karşıtlığı
3. Dalga    1960-1990    Yeni-sol
4. Dalga    1979- günümüz    Radikal-Dini Dalga

Terör/izm’de devlete (ya da meşru iktidara) karşı asimetrik ve yasadışı örgütlenme vasıtasıyla “yasadışı” şiddet kullanımı esastır.
Türkiye özeline dönecek olursak, Türkiye tarihi bir bakıma terör/izme hedef olma ve terör/izm ile mücadele tarihi şeklinde ele alınabilir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ortaya çıkan Ermeni terörü ardından 1960’lı yıllarda temeli atılan ve 1970’lerde eylemselliğe geçen devrimci-sol terör, 1984’ten itibaren silahlı eylem düzeyine ulaşan bölücü terör örgütü PKK, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan radikal dinci Hizbullah, 2000’li yıllarda Türkiye’yi de hedef alan El-Kaide, DAEŞ örnek gösterilebilir. Anılan örgütler tipik terör örgütü tanımlamaları ve incelemeleri içinde ele alınabilmektedir. Ancak konu F-Tipi Yapılanma/FETÖ’ye geldiğinde klasik tipolojilerde yer verilen yasadışı örgütlenme vasıtasıyla ideolojik-siyasi hedeflere ulaşma şeklinde önümüze konulan tanımlamalar çalışmamakta,betimleyici ve açıklayıcı olmamaktadır.
F-Tipi Yapılanma/FETÖ devlet içine “sızıntı” modeliyle sirayet eden ve bu sayede devlet aygıtlarını (yasama, yürütme, yargı, eğitim, kolluk ve silahlı kuvvetler vs.) hedefleri doğrultusunda manipüle ve istismar etmeye dayalı strateji izlemiştir. Dolayısıyla F-Tipi yapılanma/FETÖ tipik olmayan bir terör örgütüdür bu nedenle yeni kavramsallaştırma ihtiyacı vardır. Öncelikle bu örgütün modern devlet aygıtını dönüştürmek istediği hatırdan çıkarılmamalıdır. Siyasi ajandası olan ve devlet ile birey arasındaki bağı yatayına keserek araya başka bir kimlik/liyakat sokan yapılanmaların tamamı ya devleti ortadan kaldırmak ya da devleti kendileri ele geçirmek için hareket ederler. Bu bağlamda F-Tipi Örgüt/FETÖ başından beri siyasi ajandaya sahip olarak hareket etmiştir. Modern Devlet için kabul edilemeyecek “yatay iktidar”, örgüt mensupları üzerinde kurulmuştur. Bu örgüt mensuplarını devlete sızdırmış ve zamanı geldiğinde devletin aygıtlarını millete karşı kullanmaktan kaçınmamıştır.
F-Tipi Yapılanma/FETÖ’nün “sızıntı” sistemi aslında doğada var olan parazit, konak canlı arasındaki ilişkiye benzemektedir. Parazitler ele geçirdikleri konak canlı kadar güçlü veya akıllı olmasalar da kendilerine göre daha karmaşık canlıları kendi amaçları doğrultusunda ölüme dahi götürebilirler. Bu örgütün davranış modeli parazitlere benzemektedir. Dolayısıyla klasik terör örgütlerine benzetilemez.

Şekil 1: F-Tipi Yapılanma/FETÖ organizasyon yapısı

 

F-Tipi yapılanma/FETÖ ile mücadele etmek ve ona benzer başka terör örgütlerinin hedefi olmamak; uluslararası ortamda Türkiye’nin haklı tezlerini daha güçlü savunabilmesi için Türkiye’nin mutlaka kendi kavramsallaştırmalarını oluşturması ve uluslararası literatürde dolaşıma sokması gereklidir. Terör ile sadece silahla değil kalemle de mücadele edilmelidir. Akademik, felsefi ve teorik alanlarda yılmadan mücadele gereklidir. Klasik terör tanımlarının dışında F-Tipi Örgütü/ FETÖ’yü betimleyecek ve açıklayacak Türkiye merkezli akademik veçhesi güçlü yeni terör, terörizm tanımlamalarına ihtiyaç vardır. Bilgi-iktidar ilişkisi yadsınamaz. F-Tipi örgüt/FETÖ’yü Batılı ülkeler terör örgütü kategorisine dâhil etmemektedirler. F-Tipi Yapılanma/FETÖ ve benzeri örgütlerin asıl gündemleri Türk Milliyetçiliğini ve Atatürk’ün miras bıraktığı modern Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin F-tipi yapılanma ile ilgili aşağıda yer verdiğim iki değerlendirmesi konumuz bakımından aydınlatıcıdır. Dr. Devlet Bahçeli 15 Temmuz 2017 tarihinde TBMM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında örgüte yönelik şu analizi ortaya koymuştur:

“…FETÖ; asırlardır devam edegelen Anadolu’nun istila komplosunun bu çağdaki adıdır. FETÖ; Müslüman Türk milletine düşman olan batıl, batini ve lanetli çevrelerin, küresel ölüm makinesini içimizde ve bölgemizde devamlı çalıştıran haçlı zihniyetinin su katılmamış bir barbarlığıdır. Eğer biz irkilip kendimize gelmezsek, milli akıl ve şuurda buluşamazsak bu barbarlık son olmayacaktır…FETÖ’yü üzerimize salan, milli bünyemize ve devletimize saldırtan şarlatanlar, soysuzlar ve insanlık katilleri; sadece bir partiye, sadece bir şahsa, sadece bir düşünceye değil; hepimizi, milletimizin tamamını hedef seçmişlerdir. Bunu görmek, bunu artık bilmek lazımdır…

Yine Dr. Devlet Bahçeli’nin 13 Temmuz 2021 tarihinde TBMM Grup toplantısında yapmış olduğu konuşmasındaki şu ifadeleri de dikkate değerdir:

…Dışı vaiz, içi vandal olan bir terörist, Türkiye düşmanlığı konusunda eğitilmiş, şakirtleri maklube yiyerek, ışık evleri ismiyle açılan karanlık meskenlerde örgütlenerek melanet gergefinde vatana ihaneti dokumuşlardır. FETÖ’cü teröristler üçüncü bin yılda Asya’nın Hıristiyanlaştırılmasına hizmetle görevlendirilmiş, Kürdistan’ın doğumunu hızlandırmak için tembihlenmiş insanlığın ve inancımızın silinmeyecek yüz karalarıdır. Kim hangi karanlık senaryodan ilhamını alırsa alsın, üzerinde yaşadığımız vatan toprakları tarih boyunca Türk milletinin kanıyla mühürlenmiştir… FETÖ’yle kıran kırana bir mücadele yapılıyorsa da, bu terör örgütünü eğiten, yöneten, yönlendiren, teşvik eden, hedef gösteren zalimlerle yüzleşme ve hesaplaşma sağlanmadan tehditlerin geçtiğini, bir daha 15 Temmuz benzeri felaketlerin yaşanmayacağını söylemek aklı ve mantık işi değildir. Lütfen dikkat ediniz, 15 Temmuz’un sis bulutu henüz dağılmamıştır. Çünkü ihanet ve işgal planlarının merkez üssü hala aktiftir. Kripto damar henüz kurumamıştır. FETÖ elebaşları ABD’de ve Avrupa ülkelerinde cirit atmaktadır…”

Sonuç olarak terörle mücadele uzun zamana dayalı, çok yönlü bir süreçtir. Terör/izme ait kavramları ve akademik üretimi de yapmak en az silahlı mücadele kadar hassastır ve mühimdir. Kısaca terörle mücadele aklın akılla savaşıdır.