VEKÂLET SAVAŞLARININ SİLAHI: CANLI BOMBA

06 Nisan 2016 11:33 Evin GÖKTAŞ
Okunma
1913
VEKÂLET SAVAŞLARININ SİLAHI: CANLI BOMBA

 

 
 
Türkiye’yi sarsan Ankara ve İstanbul’daki canlı bomba saldırılarının ardından terör dehşeti, bu kez üç ayrı patlama ile Avrupa’yı da salladı.
Kızılay’da yaptığı katliamla Ankara’yı kalbinden vuran bölücü terör örgütü PKK, 36 kişinin ölümüne 124 kişinin de yaralanmasına yol açtı.
10 Ekim 2015’te 103 kişi öldüğü, 300'ü aşkın kişinin yaralandığı Gar saldırısıyla Cumhuriyet tarihinin en büyük terör eylemiyle sarsılan Ankara'da, 17 Şubat 2016 günü Merasim Sokak’ta askerî servis araçlarına yönelik ikinci bir saldırı meydana gelmiş; 29 kişi ölmüş, 60 kişi yaralanmıştı. Bu katliamın üzerinden 1 ay geçmeden Ankara, Güvenpark otobüs duraklarının önünde 13 Mart 2016 günü meydana gelen üçüncü bir intihar saldırısıyla yeniden kana bulandı.
Ankara’daki katliamların yası ve yankısı devam ederken terör kanlı yüzünü bu kez İstanbul’da gösterdi. İstanbul’un en işlek yerlerinden İstiklal Caddesi’nde meydana gelen canlı bomba saldırısında; 3'ü İsrail, 1'i İran uyruklu 4 kişi öldü, 39 kişi de yaralandı. Olayı gerçekleştiren Mehmet Öztürk isimli canlı bombanın IŞİD üyesi olduğu belirlendi.
Bu arada emniyet, 3 canlı bombanın daha kimliğini tespit etti. Fotoğrafları yayımlanan Hacı Ali Durmaz, Yunus Durmaz ve Savaş Yıldız isimli IŞİD üyesi 3 canlı bombanın, Türkiye genelinde eylem gerçekleştirmek üzere talimat aldıkları bildirildi.
Bütün dünya iki kanlı terör örgütünün birbirlerine nispet yaparcasına, birbirleriyle yarışırcasına Ankara ve İstanbul gerçekleştirdiği bombalı saldırıları konuşurken 22 Mart 2016 günü AB’nin başkenti ve NATO’nun merkezi olan Brüksel’de üç ayrı bombalı saldırı düzenlendi. IŞİD’in üstlendiği saldırıda, 34 kişi ölürken 200 kişi de yaralandı.
 
GÜVENLİK ZAFİYETİ VAR
Ankara’daki son iki bombalı saldırının meydana geldiği alan, sivil ve resmî polisin en yoğun olduğu bölgelerden biri… Patlamanın gerçekleştiği yerin 100 metre ilerisinde bulunun Güvenpark'ta, toplumsal olaylara müdahale için kalabalık bir çevik kuvvet polisi günün 24 saatinde nöbet tutuyor.
Ayrıca başta Başbakanlık hizmet binası olmak üzere birçok bakanlık ve resmî kurum, bu bölgede bulunuyor. Üstelik 17 Şubat patlamasının ardından Emniyetin, başta Kızılay olmak üzere Ankara’nın hassas bölgelerine yönelik güvenlik önlemlerini arttırıldığı biliniyor. Buna rağmen devletin kalbi, hatta beyni konumundaki bir bölgede üst üste çok ölümlü terör saldırılarının meydana gelmesi, meselenin vahametini ortaya kaymakla kalmıyor, hükûmetin aldığı tedbirlerin yetersizliğini ortaya koyuyor.
Kızılay’da vatandaşların arasında onlarca sivil polis görevli olarak dolaşırken son canlı bomba saldırısında çok sayıda vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, bütün Türkiye’yi yasa boğdu. Saldırılar aynı zamanda, özellikle son altı ay içinde âdeta bir “katliamlar ülkesi” hâline gelen Türkiye'de endişe ve korkuya yol açtı. Türkiye, son 14 yılda vatandaşının canını bile korumaktan aciz bir ülke konumuna düştü. Paniğe kapılan vatandaş, Ankara ve İstanbul'da endişesiz sokağa çıkamaz oldu. İnsanlar gergin, mutsuz, kaygılı ve öfkeli.
İntihar saldırılarının yaşandığı Ankara ve İstanbul'da güvenlik maksimum düzeye çıkarılmasına rağmen her iki kentte arka arkaya yaşanan katliamlar, güvenlik ve istihbarat zafiyetini gündeme getirdi.
Türkiye’yi âdeta teslim alan terör saldırıları; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Paris saldırılarından sonra Fransa’ya ve hükûmetine alaycı bir tavırla söylediği, "Siz bu insanları niye takip etmiyorsunuz? Sizin istihbaratınız çalışmıyor mu?" şeklindeki sözlerini akla getirdi.
Kamuoyunda, “Ankara ve İstanbul’da yaşanan saldırılardan sonra Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, aynı sözleri Türkiye için söyleseydi eğer Erdoğan'ın yanıtı ne olurdu acaba?” sorusu dolaşmaya başladı.
Dünyanın en cani terör örgütleri PKK ve IŞİD'in Ankara ve İstanbul'da art arda düzenlediği bombalı saldırılar sonucu paniğe kapılan vatandaş sokağa çıkamaz hâle geldi. 
Hatırlanacağı gibi MİT'in başındaki Hakan Fidan, 7 Haziran Seçimlerinde AKP'den milletvekilliği için adaylığı için istifa etti ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşı çıkması üzerine adaylıktan vazgeçerek yeniden MİT'in başına geçti.
Resmen AKP'li olan Fidan'ın tarafsızlığı tartışılırken MİT, Emniyet, Jandarma ve Genelkurmaya bağlı istihbarat birimleri arasında yeterli koordinasyonun olmadığı iddiaları gündeme geldi.
Bunun yanı sıra Türkiye'de yaşanan yargı ve emniyet zafiyeti sebebiyle devlet içinde kimse kimseye güvenmediği, endişe verici bir tablo ortaya çıktı.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Başbakan Ahmet Davutoğlu, yardımcıları ve bakanlar her gün vatandaşa "birlik ve beraberlik" çağrısı yaparken devlet kurumları arasındaki kopukluk sonucu, yaşanan her saldırının ardından "Alınacak." denilen güvenlik tedbirleri lafta kalıp uygulanmaması, kaygıları arttırdı. 
 
TERÖRİZMDE CANLI BOMBA MODASI
Canlı bombaların kullanılmasının moda hâline geldiği kanlı saldırılar gösterdi ki Türkiye; teröre maruz kalmaktan öteye, bir savaşın içinde… Sadece terörle açıklanamayacak kadar dehşet verici bir vekâlet savaşının hedefinde…
Böylesine büyük çaplı dehşet ve panik saçmayı hedefleyen terör saldırılarının amacı, Türkiye’yi dize getirmek ve bölgede etkisizleştirmek.
Görünüşte bunalımlı, sorunlu gençler devşiriliyor; fiziki ve psikolojik hatta ideolojik olarak hazırlanıp acımasız eyleme gönderiliyor. Ama bu; eylemlerin planlama ve uygulama safhasındaki profesyonel ellerin, yabancı istihbarat birimlerinin varlığını gizleyemiyor.
 
SURİYE'DEN GELEN KADIN TERÖRİST ANKARA’YI KANA BULADI
Seher Çağla Demir isimli PKK'lı kadın terörist, bomba yüklü otomobili Güvenpark'taki otobüs duraklarının önünde patlatarak Ankara’yı kana buladı.
Edinilen bilgiye göre Seher Çağla Demir, saldırıdan bir ay önce Suriye kırsalından Türkiye'ye giriş yaptı. Demir, Şanlıurfa'da diğer terörist Kılıç ile buluştu. İki terörist, Gaziantep üzerinden 26 Şubat'ta Ankara'ya geldi. Araç, Gaziantep'te bulunan bir şahıs adına çıkartılan HGS ile otobandan geçiş yaptı. Saldırı talimatı Kandil tarafından sabıka kaydı bulunmayan Vahit Kılıç'a verildi. Saldırıyı, Kılıç'ın yönlendirmesiyle teröristler Seher Çağla Demir ve Özgür Ünsal gerçekleştirdi. Olaydan 5 gün önce yanında bir arkadaşı ile birlikte Ankara’ya gelen Demir'i, arkadaşı Özgür Ünsal karşıladı. Bir süre Ünsal'ın evinde kalan teröristlerin daha sonra sahte kimlikle Esat semtinde günlük ev kiraladı. Seher Çağla Demir ile Vahit Kılıç'ın sevgili oldukları tespit edildi. Bu bilgiyi evlerinde kaldıkları Özgür Ünsal'ın annesi de doğruladı.
 
BOMBA KIZILCAHAMAM-KAZAN YOLUNDA YERLEŞTİRİLDİ
Teröristler Güvenpark’ı hedef seçti. Aracın hain saldırıdan bir gün önce Kızılcahamam-Kazan istikametinde olduğu saptandı. Teröristlerin araca bombayı bu yolda yükledikleri tespit edildi. Seher Çağla Demir ile Vahit Kılıç'ın en net kamera görüntüsü ise 9 Mart akşamı saat 19.21'de Eskişehir Yolu’nda bulunan bir akaryakıt istasyonunda kaydedildi. Demir, yanında Ünsal olduğu hâlde saldırı günü bomba yüklü otomobille Kızılay’da bir süre tur attı. Eskişehir Yolu’ndan İnönü Bulvarı’na doğru yol alan otomobil, Genelkurmay Kavşağı’ndan geçerek Kızılay’a geldi. Burada Atatürk Bulvarı üzerinde iki kez tur atan Demir, son olarak Sıhhiye Orduevinin önündeki kavşaktan “U” dönüşü yaparak olay yerine geldi ve sonra da Güvenpark'taki otobüs duraklarının önünde aracı infilak ettirdi.
 
SALDIRIDA 300 KİLO TNT-RDX KULLANILDI.
Vahit Kılıç ve Seher Çağla Demir, Türkiye'ye gelmeden önce 10 Ocak'ta 34 HGH 44 plakalı 95 model BMW 3.20 marka beyaz renkli aracı Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesindeki bir galeriden satın aldı. Dikkat çekmemek için noterden alınan vekâletle aracın satışı yapıldı. Ruhsat, aracın eski sahibi 64 yaşındaki kadının üzerinde göründüğünden, dikkati çekmedi. Araç 12 Ocak'ta Diyarbakır'a gitti ve 14 Ocak'ta tekrar Şanlıurfa'ya döndü. Bu tarihlerde Vahit Kılıç eylem için Diyarbakır'da görüşmeler yaptı. Patlamanın etkisiyle araçtan yanarak fırlayan Özgür Ünsal'ın cesedi, yol ortasındaki havuzda bulundu. Teröristin kolunda İngilizce yazılmış dövme olduğu saptandı.  Özgür Ünsal'ın da terör örgütü PKK'nın eylemlerine katıldığı ve adli kaydının olduğu belirlendi. Ünsal'ın kimliği ailesinden alınan kan örnekleri ile saptandı. Güvenlik birimleri patlayan araçta balmumu ile desteklenmiş 300 kilo TNT-RDX olduğunu, arabanın içinden fünye ile patlatıldığını tespit etti.
 
PKK'NIN DAĞ KADROSUNDA GÖREV YAPTI
2012'de Balıkesir Üniversitesi Turizm Otelcilik Bölümünü kazanan Demir, 2013'te PKK'ya katıldı. Bu arada ailesi kayıp başvurusunda bulundu. 30 Kasım 2013'te Suriye'ye geçen Demir, YPG saflarında eğitim aldı. Demir, ailesini arayarak "Suriye'deyim. Rahatım iyi." dedi. Ardından yeniden Balıkesir'e dönen terörist, 4 arkadaşıyla gözaltına alındı. Daha sonra serbest bırakılan Demir, 2. Ağır Ceza Mahkemesinde "PKK terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü propagandası yaptığı" iddiasıyla yargılanmaya başladı. Son duruşması geçen Şubat ayında yapılan ve karar için ertelenen Demir, yargılanırken 2013’te PKK’nin dağ kadrosuna katıldı. “Avaşin” kod adını kullanan ve 3 yıldır aranan Demir; PKK’nın Ağrı, Iğdır, Kars ve Ardahan illerini kapsayan sözde Serhat eyaletinde görev yaptı.
 
ÜNİVERSİTELERDEKİ PKK YAPILANMASINA DİKKAT
Bu arada Seher Çağla Demir’in canlı bomba olarak kullanılması, üniversitelerdeki PKK yapılanmasının hangi boyutlara vardığını ortaya koydu.
Yeni Düşünce’nin Şubat sayısında üniversitelerdeki PKK yapılanması ve Ülkücü gençlere yönelik saldırıları hakkında bir dosya açmış; bu konuda yaptığımız röportaj ve haberlerle meselenin vahametine dikkatleri çekerek yetkilileri uyarmıştık.
Güvenlik birimlerini ve üniversite yönetimlerini tedbir almaya davet etmemize rağmen bugüne kadar hiçbir adım atılmadığı gibi, PKK militanlarının üniversitelerde Ülkücü gençlere yönelik saldırıları ve dışarıdaki kanlı eylemleri artarak sürdü.
Mart ayı içerisinde son olarak Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde Ülkücü gençlere saldıran PKK militanları, yanlarına öteki sol grupları da alarak iki genci yaraladılar.
Şimdi bütün kamuoyu, anneler ve babalar; devletin ne zaman caydırıcı adımlar atıp PKK militanlarının saldırılarına son vereceğini, sokakların vatandaşlar için güvenli hâle geleceğini, gençlerin ilim yuvalarında huzur ve selamet içinde öğrenim göreceğini merak ve kaygı içinde bekliyor.
Bombalı terör saldırıları yetmiyormuş gibi her gün Türkiye’nin güneydoğusundaki bölücü kalkışmaya karşı sürdürülen mücadelede her gün beşer onar şehit veriliyor. Her gün ocaklara ateş, anaların yüreğine yangın düşüyor. Diyarbakır’ın Sur ilçesinde PKK'ya yönelik operasyonda şehit düşen Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Doğukan Tazegül'ün cep telefonundan çıkan vasiyetin elemi, hafızalardaki canlılığını koruyor.
 
IŞİD'Lİ CANLI BOMBA TURİSTLERİ HEDEF SEÇTİ
İstanbul'da 16 Mart 2016 günü İstiklal Caddesi’nde meydana gelen canlı bomba saldırısında, aralarında İsrail ve İranlı turistlerin bulunduğu 4 kişi öldü, 37 kişi de yaralandı. Saldırıyı yapan canlı bomba Mehmet Öztürk'ün, 2013 yılında evinden ayrılarak IŞİD'e katıldığı belirlendi. Aynı yıl içerisinde Suriye'ye geçtiği belirlenen Öztürk'ün, 2015 yılına kadar Suriye'de bulunduğu ve IŞİD içinde faaliyet gösterdiği saptandı. Türkiye'ye 2015 sonlarında yasa dışı yollardan Kilis'in Elbeyli ilçesinden giriş yaptığı değerlendirilen Öztürk'ün daha sonra Gaziantep'e geçtiği kaydedildi. Öztürk'ün, Diyarbakır HDP mitingine bombalı saldırı, Suruç ve Ankara Gar saldırılarını yapan canlı bombaların geldiği Gaziantep'teki IŞİD hücreleriyle bağlantılı olduğu belirlendi.
 
ÖZTÜRK, IŞİD BAĞLANTILI VE DURMAZ GRUBUNDAN
Adıyaman'dan İstanbul'a gelmek için otobüs firmasından bilet alırken güvenlik kamerasına yakalanan Öztürk, İstanbul'a saldırı günü geldi.  Öztürk'ün, Adıyaman’dan otobüsle eylem günü İstanbul’a ulaştığı ve metroyla geldiği şehir merkezinden taksiyle İstiklal Caddesi’ne gittiği belirlendi. İstihbarat birimleri Öztürk’ün Adıyamanlı bir kişiden yardım aldığını belirledi. Geçmişiyle ilgili yapılan araştırmalarda Öztürk’ün, Gaziantep’te faaliyetleri ortaya çıkarılan ve IŞİD’le bağlantılı olarak hareket eden Durmaz grubu içinde yer aldığı saptandı. Canlı bomba Öztürk’ün komşuları; onu hiç görmediklerini, olayın ardından babası N.Ö., kardeşleri G.Ö ve Y.Ö.nün gözaltına alınmasıyla şoke olduklarını söyledi.
Kendi hâlinde ve sessiz olarak bildikleri N.Ö.nün kimseyle iletişim kurmadığını anlatan komşuları, "Sadece yolda karşılaşınca selam verirdi. Onun ötesinde kimse ne olduğunu bilmiyor. 3 oğulları olduğu, birinin İstanbul’da çalıştığını söyleniyordu. Onun İstiklal Caddesi’ndeki intihar saldırısını gerçekleştiren canlı bomba olduğunu öğrenince şoke olduk." dedi.
Öztürk ailesinin yaşadığı altında işyeri bulunan 3 katlı binanın ikinci katındaki evlerinin balkonunda özensiz konulan bayrak dikkati çekti. Komşuları, hiçbir ziyaretçileri olmayan ailenin balkonundaki Türk bayrağının ise aylardır durduğunu ifade etti.