Eski Adalet Partisi Milletvekili Ertuğrul MAT: "PİŞMANLIK DİLDİRSEYDİLER ASILMAYACAKLARDI"

29 Mayıs 2015 11:15 Evin GÖKTAŞ
Okunma
3438
Eski Adalet Partisi Milletvekili Ertuğrul MAT: PİŞMANLIK DİLDİRSEYDİLER ASILMAYACAKLARDI

 
 
  14. Dönem Adalet Partisi Milletvekili ve Gazeteci Avukat Ertuğrul Mat, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın sözlerine atıfta bulunarak Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının pişmanlık bildirmesi hâlinde cezalarının müebbet hapse çevrileceğini ancak “kahraman yaratma sevdası” ile avukatlarının böyle bir şeye yanaşmadığını ileri sürdü.
  Mat, 1960 İhtilali sonrasında idam edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarına karşılık AP milletvekillerinin Deniz Gezmişlerin idam kararları Meclis'te görüşülürken "Üçe üç." diye bağırmadığını, Meclis zabıtlarında da tespit edilemeyen böyle bir iddianın gerçeği yansıtmadığını belirtti.
  EVİN GÖKTAŞ - 14. Dönem AP Bursa Milletvekili ve Gazeteci Avukat Ertuğrul Mat, "Demokrasi Yolunda Karınca Misali" isimli 2 ciltlik eserinde, 12 Mart Dönemi’nde yapılan idamlarla ilgili olarak gündemi değiştirecek iddialarda bulundu.
  Ertuğrul Mat, Berikan Yayınevinden çıkan eserinin "İstanbul ve Ankara Günleri" başlığını taşıyan 1. cildinde 12 Mart Dönemi’nde yapılan idamları da değerlendirdi. Mat, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın sözlerine atıfta bulunarak “Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın pişmanlık bildirmeleri hâlinde cezaları müebbet hapse çevrilecekti.” dedi.
  Ertuğrul Mat, ancak “kahraman yaratma sevdası” ile her üç gencin avukatlarının böyle bir şeye yanaşmadığını ileri sürdü.
1960 İhtilali sırasında idam edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarına karşılık AP milletvekillerinin idam kararları Mecliste görüşülürken "Üçe üç!" diye bağırmadığını, o dönemin Meclis zabıtlarında tespit edilemeyen böyle bir iddianın gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
  Ertuğrul Mat, 2 cilt hâlinde topladığı anılarının siyasi yaşamıyla ilgili bölümleri, siyaset dersi niteliği taşıyor. Yakın tarihimizde iç ve dış politikada yaşanan önemli olayları herkesin anlayacağı temiz bir Türkçeyle kaleme alan Mat; Türkiye'de siyaset yapanların, siyasete soyunanların ve ilgi duyanların, devleti idare eden bürokratların, geleceğimiz olan gençlerin yararlanacakları bilgilerin yer aldığı bir eser ortaya çıkarmış.
  Türkiye'nin son 50 yıllık siyasi tarihine ışık tutan Ertuğrul Mat'ın 12 Mart Askeri Muhtırası’ndan sonra 6 Mayıs 1972 tarihinde idam edilen yasa dışı THKO’nun lideri Deniz Gezmiş ve arkadaşları Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan'la ile ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
  Gezmiş ve arkadaşlarıyla ilgili askerî mahkemenin verdiği idam kararı lehine Mecliste oy kullanan üyeler hakkında hep ağır eleştiriler yapıldığını hatırlatan Mat, şöyle devam etti:
  "Bu eleştirilerden en ağırı, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararlarının TBMM’de onaylanmasını, Menderes ve arkadaşlarının asılmasının rövanşının alındığı ve coşkuyla 'Üçe üç!' temposuyla bağırıldığının söylenmesidir. Biz Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesini, niye intikam almak gibi görelim ki? Adnan Menderes ve arkadaşlarını, Deniz Gezmiş ve arkadaşları asmamış, Yassıada'daki o adaletin yüz karası mahkemeyi bunlar kurmamıştı. 'Sizi içeriye tıkan kuvvet böyle istiyor.' diyen Salim Başol'la, Ömer Altay Egesel'i o mahkemeye Deniz Gezmiş ve arkadaşları tayin etmemişti. Ayrıca Deniz ve arkadaşları Menderes'in kolunda sigara da söndürmemişti. İdam sehpasına çıkmasından birkaç dakika önce, 'Prostat muayenesi yapıyoruz.' diyerek Menderes'in makatına parmak sokanlar da Deniz Gezmiş ve arkadaşları değildi. Evet, hiçbirimizde intikam ve deşmek duygusu yoktu. Nasıl olsun ki? Kısasta muadelet, müsavat ve adalet vardır. Cana can, kana kan, kadına kadın, erkeğe erkek, çocuğa çocuk kardeşe kardeş, kola tol, bacağa bacak olur. Eğer kısasın manasını kavramışsak, Deniz Gezmiş nasıl Adnan Menderes'in, Hüseyin İnan nasıl Fatin Rüştü Zorlu'nun, Yusuf Aslan da nasıl Hasan Polatkan'ın muadili olur ki? Biz, bu müsavatsızlığı görmeyip, hasıl olur da 'Adalet tahakkuk etti. İntikamımız alındı.' diye sevinebilir ve 'Üçe üç!' çığlıkları atabilirdik?"
  “HEYET, İDAM CEZASINI MÜEBBET HAPSE ÇEVİRECEKTİ”
  Yazar Ertuğrul Mat, eserinde “Deniz Gezmiş ve arkadaşları eğer af dileselerdi idam cezaları müebbet hapse çevrilecekti.” iddiasında bulunurken şu görüşlere yer verdi:
  “Bazı yazarlar tarafından, duruşmalar sırasında Askerî Mahkeme Başkanı Tuğgeneral Ali Elverdi ile Askerî Savcı Baki Tuğ’un, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına, ‘Özür dilesinler, affedelim.’ diye haber gönderdikleri ileri sürülüyor. Tabii ki ne Ali Paşa’nın ne de Baki Tuğ’un af yetkisi vardı. Eğer böyle bir haber gönderilmişse bunu mahkeme heyetinin ölüm cezasını müebbet hapse çevirmek için bir ‘takdiritahfif sebebi’ arayışı olarak değerlendirmek lazım.  Ali Elverdi Paşa’nın oğlu, benim de sevgili kardeşim Avukat İskender Elverdi’den aldığım şu mesaj, görüşlerimi teyit etmektedir:
  ‘Babamla ilgili olarak yazıda geçen pişmanlık bildirmeleri hâlinde affedilecekleri yönündeki kısmı yüzde yüz doğrudur. Affedelim sözündeki kasıt elbette “takdiritahfif” nedeni olarak kabul edilip cezalarının en fazla müebbet hapse dönüştürülmesiydi. Bunu babamdan da heyetin takdir hâkimleri Ahmet Tetik ve Mehmet Turan’dan da sayısız defa duydum ve dinledim. Heyet idam kararı vermemek için çırpınırken onlar âdeta kendi kendilerine zorla kıydılar. Avukatları da görevi yapmadı. Birilerinin kahraman yaratma sevdasının kurbanı oldular.’
  Bu kararların onaylanması için hiç bekletmeden Meclise sevk eden hükûmet de Adalet Partisi hükûmeti değil; Nihat Erim hükûmetiydi. Meclisin kararı da nihai karar değildi. Bu kararın Senatodan da geçmesi ve cumhurbaşkanı tarafından onaylanması gerekmekteydi.”
   “PİŞMAN OLDUKLARINI YAZILI OLARAK BİLDİRSİNLER”
  Senatoda Adalet Partisine ait çoğunluğu frenleyecek bir sistemin olduğunu hatırlatan Mat, “Bu engelleme, halk tarafından seçilmemiş, silah zoruyla Senatoya yerleştirilmiş. ‘Temelliler’ olarak anılan Millî Birlikçilerle ihtilalci geçmişi olan Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından tayin edilen 15 kontenjan senatörü tarafından yapılmaktaydı.” hatırlatmasında bulundu.
  Mat, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararlarının onaylanma sürecini şöyle anlattı:
  “Parlamentonun bu üç gencin idam kararlarının onaylanmasının sebebi neydi? Deniz Gezmiş’in muhakemesi esnasında, ‘silahlı devrimden vazgeçmeyeceğini’ söylemesi, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın infazı onaylamadan evvel birkaç gün bekleyip ‘Pişman olduklarını hapishaneden yazılı bir açımlama ile bildirsinler.’ demesine rağmen çağrısının cevapsız kalması, Meclis ve Senato üyelerinin oylarını etkilemiştir. Atatürk de kendisine suikast tertip eden Laz Ziya’ya (Ziya Hurşit) ‘Seni affedersem vazgeçecek misin?’ diye sormuş;  ‘Vazgeçmeyeceğim.’ cevabını alınca asılmasına onay vermişti. “
  “AVUKATLAR MİTOLOJİK KAHRAMAN YARATMAK İSTEMİŞTİR”
   “Deniz Gezmiş olayını bir kez daha hatırlayıp düşünürken bu olay hakkında yazılan kitapları bir kere daha okurken şu kanaate vardım:
  ‘Avukatlar askerî mahkemeye cezayı hafifletici sebepler sunmayarak onu bile bile ölüme göndermiş, onun ölüsünden mitolojik bir kahraman yaratmak istemiştir. Oysaki bir avukatın ilk görevi yaşatmaktır. Kemal Tahir de ‘Kurt Kanunu’ adlı eserinin önemli karakterlerinden birisine ‘Önemli olan asılmamaktır. İpten kurtulursan gerisi gelir.’ demektedir. Şimdi, bu olayları hatırladıktan sonra, ‘Eğer, 1968 Hareketi’nin en büyük lideri Kızıl Danny, Avrupa Parlamentosuna seçilmişse, bir kadın gerilla olan Bulgar asıllı Dilma Rousseff şimdi Latin Amerika’nın en büyük ülkesi Brezilya’da devlet başkanı olmuşsa, Sıhhiye’de ellerindeki bombayı fırlatıp yüzlerce kişinin ölümünü göze alan Uluç Gürkan, Türkiye’de TBMM Başkan Vekilliğine yükselmişse, Hasan Cemal bilge kişi sayılmışsa, Ertuğrul Kürkçü Meclis kürsüsüne çıkıp yemin etmişse, bunları düşünüp işte tam burada ‘Keşke!’ diyoruz. Biz bu keşke ile kendimizle yüzleşirken bizi küfürle ananların da kendileriyle yüzleşmeleri gerekmez mi? İşte size tam bir Keşke yazısı.”