…. İnsan yetiştiği toprağın,yetiştiği milletin iyiliğini, saadetini ve şerefini temin etmelidir. Bunu yaptığı takdirde, o millet insanlığın bir parçası olduğu için dolayısıyla insanlığa da hizmet etmiş olur.” (1)
Türk’ün son Başbuğ Alparslan Türkeş, Ülkücülüğü anlattığı ve “Ülkücüyüz” diye başlayan paragrafta ifade ettiği yukarıdaki tespit zamanında iyi anlaşılmış olsaydı ülkemizin bugün içine düşürülmeye çalışıldığı kaos ortamı oluşmaya bilirdi. 15 Temmuz’da gerçekleşen Fetö ihanetinin temeline baktığımızda; müsebbiplerin, varlıklarını milletine ve topraklarına değil de taşeron anlayışlara ram ettikleri ortaya çıkmaktadır.
Yine Başbuğ’un, 18 Mayıs 1974 yılında Ortadoğu gazetesinde yayımlanan, Ankara’daki bir konferansında ortaya koyduğu şu tespiti, ülkünün ve millî birliğin önemi adına oldukça kayda değer bir tespit olarak karşımıza çıkmaktadır.
“Milletlerin güç kaynağı; inanç, ülkü ve iman sahibi olmalarıdır. İnançsız ve ülküsüz topluluklar ruhsuz ceset yığınından farksızdırlar. Aynı inanç, iman ve ülkünün etrafında birleşen topluluklar her güçlüğü yener.”