MUSTAFA ÇOKAY

06 Nisan 2016 12:41 Murat Gedik
Okunma
4463
MUSTAFA ÇOKAY



Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesi denince ilk akla gelenlerdendir Mustafa Çokay. Hem yaşamış olduğu Türkistan topraklarında hem de gurbet ellerinde son nefesine kadar Türkistan ve Türklük için kendini adamış olan Mustafa Çokay, 1890’da Kazakistan’ın Kızılorda (Akmescit) şehrine bağlı Narşokı köyünde dünyaya gelmiştir. Petersburg’ta Hukuk Fakültesini bile milletinin haklarını savunmak için okuyan Çokay, rejimin baskı ve cazip tekliflerine rağmen hukuk okumaktan vazgeçmemiştir.
Çokay, çarlık rejimi ve Bolşevik hükûmetleri döneminde Türk azınlığın nasıl ezildiğini ve ellerinden mallarının ve yurtlarının nasıl alındığına yakından tanık olmuştur. Milletinin acısını, çocukken ailesiyle evlerinden iki defa atıldığında tatmıştı. Rus rejimleri değişse de Rus olmayanlara yönelik baskı ve zulmün son bulmayacağını gören Çokay, ilk önce özerklik mücadelesi verirmiş ancak sonradan bağımsız bir Türkistan hayali ile yaşamıştır. Öğrencilik yıllarında Türkçülük akımına daha çok ilgi duyan Mustafa Çokay, sevdasını son nefesine kadar yaşatmıştır. Öğrenciliğinde, çocuklara papaz eli öptürülürken o öpmeyecek ve öpmek isteyenleri de engelleyecek kadar cesurdur.
Öğrencilik yıllarında Türk gençlerinin yanında olan Mustafa Çokay, “Müslüman Öğrencileri Merkezi Komitesi” gibi kuruluşlarda aktif görev almıştır. Balkan Savaşları sırasında Rusya gizlice Balkan ülkelerini desteklerken, Ruslar meydanlarda “Ayasofya’ya çan takacağız!” diye slogan atarken o, Osmanlı Devleti’ne nasıl yardımda bulunabileceklerini araştıran Türklerin arasında yer almıştır. Türkistan’dan gelen para yardımlarının Osmanlı Büyükelçiliğine ulaştırılmasına yardımcı olmuştur. Mustafa Çokay, millî dayanışma konusunda şunları söylemiştir:
”Türkistanlılar Türkçüdürler. Çünkü Türk’türler. Onlar için Türkçülük de Türklükleri kadar tabiidir. Onlar, kendi memleketlerinde bu birlik esasında hareket edecekleri gibi, tabii coğrafi birlik dışında kalan soydaş-millettaşlarını aynı tabiilikle benimserler. Onların sevinç ve kaygılarını öz kardeş gibi paylaşırlar.”[1]
Çokay, Rusya Dumasına Türk halklarının problemlerinin taşınmasına da çok kez vesile olmuş, Dumadaki Müslüman Fraksiyonunda büro görevlisi olarak bulunmuştur. 1917 İhtilali’yle çarlık rejimi devrilmiş ve gayriruslar için umutlar yeşermişti. Orenburg’ta Kazak Alaş Orda hükûmetinde önemli bir isim olan Mustafa Çokay, Hokand’da kurulan Türkistan Millî Özerk hükûmetinde başbakanlık görevini de yürütmüştür. Bolşevikler buna izin vermeyerek hem Alaş Orda hükûmetini hem de Türkistan Millî Özerk hükûmetini silahla dağıtmışlardır. Bu Bolşevik saldırılarında on binlerce Türk katledilmiştir. Üç yıl boyunca Rusya’nın çeşitli yerlerinde mücadelesini devam ettiren Çokay; en sonunda İstanbul’a, oradan da Fransa’ya geçmiştir.
Mustafa Çokay, Türkistan’ın bağımsızlığı için Fransa’da da mücadelesini sürdürmüş ve buradaki çeşitli teşkilatlarda çalışmalarda bulunmuştur. Demokrat Ruslar, Ukraynalılar, Gürcüler gibi Türk olmayan unsurlarla da bir araya gelerek Bolşevik rejimine karşı mücadele etmiştir. Aynı zamanda Türkistan millî birliği kurularak Türkistanın aydın insanları bir araya getirilmiştir.
Nazi Almanya’sı Fransa’yı işgal ettikten bir yıl sonra Mustafa Çokay tutuklanmış ve 15 gün boyunca esir kampında tutulmuştur. Buradan Berlin’e götürülmüş ve ondan Sovyet ordusu hakkında bilgi istenmiştir. Çokay, “Bilgim yok beni ilgilendiren Türkistan’dır.” demiştir.
Nazilerin esir kamplarında bulunan Türkistanlı askerlerden Türkistan lejyoner kıtaları oluşturmak isteyen Almanya, Mustafa Çokay’dan bu konuda yardım istemiştir. Nazilerin Türkistan’a bağımsızlık vermeyeceklerini bilen Çokay, bunu reddetmiştir. Çünkü o çok iyi bilmektedir ki Naziler Kazak, Özbek, Tatar gibi Türkleri “untermensch” olarak kabul etmektedir.
Esir kamplarından Türk soyluları kurtarmak için elinden geleni yapmaya çalışan Mustafa Çokay, Baymirza Hayit’in kurtulmasını da sağlamıştır.[2] Bir süre sonra Berlin’de aniden hastalanmış ve şüpheli bir biçimde 27 Aralık 1941’de vefat etmiştir. Bazı araştırmacılar ve eşi, onun Naziler tarafından öldürüldüğünü ileri sürmüşlerdir. Mezarı, Berlin Türk Şehitliği’ndedir.
Mustafa Çokay sadece Rus rejimleriyle değil, aynı zamanda kendilerini ulema yerine koyan tutucu ve gerici yapılarlarla da mücadele etmiştir. Bu sebeple çoğu zaman onların saldırısına uğramıştır. Özellikle Moskova’nın İslam’ı siyasete alet ederek ulemayı kendine bağlama girişimleri ve bunda başarılı olması, Türkistan birliğine büyük darbe vurmuştur. Çokay, en doğru yolun “Batı’nın ilmini”, “Doğu’nun ruhuyla” birleştirebilen Türkiye örneği olduğunu yazılarında hep belirtmiştir.[3]
Türklük konusunda yeryüzünde her Türk’ün derdini kendine dert edinen Çokay, şöyle demiştir: “Biz aslında büyük bir güce sahibiz, bu güç, Türk iş birliğidir… Yahudiler, ‘Varşova’da bir Yahudi’nin dişi ağrısa Amerika’daki Yahudi’nin çenesi sızlar.’ diyor. Bunun gibi biz de ‘Bir Türk soylu azap çekse bütün Türkler aynı acıyı paylaşır.’ demeliyiz.”[4]  
Mustafa Çokay, Türk soyluların belirli isimler altında telaffuz edilmesini içine sindirememiştir. Bir gün Kıpçak boyundan birinin bir kurumun başına seçilmesi için birilerinin gelip ona “Sen de Kıpçaksın, bir Kıpçak seçilmeli.” demeleri konusunda ne kadar şuurlu bir Türkçü olduğunu gösteren şu sözleri sarf etmiştir: “Ben tabii ki onların teklifini teklif etmedim. Çünkü ben; Türkistan’daki Türk insanı için, özellikle Türkistan’ın bağımsızlık bayrağını taşıyan adam için, “Argın”, “Kıpçak” bir tarafa dursun; “Kazak”, “Özbek”, “Türkmen” şeklinde bölünmenin, Türkistan Türklerini parçalayıp ölüme götüren yol olduğunu çok iyi biliyorum.”[5]
Mustafa Çokay Paris’te çok zor şartlar altında hayat sürmüştür. Oturduğu dairede lokanta açarak geçimini sağlamaya çalışmıstır. Bir gün Mehmet Emin Resulzade, onun patates temizlemekle meşgul olduğunu görünce çok etkilenmiştir.
Türkistanlı aydınlar Türkistan’da, Türkiye’de ve Avrupa’da Birlik Tuvi, Uluğ Türkistan, Yeni Türkistan, Yaş Türkistan gibi çeşitli gazete ve dergiler çıkarmışlardır. Yaş Türkistan dergisi, Türkistan millî birliğinin temsilcisi Mustafa Çokay tarafından 1929’da Berlin’de yayın hayatına başlatılmış ve 117 sayı olarak yayımlanmıştır. Dergi, Çokay’a göre Türkistan’ın bağımsızlığı yolundaki mücadelenin bayrağı olmuştur. Derginin hedefleri arasında, Türk dünyasında kültür ve dil birliği de yer almıştır. Bunun yanı sıra Türkistan’ı ve Türklüğü tanıtmak, derginin görev alanındadır. Çokay, gençlere duyduğu güvenden dolayı dergiye “Yaş (Genç) Türkistan” adını koymuştur. Bu konuda şunları söylemiştir: “Biz bağımsız Türkistan’ımız için gerekli bütün unsurları genç nesilden ümit etmekteyiz.”[6]  
Yaş Türkistan’da kullanılan dilin hedefi, bu derginin İstanbul’dan Semerkant’a kadar bütün Türk dünyasında okunabilmesidir. Tıpkı Gaspıralı’nın Tercüman gazetesinde kullandığı gibi; Türkiye Türkçesi ve Türkistan’da konuşulan Özbekçe, Tatarca, Kazakça gibi dillerin karışımı bir dil kullanılmıştır.  Sovyet basınının saldırılarına hedef olan dergi, aynı zamanda Çin zulmü altındaki Doğu Türkistan’ın bağımsızlık davasına da çok önem vermiştir. Yaş Türkistan; bugün, Türkistan coğrafyası ile ilgili araştırmalar için vazgeçilmez bir kaynaktır. 
 
KAYNAKLAR:
Mustafa Çokay, Abdulvahap Kara, İslam Ansiklopedisi, cilt 39.
Abdulvahap Kara, Türkistan Lejyonerleri ve Mustafa Çokay, Biyografi Analiz Dergisi, Eylül 2003.
Rasim Bayraktar, Türkistanlı Aydınlarımızın Siyasi ve Yayın Mücadelesi: Mustafa Çokayoğlu ve Etrafındakiler, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı 39, 2013.


[1] Darhan Hıdıraliyev, Mustafa Çokay - Hayatı, Faaliyetleri ve Fikirleri, Yeni Avrasya Yayınları, 2001, s. 177.

[2] Dr. Baymirza Hayit Armağanı, Erol Cihangir, Turan Kültür Vakfı, 1999, s. 42.

[3] K. Yesmagambetov, Mustafa Çokay - Türkistan Bağımsızlık Mücadelesine Adanmış Bir Ömür, Ötüken Yayınevi, 2015, s. 366.

[4] Yesmagambetov, age., s. 382.

[5] Yesmagambetov, age., s. 92.

[6] Mustafa Çokay’ın Siyasi Mücadelesi ve Yaş Türkistan Dergisi, Yaş Türkistan, Ükü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi, Sayı 1, Ocak 2011.