HÜSEYİNZADE ALİBEY (1864 Salyan/Bakü-1940 İstanbul)

23 Haziran 2018 12:08 Murat Gedik
Okunma
2918
HÜSEYİNZADE ALİBEY (1864 Salyan/Bakü-1940 İstanbul)

HÜSEYİNZADE ALİBEY

(1864 Salyan/Bakü-1940 İstanbul)

 

Murat GEDİK

 

Ancak kendini tanıyan kavim ve millet saadet yolcusu olur ve kurtulur. Yani her kavim ve millet kendi milliyetine, lisanına, dinine, tarihine, âdet ve ahlakına,velhasıl kendisinin bütün geçmiş ve şimdiki hâline, hatta gelecek durumuna sahip çıkarak bilim öğrenmelidir.” sözleri ile Türk milliyetçiliği fikrine öncülük yapan isimlerdendir Azerbaycanlı Hüseyinzade Alibey. Bilgisi ile nice insanları etkilemiş ve nerede sıkıntıda olan bir Türk toplumu varsa, onlara yardım elini uzatmaya çalışmıştır.

Cehaletten kurtulmuş bir Türk toplumu arzulamış ve bu doğrultuda fikirlerini hayata geçirmeye çalışmıştır. O şöyle diyor:“Müslümanlar ve bilhassa Türkler her nerede olursa olsun, ister Osmanlıda, ister Türkistan’da, ister Baykal Gölü’nün etrafında, ya Karakurum civarında olsun, birbirlerini tanıyacak, sevecek,Sünnilik, Şiilik ve daha bilmem nemlik adlarıyla mezhep taassubunu azaltıp Kur’an-ı Kerim’i anlatmaya gayret edecek, dinin esasının Kur’an olduğunu bilecek olurlarsa elvermez mi?

Yalnız kültürel değil, kültürel ve siyasi Türkçülük hareketinin Azerbaycan’da ilk yayıcısı olan Hüseyinzade[1]1864yılında Bakü’nün Salyan kasabasında dünyaya gelmiştir. Gerçekten de Ali Bey Hüseyinzade, ilk olarak halkımızın (Azerbaycan) Türk asıllı olduğunu, bütün Türk halklarının ortak Türk milletine mensupluğunu, Türklerin, tarihinin ve kültürünün ortaklığını ilmî şekilde ortaya koymuş, halkın millî benliğini anlama sürecinde eşsiz rol oynamıştır.[2]

Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, dedesi Kafkasya şeyhül islamı tarafından yetiştirilmiştir, Türklük ve Türkiye sevgisi konusunda ilk olarak dedesi onu etkilemiştir. Tiflis’te lise eğitimi sonrası Petersburg Üniversitesinde Fizik-Matematik Bölümünü okuyan Hüseyinzade aynı zamanda Türkoloji derslerine de girmiş ve Batı klasiklerini inceleme fırsatı bulmuştur. Petersburg’ta çeşitli bölgelerden gelen Türklerle irtibatta bulunmuş ve mezuniyet sonrası kendisine iş kabul edilmesini geri çevirerek İstanbul’a gitmiştir. Burada Askerî Tıbbiyeye kaydını yaptırmış ve bilgisiyle öğrencileri etkilemiştir.

Tabib yüzbaşı rutbesiyle mezun olan Hüseyinzade Türk Yunan Savaşı’nda görev aldıktan sonra tekrar eski görevi olan Tıbbiye Yüksek okuluna döner, burada deri ve frengi hastalıkları profesör yardımcısı tayin edilir. İttihat ve Terakki mensubu olduğu için bu görevde fazla kalamaz, yabancı uyruklu olduğu için takibe alınır ve memleketi Azerbaycan’a döner (1903).

“Sizlersiniz,ey kavm-i Macar bizlere ihvan / Ecdadımızın müştereken menşei Turan” sözleri ile başlayan “Turan” adlı şiiri ve kullandığı müstear adı da (A. Ali Turani)göstererek Yusuf Akçura’ya göre Türkler arasında Hüseyinzade ‘ilk Turani’, yani‘Panturanist’tir. Fakat şunu da eklemeliyiz ki, daima hayatta sükûn arayan Ali Bey Turaniliği şiddet, kesinlik ve ısrarla savunmuş değildir. Bununla beraber onun şairane Turancılığı, 1908’den sonra, İstanbul’da diğer Turancıları, kısacası Gökalp Ziya’yı yaratmıştır[3] Ziya Gökalp bu Turan adlı şiiri Turancılığın ilk tecellisi olarak görür, Gökalp Hüseyinzade’ye ‘Yalvaç’ lakabını takar.

Hüseyinzade’nin asıl milliyetçilik faaliyeti Azerbaycan’a dönüşünden sonra başlar.[4]Rus –Japon Savaşı’nda Rusya’nın mağlup olmasından dolayı Çar hükûmeti zaruri olarak insanlara bazı haklar tanıdı. Rusya’nın ilk günlük Türkçe gazetesi “Hayat”Bakü’de dünyaya gözlerini açtı; Hüseyinzade Alibey bu gazetenin kurucularından olup iki yıl boyunca müdürlük ve başyazarlık görevinde bulundu, bundan önce de Kafkas Türklerinin sesi olan ve Rusça yayımlanan “Kaspi” gazetesinin başyazarlığını yapmıştı. Türk dünyasının büyük fikir adamı, “Dilde, fikirde,işte birlik!” ilkesinin kurucusu olan İsmail Gaspıralı, daha 1906’da Tercüman’da Ali Bey Hüseyinzade’ye hitaben şöyle yazıyordu:“Yirmi beş seneden beri bu meslek için arkadaş bekliyordum. Bunun için ‘Hayat’ın vücudu bana büyük teselli oldu.” İsmail Gaspıralı, Hüseyinzade’ye yazdığı mektupta‘Hayat’ gazetesinin Tercüman’ın yolcusu olduğunu vurgulamıştır.

“Hayat”kapandıktan sonra ise “Füyuzat” dergisini çıkarmış ve başyazarlığını üstlenmiştir.Füyuzat’ta özellikle Azerbaycan Türklüğünün şuurlanmasına ve Azerbaycan millî hareketinin olgunlaşmasına yönelik meseleleri ele almıştır; İran’ın mezhep çatışmaları ile İranlığı ve Rusların Ruslaştırma mücadelelerine özellikle dikkat çekmiştir.

“Türkler Kimdir ve Kimlerden İbarettir?”,“Bize Hangi İlimler Lazımdır?” ve “Yazımız, Dilimiz, Birinci Yılımız!” Hayat gazetesinde çıkan en önemli makaleleridir. Birinci makalede Türk milletinin bir bütün olduğunu vurgular. Rusya’da Tatar adı kullanılmasının bölücülüğe yolaçacağını dile getirir; Kırımlı, Orenburglu vs. nin hep Türkoğlu Türk olduğunu belirtir. İkinci makalesinde ise çağdaş ilim lazım diyerek “Türkleşmek,İslamlaşmak, Avrupalılaşmak” gerektiğini söyler.  Bu üç ilke o kadar ilgi görür ki ileride Ziya Gökalp tarafından “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” olarak sosyolojik felsefi manada işlenir.

Hüseyinzade, İslamcılık ideolojisini çağdaş uygarlıkla birleştirerek asrın büyük icraatıyla dinsel inanç arasında ahenk kurmaya çalışmıştır. Muasırlaşmak sloganını tebliğ etmekle halkın gericilikten kurtulması için çağdaşlaşmanın esas şartı olduğunu ileri süren büyük edip, bu unsurun gerçekleşmesinde Avrupa’nın ileri teknolojisinin ve ekonomisinin bir örnek olacağını söylemektedir.[5]

Rusya’nın işgalindeki Türk yurtlarının temsilcilerinin katılımı ile 1905’de Nijnivogorot’ta gerçekleşen Birinci Rusya Müslümanları Kongresi’ne Azerbaycan delegesi olarak katılan Alibey, Rusya Türklerinin hukuklarını savunan görüşleriyle dikkatleri üzerine toplamıştır.

Bakü’de“Saadet”[6]mektebini de kuran Hüseyinzade Rusların baskısı ve Türkiye’de II. Meşrutiyet’inilanı ile tekrar İstanbul’a gider. Ona göre Osmanlı Türkiye’si ve Türkleri kalkınmadığı müddetçe diğer Türklerin kurtulması mümkün değildir. İttihat veTerakki kurucularından ve en eski üyelerinden olan Hüseyinzade Türkiye’ye dönüşünde bu çatı altında faal bir biçimde çalışmalarını sürdürür.Türk dünyası ile ilgili çalışmalarını hızlandırır, İstanbul’da esir Türk topraklarından gelen fikir adamları ve Türkiye’deki fikir adamları ile fikir çalışmaları devameder. Türkçülük faaliyetlerinde öncülük yapan Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyetive Türk Ocakları gibi kurumların kurulmasında önderlik görevlerinde bulunur. Balkan Harbi’nde ve 1. Dünya Savaşı’nda gönüllü olarak Kızılay hastanelerinde görev yapar, Birinci Dünya Savaşı sırasında Yusuf Akçura gibi arkadaşları ile kurulan“Turan Heyeti” adı ile Avrupa’da Türklük propagandası çalışmalarını “Rusya Mahkûmu Müslüman Türk Tatarların Hukukunu Müdafaa Komitesi (Cemiyeti)” olarak yerine getirir.

Mehmet Emin Resulzade’nin öncülüğünde kurulan (28 Mayıs 1918) Azerbaycan Cumhuriyeti’ne yardıma koşmuş, bu Cumhuriyet’in Ruslar tarafından işgali neticesinde (1920)tekrar Türkiye’ye dönmüştür. Hilal- i Ahmer gazetesinde Türkiye-Azerbaycan kardeşliğini şu sözlerle dile getirir: “Azerbaycan’ı kurtaran Anadolu kendi kendini de kurtarıyor, bundan şüphe etmeyiniz! Derler ki dağ dağa kavuşmaz iseinsan insana kavuşur! Hayır, tarihin öyle anları vardır ki dağ da dağa kavuşur,bugün Erciyes Dağı, Kafdağı’na kavuşuyor ve kavuştukça yükseliyor!..[7]

Mütarekeden sonra İngilizler tarafından bir süre Bekir Ağa Bölüğünde tutuklu bulunmuştur.Türkiye’de tekrar hekimlik görevine başlayan Hüseyinzade profesör iken 1931 yılında emekli olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’e suikast girişiminde bulunanlarla o da mahkemeye çıkarılmış fakat beraat etmiştir.

Hüseyinzade,İsmail Gaspıralı gibi Türk birliğinin ancak dilde birlik ile mümkün olduğunu kabul edip ortak bir yazı dilini arzuluyordu, İstanbul Türkçesi bunun için birleşme noktasıydı. Ziya Gökalp’le başlayan ve Mustafa Kemal Atatürk ile devlet felsefesi hâline gelen Türkçülük fikrinin sistemleşmesinde onun da emeği büyüktür. 1926 yılında Bakü’de toplanan I. Türkoloji Konferansı’na gönderilenTürkiye heyetinde Fuat Köprülü ile yer almıştır.

Samet Ağaoğlu onu İttihat ve Terakki Cemiyetindeki rolü için “perde arkasındaki adam” olarak niteler. Ağaoğlu’ndan aktararak A. Odabaşı da “Bütün bir devrin gizli hayat kaynaklarından biridir.”der. Özetle denebilir ki:“Türkçülüğün babası olarak bilinen ve herkesçe kabul edilen Hüseyinzade ile görüşmesinden çok etkilenen Ziya Gökalp, ayrıca İ.Gaspıralı, A. İbrahimov, Y. Akçura, S.G. Aerin, A. Ağaoğlu, A. Topçubaşı, Ali Bey Hüseyinzade ekolünden şu veya bu şekilde faydalanan, ona manevi bakımdan destek olan büyük fikir adamlarıdırlar.[8]

1940 yılında İstanbul’da vefat eden Hüseyinzade Ali bey ismi Turan adı ile özdeşleşmiş, bazı yazılarında mahlas ad olarak Turan kullanmıştır. Evli ve üç çocuğu olan Hüseyinzade’nin Büyük Tıp Lügatı çalışması yarıda kalmış, aynı zamanda iyi bir ressam olan Hüseyinzade geride yağlı boya tablolar bırakmıştır.

 

 



[1]Yusuf Akçura, Türkçülük, Türkçülüğün Tarihi Gelişimi, İlgi Kültür Sanat, 2015,s. 170.

[2]Aybeniz Aliyeva Kengerli, Azerbaycan’da Romantik Türkçülük, Doğu Kütüphanesi, 2008,s.70.

[3]Yusuf Akçura, Türkçülük, Türkçülüğün Tarihi Gelişimi, s. 171.

[4]age.,s. 173.

[5]AygünAttar, Türkiye’de Yaşayan Azerbaycan Türkleri, 2013, Berikan Yayınevi, s. 152.

[6]AzerbaycanTürklerinin Önderleri, Berikan, 2017, s. 105

[7]Ali Haydar Bayat, Hüseyinzade Ali Bey, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1998, s. 309.

[8]Sevil Garaşova, “XX. Yüzyıl Azerbaycan Fikir Tarihinde Ali Bey Hüseyinzade’nin Yeri”http://sutad.selcuk.edu.tr/sutad/article/view/274.