ALGILAR MI GERÇEKLER Mİ?

28 Ekim 2015 11:07 Prof. Dr.Ayşe İLKER
Okunma
1825
ALGILAR MI GERÇEKLER Mİ?

 
 
Basın yayın organlarında ve televizyon haberlerinde bir süredir şöyle haberler görülmekte: HDP binalarında yasadışı propaganda malzemesi yakalandı. Örgüt dokümanları, Apo posterleri, PKK'ya yataklık etme vesikaları vesaire vesaire...
Bunlar ne zaman yasa dışı oldu? İmralı’ya giden ekip, "Sayın Öcalan" diye başlamıyor muydu konuşmalarına? Devlet yetkilileri "Sayın Öcalan"dan gelen talimatları dinleyip Balükenlerin, Buldanların, Demirtaşların yazılı hâle getirdiği metinleri milyonlarca televizyon seyircisi karşısında, Mustafa Kemal'in son nefesini verdiği Dolmabahçe Sarayı’nın tarihî odalarında okumuyorlar mıydı?
Okunanlar, açıklananlar neydi Allah aşkına?
İmralı sefalarının giderleri Türk devleti tarafından ödenirken Kandil'e Türk devletinden aldıkları parti yardımlarıyla gidilirken Habur'dan girişler de o günler için kurulmuş geçici Türk mahkemelerince sağlanmıştı. "Gerillalar"  traktörlerin, kamyonların üstünden sıcak yataklara taşınırken PKK'ya "yataklık" etmekten tutuklama eylemi anlam kaybına uğramıyor mu?
Örgüt dokümanı dediğiniz şeyler, günlerce televizyon programlarında konuşulan bilgileri içermiyor muydu? Dizi dizi köşe yazarları, T.C. Devleti’nin başıyla,  "Sayın Öcalan" unvanıyla andıkları terörist başını, terazinin aynı kefesinde görmüyorlar mıydı?
Onlara kim bu cüreti vermişti? Türk devleti nasıl olup da halkından gizlediği pazarlıklar neticesinde Habur'u, Cizre'yi, Şırnak'ı yaşamıştı?
Türk devletinin valilerinden şikâyetleri olursa kimden hangi validen memnun değillerse bildirilmesini isteyenler, devletimizin haber alan kaynakları mıydı yoksa bu da bir illüzyon muydu?
Türk ordusunun ve emniyet güçlerinin, isyanlar ve şehirler içinde kurulmuş istihkâmları dağıtmak için istedikleri operasyonlara izin alamamalarının altında da  "örgütsel propaganda" gerekçesi mi var?
Türk halkı hiç bu kadar yanıltılmamıştı.
 Gerçeğin kendisi ile algılanması istenilen şey aynı değil; gerçekle, onun dayatılan algısı arasında fersah fersah mesafe var.
Kendileri yanılanlar, halkı şimdi olan biten hiçbir şeyden sorumlu değilmiş gibi sokaklara, caddelere ve mitinglere dökmek istiyorlar. Yeni bir algı alanı oluşturarak olup biten her şeyin üstüne bir muşamba örtmek istiyorlar.
Operasyon izni verilerek yok edilecekken her türlü şehir yapılanmalarını tamamlamalarına izin verilen; Suriye'den, Irak'tan geçirilen silahları, mühimmatı yığmalarına müsamaha gösterilen "vatan parçalayıcı sırtlanları " işaret ederek Türk halkına "Hırsız var! (Affedersiniz, terörist.) Yakala!" diye bağırıyorlar.
Oysa gerçek vatanseverler ve Türk milliyetçileri yıllardır sesleniyor, aldıran eden olmuyor! Onların seslenişi suç sayılacak neredeyse...
"Öyle ya, teröristlerle biz pazarlık yaptık abicim. Onlarla mücadeleyi de biz yaparız, verdiklerimizi geri almasını da biliriz, ah bir de paralel aldanışımız olmasa, siz hele çekilin bir kenara milletim, oy kaygımızı sıfırlayın, bakın o zaman her şey daha Oslo olacak!"