Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Kurmay Başkanını terörist örgüt lideri olmak suçundan iki yıl hapiste tutan kimlerdi?
Bordo bereliler tu kaka edileli beri kaç zaman geçti?
"İyi ki bu orduyla savaşa girmemişiz." cümlesi söyleneli daha dün gibi değil mi?
1990'lı yıllarda PKK ile mücadele etmiş üstün hizmet belgeli Türk subaylarına 19 yıldan başlayıp müebbet hapse kadar hüküm giydirenler kimdi?
“Türk milleti adına” karar verilen makamlara zırhlı arabalarla gelip dönerli kapılardan tanrılar gibi geçerek tanrıça gibi kırıtanlar kimlerdi?
“Çözüm değil çözülme süreci” diyenleri “Kandan besleniyorsunuz!” diye itham edenler hâlâ aramızda değil mi?
“Halkların eşitliği ve kardeşliği” söyleminin, içine uyuşturucu enjekte edilmiş bir dış proje olduğunu ifade edenlerin sözleri yarıda kesilmedi mi daha dün?
Daha dün Mustafa Kemal’in son nefesini verdiği tarihî binada okunmadı mı bölünmenin on emri?
Peki ne oldu da ordunun gücüne ihtiyaç duyuldu, bordo bereliler en yüksek seviyede ziyaret edilerek onurlandırıldı?
Ne oldu hakikaten?
Barış süreci denen sürecin bir ihanet süreci olduğunu bıkmadan usanmadan söyleyenler nasıl oldu da haklı çıktılar?
Evet, çok şey borçluyuz bu PKK'ya.
Türk milliyetçilerinin ve vatanseverlerin sesini entel dantel takımı duymadı, dindarlar alaya aldı. Sosyalistlerin bir bölümü hâlâ “halkların kardeşliği” türküsünü söylüyor. PKK da kendi türküsünü hiç kıvırmadan silahlarla söylüyor. Daima kıvıranlar ise toprağa düşen şehitlerden nasıl nemalanacaklar, bunun kıvranmasındalar.
Ama belediye başkanları özerkliklerini ilan ettiler; Türk devletini ve Türk ordusunu tanımadıklarını söylediler.
PKK ve onların siyasal uzantıları ağızlarındaki baklaları çıkarıp sakızları da tükürünce, Türk milliyetçilerinin yıllardan beri söylediği her şey, ikaz ettiği her hâl ve önlem alınmasını istediği her tehlike ayan beyan göründü.
Ayan beyan göründü de ne oldu peki?
Yeni örtmeceler, yeni tuzaklar ve yepyeni oyunlar hazırlandı gelecek seanslara.
Allah’ım, bu ülke üzerinde bu kadar oyun yetmez mi artık!
Tak etti canımıza!