NEREDESİN GÜZEL İSLAM?

06 Nisan 2015 11:01 Prof. Dr.Ayşe İLKER
Okunma
2328
NEREDESİN GÜZEL İSLAM?


Halk arasında kullanılan bir cümle var: Şişede durduğu gibi dursa keşke!
Bu, çoğunlukla akşamcıların rakıyı iyice kaçırdıktan sonra kendilerini ve ortalığı dağıtmalarına binaen söylenmiş bir söz. En çok da eve sarhoş hâlde gelen koca ve babaların “vayt” diye efelenmelerinin ardından kopan hıçkırıklar ve haykırışları resmediyor. Öyle ya bu sebeple ne yuvalar dağıldı ne ocaklar söndü. Keşke şişede durduğu gibi, insan vücuduna girince de  kontrollü, sakin, zararsız dursa alkollü içecekler!
Söylemek ve asıl anlatmak istediğim alkolün bireye, ailelere ve topluma verdiği zarar değil.
 Son günlerde ortalığa öylesine “din söylemli”  “vayt”lar, “ülen”ler , “Sen kim oluyorsun?”lar dökülüyor ki ister istemez bu sözü hatırlatıyor ve “Keşke şişede durduğu gibi dursaydı.” demek geliyor insanın içinden.
Din, vicdanlardan ve kalplerden çıktı. Şişesinden döktüler onu ayaklar altına. O, kalplerin ve vicdanların merhametle, şefkatle sarılmış yumağından çözüldü, camı kırılarak berraklığı yok edilerek yerlere atıldı. 
Toplum olarak her şeyi ait olduğu yerden söküp çıkardık ve ortalığa döktük. Ait olduğu yerden koparılınca da bu değerler, sıvı veya başka kimyasal maddelerin havayla ve oksijenle karşılaştığında bozulmaları ve oksitlenmeleri gibi toplum hayatında da yeni bozulmalar, anomaliler ortaya çıkardı.
Böyle olduğu için de fildişi kulelerden yayılarak kendinden geçiriyor nutuklarla insanları; şurada kılıçlardan kan damlıyor, burada “yezit”lik yaftasını takacak boyunlar arıyor ses sınırlarını aşarak din adına!
Bu, inanılması zor bir manzara ve her gün yenileniyor manzaralar!
Artık, dinle ilgili söylemlerin hiçbirisi güvenilir ve itibar edilir söylemler değil. Onlar; insan öfkesi, kini ve belki de kin ve öfkenin karışmasından doğan şehvetin etkisiyle oksitlenmiş, keskinleşmiş kavramlar.
İslam tarihinin en acı sayfaları, yeni acılı olaylara referans yapılıyor;  hiç ders alınmamış gibi, tarihte olanların bugün de olması arzu ediliyor ve İslam ülkeleri içinde örnek gösterilirken birden vahim ve ölçüsü kaçmış din odaklı söylemlerle tarumar ediliyor iyi ve güzel sözlerin ülkesi!
Yumuşak kalplilik, takdir eden sözler, kul hakkı, güler yüzle mukabele, selamlaşma gibi en temel insani ve İslami erdemlerin yerinde yeller esiyor.
İman,  kalplerde ve gönüllerde değil. Gittiğiniz camide, verdiğiniz iftar yemeğinde, şu veya bu derneğe yaptığınız bağışta. İmanınız ve dininizle bağınız görsel efektlerle ölçülmekte.
 Müslümanlar, nefsine ve egosuna dikkatle çevrilmesi gereken bakışlarını, öfke ve kinle “mümin”lere yani iman etmişlere çevirdi.
Günümüzde Müslümanlar,  Müslümanların düşmanıdır artık. Kendi dinî anlayışında olmayanlara, meselelere farklı yaklaşımları bulunanlara kâfir muamelesi yapılması bundan.
En küçük bir yanlışın, hatanın söylenmesi saf bir müminin azap içinde bırakılmasına yetiyor.
Müslümanlar, ilahî adalete ve ilahî adalet ölçülerini temel alıp günün evrensel adalet ve insanlık değerleriyle inşa edilmiş adalet mekanizmasına göre değil,  kendi elleriyle durmadan yapıp bozdukları hukuk ve siyaset mekanizmalarına güvenip inanıyorlar ve hükümleri de böylece kesiyorlar!
Son on yılda dökülen mümin kanının, hunharca katledilmiş canların haddi hesabı yok İslam coğrafyasında.
Acayip, garip bir şey oldu İslam anlayışı. Acayip ve vahim bir manzara var ve ben bu manzaradan ürküyorum.
İnsan hayatlarının ve yaşama alanlarının içinde milyonlarca ihtimal ve bu ihtimallerle ilgili milyonlarca ihtimal hesabı var.
 Ama bütün bu ihtimalleri ve hesapları sadece kendi din algınız içine yerleştirirseniz çıkaracağınız sonuç ya kâfir oluyor ya yezit!
 Çoğu kere de sonuç çıkarmadan dinden çıkarıvermek daha kolay!
Kürsülerde İslam’ın en merhametli, en müşfik yüzü olması gerekenler, parmaklarını sallayarak dinden çıktığınızı ve bundan sonra ne yaparsanız yapın hiçbir şeyin kâr etmeyeceğini söylüyorlar!
Acaba onlar, merhamet kapısının her an açık olduğunu mu unutuyorlar yoksa merhamet kapısının sadece kendilerine mi açık olduğunu sanıyorlar?!