MAHALLÎ SEÇİMDE AKP BAŞARILI OLDU MU?
2014 Mahallî Seçimlerinde AKP’nin bu kadar başarılı olacağı tahmin edilmiyordu. Seçim öncesindeki gelişmelerin AKP’yi çok müşkül vaziyete düşüreceği tahmin edilmekteydi. Vatandaşların önemli bir kesiminde AKP’den, özellikle Erdoğan’dan kurtulmak için mahallî seçimler bir fırsat olarak görülüyordu. Seçim öncesindeki manzara, bu temenninin dayanaksız olmadığını göstermekteydi. Bu durumu genel olarak şu şekilde özetleyebiliriz:
1. AKP uzun süre iktidarda kaldığından yüzü eskimiş, yıpranmış, bazı memnuniyetsizlikler baş göstermişti.
2. Mahallî idarelerdeki usulsüz işlemler yaygınlaşmış, şikâyetler artmış, bu şikâyetler sesli olarak –kısık da olsa- dillendirilmeye başlanmıştı.
3. Sıcak para akışı eskisi gibi olmadığından mahallî idarelere eskisi kadar rahat destek verilemiyordu. Ödeneklerdeki sıkıntı bazı çalışmaların aksamasına yol açmıştı.
4. Gezi Parkı olayları ile başlayan toplumsal hareketler korku imparatorluğunun yıkılmasını hızlandırmıştı. Bu gelişme halkın sesli muhalefet etmesine hız kazandırmıştı.
5. 2013 Aralık ayından itibaren sosyal medyaya servis edilen ve vatandaşları şaşkına çeviren,”Bu kadarı da olmaz ki.” dedirten tapeler ve telefon konuşmaları ile bunlara dayalı olarak açılan soruşturmalar hükûmeti derinden sarsmış, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları bakanlara, bakan çocuklarına, Başbakan’ın oğluna kadar uzanmış, hatta Başbakan’ın kendisine uzanacağı konuşulmaya başlanmıştı.
Böyle bir ortamda iktidar partisinin seçime girip başarı ile çıkmasını normal karşılamak mümkün görülememiştir. Ancak seçim sonuçları bütün tahminleri altüst etmiş, beklentileri boşa çıkarmıştır. Ortalama medeni toplumlarda bu çeşit gelişmelerin, seçmen tarafından sandığa gömülürken iktidar partisinin başarılı olabilmesinin bir açıklaması olmalıdır. Aslında siyaset bilimciler için ciddi bir inceleme-araştırma alanı doğmuştur. Fakat böyle bir araştırmanın yapıldığı konusunda elimizde bir veri bulunmamaktadır. Buna rağmen kısmen el yordamıyla bazı tespitlerde bulunmak mümkün görünmektedir.
AKP’Yİ BAŞARIYA GÖTÜREN ETKENLER
AKP’nin seçim başarısı bazılarına göre mucizedir. Gerçeklikle ve geçerlilikle ilgisi olmayan bu tip mistik izahları yapmaya toplumumuz açıktır. Hâlbuki gelişmelerin reel sebepleri vardır. AKP ve özellikle Başbakan yaralı bir arslan havasıyla seçime girmiştir. Bu seçimi partisinin, daha da önemlisi kendisinin bir ölüm kalım meselesi şeklinde değerlendirmiştir. Siyasi geleceğini bu seçimin sonucuna bağlamıştır. Dikkat edilirse Erdoğan’ın seçim çalışmaları tam bir seferberlik havasında geçmiştir. Ekibini de bu seferberliğin icaplarına göre hazırlamıştır.
Erdoğan, seçim çalışmalarına başladığı sırada toplumun durumunu tespit ettirdiğinde ulaşılan bulgu kaba taslak şöyledir:
1. Halk, genel olarak, zahirî huzur ortamı içinde rahattır. Ne olup bittiğini tam olarak kavrayamamakla beraber doğuda çatışma olmadığından, şehit cenazeleri gelmediğinden sevinçlidir.
2. Devletin imkânları zorlanarak da olsa sosyal yardımlar hızla devam etmektedir. Yoksul kesim bundan memnundur.
3.Halkın çok önemli bölümü borçludur. Şiddetle pompalanan tüketim çılgınlığı halkı borçlu yapmıştır. Ev almış, araba almış, kredi kartı ile borçlanmıştır. Siyasi ortamın sarsılıp belirsizliğe yuvarlanma ihtimalinden tedirgindir.
4. Dış politikadaki tutarsızlıklar ve başarısızlıklar hakkında halkın yeterli bilgisi bulunmamaktadır. İsrail’e ders verdiği için dünyanın Erdoğan’a cephe aldığı algısı yaygındır.
5.Din istismarı tutmuştur. Müslümanlar, Erdoğan iktidarda ve İslam dünyasının lideri olduğu için Batı dünyasının ona sırt çevirdiğine inandırılmıştır.
Bütün bunlar AKP’nin lehine olup mahallî seçimleri ezici çoğunlukla kazanıp zafer ilan etmesi mümkündü. Ancak iki hadise oyunu bozdu:
1.Beraber ıslandıkları, beraber yürüdükleri cemaatle araları açıldı. Dünkü kader ortakları bugün can düşmanı olmuşlardı.
2.Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları dürüst, helali haramı bilen, dindar insanların üzerine bomba gibi düşmüştür.
Bu gelişmeler, AKP’ye oy vermiş, Erdoğan’ı temiz bir Müslüman olarak gören kesimde tereddütlere yol açmış, kafa karışıklığına sebep olmuştur. AKP çekirdek kadrosunun, durumun vahametini fark ettiğini ve çareler aramaya başladığını tahmin etmek zor değildir.
ERDOĞAN’I BAŞARIYA GÖTÜREN YOL VE YÖNTEMLER
Çoklarımızın gözünden kaçan bir husus bulunmaktadır: AKP halkın temayüllerini ölçmede teknolojiyi önemli bir araç olarak kullanmaktadır. Muhtelif kuruluşlara yaptırılan kamuoyu yoklamaları dikkatle değerlendirilip genel başkanlarının önüne konmaktadır. Kamuoyu araştırma sonuçlarının teşkilat tarafından toplanan istihbaratla karşılaştırıldığı da şüphesizdir.
Erdoğan bu verilerin ışığında seçime hazırlanmıştır. Her şey adım adım hesaplanmış, hangi bölgede ne gibi mesajların verileceği belirlenmiştir. Laf kalabalığı şeklinde tezahür eden ve nasılsa hitabet kabiliyeti olarak kabul edilen tutum, prompter denen camla birleşince bir sihirli ortam oluşmuştur. Erdoğan bu ve buna benzer araçları şu dayanaklara göre kullanmıştır:
1.Din konusunu yerli yersiz her yerde işlemiş, alabildiğine istismar etmiştir. Dini, hatta Müslüman dünyasını kurtaran adam rolünü oynamış ve bunu kısmen kabul ettirmiştir. Bu konuda belli çevrelerin nezdinde âdeta kendini ilahlaştırmıştır. ”İkinci peygamber. Dokunmak ibadettir, Allah’ın niteliklerini taşıyor.” gibi şirke kadar varan sözlere itiraz etmediği gibi bunları söyleyenleri de cezalandırdığı duyulmamıştır. Bu bakımdan seçim propagandalarının kendi üzerinde tartışma yapılarak geçmesini sağlamıştır.
2.Erdoğan, parti lideri olmakla beraber esas itibarıyla bir cemaat lideri konumundadır. Bakanlar için bile “Kapının önüne korum.” sözünü rahatlıkla sarf edebilmiştir. Teşkilat mensupları da mutlak itaat eden müritleri durumundadır. Bu niteliklerinden dolayı teşkilatını istediği istikamette yönlendirmekte zorluğu yoktur. Seçimde teşkilatını en iyi kullanan parti olmuş, istediği fikirlerin halka tek taraflı olarak ulaşmasını sağlamıştır. Bunun için sadece teşkilatını değil din görevlilerini de kullanmıştır.
3. Devletin bütün imkânlarını partisi için kullanmakta beis görmemiştir. Gerektiği zaman mülki amirleri ve yargı görevlilerini tehdit etmiştir.
4. Halkın korkularını iyi tespit etmiş ve bunu kullanmıştır. “Biz kazanamazsak kaos olur.” düşüncesini sık sık vurgulamış ve vurgulatmıştır. İşlerinin tıkır tıkır yürüdüğünü sanan ve borçlu olan halk, kaos ihtimali ile korkutulmuştur.
5.Yolsuzluk ve rüşvet iddialarını paralel yapıya, dış mihraklara, faiz lobisine bağlamış, bunda başarılı olmuştur. Çok dikkat çekicidir ki seçim sürecinde muhalefet partilerinden çok Pensilvanya’yı hedef almış, muhalefet partilerini de onun güdümünde göstermiştir. Dış mihraklar sözü ile de millî duyguları tahrik etmiştir. Halkın önemli bir kesimi de dış mihrakların güdümünde olan paralel yapının huzur ve sükûn ortamını bozduğuna inandırılmıştır.
6. Yazılı, sözlü ve görüntülü basınının denetimini sağlamıştır. Tek merkezden yönetilen bir basın kurmuştur. Taraftar olmaları ile yetinilmemiş, talimatla yayın yapacak şekilde emir komuta zincirine bağlanmıştır. Böyle bir basının AKP aleyhinde ve muhalefetin lehinde yayın yapmaları düşünülemezdi. Nitekim seçim boyunca “iktidarın haber bülteni” gibi yayın yapmışlardır.
7. Seçimi mihrakından çıkararak genel seçim havasına sokmuş, bir bakıma kendisini ibra ettirmek için gayret etmiştir.
Bu ve benzeri etkenlere sandık yolsuzlukları da eklenince beklenmeyen seçim sonuç ortaya çıkmıştır. Bunca rezalete rağmen AKP’ye oy veren seçmenin dağılmasını önlemiş, partisinde kalmalarını sağlamıştır. Kabul etmek gerekir ki bu önemli bir başarıdır. Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde de benzer yöntemleri takip edeceğinden kimsenin şüphesinin bulunduğunu sanmıyoruz.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
AKP adayının Recep Tayyip Erdoğan olacağı kesin gibidir. Muhalefet de sağduyulu davranarak bir ortak aday üzerinde ittifak etmiştir. Yarışmanın çetin geçeceği görülmektedir. AKP, geleceğini Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasına bağlamıştır. O bakımdan bütün gücü ile seçime yüklenecektir. Çünkü cumhurbaşkanlığı seçimi, rejimi ve millî devlet yapısını değiştirmek için çok önemli bir adım olarak görülmektedir. Hatta Erdoğan için bir ölüm kalım meselesidir.
Devletin imkânları ile beraber medya gücünü arkasına alarak kurşun asker gibi hareket eden teşkilatı ile ülkeyi tarayacaktır. Şimdiden hükûmet imkânlarını kullanarak propagandaya başlamıştır. Bir de bunlara ne idüğü belli olmayan ulusalcı, Atatürkçü ve muhalefet etmeyi meslek hâline getirmiş milliyetçiler de katılacaktır. Ancak muhalefet partileri rasyonel davranırsa AKP’nin neticeye ulaşması kolay değildir. Hatta Erdoğan’ın çok acı bir seçim yenilgisi tatması da mümkündür. Eğer muhalefet köy köy, kasaba kasaba, mahalle mahalle adaylarını tanıtır, meziyetlerini anlatır, seçimin mecrasından çıkmasına engel olur, teknolojiyi akıllıca kullanır ve yalanlara, iftiralara karşı hazırlıklı olursa arzuladığı sonuca ulaşır. Meydan nutukları ile radyo-televizyon konuşmaları ile sonuca ulaşmak zor görünmektedir.
AKP, muhalefet adayı için her türlü iftirayı atacaktır. Bunu medya yoluyla yapacağı gibi –ki başlamıştır- fısıltı gazetesi ile yaygınlaştıracaktır. Şimdiden buna hazırlıklı olunması gerekir. Medya desteğini beklemeleri hayaldir; medya tamamına yakın kısmı ile denetimlerindedir. Bu bakımdan muhalefet partilerinin teşkilâtlarını iyi isteklendirmeleri ilk şarttır. Gözden uzak tutulmaması gereken husus şudur: Bu seçim kimin cumhurbaşkanı olacağı seçimi değil, ahtapotun başının bertaraf edilmesi oylamasıdır. Gerisi teferruattır. Türk milletinin kolay kolay hayır diyemeyeceği bir aday belirleyen muhalefet partilerinin bu hedefe ulaşmak için gayret göstereceği ümidindeyiz:
İyi aday çıkarmaktan çok, çıkardığın adayı kazandırmak önemlidir.