ORMANLARIMIZI LAVRİON KAMPI’NDA EĞİTİM GÖREN PKK VE DHKP-C’Lİ TERÖRİSTLER YAKIYOR, SORUMLUSU YUNANİSTAN’DIR
Doç. Dr. Ergenekon Savrun, “Marmaris ve Bodrum ve diğer tüm yerlerde çıkan yangınların sebebi kim biliyor musunuz? Yunanistan tarafından Lavrion kamplarında eğitilmiş DHKPC ve PKK’lı teröristlerin sabotaj eğitimi alarak Türkiye’nin turizm bölgelerinde yaptığı bu orman katliamıdır ve bunların bütün sorumlusu Yunanistan’dır. Bunların onda biri kendilerine yapılsa dünyayı ayağa kaldırırlar.” dedi.
Savrun, BBN-TÜRK TV Kanalı’nda moderatörlüğünü Dr. Levent Ersin Orallı'nın yaptığı “Küresel Politika”nın konuğu oldu. Programda, “Türk-Yunan İlişkilerinin Geleceği ve Küresel Politikalar” konusundaki görüşlerini dile getiren Savrun, şunları söyledi:
“Komşumuz Yunanistan biliyorsunuz öteden beri söylenir. Avrupa’nın şımarık çocuğu’ diye. İzniniz olursa eğer bugün kendilerine Yunan denilen halkın kim ve ne olduğunu çok kısa şekilde arz edeyim. Bugünkü Yunanistan malumunuz 1821 yılında başta İngiltere, Fransa ve Rusya olmak üzere dönemin güçlü ülkeleri tarafından desteklenmiş, Osmanlı-Türk Cihan İmparatorluğu’nun Batı’daki ya da Balkanlar’daki topraklardan atılmak kaydıyla ortaya çıkartılmış bir devletçiktir. Günümüzdeki Yunan halkının etnik kökenine baktığınızda da aslında yüzde yüz orijinal Antik Çağ’dan kalma Yunan milleti değildir. Roma İmparatorluğu Dönemi’nde Korint Boğazı’ndan giden Romalı güçler, bugünkü Yunanistan’da taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmadı. Neredeyse bütün erkeklerini öldürdüler. Kadınlarını ve kızlarını af buyurun köle pazarlarında sattılar. Nüfusun neredeyse tamamını katliamdan geçirdiler. Günümüzdeki Yunanistan’ı kuranlar ise Bizans İmparatorluğu’nun yani Doğu Roma’nın ardılları, kalanları ve o bölgedeki halkların karışımıdır. 19’uncu yüzyıl malumunuz iliş çağı, milliyetçilik çağı olduğu için bir ulus devlet yaratma çabasıyla ortaya çıkmış bir devlettir. Amacı ise başta İngiltere, Fransa’nın ve de Rusya’nın onların tabiriyle oryantalist dünyanın yani ‘Doğu sorunu’ dedikleri Türk sorununu engellemek ve çözmek için kurdurulmuş bir devletçiktir. 1821’de isyan ettirdiler ve bunlarda bir millî ülkü uydurdular, Megali İdea yani sözüm ona büyük Yunan ülküsü. Sözde Yunanlıların hükmettiği ya da Roma’nın hükmettiği 12 bölgeyi tekrar geri almak ki bunların birçoğu Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları içindedir. Batı Anadolu, İstanbul, Kıbrıs, Girit, Adalar Denizi, Trabzon, Doğu Karadeniz vs. Şükürler olsun büyük Atatürk ve silah arkadaşları yüce Türk milleti ile birlikte bunların hayalini suya gömdü. Ancak bu hayallerinden vazgeçmediler. Yine Batı’ya geldiğimizde de bunların üç sacayağı var malumunuz. Birincisi Hristiyanlık, ikincisi Roma hukuku, üçüncüsü de Antik Yunan medeniyeti. İşte bu yarayı kaşıya kaşıya önümüze çıkartıyorlar. Günümüze gelecek olursak eğer, 20’nci yüzyılda iki defa ağır bir şekilde mağlup olmalarına rağmen, birincisi İstiklal Harbi’mizdi, ikincisi Kıbrıs konusunda yine akıllanmadılar. Akıllanacağa da pek benzemiyorlar. Çünkü devlet kuruluş amaçları ve ülküleri tamamıyla Türk düşmanlığı üzerine kurulu. 9 Eylül 1922’de bunlardın arkasında İngiltere vardı, Fransa vardı. Bugün kim varsa yine aynısı vardı. Şimdi biraz İngiltere’nin rolü değişti. Şimdi ABD var. Oraya bağlayacağız. Niçin? Yani şu anlaşılmasın: ‘Bizim Yunan halkına düşmanlık ettiğimiz veya onlara karşı bir nefret söylemi asla söz konusu değil. Böyle bir şey olsa bizim atalarımız onların yaşamasını bir saniye dahi izin vermezdi.’ Büyük Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettiğinde özerklik ve yaşama hürriyeti vermiştir. Mesela biz Kıbrıs’ı fethettiğimizde orada ezilen mazlum Rum halkı dağlara kaçmış biliyorsunuz. Orada ferman yayımlanarak ‘Şehirlere inin biz Latinler gibi, dindaşlarınız gibi sizlere zulmetmeyeceğiz, serbestçe yaşayacaksınız.’ deniliyor. Hatta İngiliz kaynaklarında sıklıkla rastlarız ‘Osmanlı paşasından daha fazla hak ve hukuka sahiptir piskoposların, Rumların.’ deniliyor. Kimler sayesinde oldu? Türkler sayesinde oldu. Hemen her programda bunun altını çizerek söylüyorum: ‘Eğer geçtiğimiz bu bin yıllık dönemde Türkler olmasaydı inanın bugün Katolik Avrupa, Roma kültüründen gelen Avrupalılar ya da haçlılar ne bir tane Ermeni bırakırlardı ne de bir tane Ortodoks Rum bırakırlardı. Hepsini katlederlerdi. Bugün Adalar’da oraya gidip iş yapan, ticaret yapan gidip gelenlere de sorduğumuzda oranın yerel halkı Türkiye’ye yakın olan halkı bu durumdan da muzdaripmiş. Çünkü ekonomilerini ayağı kalkındıran Türk turizmi biliyorsunuz. Mesafe de yakın. Bundan muzdaripler ama işte Yunan devlet kafası bunu anlamıyor. Anlasa da bakınız Miçotakis’ten önceki Çipraz biliyorsunuz sol bir hükûmetti. Hatta aşırı uçtaydı ve kendisini komünist olarak sınıflandırıyordu. Ne dedi: ‘Ben ateistim, İncil’e basıp yemin etmeyeceğim.’ Kravat da takmıyordu. Şunu söylemek istiyorum: Yunanistan’da ve Kıbrıs Rum kesiminde hangi siyasi görüşten olursa olsun sağ olsun, sol olsun, ortada olsun, merkezde olsun, faşist olsun hiç fark etmiyor. Yunan millî ülküsünden vazgeçmiyorlar. Ne dedi Çipraz başbakan olmamasına rağmen günlerde: ‘Evet, Türkiye ile didişmek hata ama yeri ve zamanı geldiğinde gerektiğinde yüzerek ben o adaları savunurum.’ Sayın Dışişleri Bakanı’mız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz dünlerde bir açıklama yaptı. ‘Adaların silahlandırılmasından ve ihlallerden vazgeçmezlerse Adalar’ın egemenliği tartışılır.’ dedi. Bir sorun daha var. Egemenliği belirlenmemiş olan kaya, kayalıklar gibi adalar. Ancak dikkat edin. Esas bizim Yunanistan’la savaş sebebi sayılmasına yol açacak olan olay şudur: ‘Kara sularının 12 mile çıkartılması.’ Biz 1995 yılı Mart ayında TBMM’de tezkere hakkı verildi. ‘Eğer ki komşu Yunanistan Adalar Denizi’nde 12 mil hakkında ısrar ederse bu direkt savaş sebebi sayılır.’ dedi. Esas bir çatışma çıkacaksa eğer bunun üzerinden çıkar. Silahlanması veya oraya asker yığması değil, 12 mile çıkardığı anda bizim Ege’deki veya Adalar Denizi’nde bizim hakkımız olan %49, otomatikman %20’ye iniyor. O zaman biz Marmara Denizi’ne hapsoluruz. Yani burnumuzu dahi çıkartamayız. Zaten Yunanistan’ın da istediği bu. Ancak buna çekiniyor. Niçin çekiniyor? Çünkü biliyor ki bunun TBMM’de tezkereye kadar uzanacağını ve savaş sebebi sayılacağının farkında. Çok özür dileyerek ifade ediyorum bunu: Yunanistan’ın saçmaladığı konu şu: ‘Adalar Denizi’ni düşünün şöyle bir çanak gibi. Sağ tarafında biz varız, sol tarafında Yunanistan var. O bahsi geçen adalar uzmanların söylediği gibi Anadolu coğrafyasının karasal doğal bir uzantısı. Araya giren deniz onu sizden ayırmıyor. Kıbrıs da keza öyle. İskenderun Körfezi’ne âdeta bir hançer gibi o Karpaz Burnu girmiştir. Çeşitli jeolojik dönemlerde kopuyor ve 70 kilometre daha güneye gidiyor. Yani orası Anadolu yaylasının bir parçası. Zaten bunun dünyada bir eşi, benzeri ve örneği yok. Dönemin şartları gereği hatta daha da öncesi biz Libya’da İtalyanlarla çarpışırken İtalyanlar baktı ki işin gidişatı çok kötü adaları işgal ettiler. Uşi Antlaşması ile biz bu adaların neredeyse tamamını kaybettik. Ben burada Deniz Kuvvetlerinin önemini vurgulamak istiyorum. Bu adaları biz nasıl kaybettik biliyor musunuz Balkan Harbi ve Birinci dünya Savaşı sırasında? Yunanistan’ın Averos zırhlısı Mısırlı Yunan asıllı bir iş adamı 8 milyon drahmi para veriyor. Gemiyi alıyor saniyede 3 top atabilen ve biz ne yazık ki bizim donanmamız Haliç’te çürütüldüğü için koskoca Osmanlı donanması dünyanın üçüncü kimisi dördüncü diyor. Biz burnumuzu çıkartamadık. Bir tane Yunan zırhlısı bütün adaları tek tek aldı. Bu durum yani Yunanistan’ın denizlerdeki üstünlüğü 1930’lara kadar devam etti. Büyük Atatürk’ün deniz Kuvvetlerine kıymet vermesi ve deniz altılarının üzerine düşmesi bundan kaynaklanıyor.