MARMARA DENİZİ’NDEKİ MÜSİLAJ BİR MİLLÎ GÜVENLİK SORUNUDUR

18 Ağustos 2021 14:46 Ergenekon SAVRUN
Okunma
255
MARMARA DENİZİNDEKİ MÜSİLAJ BİR MİLLÎ GÜVENLİK SORUNUDUR

MARMARA DENİZİ’NDEKİ MÜSİLAJ BİR MİLLÎ GÜVENLİK SORUNUDUR
Doç. Dr. Ergenekon SAVRUN
Su yeryüzünde ve çevresinde yaşayan bütün canlı türlerinin en temel yaşam kaynağı ve olmazsa olmazıdır. Uzaydan dünyaya bakıldığında %70’inin sularla kaplı olduğu görülmektedir. Atmosferden dağlara, ağaçlardan en ufak bitki örtüsüne, nehirlerden göllere hayvanlardan insanlara her şeyin biyolojik ve genetik yapısında su vardır. İki hidrojen, bir oksijen atomundan oluşan su molekülü dünyamızda en sık bulunan ikinci moleküldür. Bilim insanları ve araştırmalarına göre yaklaşık 13,7 milyar yıl önce Big Bang’nın (Büyük Patlama) ardından ortaya çıkan enerjinin bir bölümü parçacıklar ve radyasyon hâlinde yoğunlaşmaya başladı. Patlamadan birkaç dakika sonra da atom parçacıkları (elektron-proton) birbirini mıknatıs gibi çekmeye başlayarak yavaşladı ve hidrojen oluşmaya başladı. Hayat kaynağımız oksijen ise bu patlamadan milyarlarca yıl sonra ortaya çıktı. Yine milyarlarca yıl içinde de yaşlı dünyamız şekillenmeye daha doğrusu biz canlıların üzerinde yaşaması için gerekli ısıya, katılığa ve kıvama geldi. Ancak 18 ve 19. yüzyılda Sanayi Devrimi’nin patlak vermesiyle dünya nüfusunda hızlı ve büyük bir yükselme yaşandı bununla birlikte ham madde yarışının ve makineleşmenin etkisi ilk kez küresel anlamda şehirleri, havayı, suyu ve de çevrenin genelini olumsuz anlamda etkilemeye başladı. Özellikle de petrolün makine ve araçlar için kullanılmasına müteakip çevre kirliği yavaş yavaş önlenemez boyutlara ulaştı.
20. yüzyılda sanayi ve teknoloji analında yaşanan gelişmeler çevremize ölümcül darbeyi vuran yüzyıl oldu. Çevre kirliliğine en çok etki eden unsurlar ise: “Fabrika atıkları, çöplerin doğaya bırakılması, doğada çözülemeyen kimyasallar, kontrolsüz ağaç kesimi, aşırı veya kaçak avlanma, gereğinde fazla ışıklandırma ve elektrik kullanımı, gıda ve su israfı, sera gazı yayan aletlerin kullanımı, radyasyon yayan alet ve ürünlerin kullanımı, nükleer enerji santrali ve belki de en önemlisi çevresine duyarsız insanların mantar gibi türemesi.”
Son dönemlerde ise Marmara Denizi’ni saran müsilaj ya da halk tabiri ile deniz salyası yukarıda bahsedilenlerin birçoğuna maruz kalmış bir denizdir. İç deniz olması nedeniyle de diğer denizlerimiz gibi akıntısı olmayan büyük bir göl gibidir. Türkiye’nin nüfus ve sanayi iş gücü bakımından da coğrafi küçüklüğüne nazaran çok büyük olan Marmara bölgesi artık bu yükü kaldıramıyor. Ne yazık ki bu hayati önem taşıyan çevre sorununu da çok kısa bir zamanda çözmek mümkün görünmemektedir.
Sorunun daha da ciddi boyutlara ulaşması öngörülürken denizlerin sınırı olmadığı için ilk etapta Marmara Denizi’nin Karadeniz ve Ege boğazlarında da tehlike çanları çalıyor. müsilaj sorunu eğer önlenmez ise orta vadede sadece deniz ve deniz ürünlerini değil bu sektör üzerinden ekonomi çarkını olumsuz anlamda daha da büyük boyutlarda etkileyecek. Bunlardan ilk akla gelen turizm ve ulaşım, bir diğer hayati sorun ise denizin nefessiz kalarak içinde yaşayan canlıların aksine karada yaşan biz insanlara da hayati anlamda olumsuz etkileri olacaktır çünkü denizler tıpkı insan vücudundaki karaciğer görevi görmektedir, olumsuz ve kirli bütün virüs ve hücrelerin yok edilmesinde birinci sıradadır ancak haddinden fazla yüklenmede de vücudu iflas ettireceği gibi denizlerimizin yok olması da ülkemizi yaşamsal sıkıntıya sokacaktır.
Elbette ümitsiz olmamak gerek ve henüz kirliliği düzeltmek için çok geç değil. Toplum, birey ve de devlet olarak her kesimin üzerine düşen görevleri var. Öncelikle hayata anaokulu çağlarında adım atan küçük kardeş ve evlatlarımıza çevre sevgisi ve kurallarını aile içinde ve okul hayatında alfabe gibi öğretilmelidir. Yetişkin bireyler de ise toplum ve çevreye saygılı davranmaya uymakla mükellef olmalıdır, gerekirse de cezai yaptırımlar uygulanmaktan taviz verilmemelidir. Devlet olarak da özellikle sanayi kuruluşlarının üretim esnasında ve sonrasında ortaya çıkan kirli ve kimyasal atıklarının düzenli olarak yok edilmesi veya geri dönüşümü göndermeleri çok ciddi anlamda denetlenmelidir.
Marmara Denizi’nde bütün canlıları tehdit eden müsilaj sorunu eğer diğer denizlere de sıçrarsa ki bu da çok olası bir durum o zaman önü uzun yıllar alınamaz millî bir sorun hâline dönüşebilir.