DOÇ. Dr. Ergenekon SAVRUN (Ufuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri İnkılap Bölümünde Doç. Dr. Öğretim Üyesi)

18 Ocak 2021 10:50 Ergenekon SAVRUN
Okunma
575
DOÇ. Dr. Ergenekon SAVRUN (Ufuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri İnkılap Bölümünde Doç. Dr. Öğretim Üyesi)

DOÇ. Dr. Ergenekon SAVRUN (Ufuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri İnkılap Bölümünde Doç. Dr. Öğretim Üyesi)

KKTC VE DAĞLIK KARABAĞ İLİŞKİSİ
Kıbrıs konusu ile Karabağ ve Yunanistan'la aramızdaki meseleler birbirinden asla ayrı değildir. Bunlar birbirini tamamlayan yapbozun parçaları gibidir. Tarih her şeyin aynasıdır. Şöyle ki, 100-150 sene öncesine gidecek olursak eğer, hatta biraz daha fazlasına. Yani 1821’deki ilk Yunan isyanlarına kadar. Günümüzdeki mevcut sorunların temelleri burada yatmaktadır. Her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde Balkanlar’daki ilk yabancı isyanları Sırplar çıkarsa da bu yeniçerilerin tutum ve davranışlarına yönelik olarak ve biraz da ekonomik bir ayaklanmaydı. İlk millî ayaklanma ise 1821'de yaşanan Yunan İsyanı idi. Yunanların menşeine değinecek olursak eğer; Helen milleti dediğimiz ki bu Helen milletini saygıdan dolayı ve komşumuz olduğu için sadece biz söyleriz. Sevsek de sevmesek de belli bir dönemde tarihe damgasını vurmuşlar ve bir şekilde etkileri olmuştur. Özellikle de çağdaş Avrupa tarihine ve gelişmesine. Ancak milattan sonra 2'inci yüzyılda Roma İmparatorluğu Helen, yani Yunan milletinin hepsini katletmiş. Bugünkü Yunanistan ana karasında boşluk oluşunca kuzeyden ve güneyden Ulahlar, Slavlar ve Arnavutlar o bölgeye akın ediyor. Roma İmparatorluğu da MS 395’te coğrafi koşullardan ziyade manevi anlamda Katolik-Ortodoks kiliseleri olarak 1053’te ikiye bölününce, Batı Roma bugünkü İtalya'daki Roma Katolik mezhebinden Papalık ya da Vatikan, Doğu Roma’nın da Ortodoks merkezi İstanbul’du ya da o zamanki adı ile Konstantinopolis. Batı Roma-Doğu Roma’nın sınırı ise Bosna-Herkes’in üzerinden geçmekteydi. Bu iki Roma İmparatorluğu mezhep ayrımı sebebiyle birbirlerinden öyle nefret ettiler ki, artık Latinceden de uzaklaşalım dediler. Doğu Roma Katoliklere olan nefretlerinden ötürü Helen kültürünü ve Yunan dilini yaşatmak için eski Antik Yunancayı devlet dili yaptılar, Böylece birbirinden iyice ayrıldılar. Zaten 1204'teki 4. Haçlı Seferleri sırasında Latin İstilası diye tarihte çok ağır bir istila vardır. Fransız ve İtalyan haçlı komutanları yollarını değiştirerek "İstanbul'a bir uğrayalım." diyorlar. Akla ve hayale gelmeyecek katliam, taciz, talan ve yağma yapıyorlar. Doğu Roma ise dil ve din anlamında da Ortodoksluğu yani Helen kültürünü ve Yunan dilini seçtikleri için Yunanlaşıyorlar.
Ayrıca diğer önemli bir husus Bizans değil, Doğu Roma demek gerekir. Bizans, bugünkü Batı tarihinin uydurmasıdır. Niçin uydurmasıdır? Aynen şu yalan gibi: “Türkler Anadolu’ya 1071’de geldi yalanı.” 1071'de biz bu topraklara gelmedik. 1071'de gelen atalarımız en son gelen atalarımızdır, yani en genç nesil olan atalarımızdır. Onun ötesinde Göbeklitepe'ye kadar gidebiliriz. Hatta rahmetli Atatürk'ün Hatay meselesinde dediği gibi, "40 asırlık Türk yurdu düşman eline bırakılamaz." diyor. 7 bin senelik Türk beşiğidir bu coğrafya. Bunun daha da öncesi vardır. Atatürk haklı çıktı. Çünkü aklını ve bilimi kullanıyor. Ayrıca tarihi çok iyi biliyor. Bugün Anıtkabir’deki müzede Atatürk’ün bizzat okuduğu ve önemli gördüğü yerleri kimi zaman çizerek kimi zaman da altına not alarak okuduğu kitabın sayısı 4 binden fazladır. Rahmetli Atatürk'ümüz de rahmetli Fatih Sultan Mehmet Han da ki bence dünyanın en büyük filozoflarındandır Fatih Sultan Mehmet. Her ikisi de nur içinde yatsın. Fatih yedi lisana hâkim, dünyayı tanıyan büyük bir lider. Rivayet edilir. İstanbul'u fethettiğinde Fatih Sultan Mehmet Han ve İstiklal Harbi'mizi kazandığında Gazi Mustafa Kemal Atatürk, "Truva'nın intikamını aldık." diyorlar. Çünkü Türk tarihini biliyorlar. Bunları hamaset yapmak için asla söylemiyorum. Etrüksler mesela. Roma'yı kuran işte bu Truva dediğimiz bölge Truva Savaşı’nın ardından Çanakkale'den bir kısmı yine Asya'ya göç ediyor, bir kısmı İtalya'ya geliyor. Romulus ve Remus Kardeşler. Roma Futbol Takımının amblemine bakın. Her milletin bir sembolü vardır. Bunu ırkçılık ya da sembolizm anlamında söylemiyorum. Bugün Rusya dediğiniz zaman sembol olarak aklınıza ne geliyor? Ayı geliyor. ABD'nin beyaz başlı kartal, Almanya'nın keza kartal, İngiltere'nin aslan, Fransa'nın horoz, Türk milletinin ise sembolü bozkurttur. Daha birçok mitolojik hayvanlar var ama bozkurtu seçmesinin sebebi de şu: Asla esareti kabul etmiyor Türk milleti. Sirkte aslan, kaplan ve ayı görürsünüz ama kurt göremezsiniz.
Kıbrıs konusunda Adalar Denizi dediğimiz Ege konusunda da yine bugün sık sık ısıtılarak önümüze getirilen konu Kıbrıs ve Doğu Akdeniz konusunda Yunanistan'la masaya oturun deniliyor. Niçin oturacağız ki? Biz hiçbir adayı Kıbrıs dâhil Yunan'dan ve Rum'dan almadık. Kıbrıs'ı kimden aldık? Venediklilerden aldık. Diğer adaları Cenevizlilerden aldık. Yani bizim onlarla bir husumetimiz yoktu. Ortada Yunan Devleti diye bir devlet yoktu. Ki 1453'te "ardıllarımız" dediği Doğu Roma İmparatorluğu zaten bitmişti. Bu bölgeler İtalyan şehir devletleri gibi birtakım haçlı şövalyelerinin kontrolü altındaydı. Bakınız, Rodos'ta 110,  Kıbrıs'ta 70 bin şehit verdik. Diğer bölgelerde on binlerce şehit verdik. Yani buralar kadim Türk yurdudur. Yunan ve Rum'la hiçbir alıp veremediğimiz de yoktur. Yunan ve Rumların yaşamasına en büyük katkısı olan millet de Türk milletidir...... Katolik oldukları için Latinler öyle bir zulüm yapıyorlar ki, papazlarının başlarını kilisede eziyorlar. O kadar büyük bir mezalim yapıyorlar kendi dindaşlarına. Tek fark mezhep farkı olduğu için. Aslında iki tehlike atlattık. Kıbrıs Türk'ünün özgürce seçme ve seçilme hakkına saygı duyuyoruz ama bizim de gönlümüzde yatan kardeş olduğumuz için belli görüşü savunan siyasi liderler elbette vardır. 2004 yılında Annan Planı'nda Kıbrıs Türk'ü ve Türkiye uçurumdan döndü. Neydi Annan Planı? 9-10 bin sayfalık tamamen Türk askerinin, Türk milletinin Ada'dan el çektirilmesi 1959-60 Londra ve Zürih Antlaşmalarına aykırı olarak garantörlük antlaşmasının ortadan kalkması öngörülüyordu. Annan Planı'nın çok gizli maddeleri vardı. "Belli bir tonajın altındaki tanklar kalacak, belli bir tonajın üstündekiler ise gidecek." deniliyordu Annan Planı'nda. Yüksek tonajlı olan tanklar Türk tanklarıydı. Rum ve Yunan tankları ise o tonajın altındaki tanklardı. 1974'ten sonra Türkiye'den göç edenlerin tamamı üç sene, beş sene içinde el çektirilecek ve en stratejik yerler Rumlara verilecekti. Güzelyurt, Karpaz gibi stratejik bölgeler sanki kalemle çizilmiş gibi zaman içinde parça parça şekilde verilecekti. Annan Planı'nı hazırlayanlara ve gönül verenlere şu soruları yöneltmek istiyorum:
1- 536 yıldır Türk hâkimiyeti var Kıbrıs'ta. İngiliz hâkimiyeti ise 1925’ten 1960’a kadar o da gasp ettiği için. Aslında 1878’de geldiler ama kiralayarak geldiler. Hatta %12-13’lük bir alanda iki tane İngiliz üssü var. Niçin İngilizlere git denilmiyor da Ada'nın gerçek sahibi olan Türklere git deniliyor?
2- Niçin biz toprak veriyoruz da Rumlar toprak vermiyor?
3- Bugün gidin KKTC'ye ve Anadolu'yu gezin binlerce Türk eseri ayaktadır? Ama Yunanistan ve Rum kesimine gittiğinizde kaç tane Türk eseri ayaktadır? %99'u imha edilmiştir.
Bunu bilerek yapıyorlar. Bugün de El-Kaide'nin devamı olan IŞİD denilen uydurma terör örgütü ile Suriye ve Irak'ta bir tarihi yok ettiler. 50 sene sonra buraya gelecek olanların zihninde burada bir tarihin olmadığını sağlayacaklar. 100 yıllık bir hazırlık. Yeni yaptıkları ile birlikte bizim tarihimiz burada başlıyor diyecekler. İran ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında bir sorun olmuştu geçtiğimiz sene. Körfez'de neredeyse savaşacak duruma gelmişlerdi. ABD ne dedi? "Senin tarihini yok edeceğim. Tarihî şehir ve binalarını bombalayacağım." dedi. O bina ve şehirler Fars'ın değil, Türk milletinindir. ABD’nin bombalarım dediği yerler eski Selçuklu Türk şehirleri ve eserleridir.
- Şimdi Irak'a gelelim. "36'ncı Paralel" diye bir paralel çizildi uçuşa yasak bölge olarak. Bu çizgi Amerika'nın Irak işgalinde sadece Irak'a uyguladığı bir çizgi değildi.
Suriye ve Irak'ın kuzeyinde oluşturulmak istenen Türkiye'nin hemen burnunun dibinde Akdeniz'e çıkarılmak istenen "PKKİSTAN" diye haydut ve terörist bir devlet kurmaktı amaç. Bütün proje buydu. Dört ülkede Türkiye, İran, Irak ve Suriye'de yaşayan Kürt vatandaşlarımızı ve kardeşlerimizden kandırabildiklerini oraya çekerek toprak koparmak.
- Bu plan aslında yeni bir plan değil. Bugün dünyada tek şeriat devleti İsrail'dir. Suudi Arabistan ve İran sözde şeriat devletidir. Onların şeriatçılığı sözdedir. Yani kendi kitaplarına göre hareket eden, devlet politikalarını geliştiren tek devlet İsrail'dir.
- Tarihte iki tane büyük Yahudi sürgünü vardır. Birincisi, Babil sürgünü. Babil dediğimiz yani bugünkü Irak. Onları kurtaran ise bugün İran'ın kurucuları olan Fars İmparatorluğu'dur. Aslında orası da Türk yurdudur. İkincisi İspanya ve Portekiz'den yapılan sürgünleridir. Onları da kurtaran kim? Osmanlı İmparatorluğu'dur. İkinci Beyazıt Dönemi'nde gemi gönderiliyor. Selânik, İstanbul ve çeşitli yerlere dağıtılıyor. Ancak neler yapılmak isteniyor şimdi, bu bölgeleri tarihi ile birlikte yok ediyorlar.
- Suriye dediğiniz yer neresidir? Suriye, Osmanlıdan önce Türk Devletleri Tolunoğulları, Akşitler, Selçuklular, Memluklerin coğrafyasıdır. Tabi bunların hepsi Türk. Osmanlı İmparatorluğu'nun hükmettiği Türk coğrafyasıdır. Keza İran, Kafkaslar, Karabağ, Revan bu coğrafya kadim Türk yurdudur. Suriye ve Irak diye tarihte bir yer yok. Osmanlı Dönemi’nde buraların ismi Trasblusşam'dır. Trablusgarp da daha batısıdır yani bugünkü Libya’dır.
- El-Cezire dediğimiz bu coğrafya daha sonra birtakım İngiliz istihbarat ajanları tarafından kabile kabile, çadır çadır, mahalle mahalle gezilerek istatistik tutularak nerede hangi etnik grup var, hangi inanışa mensuplar, nereden gelmiş nereye gitmişler hepsi belirleniyor. Sonunda ise Sykes-Picot Antlaşması yapılarak Fransız ve İngiliz devlet adamlarının paylaşımı ile bu coğrafyaların kaderi belirleniyor.
- Kıbrıs ise coğrafi anlamda, bugün bu Irak Savaşı’nın, Suriye Savaşı’nın, Doğu Akdeniz'deki petrol arama, Yunanistan'la olan hatta Karabağ'da yaşanan savaşın kilit noktası ve mihenk taşıdır. 1956 yılında İngiltere'nin Başbakanı Anthony Eden, İngiltere Norwich'te bir konuşma yapıyor. Süveyş krizi olmuş ve İngiltere yavaş yavaş çatırdıyor, dünya hegemonyasını kaybediyor. ABD bir tarafta diğer tarafta ise Sovyet Rusya tehdit ediyorlar. İngiltere ve Fransa'ya "Elinizi buradan çekin." diye. Başbakan Eden, Norwich’teki lordlara yaptığı konuşmasında: "Eğer Kıbrıs'ı kaybedersek İngiltere de iki seneye kalmaz büyük bir kıtlık olur. Ben dâhil herkes sokakta kendisini bir şeyler satarken bulur. Ne yapıp edip Kıbrıs'a sahip olmalıyız." diyor. Kıbrıs olayları da cereyan etmeye başlıyor.
- 1974 şanlı Kıbrıs Harekâtı başladığında İngilizler ve Amerikalılar üslerini güneye doğru çekiyorlar. Niçin güneye doğru çekiyorsunuz? Madem NATO'dayız, niçin güneye çekiyorsunuz? Biz size kurşun mu sıkacağız gelin kuzeyde durun.
- Sayın Ersin Tatar'ın seçimi kazanması ile bir parça nefes aldık... Kendilerini tebrik ediyorum. Türkiye'ye yakın, Türklük şuuru olan, Atatürk ilkelerini benimsemiş, rahmetli Denktaş, Dr. Küçük ve Kıbrıs davasına hizmet etmiş olan diğer Türk büyüklerinin izinde millî bir politika yürüteceğinden şüphemiz yoktur. Bizler kardeşleri ve Türk milleti olarak kendilerine desteğimiz sonsuz olacaktır.
- Birleşik Arap Emirlikleri’ne gelirsek eğer; Tarihte Birleşik Arap Emirlikleri diye bir devlet yok. Bir tek Hz. Peygamber Efendi’miz Dönemi'nde ve sonrasında o halifeler döneminde İslamiyet'in büyük bir coşku ile bütün coğrafyalara yayılarak bir İslam devleti kurulması söz konusudur. Daha sonra, çeşitle mezhep ve kabile savaşları neticesinde bunlar parçalanıyor. Fatimiler, Abbasiler, Emeviler diye. Birçok bölgede birbirleri ile karşı karşıya geliyorlar. Araplar ne yazık ki bir kere toplu olarak millet şuuruna tam anlamıyla erişememişler. Batılı devletlerin birçoğu ulus devlet yolunu tamamlamışlardır. Türkiye de gerçekleştirmiştir. Ancak Araplar ve Balkanlar'daki bazı milletler bunu ne yazık ki gerçekleştirememişlerdir. Tarihte Birleşik Arap Emirlikleri diye bir millet yok. Suudi diye bir millet, Suriyeliler diye bir millet, Iraklı diye bir millet de yok. Arap milleti var sadece. Günümüz Arap devletlerinin kurucuları ise başta İngiltere ve sonra Fransa.
- Biz Türkler tarih boyunca nnlarca imparatorluk, yüzden fazla devlet kurmuş büyük bir ırkın evlatlarıyız hepimiz. Bütün Türk devletlerinin ve imparatorluklarının kuruluşuna ve yıkılışına baktığımızda ister İskitlerden alın ister Sümerlerden alın ister Göktürklerden alın günümüze getirin Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar hiçbirisinin kuruluşunda ve yıkılışında yabancı güçlerin doğrudan bir etkisiyle yıkılıp kurulmamıştır. Hepsi de kendi iç sorunları sebebiyle yıkılmıştır. Ancak bugün Irak, Suriye, Suudi Arabistan dâhil bütün Arap coğrafyasındaki devletlerin kurucu ağababaları dediğimiz gibi İngiltere ve Fransa'dır.   
- ABD bunlara niçin F-35 veriyor? Verir çünkü kurucu babaları belli. Esas perde arkasındaki destekçileri diyor ki, "Sen Arap ve Müslüman olabilirsin ama ben seni kurdum. Sen Yunanistan'sın sen İsrail'sin. Benim desteğimle kuruldun." Hepsinin arkasında olan ve kol kanat geren güç aynı güç. Onun için F-35 de verir onlara Patriot da verir para da verir onlar. Nereye kadar verir? İşte bu kabile devletler, henüz millet olamamış bu ülkelerin petrol zenginliği bitti anda kapının önüne konulurlar. Tıptı Avrupa'da gençler 17 yaşına geldiğinde aileleri tarafından kapının önüne konulduğu gibi.
- Karabağ ve çevresindeki 7 Türk bölgesi kesinlikle azatlığına kavuşacaktır. Gerçek sahibi olan Azerbaycan Türk Devleti'ne katılacaktır. Ondan sonrası çorap söküğü gibi gelecektir. KKTC'yi de ilk tanıyan Azerbaycan kardeş devletimiz olacaktır. Bugüne kadar tanımamasının sebebin altında yatan olay ise Karabağ'da bir Ermeni işgalinin olması ve Batılı devletler ile Ermeni lobisinin "Sen KKTC'yi tanırsan biz de ikinci bir haydut devlet olan Karabağ’daki eşkıya Ermeni yönetimini tanırız ve devlet içinde devlet olur, iş çığırından çıkar ve diğer yerlere de sıçrar." dayatması yüzündendir.
- Şimdi bunun tümünü kazıyacağız ve Azerbaycan Türk ordusu kardeş Türkiye'nin de maddi ve manevi desteği ile alacaktır. Ki zaten Azerbaycan Türk ordusu her gün bir zafer kazanıyor. Allah yardımcıları olsun. Karabağ azatlığına kavuştuğunda KKTC de tanınacaktır. Karabağ şu açıdan çok önemli: Büyük Türk İmparatoru Timur'un, kışlağının geçtiği yer. Ne yapıyor? Ordusunu orada konuşlandırıyor. Orası öyle bir stratejik yer ki ve "Dağlık Karabağ" diyerek sanki orası dağlık taşlık bir yermiş gibi düşünülmemeli. Bu bir Batı propagandasıdır. Tıpkı İsrail’in Golan Yaylası’na "Golan Tepeleri" dediği gibi. Tepelik ancak çok önemli bir bölge. İsrail’in su kaynağının %30’dan fazlası buradan geliyor ve tarıma elverişli, bereketli bir bölge. Ayrıca bütün her yere hâkim bir bölge.
Karabağ da çok önemli bir yer. Kuzeyi hemen Rusya'ya uzanıyor, doğusu Hazar ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine uzanıyor, güneyi Basra Körfezi'ne uzanıyor, batısı Karadeniz ve Türkiye'ye uzanıyor. Son derece stratejik bir yer. Orası Türk dünyasının kalbini besleyen en büyük aort damarıdır. Orası kurtulduğu anda bütün Çin Seddi'ne kadar Türk dünyasının önü yavaş yavaş açılacaktır. Ondan sonra da Türk milletinin önünde kimse duramayacaktır. Kıbrıs'ımız da tanınacaktır. Ayrıca ve lütfen Kıbrıs’a "Yavru Vatan" demeyelim artık. Kıbrıs vatandır. Vatanın yavrusu büyüğü küçüğü olmaz, vatan vatandır.
Son olarak ise Azerbaycan Devleti’mizi ve Azerbaycan Türk ordusunu elde ettikleri üstün başarıdan ötürü bir kez daha kutlarım. Şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar ve kederli ailelerine de sabırlar dilerim.
KARABAĞ AZERBAYCANDIR, KIBRIS TÜRK’TÜR.