AFGANİSTAN’DA YAŞANAN GELİŞMELER VE YOK SAYILAN SESSİZ ÇOĞUNLUK TÜRKLER

31 Ağustos 2018 18:20 Prof. Dr. Selçuk Duman
Okunma
1334
AFGANİSTANDA YAŞANAN GELİŞMELER VE YOK SAYILAN  SESSİZ ÇOĞUNLUK TÜRKLER

AFGANİSTAN’DA YAŞANAN GELİŞMELER VE YOK SAYILAN
SESSİZ ÇOĞUNLUK TÜRKLER

Prof. Dr. Selçuk DUMAN
Afganistan coğrafi anlamda Orta Doğu, Türkistan ve Hindistan havzası geçiş güzergahında olması dolayısı ile tarihin ilk dönemlerinden itibaren bir rekabet alanı olarak kullanılmıştır. 19. yüzyıldan itibaren ise İngiltere ve Çarlık Rusya’sı arasında “Büyük Oyun”un bir parçası olarak çatışma alanına dönüşmüştür.
1919 yılında İngiltere’den bağımsızlığını kazansa da Sovyetler Birliği ve İngiltere arasında daima bir küresel eşik olarak kullanılmış ve Soğuk Savaş Dönemi’nde 1979 yılında Afganistan, Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmiştir.
Sovyet işgali döneminde; 100 binin üzerinde insanın katledilmesi üzerine Afganistan’da ra-dikal İslamcı hareketler; İngiltere’nin organizasyonunda, ABD’nin yönetiminde, Suudi Arabis-tan’ın finansörlüğünde ve Pakistan’ın sahada uygulayıcı pozisyonunda örgütlenmiş ve Sovyetler Birliği’ne karşı savaştırılmıştır.
Bu organizasyonla güya Afganistan’ın bağımsızlığına hizmet edilmek amaçlanmışsa da as-lında orta ve uzun vadede Afganistan’ı radikal akımların merkezi hâline dönüştürmüş ve siyasal anlamda devlet olabilme niteliğini de kaybettirmiştir.
Sovyetler Birliği’nin 1989 yılında Afganistan’dan çekilmesi üzerine komünistler 1992 yılına kadar iktidarda kalmış olsalar da 1992 yılında iktidarı terk etmek zorunda kalmışlardır. 1992-1996 yılları arasında ülkeyi radikal İslamcı gruplar yönetmiş ancak aralarında anlaşamadıkları için iç savaş yaşanmıştır.
Bu dönemde bir İngiliz projesi olarak yaratılan Taliban; ABD’nin yönetiminde, Suudi Ara-bistan’ın finansörlüğü ile Pakistan istihbaratı tarafından desteklenerek Afganistan’da yönetimi ele geçirmiştir.
2001 yılında ABD’ye yönelik terör saldırıları sonrası ABD’nin öncülüğünde başlatılan ope-rasyon sonucunda, Afganistan aslında günümüze kadar NATO’nun işgali altında bulunmaktadır.
Hatta geçici Taliban yönetimine son verildiği söylense de ABD yetkilileri yakın zamanda Taliban yetkilileri ile birçok kez görüşerek Afganistan’daki Peştun ırkçılığını desteklemişlerdir.
Özellikle ABD Başkanlığına Trump’ın seçilmesi ile birlikte ABD’nin geçmiş yıllarda Çin ve Rusya Federasyonu’na karşı kaybettiği ekonomik, siyasi ve stratejik yapısını geri kazanmak için Afganistan’da yeniden filizlendirilen radikal İslamcı hareketlerin tekrar harekete geçirilerek Çin ve Rusya’ya karşı tehdit oluşturmak niyetinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bunu yapabilmesi için ise Afganistan’ın kuzeyi yani Güney Türkistan’ı kontrol etmesi ge-rekmektedir. Bu amaçla General Raşid Dostum’un Faryab Askeri Sorumlusu Nizamettin Kayser 2 Temmuz 2018 tarihinde ABD istihbaratının yardımı ile Afganistan silahlı güçleri tarafından tu-tuklanmış ve Kabil’e götürülmüştür.
Bu olay üzerine Afganistan Türkleri gösteriler düzenleyerek olayı protesto etmişler ve 1747 yılından bu tarafa yok sayılan bu sessiz çoğunluk ilk kez sesini yükseltmiştir.
Yine General Raşid Dostum’a Türkiye’den Afganistan’a dönerken Kabil Havaalanı’nda uçağı indiği zaman suikast girişiminde bulunulmuş 10’dan fazla kişi ölmüş ve onlarca kişi de yaralan-mış ancak başarılı olunamamıştır.
Son bir ay içerisinde gerçekleşen bu olaylar nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti gerekli tepkiyi göstermediği gibi ABD, İngiltere ve Pakistan ekseninden olaylara bakmaya devam etmek-tedir.
Türkiye’nin bu yaklaşımı bölgesel lider ya da küresel güç olma ilkesine yönelik kuramsal bir hazırlığının olmadığını göstermektedir.
Çünkü Afganistan’da; ABD, İngiltere, Pakistan ve Suudi Arabistan geçmişten günümüze Peş-tunları desteklemekte ve Türklerin asimile ya da yok edilmesine hizmet etmektedir.
Bu nedenle bu yazımızda size Afganistan’da Türk gerçeğinden de özetle bahsetmek istiyo-rum.
Afganistan tabiri 16. yüzyıldan itibaren metinlerde yer alırken, sadece bugünkü Afganis-tan’ın güneyi için kullanılan bir isim olarak görülmektedir. Yine Afgan tabiri de bugün olduğu gibi sadece Peştunlar ya da baskı ile Peştunlaştırılan unsurlar tarafından kullanılmış ve kullanılmak-tadır.
Peştunların Afganistan’daki oranı ise %35’ler civarındadır. Bu rakam resmî anlamda Afga-nistan’da Peştunca konuşan insanların oranı olup, bunun içinde Peştunlaştırılan Halaç, Gori gibi Türk unsurlarını da kapsamaktadır.
Afganistan’da bugün; Özbek, Türkmen, Kazak, Kırgız, Karakalpak, Avşar, Halaç (Akhun),  Hazara ve Aymak Türkleri yaşamakta olup nüfusları yaklaşık olarak %35-40 civarındadır.
Afganistan’da Peştunların oranı %35, Taciklerin oranı %20-25 civarında olduğu göz önüne alınırsa Afganistan nüfusunun çoğunluğunun Türklerden oluştuğu görülmektedir.
Ancak maalesef bu şekilde farklı adlarla anıldıkları ve önemli bir kısmının Farsça konuş-ması ve mezhepsel anlamda farklılık göstermeleri dolayısı ile bir araya gelemedikleri için yöne-timde de söz sahibi olamamaktadırlar.
Hatta 1747 yılından günümüze âdeta yok sayılmakta, her türlü baskı, asimile öldürülme gi-rişimine maruz kalmaktalar.
Türklerin katliamlara maruz kalmaları Mutlak Monark yapılar, Cumhuriyet ya da İslamcı yönetim döneminde hız kesmeden günümüze kadar devam etmiştir.
Örneğin 1880’lerde Abdurrahman Han Dönemi’nde; Hazara Türklerinin %60’dan fazlası yok edilmiş, 1973 yılında Davut Han tarafından kurulan Cumhuriyet Dönemi’nde; Özbek, Türk-men, Hazara Türkleri  büyük oranda katliama maruz kalmış, Peştun ırkçısı Taliban yönetiminde; Türkler her bölgede katledilmiştir.
Hatta Türkler sadece katledilmekle de kalmamış, 20. yüzyıl boyunca Afganistan’ın güne-yinden getirilen Peştunlar Kuzey Afganistan’daki Türk topraklarına yerleştirilerek Türklerin bu bölgede etkinliği kırılmak istenmiştir.
Oysa Afganistan’da Türkler; MS 50-125 yılları arasında İskit (Saka) Türklerinin hâkimiyeti ile bu coğrafyayı yönetmeye başlamış olup, Kuşan, Akhun, Samanoğulları, Gazneliler, Büyük Sel-çuklu Devleti, Harzemşahlar, Moğollar, Timur Devleti, Şeybani Özbekleri, Babür Türk Devleti ve İran Türk Devleti olan Nadir Şah’ın hâkimiyeti ile 1747 yılına kadar devam etmişlerdir.
Yani 1747 yılına kadar değişik isimler altında yer alsa da Afganistan coğrafyası Türkler ta-rafından yönetilmiştir.
Ancak hanlıklara parçalanması dolayısıyla 1747 yılında hâkimiyeti kaybetmiş ve günümü-ze kadar âdeta yok sayılmıştır.
    Bugün Afganistan Türklerinin yaşadıkları bölge ise Afganistan’ın kuzeyi yani Güney Tür-kistan dır.
Güney Türkistan diyorum çünkü Afganistan Hindukuş Dağları ile doğal olarak ikiye ayrılan bir ülke olup, Hindukuş Dağları Büyük Türkistan’ın sınırıdır.
Bugün de Afganistan’ın kuzeyi; Türkmenistan, Özbekistan ve Doğu Türkistan gibi Türk ül-keleri ile çevrilidir.
Yani bu saymış olduğum ülkeler Büyük Türkistan’ın parçalarıdır.
Bütün bu gerçeklere rağmen Türkiye’nin Afganistan’a yönelik politikaları geçmişten gü-nümüze ya İngiltere, ABD, Pakistan ekseninde ya da daha çok Müslüman Kardeşler üzerinden olmuştur ki onların yöneticileri de Tacik’tir.
Tabii bu tavır bölgedeki Türklerin yok sayılmasına hizmet ettiği gibi Türkiye’nin de bölge-sel lider ya da küresel güç olmasına hizmet etmemektedir.
Türkiye Afganistan’a yaklaşırken oradaki Türklerin yönetimde daha etkin rol almaları ve insanca yaşamalarını sağlar ise bu Türkiye’nin bölgesel lider ya da küresel bir güç olarak doğma-sına hizmet edeceği gibi diğer Müslümanların da insanca yaşamasına hizmet edecektir.
Türkiye; Suriye’de, Irak’ta ve İran’da yaptığı gibi Türkleri merkeze koymaz ve çeşitli İs-lamcı gayritürk yapılarla birlikte hareket eder ise bırakın Türkiye’nin bölgesel lider ya da küresel güç olma iddiasını kendi ulusal güvenliğini dahi sağlamaktan âciz duruma düşecektir.