1923-2023-2123 VE DÜŞÜNCELİ DİL

11 Mart 2021 13:05 Fatih OĞUZ
Okunma
435
1923-2023-2123 VE DÜŞÜNCELİ DİL

1923-2023-2123 VE DÜŞÜNCELİ DİL

Ulus devlet olma özelliğine sahip Türkiye Cumhuriyeti Devleti 2023 yılında 100 yaşına girecek. İnsanlık tarihiyle kıyaslandığında 100 yıl kısa bir zaman dilimini kapsıyor. Lakin aydınlanma çağından itibaren gelişen devlet modelleri, tarihî ve sosyal olaylar dikkate alındığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluş öncesi, kuruluş zamanı ve kuruluş sonrası koşullar içerisinde maruz kaldığı çapraz vakaların üstesinden gelerek ilerleme sağlamasını başarmıştır.  Menfi örnekleri sıralayarak bu başarıyı gölgelemeye çalışmak her şeyden evvel ahlakın dayandığı akıl ile çelişir. İnsanlar ilk nefesten son nefese kadar nasıl ki menfi ve müspet tecrübelerle yaşamını donanımlı hale getiriyor; devletler de menfi ve müspet tecrübelere neden olan hamlelere sahiptir. Çünkü insanın dış ve iç etkenlere karşı kayıtsız kalamadığı gibi devletler de dış ve iç etkenlere karşı kayıtsız kalamaz. Dolayısıyla uygulanan hamleleri politik kamplarda salt olumlu ve salt olumsuz kategorilerde patinaj yaptırtmak yerine elde edilen birikimlerden verimlilik üretmenin reformcu politikalarla meşgul olmak gerekiyor.
Habermas’a göre ulus devlet ve demokrasi, Fransız İhtilali’nden ikiz olarak çıkmış. Bu şu demek değildir. Fransız İhtilali’yle ulus, devlet ve demokrasi keşfedildi. Lakin tüzel kişiliğe, yasal kimliğe eriştiler. Yani değerler ve tecrübeler biriktirilmiş olma eşiğini rasyonel bir metot ile aşarak birikime; birikimden de verimlilik sağlayan bir işleyiş resmedildi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasından önce varlığını tüm kitle alanlarında hissettirmeye başlayan Türk düşünce cemiyetinin gözde düşünürleri arasında yaşanan münazaralar, münakaşalar ve müzakereler sayesinde verimli unsurları açığa çıkardı. Şahsi gözlemim; bu temel unsurlarının arasında “milliyetçilik ve egemenlik” unsurlarının en etkili olduğu yöndedir.  Bu unsurlar demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasını sağlayan belirleyici güç olmuşlardır.  
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel belirleyici gücü olan Milliyetçilik ve Egemenlik ilkeleri reformcu politikalara ve tasarlayıcı zekâya açık, davetkâr ve de bunların uygulayıcısı olmak zorundadır. Bu zorunluluğu imge olarak içinde yaşadığımız zaman diliminde görmek istiyorsak yeni bir çağ modeli konumunda olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini gösterebiliriz.
Unsurların en önemli özelliği kavramsal yapısıdır. Kamuoyununda var olan kavramların yeniden yorumlanması veya var olan kavramların karşısında yeni kavramların alternatif hâle gelmesi zihinsel karşılaşmalara sahne olmakta. Küresel ve yerel düzeyde yaşanan her olayla birlikte tanımlamalar bir önceki esasların ilerisine geçmek durumda. Bağdaştırma yeni bir çağın eşiğinde bulunan bir cemiyetin kazanımı aynı zamanda en bariz göstergesidir. Bir de kavramların küresel boyutu söz konusu.
Tore Janson “Dillerin Tarihi” adlı kitabında şöyle bahseder: “Kelimelerin hepsi başka bir dile hiçbir sorun yaşanmaksızın kolayca aktarılamaz. Teknik ve bilimsel sözcük dağarcığı çoğunlukla dolambaçsızdır: Farklı dillerde ‘bakır sülfat’ı niteleyen kelimelerin hepsi tam olarak aynı maddeye atıfta bulunur. Fakat ‘devlet başkanı’ (president) gibi bir kelimenin farklı çağrışımları olabilir. İtalya’da presidente göstermelik, saygın bir önderken, Fransız president ülkeyi yönetir.”
Milliyetçilik, egemenlik veya Anayasa’nın ilk dört maddesi ya da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin statüsü gibi kavramlar, başlıklar veya tümceler üzerinden yerel ve küresel kamuoyunu yönlendirmeye çalışanların yanıltıcı üslubuna maruz kaldığını görüyoruz.  Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varoluş düşüncesi aynı zamanda bir dil biçimidir. Çok yönlü bir alıcı kitlesinin varlığı kullanacağınız dilin algılayışından tutun tercüme şekline kadar en detayına kadar tasarlamayı gerektiriyor. Wittgenstein ne demişti hatırlayalım: “Dil düşünceyi örter.” Yani dil, düşüncenin göstergesidir.
Türk milliyetçileri; 1923 yılı öncesi ve sonrası kullandıkları düşünceli dilleri sayesinde müspet bir dönüm noktasını teşkil ettikleri gibi; 2023 arefesi ve sonrası kullanacakları muasır düşünceli dil ile 2123 yılında 22. asrın dönüm noktasını teşkil edebilecekleri potansiyele sahiptirler.