CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİ YENİ UFUKLARA UZANAN KALKINMA PROJESİDİR

05 Ocak 2021 20:41 Fatih OĞUZ
Okunma
449
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİ YENİ UFUKLARA UZANAN KALKINMA PROJESİDİR

FATİH OĞUZ[1]

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİ YENİ UFUKLARA UZANAN KALKINMA PROJESİDİR

 

Büyük bir devlet, parti görüşlerine göre yönetmez.”

Bismarck

 

Modern demokrasi düzenlerinin enönemli kurumu, yürütme organını yönetmek için iddialarla halkın oylarını talepeden siyasi partilerdir. Parti programları kendi dünya görüşlerinindoğrultusunda evrensel değerler ve çağın ihtiyaçlarını harmanlayarakoluştururlar. Doğal olarak çeşitli partilerin varlığı çeşitli düşüncelerinyansımasıdır. Ki aynı partide temel noktalarda mutabık olunsa dahi düşünce vemetotlarda farklılıklar görülmekte. Bu durum endişe uyandıracak bir engel değilaksine verimli değerlendirildiğinde işlevseldir. Fransız düşünür Montesquieu“Farklı şeylerin benzerliğini ve benzer şeylerin farkını bilmek aklıniçeriğidir.” der. Farklılık sadece düşünce veya metot düzeyinde değildir. Budoğrultuda okumalarını gerçekleştirenler özgün niteliklere sahip farklılıklarıetkili bir eşgüdüm halinde sinerjiye dönüştürebilirler. Mevzuya cemiyet pozisyonundanbakıldığında gündelik çıkarlar veya pratik çözümler gözeten siyasi manevralarbir zekânın, tesiri zamana yayılmış siyasi inkılaplar bir aklın ürünüdür. İnsaniçin “sosyal canlı”, “öğrenen canlı”, “alışan canlı” ve daha  sıralayabileceğimiz birçok tanım söz konusu.Belki insanı tüm özellikleriyle tanımlayan ifade insanın “ekonomik bir canlı”olmasıdır. Ekonomi her sosyal dilimden, her zekâ seviyesinden, her tahsilstatüden olan insanların saniyelerine temas eden etkileşimdir. Bu nedenlesiyasi manevralar ilk bakışta anlaşılırken, siyasi inkılaplar o günün tanıklarıtarafından anlaşılması beklenilemez. Bugün herhangi bir ülkenin vatandaşına“Dünyanın en güçlü ülkesi hangisi?” diye sorsalar ilk üç cevabının içerisindeyer alan ülkelerin arasında muhtemelen Almanya da yerini alır. Almanya’nıngüçlü oluşunu bugünün parametreleri üzerinden yorumlamak yanlış olmaz ama eksikolur. Tarih içerisinde bazı aşamalar vardır bireyler ve milletler kaderlerinimevcut iradenin üstüne çıkarırlar. Bunu başarabilen bireylerden cemiyet,başarabilen milletlerden de devlet olur. Alman düşünür Nietzsche, 1865 yılınınMart ayında Bonn’daki Gustav Adolf Dernek Lokalinde “Kuzey Amerika’ya Göç EdenAlmanlara Ait Kiliselerinin Durumu” başlığını taşıyan bir sunum gerçekleştirir.Konuşmasının içerisinde göç, diaspora, anadil, edebiyat, coğrafya, tarih,eğitim, teoloji gibi umdeler hakkında önemli tespitleri ve önermeleri mevcut.Konuşmasının içerisinde benim dikkatimi çeken tarihi bir vaka var. 1852 yılındaBerlin’de “Kuzey Amerika’nın Batısına Göç Eden Evanjelik Kilisesine MensupAlmanların Derneği” yeni dünya düzenine doğru giden bir süreci okuyan Almanlar,kurumsal ve zihinsel alt yapılarını reforma tabi tutup imtizaç hâle getirerekekonomik kazanım elde etmeyi başardılar. 1852’de binlerce kilometre uzaklıktabulunan coğrafyaya göç eden yurttaşlarıyla ilgili tahayyülünü dernekleştirenbir cemiyetin ahvalı 170 yıl sonra güçlü bir devlet olma seviyesine erişmesişans eseri olmadığını gösterir. Almanya’nın konumu elbette bu örnekle açıklanamazama anlaşılır hâle getirir. Nietzsche’nin 1865 yılının Mart ayında yaptığıkonuşmadan tam 50 yıl sonra 1915 yılının yine bir Mart ayında Berlin’de MillîŞairimiz Mehmet Âkif Ersoy, “Berlin Hatıraları” diye bir şiir yazar veAlmanların kalkınmasını nevi şahsına münhasır üslup ile şöyle anlatır:

“Siz elli yıl oluyor, belki,harbe girmediniz.

Geçen muhârebeden şanlı bircelâdetle

Çıkınca verdiniz evlâd-ı memleketelele;

Çalıştınız gece gündüz,didindiniz o kadar.

Ki hâyuhûy-i tekâmülle cengedöndü hazar!

Sükûn-i mutlak olan sulhaverdiniz hareket;

Zamânı, tayy-i vakâyi’de,geçtiniz, hayret!

Bu seyri alması kâbil mi dîgerakvâmın?

Koşarsalar da giderler izindeneyyâmın.

Nüfusunuz iki kat arttı, ilminizon kat;

Uçurdunuz yürüyen fenne taktınızda kanat.

Zemîni satvetiniz tuttu, cevvisan’atiniz;

Yarın müsahharınızdır, bugündeğilse, deniz.

Terakkiyâtınız artık yetişti biryere ki:

Ma’ârif oldu umûmun gıdâ-yımüştereki.

(…)

Beyinle kalbi hem âheng edip deişleteli,

Atıldı vahdet-i milliyye sakfınıntemeli.

O vahdet işte, bütünihtişâmınızdaki sır,

Cihâna ra’şe veren ses onunsadâlarıdır.”

Mehmet Âkif Ersoy, o dönemin elverdiği imkânlar dâhilinde Almanların 1915 yılına kadar uzanan elli yılını izahetmeye çalışmış. Almanların kolektif hafızalarında ister mezhep isterhanedanlar ekseninde yaşanan kendi aralarındaki çatışmalar nedeniyle büyükacılar sonucunda ağır bedeller ödeyerek de derin yaralar açılmıştır. Kolektifhafızanın derin yaralarından yükselen bu acı tecrübeler özellikle Bismarck’ınher daim hissettiği bir sızı olmuştur. Bismarck yönetimi ile başlayan süreçteyeni reformları doğuran adımların atılması sağlandı. Farklılıkların nitelikleridikkate alınarak bir bütünlük sağlandı. Parti programları, mezhep yorumları,hanedan hassasiyeti dikkate alınmasıyla birlikte Bismarck’ın izlediği reformsüreci ilerledikçe bu farklılıkların etkinliği verimli sonuçlar almaya başladı.Millî bütünlük sağlamayı başaran Bismarck, mevcut iradenin üstüne çıkmacesareti ve kararlılığı göstermeseydi birçok köklü reformlar ilk adımınıatmadan zihinlerde mum alevi gibi sönerdi. Mehmet Âkif Ersoy, son 50 yıldaharbe girmediniz diyor ama Bismarck’ın yönetme kabiliyetiyle Almanlarkendileriyle büyük çapta kavga etmeden başka ülkelerle harbe girmiştir ama busefer kuvvetlerini birleştirerek sanayi kazanımlarını askeri alanda kullanıp,askeri zaferlerini diplomasi taktikleriyle istikrar sağlayıp stratejilerizlemişlerdir. Tarih taklit edilecek, komplekse neden olacak, böbürlenmesinisağlayacak vakaların biriktiği alan değildir. Okuma yapmasını bilene ibretlevhasıdır. Okumalarımızı yaparken elbette zamanın, zeminin ve mekânınsağladığı şartları göz önünde tutmak durumundayız.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 170 yıl sonrasını da kapsayacakreformların eşiğindedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet Sistemi reformlarıntetikleyici veya çekici kuvveti konumundadır. Post-KOVID-19 dönemi yeni dünyadüzeninin afişe edildiği dönemdir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin, TürkiyeCumhuriyeti Devleti için bir kalkınma projesi olduğu yönünde ve yeni dünya düzenininhız aldığı bir süreçte meseleleri parti programlarından öte bir perspektifleyaklaşılmalı. Bu perspektifin özü Sayın Devlet Bahçeli’nin “Önce ülkem vemilletim, sonra partim ve ben.” ifadesinin de esinlendiği devlet aklınınsiyaset felsefesidir.



[1] Sosyolog