KUSURSUZ FIRTINA

25 Kasım 2021 10:11 Mehmet DEMİRKAN
Okunma
531
KUSURSUZ FIRTINA

KUSURSUZ FIRTINA
Başta Avrupa'da olmak üzere tüm dünyada "kusursuz fırtına" olarak adlandırılan bir enerji krizi yaşanıyor. Hollanda'daki doğal gaz ticaret merkezi TFF'de metreküp başına doğal gaz fiyatı 90 euronun üstüne çıktı. Fransa'da Ekim ayı başında elektrik ve doğal gaz için bir tavan fiyat belirlenirken, İtalya'da gelecek aylarda doğal gaz ve elektriğin yüzde 40 oranında zamlanacağı tahmin ediliyor. Uzmanlar, önümüzdeki dönemde enerji kaynaklı enflasyonun, kısıtlı kaynak sorunlarının ve ekonomik faaliyetleri etkileyici şokların kırılganlıkları da beraberinde getirebileceği uyarısında bulunuyor. Kuzey yarımküre kış aylarına girerken, büyük bir enerji krizi de beraberinde geldi. Özellikle doğalgazda bir darboğaz oluştu. Kovid-19 sebebiyle geçen yıl dünyada daha az doğal gaz talebi oluşurken, bu yıl aşılamanın da etkisiyle nispeten normalleşen kuzey yarımkürede hareketliliğin önündeki engeller kalktı petrol ve doğal gaz talebi arttı. Ciddi bir talep artışı yaşanırken, arz yetersiz kaldı. Ekonomik toparlanmanın başlamasıyla küresel doğal gaz talebi artarken, sabit kalan doğal gaz arzı sebebiyle fiyatlar yükseldi. Ayrıca, Avrupa'da geçtiğimiz yıl sert geçen kış sebebiyle doğal gaz stoklarının beklenenden daha hızlı tüketildiği için doğalgaz depolarındaki kapasite bir hayli düştü. Bu da doğalgaz fiyatlarındaki artışı tetikledi.  Rus enerji şirketi Gazprom'un Başkanı Aleksey Miller yaptığı açıklamada, "Avrupa'daki yer altı depolama tesislerindeki doğal gaz açığı 22,9 milyar metreküp düzeyinde. Bu çok büyük bir miktar." dedi. Kış aylarında ihtiyaç duyulacak gaz miktarı ve stokların yetersizliği hakkında yapılan bu tür yorumların da gaz fiyatlarındaki artışta rol oynadığı değerlendiriliyor. Avrupa’da doğal gaz fiyatlarının artmasındaki bir diğer sebep de, fosil yakıtlar içerisinde kömüre göre daha temiz olan doğal gaza ilginin artması. Bütün bunlara ek olarak, yaz aylarında mevsim normallerinin üstünde seyreden hava sıcakları sebebiyle su ve rüzgâr gibi yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjinin miktarının azaldığı ve bu durumun da doğalgaza olan talebi artırdığı belirtiliyor. İşte bu gelişmelerin spot piyasadaki doğal gaz fiyatlarını 3-4 kat artırdı.
DOĞAL GAZDA FİYAT ARTIŞI SPEKÛLATİF Mİ?
Dünyada artan doğal gaz fiyatlarında Rusya gibi doğal gaz tedarikinde öncü olan ülkeler tarafından izlenen politikaların etkili olduğu değerlendirmeleri yapılıyor. Yılda 55 milyar metreküplük Rus gazının Baltık Denizi üzerinden Almanya'ya kadar sevk edilmesine imkân sağlayacak Kuzey Akım 2 Projesi geçtiğimiz aylarda tamamlandı. Bu süreçte başta Ukrayna olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri ve ABD, bu projeye karşı çıkmıştı. Avrupa'nın doğal gaz kriziyle karşı karşıya kalmasıyla birlikte; Rusya'nın Avrupa'ya gaz arzını azaltarak, ortaya çıkacak krizi Kuzey Akım 2'yi faaliyete almak için kullandığı yorumlarına sebep oldu. Kuzey Akım 2’de bugün düğmeye basışa yarın devreye girebilecek 60 milyar metreküplük bir doğal gaz arzı sağlanabiliyor. Yani Rusya isterse doğal gaz fiyatlarını kısa sürede aşağı çekebilir.
KRİZ SADECE AVRUPA’YI VURMADI
Artan nüfusla birlikte tüketim de artarken, giderek dijitalleşen dünya daha çok enerjiye ihtiyaç duyuyor. Krizin küresel boyuta taşınmasında üç ülkenin durumunun etkili olduğu kaydediliyor: “Çin, Hindistan ve Brezilya.”
ÇİN’İN KRİZ HAMLESİ: DAHA ÇOK KÖMÜR, DAHA ÇOK ÜRETİM
Dünyadaki kömürün yarısını üreten ve tüketen Çin’de yaşanan enerji açığının, ekonomisinin büyüklüğü ve talebi dikkate alındığında, küresel krizi nasıl tetiklediği kolayca anlaşılır. Çin’in elektrik üretiminde kömür %70’lik bir paya sahip. Üstelik Çin’in 1980’lerden bu yana ekonomik büyümesinin temel girdisinin kömür. Örneğin, 1980’de yarım milyar ton olan kömür tüketimi yıllar içinde artarak 3,9 milyar tona ulaştı, Çin ekonomisi de dünyada ikinci sıraya. Bununla birlikte Çin enerji politikasında değişikliğe gitmek istiyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kömür konusunda denizaşırı finansman sağlamayacağını ifade eden Çin’in bir de iddiası var: “2060’da sıfır karbon.” Yani Çin kömürden çıkacak. Bunun ilk adımı da geldi ve 2020’de enerji talebinin yüzde 15’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı başardı. Ancak bir süredir işler ters gidiyor. Öncelikle yaşanan kuraklık hidrolikten elektrik üretimini geriletti. Küresel düzeyde artan doğalgaz fiyatları Çin için sorun oluşturmaya başladı. Dahası, gaz için gerekli para bulunsa bile gazın bulunması sanıldığı kadar kolay değil. Üstelik kömür cephesinde de sıkıntı var. İç piyasada kömür firmaları üretimi azaltırken ithalatta da problemler çıkmaya başladı. Moğolistan’dan gelen kömür, sınırda salgın nedeniyle artan önlemler uyarınca sınırlandı. Avustralya, Endonezya ve Filipinler’den alınan kömür de artık ucuz değil. Bu sıkıntılar yaşanırken, Çin’in geneline yayılan bir elektrik kesilmesi yaşandı. Bazı yerlere saatlerce, bazı yerlerde günlerce elektrik verilemedi. Bu kriz karşında Pekin yönetimi üreticileri bir masa etrafına topladı ve “Daha çok kömür, daha çok üretim.” dedi. Çin temiz enerjiden şimdilik vazgeçmiş gibi görünüyor.
HİNDİSTAN SELLERE TESLİM
Çin gibi Hindistan’ın da elektrik üretiminde kömür hayati bir rol üstleniyor. Hindistan’da elektrik enerjisinin yüzde 60’ı kömürden sağlanıyor. Hindistan 1,3 milyar nüfusu ile dünyanın en büyük ekonomileri arasında. Yani enerji tüketimi çok yüksek. Ülkedeki son duruma bakıldığında Hindistan’daki 135 termik santralde kömür kıtlığı yaşanıyor. Ülkedeki santrallerin elinde 4 günü kurtaracak kadar kömür olduğu kaydediliyor.  Kömür, ithalat ve Hindistan’ın kendi rezervlerinden karşılanıyor. Ülkede yaşanan seller kömür üretimini durma noktasına getirirken, ithal kömür fiyatları da tırmanıyor. Kömür 2021’de pik yaptı ve ton başı fiyatlar iki kattan fazla arttı. Üstelik bu artış son üç ayda yaşandı. Filipinler’deki Semirara Adası'ndan gelen kömürün fiyatı 50 dolardan 110 dolara kadar çıktı. Avustralya’dan yola çıkan kömürün tonu 200 dolar civarında. Hindistan dev sanayi çarklarını döndüren elektrik üretimini sağlamak için büyük bir arayışta.
BREZİLYA’DA BÜYÜK KURAKLIK
Brezilya da Güney Amerika’nın en önemli ekonomisine sahip. Ülkenin 212 milyonluk nüfusunun elektrik ihtiyacının yüzde 60’ı hidroelektrik santrallerden elde ediliyor. Ancak 2021’de yaşanan kuralık büyük sorunu da beraberinde getirdi. Ülkenin elektrik üretimi için yeterli su yok. Çözüm olarak Arjantin’den elektrik ithalatı yapılmak isteniyor.  İkinci seçenek ise doğal gaz piyasası. Ülke hızla spot piyasalardan LNG transfer ediyor. Veriler incelendiğinde bir önceki yıla göre doğalgaz ithalatının iki katına çıktığı görülüyor. Bu da spot piyasalarda doğal gaz fiyatlarını arttırdıkça arttırıyor.
TÜRKİYE’DE KÜRESEL PİYASADAN ETKİLENİYOR
Doğal gazda %99 dışa bağımlı olan Türkiye, tükettiği enerjinin %26,6'sını doğalgazdan karşılıyor. Elektrik üretiminde ise doğal gazın yaklaşık 40'lık payı bulunuyor. Türkiye, doğal gazı üç farklı yöntemle ithal ediyor: Uzun vadeli kontratlarla alınan boru hattı gazı, uzun vadeli kontratlarla alınan sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ve spot piyasadan alınan LNG. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) Doğal Gaz Sektör Raporu'na göre Türkiye 2020 yılında %33,6 oranında Rusya'dan, %24 Azerbaycan'dan ve %11,1 oranında İran'dan uzun vadeli anlaşmalarla boru hattı üzerinden doğal gaz ithal etti. Herhangi bir uzun vadeli anlaşmaya bağlı kalmaksızın spot piyasadan ithal edilen LNG payı ise %16,9 oldu. Uzun vadeli anlaşmalarda belirlenen doğal gaz fiyatları bir formüle tabi. Bu formül içerisinde bazı petrol ürünleri de yer almakta ve fiyat buna göre endekslenmekte. Zaman içinde ham petrol ve petrol ürün fiyatları arttıkça, doğal gaza ödenen bedel de artmakta. Türkiye petrolde de %94 oranında dışa bağımlı. Petrolün toplam enerji tüketimi içerisinde payı ise %28. EPDK’nın, 2021 Yılı Elektrik Piyasası Raporu'na göre toplam elektrik üretiminin %37.19'u doğal gaz,%16.25'i ise ithal kömür yakıtlı santrallerden üretildi. Türkiye'de hâlen önemli bir miktarda elektriğin yurtdışı kaynaklı yakıta dayalı enerji santralleri ile üretilmekte. Türkiye'de, 2021'in ilk yarısında kömür santrallerine 9,5 milyon ton taş kömürü tüketildi. Mevcut fiyatlar dikkate alındığında, eğer ithal kömür santralleri yüksek kapasitede çalışmaya devam ederse bu yıl maliyetin 5 milyar ABD dolarına ulaşabileceğine dikkat çekiliyor. Bunun 3 milyar dolarlık kısmının elektrik üretimi için harcanacağı tahmin ediliyor. Türkiye için bu açmazdan kurtulmanın yolu yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek ve enerji verimliliğini arttırmak. Yapılan araştırmalara göre her yıl 3 GW'lık yeni bir güneş enerjisi kurulumu kapasitesinin devreye girmesi durumunda dokuz yılda kömür ithalatı sıfırlanabiliyor. Takip eden sekiz buçuk yılda da doğal gaz ithalatına artık ihtiyaç kalmıyor. Bu durumda doğal gazdan 10 senede 3,4 milyar dolar tasarruf edilmesi söz konusu. Aynı zamanda 40 milyon ton CO2 gazı emisyonunun da önüne geçilebilecek. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımları belli sürede kendilerini geri ödeyen ve geri ödeme süresi bittiğinde de işletmeye kazandıran yatırımlar. Üstelik bu yatırımlar karbon maliyetini sıfıra indiriyor. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmanın bir diğer yolu da daha az enerji tüketerek enerji verimliliğini artırmak. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını tamamen ortadan kaldırmaktan başka çaresi yok. Üstelik Türkiye sorunu aşabilecek yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeli açısından dünyanın en şanslı ülkeleri arasında.
Mehmet DEMİRKAN