Türk Ocakları Genel Merkezinin her hafta düzenlediği “Ocakbaşı Sohbetleri”nde, “Musul ve Kerkük Meselesi” tarihî ve güncel yönleriyle değerlendirildi.
Sohbette konuşan TOBB ETÜ Rektör Yardımcısı ve Türk Ocakları Merkez Hars Heyeti Başkanı Prof. Dr. Yusuf Sarınay, “Türkiye, Türkmenlerin garantörü olamadı.” dedi.
Programın açılış konuşmasını Türk Ocakları Gençlik Kolları Yönetim Kurulu Üyesi Latife Hanım Ovalı yaptı. Ovalı, Ülkücü şehit Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nu şehadetinin birinci yıl dönümünde andıktan sonra sözü Prof. Dr. Yusuf Sarınay’a bıraktı.
Ankara’da yaşanan terör saldırılarını kınayan Sarınay, bu saldırılarda şehit olanlara rahmet dileyerek başladı.
Sarınay, Irak, Suriye ve hatta Mısır’da yoğun bir Türkmen nüfusunun varlık sebeplerinden birinin, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından kaybettiğimiz topraklardan Anadolu’ya göç eden büyük bir nüfusa karşın, Irak ve Suriye’deki Türkmenlerin yerlerinde kalması olduğunu söyledi.
Türk nüfusunu ilk olarak bu bölgede Samarra gibi şehirlerinin kuruluşuna temellendiren Sarınay, nüfusun tarihî süreç boyunca çoğalarak devam ettiğini ve bu nüfusun içinde Kınık, Avşar, Bayat, Üçoklar gibi Türk boylarının olduğunu belirtti.
Sarınay, bu sebeple bu bölgelerin Anadolu’dan daha önce Türkleştiğini ekledi.
Birinci Dünya Savaşı öncesi bölgede petrol varlığının ortaya çıkması ve sömürgeci devletlerin bölge üzerine yoğunlaşması konularına temas eden Sarınay, bu unsurların bölgenin kaderini değiştirdiğini söyledi.
“TÜRKİYE TÜRKMENLERİN GARANTÖRÜ OLAMADI”
İngiltere ve Fransa’nın Şerif Hüseyin’i toprak vaatleriyle kandırarak isyana teşvik ettiğini kaydeden Prof. Sarınay, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla Musul ve Halep’in boşaltılmasını takiben söz konusu devletlerin Şerif Hüseyin’e ve oğullarına vadettikleri yerlerden vazgeçerek bu bölgelerde kendi himayelerini kurmak istediklerini söyledi.
Yusuf Sarınay, Atatürk’ün "Mütareke akdolunduğu gün ordularımız fiilen bu hatta hâkim bulunuyordu. Bu sınır, İskenderun Körfezi'nin güneyinden, Antakya'dan Halep ile Katma İstasyonu arasında, Cerablus Köprüsü güneyindeki Fırat Nehri'ne ulaşır. Oradan Deyrizor’a iner; ondan sonra doğuya uzatılarak Musul, Kerkük, Süleymaniye'yi ihtiva eder.” sözünü aktardı.
Prof. Dr. Sarınay, Lozan Barış Antlaşması’nda masaya oturulmadan önce Ermeni Meselesi ve kapitülasyonlar hususunda asla taviz verilmeyeceği fakat diğer meselelerde Ankara’ya görüş sorulabileceği kararının alındığına değindi.
Musul Sorunu’nun Lozan’da çözüme kavuşturulamadığını hatırlatan Sarınay, meselenin Milletler Cemiyetine gitmesi ve Cemiyetin halk oylaması yapılmasını istemesi üzerine İngiltere’nin buna yanaşmadığını ekledi.
Sarınay; Türkiye’nin Musul ve Kerkük’teki Türklerin kültürel varlığının korunması ve bölgede Türkiye’nin garantörlüğü konusunda ısrar etmesine rağmen bu konuda da anlaşma sağlanamadığını, sonunda Şeyh Sait İsyanı’nın da çıkmasıyla Türkiye’nin yirmi beş yıl süreyle Musul petrolünden %10’luk bir pay alması konusunda anlaşmaya varıldığını anlattı.
“TÜRKİYE’NİN TÜRKMEN POLİTİKASI YOK”
Türkiye’nin bu bölgeler üzerinde manevi, tarihî ve kültürel hakları olduğu hâlde bu haklarını antlaşmalara yansıtamadığını ifade eden Prof. Sarınay, bu sebeple Irak ve Suriye Türkmenlerinin bulunduğu ikili veya çok taraflı antlaşmalarda söz sahibi olunamadığını açıkladı.
Sarınay; konuşmasında, bu bölgedeki Türklerin çoğunluğunun Türkçe eğitim alma imkânları olmadığından asimile olup kimliklerini kaybettiğinden ve Türk şehirlerinin tarihî kimliklerinin değiştirildiğinden bahsetti.
Türkiye’yle Irak ve Suriye Türklerinin bağlarının neden zayıfladığı sorusu üzerinde duran Yusuf Sarınay; Türkiye idarecilerinin bu bölgeyle ilgili bakışı ve politikası olmadığını, bölgedeki Türkmenlerin de Türkiye’de kamuoyu oluşturamadığını dile getirdi.
Prof. Dr. Yusuf Sarınay “Türkiye Cumhuriyeti’nin başından beri siyasi diplomatik ilişkilerini başkentlerdeki meşru hükûmetlerle yürütmüştür.” dedi.
Orta Doğu’da bunun giderek muhalefete desteğe dönüştüğünü ekleyen Sarınay, şu an bu yeni politik tercihin riskleriyle karşı karşıya bulunduğumuzun altını çizdi.
Sarınay, Türkiye’nin bu yeni politik tercihinde gücünün üzerinde söylemler kullandığını ama varlık gösteremediğini belirterek bölgede güvenebileceği müttefikler bulmasının gerekliliğine işaret etti.
Yaşanılan bu kritik süreçte Türkiye’ye yönelik en büyük tehlikenin; milletimizde oluşan duygusal kopuşlar olduğunu söyleyen Sarınay, millî birlik ve beraberliği tamir etme görevinin en fazla siyasetçilere düştüğünü söyledi.
Yusuf Sarınay, Sykes-Picot Antlaşması’nın yüzüncü yıl dönümünde Orta Doğu’da sınırların yeniden çizilmesine karşı dikkatli olunması gerektiğini de vurguladı.