24 Nisan yüzyıllık bir propaganda efsanesinin bitişine sahne olacak. 1915; Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiye sürecinin kilit yılı oldu, Türkler imparatorluklarını, Ermenilerse yaşadıkları toprakları kaybettiler. Üzerinden tam bir asır geçti. Şöyle geriye dönüp de sağlıklı bir değerlendirme yapılamadı. Geriye dönüp aslında ne oldu demeye ramak kala bir yaygaradır, bir velveledir koparılıyor ki sormayın. Ne Türkler ne de Ermeniler işin ciddiyetini göremeden bu toz bulutu içerisinde el yordamıyla bir şeyler aramaya çalışıyor.
Türkiye-Ermenistan ilişkileri Sarkisyan’ın Ermenistan parlamentosunda 2009’dan beri bekleyen protokol metinlerinin imzadan çekilmesiyle yeni bir aşamaya geldi. “İşin başına tekrar mı dönüldü?” sorusu şimdi daha sık sorulmaya başlandı. “24 Nisan’da ne oldu?”, “Türklerle Ermeniler niye ayrım noktasına geldiler?” gibi sorularla artık daha sık karşılaşacağız. Ukrayna krizinden sonra Rusya Devlet Başkanı Putin uluslararası arenada iyice köşeye sıkıştığı bir anda Türkiye-Rusya ilişkilerinin yeniden bahar havasına bürünmesi, Rusya karşısında oluşan Batı bloku dengesinin Türkiye üzerinde odaklanmaya başlamasıyla sonuçlandı. Öyle ki Türkiye'nin tutumu âdeta Ukrayna krizinin dengesini belirleyecekti. Bu gelişme birçok uluslararası sorunun tetikleneceği beklentisini de peşinden getirdi. Ermenistan-Türkiye ilişkileri, Türk-Ermeni sorunu işte bu bağlamda tetiklenmeye başlayan bir sorun oldu. Bu durum, Sarkisyan'ın alelacele harekete geçirerek Ermenistan parlamentosunda imzalanmayı bekleyen protokol metninin geri çekilmesine yol açtı. Sarkisyan aslında Türkiye'nin Rusya'ya baskı yapacağını ve Rusya'nın da Ermenistan'a baskı yaparak Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin Türkiye'nin arzuladığı formatta çözüleceği endişesine kapılmakta haklıydı. Türkiye'nin Rusya'ya Ukrayna konusunda verdiği destek en azından böyle okunabilirdi. Uluslararası beklenti de bu yönde gelişmekteydi. Uluslararası bir sorun hâline gelen Türkiye-Ermenistan ilişkileri salt Ermenistan'ın veya Türkiye'nin kendi istekleriyle bir araya gelerek çözebilecekleri bir sorun olmadığı gibi, Rusyasız bir uluslararası platform kurma teşebbüsünün de başarılı olma şansı yoktu. 2009'da başlayan protokol sürecini Rusya, ABD'nin Türkiye üzerinden Kafkaslara girebilme hamlesi olarak okunduğundan pek sıcak bakmamış, işi akışına bırakmıştı. Fakat şimdi Ukrayna krizinden sonra dengeler değişince Ermenistan Rusya'nın işe sahip çıkarak Türkiye lehine bir hamle yapacağı endişesine kapıldı. Birbirine girmiş girift uluslararası ilişkiler yumağı sisteminde Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde Ermenistan'ın çekinceli hareketine rağmen Rusya'nın desteğiyle normalleşmenin başlayacağı gerçeği artık herkes tarafından görülmeye başlandı. Özellikle Batı bloku son bir hamleyle Ermenistan'ı Rusya'ya karşı bir denge unsuru olarak devreye sokma teşebbüsünde bulundu. Ancak Ermenistan'ın Rusya'ya rağmen bölgede bir denge unsuru olamayacağı görüldü. Bu durum, Türkiye'nin 24 Nisan’da dünyanın gözleri önünde mahkûm ettirilmeye çalışılması hamlesine karşı bir hamle ile cevap verme imkânını ortaya çıkardı. Rusya-Türkiye ilişkileri, 24 Nisan odaklı olarak Türkiye-Ermenistan ilişkilerini düzelme yolunda harekete geçirilebilirse Türkiye açısından bir hamle gücü elde edilmiş olacaktır.
Ne var ki Ermeni meselesinde Türkiye sahaya beklenen argümanları sürmekte yavaş kalmakta hatta sürekli edilgen politikalara daha fazla şans verdiği görülmektedir. Ermeni meselesinin; Osmanlının İmparatorluğu’nu, Ermenilerin ise yaşadığı toprakları kaybetmesine sebep olan uluslararası bir sorun hâline dönüşmesinde Rusların oldukça önemli katkıları vardı. Ancak Çarlık ve SSCB dönemlerinde devam eden ve Federasyon döneminde de zirve yapan Türkiye'ye karşı Rus-Ermeni ittifakı dünya siyasetinde meydana gelen değişimlerle artık etkisini yitirmiş, Rusya yeni arayışlara girmeye başlamıştır. Bu arayışlar, Türkiye'nin Rusya'ya kendini anlatmasına imkân verecektir. Türkiye bu değişim sürecini iyi değerlendirdiği takdirde Ermeni meselesinde 2015’in 24 Nisan’ında kader çizgisini dönüştürebilecek imkânlar elde edecektir. Bu da Rusya'nın değişen tutumunu yönlendirerek olabilir. 24 Nisan ile formülleştirilen Ermeni meselesi argümanları artık bir uluslararası müdahale aracı olmaktan çıkıp sorunların konuşulabildiği bir platforma dönüşebilmelidir. Aslında bu yeni süreç, Ermeniler için de oldukça büyük kazanımlar sağlayabilecek bir süreçtir. Böylece hem 24 Nisan’da Ermenilerin uluslararası alanda istismar edilmelerinin önüne geçilecek hem de Ermenilerin normalleşmesi sağlanarak yeni yüzyılda kendi kendilerini ifade etme imkânı elde edilebilecektir. 24 Nisan 2015 hem Türkler hem de Ermeniler için yeni bir başlangıç olacaktır. Bu anlamda “Putin Ukrayna krizinin açtığı tahribatı ortadan kaldırabilmek için 24 Nisan’da Çanakkale’ye mi yoksa Revan’a mı gidecek?” sorusunun cevabı oldukça önemlidir. Putin her ne kadar Ermenistan’a gideceğini açıklamışsa da Putin’e şu gerçeği hatırlatmak gerekir: Papalığın bile Rusya’yı köşeye sıkıştırmaya çalıştığı bir dönemde Türkiye’nin Rusya’ya verdiği desteğin bir anlamı olmazsa Putin nezdinde gelecek günler Rusya için karanlık olacaktır. Ermenistan Batı’nın Rusya’ya karşı bir manevra alanı değil, Kafkaslar’daki bölgesel barışın hareket noktası olmalıdır. Bunun için de Rusya, Türkiye’nin Ermeni ve Ermenistan tezlerine gereken hassasiyeti göstermelidir. Türkler, imparatorluklarının kaybedilmesine sebep olan gerçekleri görecekler; Ermenilerse kimler tarafından kullanıldıklarını, kimlerin yüzünden yerlerinden yurtlarından olup sürgüne gönderildiklerini öğrenecekler, böylece yüz yıllık yalan rüzgârı bitecektir.