BİLGE LİDER’DEN KUTLU ÇAĞRI!
MHP Genel Başkanı Bilge Lider Sayın Devlet Bahçeli, ‘’Önce ülkem, önce milletim diyorsan çağrım sanadır.’’ sloganıyla Türk milletine bir çağrıda bulundu. Bu söylem ve çağrının kuru kuruya bir slogandan ibaret olmadığını, bilakis çok derin anlamlar ifade ettiğini hepimiz biliyoruz.
“Önce ülkem, önce milletim” anlayışı aslında millete ve devlete hizmet etme amacıyla kurulmuş siyasi partilerin var oluş sebebini açıkladığı kadar, yürüteceği politikanın sınırlarını, öncelikli tercihlerini ve muhalefet etme çerçevesini de belirler. Siyasi partiler ülkeye ve millete hizmet etmek için kurulmuştur. Hangi gerekçeyle olursa olsun hiçbir söylem, eylem ve politika ülke ve millet menfaatlerine aykırı olamaz, olmamalıdır. Hiçbir menfaat ülke ve millet menfaatlerinden öncelikli olamaz, olmamalıdır. Ancak ne var ki siyasi partiler ve siyasiler çoğu kez bu temel ilkenin dışına çıkarak parti ve şahsi menfaatlerini ülke ve millet menfaatlerinden önemli ve öncelikli kılmışlardır. Partilerin, üç-beş oy uğruna ülke ve milletin aleyhinde sonuçlar doğurabilecek söylem ve tavırlar sergiledikleri sıkça görülmektedir. Ülke ve millet menfaatlerini yok sayan veya arka plana iten popülist siyaset anlayışı neredeyse siyaset etme biçimi hâline gelmiştir. Hükûmetin her yaptığına karşı çıkmak, hükûmetin ülke ve millet yararına yürüttüğü politikalara destek vermek şöyle dursun, köstek olmak, rakibini yıpratabilmek için doğruya yanlış, yanlışa doğru demek bugünkü muhalefet anlayışının adeta temel felsefesi hâlini almıştır. Yine bugünkü muhalefet, hükûmetin şahsında Türk devletini uluslar arası arenada zor durumda koyacak, devlete zarar verecek hatta Türk devletini mahkûm edecek söylem ve eylemlerde bulunmaktan bile çekinmemektedir. Cumhuriyet Halk Partisi başta olmak üzere bugünkü zillet cephesini oluşturan siyasi partiler bu tarz muhalefet anlayışının en somut örnekleridir. Bu güne kadar hükûmetin yürüttüğü ülke ve millet menfaatini esas alan hiçbir millî politikaya destek olmadıkları gibi, sudan bahanelerle sürekli karşı çıkmışlardır. ‘’Önce ülkem, önce milletim’’ anlayışı şöyle dursun, politikalarının hedefine ‘’Yeter ki hükûmet değişsin, Sayın Cumhurbaşkanı devrilsin, ülkeye ve millete ne olursa olsun.’’ anlayışını oturtmuşlardır. Hükûmete duydukları kin ve iktidar hırsıyla her şeyi mubah görmüşler hatta Türkiye ve Türk düşmanlarıyla aynı hedef doğrultusunda iş birliğine girebilmişlerdir. Ülke ve millet menfaatlerini temel alan Karabağ, Maraş, Ayasofya, Libya, Suriye, Sınırötesi Operasyonlar, FETÖ, PKK, YPG-PYD terör örgütleriyle mücadele, Mavi Vatan, Ukrayna-Rusya Savaşı, Türk Devletleri Teşkilatı gibi en millî meselelerdeki söylem ve tavırları muhalefet partilerinin ülke ve millet menfaatlerini öncelikli kılmak şöyle dursun bilakis hiçe saydıklarının ayrı ayrı kanıtıdır. Yine yabancı misyon şefleriyle girdikleri kirli ve karanlık ilişkiler, yabancı başkentlerde meşruiyet arayışları, icazet dilenmeleri, Türkiye’yi yabancılara şikayet etmeleri gibi daha birçok eylem ve tavırları ülke ve millet menfaatlerini hatta millî onuru ayaklar altına alabildiklerinin somut göstergesidir. Milliyetçi Hareket Partisi bütün söylem, eylem ve politikalarını varlık sebebine uygun olarak ‘’Önce ülkem, önce milletim.’’ anlayışı üzerine inşa eden yegâne siyasi hareket olmuştur. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, 25 yıllık siyasetinde her zaman ve her şartta ‘’Önce ülkem, önce milletim.’’ şiarıyla hareket etmiş ve bu anlayışı politikasının en vazgeçilmez ilkesi kılmıştır. Ülke-millet ve parti menfaatleri çatıştığında hiç tereddüt etmeden şahsı ve partisi adına risk alma pahasına ülke ve millet menfaatlerinden yana tavır belirlemiştir. Defalarca başbakanlık makamı teklif edildiği hâlde bu teklifleri hiç tereddüt etmeden elinin tersiyle itebilmiştir. Yine defalarca partisinin oy oranlarını yükseltebilmesi mümkünken, devlet adamı sorumluluğuyla ülke ve millet menfaatlerinden yana tercih kullanmış hatta çoğu zaman partisini ve şahsını zora sokmuştur. Ülke ve millet menfaatlerini esas alan tavır ve politikalar kimden gelirse gelsin, rakibim demeden tereddütsüz destek olmuştur. Bu konuda sayısız örnekler vardır. Özellikle 15 Temmuz’dan sonra millî beka ekseninde oluşan millî şuur, emperyalizme karşı ayağa kalkan millî direnç, “Önce ülkem önce milletim.” eksenli yürütülen millî politikalar, geleceğe matuf millî hedefler Bilge Lider Sayın Devlet Bahçeli’nin dava, ülkü ve ilke adamlığının yanında “Önce ülkem, önce milletim.” şiarının emsalsiz tezahürleridir.
“Önce ülkem, önce milletim.’’ anlayışı sadece siyasi partiler için değil, bütün vatanperver Türk evlatları için de temel ilkedir. Hangi şart altında olursa olsun, “Önce ülkem ve önce milletim.” düsturunca tavrını ve tercihini ortaya koyabilmek her Türk evladının tarihine, milletine ve geleceğine karşı sorumluluğudur. Hele hele Türkiye’mizin kuşatma altına alınmaya çalışıldığı, zillet paydaşlarının emperyalist çevrelerle kirli ve karanlık ilişkiler içine girdiği, Cumhur İttifakı ile birlikte oluşan ve gelişen millî politikaların engellenmeye çalışıldığı, belirlenen millî hedeflerden uzaklaştırılmaya gayret edildiği bir süreçte “Önce ülkem, önce milletim.” diyerek kadim Türk devletinden ve büyük Türk milletinden yana tercih ve tavır koyabilmek her Türk çocuğunun şerefle yerine getirebileceği asil bir görev olacaktır. Bilge Lider Sayın Devlet Bahçeli’nin Türk milletine yaptığı bu kutlu çağrının özü budur. Biz de bu kutlu çağrıya uyarak sadece devletimiz ve büyük Türk milletinden yana tercih ve tavır belirlemekle yetinmeyip, bu kutlu yolda, Türk milletinin yükseliş davasında ve “Devlet-i Ebed Müddet” uğrunda bıkmadan, yılmadan, usanmadan mücadelemize son nefesimize kadar devam edeceğiz.
Ne mutlu “Önce ülkem, önce milletim.” diyebilenlere…