EKONOMİDE HERKES AYRI TELDEN ÇALIYOR!

09 Haziran 2014 13:36 Doç. Dr.Mehmet Günal
Okunma
2056
EKONOMİDE HERKES AYRI TELDEN ÇALIYOR!


Başbakan Erdoğan her alanda kutuplaşma yaratıp, kendi günahlarını ve suçlarını birilerine yüklemeyi çok iyi beceriyor(!). Yerel seçimler öncesinde de (rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında) faiz lobisi ve paralel devlet tartışmasıyla yine böyle bir cepheleşme ve sanal düşman yaratma ile suçunu bastırmaya çalıştı. Seçim sonuçlarına bakılınca kendi açısından kısmen başarılı oldu sayılabilir. Ama seçimden sonra da benzer söylemlere devam etmesi bana biraz garip geldi. Galiba kendisi de ekonomide gidişin pek de iyi olmadığını ve “değirmenin şimdilik taşıma suyla döndüğünü” biliyor. Ekonomideki bu yapının sürdürülemez olduğunu bildiği için de popülist bir yaklaşımla yine suçu Merkez Bankası Başkanına ve dolaylı olarak da Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a atmaya çalışıyor.
Faiz İndirimi Tartışmasında Yine Frenciler Gazcılara Karşı!
2012 yılında “Etikhaber” sitesinde yayımlanan “Askere Hapis, Vatandaşa Zam Balyozu” başlıklı yazımda “Frenciler-Gazcılar (ya da Gül’cüler- Erdoğan’cılar)”  tabirini kullanmıştım ve Sabah gazetesinde yayımlanan “Yanlış Yönet, Halka Ödet!” başlıklı tam sayfa bir haberde Ali Babacan, Mehmet Şimşek ve Erdem Başçı’nın faizleri yüksek tutarak rantçılara fırsat yaratmakla suçlandığını söylemiştim. Aslında bu konuyu “Gezi olayları” sonrasında ve 17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu sonrasında birkaç kez hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda Ali Babacan’a ve ilgili bakanlara sormama rağmen cevap alamadığımı da burada belirtmeliyim.
O dönemde Başbakan ve Zafer Çağlayan gibi bazı bakanlar, büyümenin artırılması için gevşemeyi yani gaza basmayı savunurken, diğerleri de frene basmak gerektiğini söylüyordu. Gazcı grupta eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Başbakan ve ona yakın olan bir grup, frenci grupta ise Maliye Bakanı Şimşek ile ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası Başkanı ve gizliden savunuculuğunu yapan Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül bulunuyordu. Fren-gaz tartışmasında ara-gazında boğulan da dar gelirli vatandaşımız olmuştu.
Başbakan Başçı ve Babacan’ı Günah Keçisi Yapmaya Çalışıyor!
Neyse, şimdi gelelim Başbakan’ın bu konuyu neden yeniden ısıtarak piyasaya sürdüğüne… Şimdi faizlerin düşürülmesiyle ilgili benzer söylemleri Başbakan Erdoğan ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi tekrarlamış. Başbakan özetle “Faizler düşürülsün, ben faizlerin düşürülmesini istiyorum.” diyor. Ekonomi Bakanı da Başbakana destek vererek “Faizler düşmeli.” diyor. Daha önce de selefi olan Zafer Çağlayan döviz kuru ile ilgili olarak TCMB Başkanı’na kızıyordu. Nihat Zeybekçi aynen şöyle demiş: “Bunun ne zaman ne şekilde yapılacağı yetkisi Merkez Bankasına aittir. Bunun bir an önce olmasını beklemek kadar doğal bir şey olabilir mi?” Bu arada kur ve faizdeki hareketlenmenin olduğu günlerde manipülasyon yapıldığını ima eden bir ifade de kullanmış ama açıkça söyleyememiş.
 
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ise gerçeği dile getirmeye çalışıyor, ama Başbakan ona da kızıyor (ya da –muş gibi yapıyor!). Başçı indirim taleplerine şöyle cevap veriyor: “Bir anda inmez, kademeli düşer. Şu anda olağanüstü toplantıya ihtiyaç yok, faiz indiriminin ne zaman olacağına Para Politikası Kurulu karar verir!” Yani bu Başbakan’ın talebiyle ( ya da baskısıyla!) olmaz demek istiyor ve 1994 krizini örnek göstererek faizi ısrarla düşük tutmanın bedelinin ağır olduğunu, 1993’ün ikinci yarısında Tansu Çiller hükûmetinin zoruyla faizin düşürülmeye çalışıldığını, sonucunda da %400 faiz ödendiğini ve 1994 krizinin yaşandığını söylüyor.
Pekiyi 2012 yılında Sabah gazetesi tarafından rantçılara destek olmakla suçlanan ve Merkez Bankasından ve ekonomiden sorumlu olan Ali Babacan ne diyor? Tabiri caizse Babacan karnından konuşuyor! Piyasada tansiyon artınca, Babacan devreye girip “Merkezin vereceği karar.’ diyor. Aslında “Faizleri Merkez Bankası Para Politikası Kurulu belirler.” demek istiyor ama Başbakan’ın şerrinden korktuğu için bunu da açıktan söyleyemiyor. Açıkçası Babacan ve Başçı’nın Başbakan Erdoğan’ın baskısından çekindiği net olarak görülüyor. Öte yandan, bugünlerde, sanki Merkez Bankası hükûmete direniyormuş gibi yaparken diğer taraftan da fiilen faizleri düşürüyor.
Başbakan Ekonomide Enkaz Bırakıp Çankaya’ya Kaçacak!
Aslında zorla faiz düşürülmesinin ekonomiye faydası değil zararı olur! Hele hele de tasarruf açığı ve sıcak paraya muhtaç olan bir ekonomide enflasyonun altında bir faiz oranı zaten az olan tasarrufları daha da azaltır.  Ancak Merkez Bankası istese de Hazine’nin borçlanma ihtiyacının yüksek olması faizin düşmesini zorlaştırır. Faizlerin düşmesinin yatırımı teorik olarak artırması beklenir. Ancak ekonomide ve siyasette belirsizliklerin olduğu ve bir yıl içinde hem cumhurbaşkanlığı hem de genel seçimlerin yapılacağı dikkate alındığında, faiz düşüşünün yatırıma etkisi de beklendiği ölçüde ve beklendiği sürede gerçekleşmeyecektir.  Büyüme beklentisinin düştüğü, reyting kuruluşlarının kredi notlarının görünümünün negatife çevirdiği ve siyasi belirsizliğin arttığı bir ortamda ekonomide her kafadan bir ses çıkması durumu daha da kötüleştirir.
Tüm bu gerçeklere rağmen Başbakan neden popülist bir şekilde “Faizler düşsün.” diyor? Çünkü Erdoğan cumhurbaşkanı olmak istiyor ve ekonomideki kötü gidişin faturasını kendisi ödemek istemediği için de günah keçisi arıyor. Böylece bir taraftan kendisini temize çıkarmaya çalışırken, diğer taraftan da paralel devletle iş birliği yaptığını düşündüğü Gülcüleri ve Merkez Bankası Başkanını da köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Yani Erdoğan, ekonomide 12 yıldır yaşanan yapısal sorunların getirdiği kötüye gidişin faturasını başkalarına yükleyerek Çankaya Köşkü’ne çıkmak istiyor. Bakalım gelişmeler nasıl olacak? Faturayı kim ödeyecek? Erdoğan bu sefer de suçu başkalarına yıkma becerisini(!) gösterebilecek mi?