BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ ANIT KÜLLİYESİ

09 Haziran 2014 13:42 Dr. Hayati Bice
Okunma
3678
BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ ANIT KÜLLİYESİ


Bu yıl, ebediyete göç edişinin 17. yılında törenlerle, dualarla andığımız Başbuğ Türkeş’in Ankara’nın Beştepe mevkiindeki kabri başında toplanan insan topluluğu, önceki yılları çok geride bırakacak kadar yoğundu. Bu kalabalığın törene katılımı sırasında yaşanan izdiham bir daha gösterdi ki “Alparslan Türkeş Kabri” üzerinde kalıcı ve asırlara hitap eder nitelikte bir anıt külliye projesi yapılması artık, neredeyse bir zorunluluk hâline gelmiştir. Projenin uygulamasında Başbuğ Türkeş’in bütün Türk dünyasını kuşatan vizyonunu yansıtmak üzere klasik Türkistan mimarisinden esinlenilmelidir.
 
Türk Tarihinde Anıt Külliye Yapımının Örnekleri
Bir insanın, millî kimliğini teşkil eden sosyal çevresi ile ahlaki ve estetik değerler ile kendiliğinden özdeşleşmesi, milletin tarih, gelenek, töre ve hayat tarzlarına sahip çıkma biçimi; ortak bir kadere katlanma, bu kaderi paylaşma ya da değiştirme duygusu; ortak bir şahsiyete yansıma biçimi olarak “kültürel kimlik” diye adlandırılır. Millet, kavim ve ırkların kültürel varlığı açısından kimlik, topluluğu oluşturan bireylerin, ortak bir maneviyatta özdeşleşmeleri, sosyal bir ülküyü paylaşmaları ve maddi simgelerde birleşmeleri, ortak tasa ve kıvançları paylaşma olgusudur. Bu tanımdaki ortak bir maneviyatın maddi simgelerinden en önde gelen birisi geçmiş nesillere bağlılığın somutlaşmış hâli olarak kabir, türbe, anıt mezar şeklinde inşa edilmiş yapılardır.
Türk tarihine bakıldığında din büyükleri için olduğu kadar devlet adamları için de anıt şeklinde kabir yapıları inşa edildiği görülür. Bunun ülkemizdeki en görkemli örnekleri olarak,  Osmanlı dönemi için Osmanlı sultan türbeleri, Cumhuriyet dönemi için Atatürk’ün Anıtkabir anıtı sayılabilir. Müslümanlığı kabul eden Türklerin ilk hanlarından birisi olan Abdulkerim Satuk Buğra Han’ın Doğu Türkistan’daki Artuş kasabasındaki kabrinden, Kosova Ovası’nda şehit edildiği yerde toprağa verilen Osmanlı hakanı I. Murat’ın medfenine kadar Türk coğrafyasının dört bir bucağı, bu somut kanıtların sergi yeri gibidir. İstanbul’daki Fatih Sultan Mehmet türbesi kadar, Türkistan’da Semerkant’taki Emir Timur Kabri de bu duygularla inşa edilmiş olan devlet adamı türbelerine örnek olarak hemen hatırlanabilecek yapılardır.
 Yine Türkistan’daki Ahmet Yesevî türbe kompleksi, Bursa’daki Emir Sultan; Konya’daki Mevlana Celaleddin Rumi türbeleri, İstanbul’daki onlarca benzerine bir örnek olarak Yahya Efendi Dergâhı külliye anlayışı ile inşa edilmiş kabristanların çok iyi bilinen örneklerdir.
 
Alparslan Türkeş’in Kabrindeki Durum Tesbiti ve Anıt Külliye Gerekçesi
Türk milliyetçiliğinin siyasi lideri Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997'de geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da fâni âleme veda ettikten sonra Ankara Beştepe'de toprağa verildi. Alparslan Türkeş’in vefatından bu yana, aradan geçen 15 yılda kabrin üzerinde herhangi bir anıt-türbe-külliye yapılmamış olması, etrafında başkaca yapı veya kabristan da bulunmayan Türkeş kabrini mahzun bir yalnızlıkla başbaşa bırakmıştır. Yeni Düşünce’nin bir önceki sayısında yayımlanan yazımda,  hacdan tek başına dönüşüne tanıklık ettiğim bir rüyamı paylaştığım Başbuğ Türkeş’in kabrinin en çok da anma törenleri dışındaki günlerde yaşadığı bu mahzun hâli, bana hep “İslam garip geldi, sonunda yine garipliğe dönecektir.” mealindeki hadisi hatırlatmıştır.
  Türk tarihine mal olmuş bir insan olarak Alparslan Türkeş de, tarihteki şanına layık bir kabir anıt ile ebediyete kadar hatırlanmasına ve hayırla, dualarla yâd edilmesine vesile olacak bir mekânda ebedî istirahatgâhına kavuşturulmalıdır. Hâlihazırdaki durum dünyanın dört bir yanından kabri ziyarete gelenler için gerekli olan kolaylıkları sağlayabilecek durumda değildir.
Bugünkü hâli ile bırakıldığı takdirde, yılın dört mevsiminde, dünyanın dört bir yanından ziyaret için gelen ziyaretçilerinin abdest alacağı, zorunlu ihtiyaçlarını gidereceği, Kur’an okuyup namaz kılabileceği nezih bir mekândan yoksun olarak kalacaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bu külliyede Başbuğ Türkeş’in kabrini ziyarete gelen ziyaretçilerin gönül huzuru ile hazırlanıp dualarını icra edebilecekleri mekânlar ve altyapı mutlaka oluşturulmalıdır(Bakınız: Çizim-1).
 
Nasıl Bir Anıt Külliye?
Alparslan Türkeş’in Orhun’dan Tuna’ya Türk yurtlarındaki silinmez izleri dikkate alınarak yapılacak kabir-külliye kompleksinde tarih içerisinde oluşmuş Türk kabir mimarisinin seçkin örneklerinden ilham alınarak, Başbuğ Türkeş’in tarihî misyonunu hatırlatacak bir eser ortaya konulmalıdır.
Yapılacak kabir külliyede hem Türk mimarisini temsil hem de İslami fonksiyonellik bir arada sağlanmalıdır. Bu iki ana unsurun nasıl bir arada meczedildiğinin çok nadide örneklerini Türkistan Türkiye hattında birçok kabir kompleksinde izlemek mümkündür. Bu Anıt Külliye Türkistan’dan Balkanlara birçok mimari eserden izlenimlere dayalı olarak kabir taşından duvar çinilerine kadar orijinal bir tasarım olarak inşa edilmelidir.
Bu projede temel olarak Türkistan maneviyatının büyük ismi olan Ahmed Yesevî’nin mürşidi Arslan Baba’nın Kazakistan’ın Otrar kenti yakınındaki Arslan Baba külliyesi örnek alınarak Türkistan’daki Ahmet Yesevî külliyesi, Özbekistan’ın Semerkant kentindeki Emir Timur Kabri, Hive kentindeki Pehlivan Mahmut Türbesi gibi bazı mimari unsurlardan hareketle Türk tarihini ve İslam maneviyatını özetleyen özgün bir eser yapımı planlanabilir. Bu konudaki teklifimi bir ülkücü olarak, rüyalarıma kadar giren Başbuğ Türkeş’e karşı camianın ödemesi gereken borçtan üzerime düşen kadarını yerine getirme duygusu ile sunmak istiyorum.
 
Başbuğ Türkeş Kabir Kompleksi Tasarımı
 
Külliyenin yer planındaki yerleşiminde kabrin kıbleye gelmemesi için mescit ve abdesthane mahalli giriş yönünde yerleştirilmelidir. Alparslan Türkeş Anıt-Külliyesi’nin bulunduğu mevkiinin eğiminden kaynaklanan sakıncanın giderilmesi için külliyenin yerleşeceği alan bir taraça şeklinde tesviye edilmelidir. 
Külliye ana mekân olarak bir kabir odası(1), mescit, kütüphane(2), abdesthane ve görevli bölümü(3) ile bu üç birimi birbirine bağlayan bir giriş (portal)den oluşacaktır(Bakınız: Çizim-2). Mescit simetriğindeki bölümde abdest/taharet mekânları kadın/erkek ziyaretçiler için ayrı ayrı oluşturulacaktır.
Yol tarafına bakacak olan Selçuklu mimarisinin bir unsuru olan Taç Kapı’ya ulaşan yol kenarlarındaki Türk tarihi unsurları ile bir hazırlık yolu oluşturacaktır. Bunun bir örneği son dönemde Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te yapılan Ali Şîr Nevaî anıtında görülebilir.
Kabir Odası-Mescit kompleksinde tezyinattan kubbe yazılarına kadar İslami tevhidi yansıtan unsurlar dışında hiçbir figüre yer verilmemesi yapının tevhidi yansıtan sadeliğinin korunması için önem taşıdığı gibi gereksiz polemikleri de engelleyecektir.
 Alparslan Türkeş Anıt-Külliyesi’nin bulunduğu yer ile uyum sağlaması için tasarımda belirlenen ölçülere riayet edilmelidir(Bakınız: Çizim-3). Anıt-külliye birimlerinin boyutlarının belirlenmesinde İslam tasavvufunda özel anlamları olan 3-7-40 kat sayıları ile Alparslan Türkeş’in Türk kültürüne armağanı olan fikriyatı çağrıştırması ile 9 ve kat sayıları kullanılacaktır. 
Yeni Düşünce sayfaları ile tarihe emanet ettiğim, ancak bununla yetinmeyerek Türkeş ailesinden biyolojik vârisleri ile de paylaştığım bu projeyi hayat geçirmek, bakalım kime nasip olacak?... Yoksa bu tasarım da bir rüya olarak mı kalacak? Allah, en iyisini bilir.