İKİNCİ KARABAĞ ZAFERİ
Doç. Dr. Nasrullah UZMAN*
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması üzerine bağımsızlığını ilan eden bölge devletlerinden biri de Ermenistan’dı. Ermenistan, Sovyet Rusya’dan bağımsızlığını kazandığı andan itibaren aralarında Türkiye ve Azerbaycan’ın da bulunduğu bölge devletleriyle iyi ilişkiler geliştirmek yerine saldırgan politikalar izleyeceğini ve “sorunlu komşu” olacağını gösterdi: Doğu Anadolu bölgesini “Batı Ermenistan” olarak tanımladı, Ağrı Dağı’nı resmî simgelerde kullanmaya başladı ve sözde soykırım iddialarını ortaya attı. Azerbaycan toprağı olan Yukarı Karabağ’a yönelik saldırgan politikalar benimsedi. Bu, hâliyle Ermenistan kendisini, Azerbaycan ve Türkiye için “zoraki ve sorunlu komşu” olarak konumlandırdı. Bölgenin en büyük ve güçlü devleti konumundaki Türkiye ise Sovyet Rusya’dan bağımsızlığını kazanan diğer ülkeler gibi Ermenistan’ın bağımsızlığını da resmen tanıdı. Bu Türkiye’nin barışçı ve yapıcı dış politikasının gereğiydi. Yine bu politikanın gereği olarak Ermenistan ile iyi ilişkiler kurmak için birçok adım attı. Ermenistan’ın Türkiye sınırı, Azerbaycan’dan sonra en uzun ikinci sınırıydı. Dahası Ermenistan için dünyaya açılan bir kapı niteliğindeydi. Dolayısıyla Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmek Ermenistan’ın lehineydi. Türkiye de bu anlamda diyaloğa açıktı. Hatta Alican (Iğdır) Karayolu Sınır Kapısı’nı ve Akyaka (Kars) Demiryolu Sınır Kapısı’nı Ermenistan’a açmıştı. Fakat Ermenistan’ın saldırgan ve uzlaşmaz politikaları, Türkiye’nin attığı adımları boşa çıkardı.
Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırıları ve Türkiye üzerindeki emelleri kısa sürede bölge güvenliğini tehdit eder hâle geldi. Türkiye ile bir çatışma ya da savaşı göze alamayan Ermenistan, Azerbaycan’a saldırdı. Aslında her iki ülke de Sovyet Rusya’dan bağımsızlığını yeni kazanmıştı; fakat Ermenistan, Azerbaycan’a göre daha avantajlıydı. Çünkü Ermenistan'ın ordusu ve ağır silahları vardı. Üstelik Rusya’dan askerî destek de alacaktı. Dolayısıyla Azerbaycan’ın yeni kurulmuş ve teçhizat bakımından zayıf bir orduyla Ermenistan’ın saldırılarını durdurması mümkün değildi. Nitekim Ermenistan, Rus ordusunun da desteğiyle Dağlık Karabağ’ı, Azerbaycan topraklarının yaklaşık %20'sine tekabül eden bölgeyi işgal etti. İşgal sırasında binlerce savunmasız sivili katletmek suretiyle birçok kez savaş suçu işledi. İnsanlığın gözü önünde işlenen ve Türk dünyasının hafızasında canlılığını koruyan Malıbeyli ve Kuşçular Katliamı (10-12 Şubat 1992), Karadağlı Katliamı (19 Şubat 1992) ve Hocalı Katliamı (25-26 Şubat 1992) Ermenistan’ın işlediği savaş suçlarının ve insanlığa karşı işlediği suçların somut örneklerindendir. Uluslararası kamuoyu soykırıma varan Ermeni katliamları karşısında sessiz kalırken Türkiye, yaşananlara kayıtsız kalmadı. Azerbaycan’a destek oldu. Özellikle Alparslan Türkeş konuyla yakından ilgilendi. Birçok milliyetçi/Ülkücü, Ermenistan’a karşı savaşmak için gönüllü olarak Azerbaycan’a gitti. Fakat Türk milliyetçilerinin/Ülkücülerin çabaları Ermeni işgalini önlemeye yetmedi. Dağlık Karabağ’daki Azerbaycan Türkleri, kendi topraklarında göçmen konumuna düştü. Türkiye, yaşanan gelişmeler karşısında askerî müdahalede bulunmadı ama önce kara sınırını sonra da hava sahasını Ermenistan’a kapattı. Ermenistan ise hem Türkiye’ye karşı sözde soykırım iddialarını hem de Azerbaycan’a yönelik saldırılarını sürdürdü. Yapılacak kısa bir basın taramasında bile Ermenistan’ın saldırıları neticesinde Azerbaycan-Ermenistan sınırında onlarca Azerbaycan askerinin şehit olduğu görülecektir. Dağlık Karabağ’ın işgali, sivillere yönelik katliamları ve saldırgan politikalarıyla Ermenistan, bölgede barış ve istikrarın önündeki en büyük engel hâline geldi. Ermenistan, gerek Türkiye’nin gerekse Azerbaycan’ın çözüm odaklı önerilerini görmezden geldi ve kendisine uzatılan dostluk elini defalarca cevapsız bıraktı. Saldırılarını sürdürdü. Bu dönemde Ermenistan’ın sivil yerleşim birimlerine açtığı ateş sebebiyle yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Sınır hattında meydana gelen çatışmalar sürecinde Azerbaycan ilk kez kendi topraklarının bir kısmını işgalden kurtardı. Bazı stratejik bölgeleri geri aldı. Ermenistan ise her fırsatta hem ateşkes ihlallerini hem de küstah ve saldırgan açıklamalarını sürdürdü. Batılı devletler ya da uluslararası kuruluşlar da Ermeni işgalini sonlandıramadı; uzun yıllar yürütülen barış müzakereleri sonuçsuz kaldı; bölgeye adil ve kalıcı bir çözüm getirilemedi. Ermenistan’ın 27 Eylül 2020’deki saldırısı ise bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan'ın sivil yerleşim birimlerine 27 Eylül 2020’de bir kez daha saldırması üzerine Azerbaycan meşru müdafaa hakkını kullandı. Azerbaycan ordusu ileri harekâta geçti ve sadece 44 günde Ermeni işgalindeki topraklarının ve yerleşim yerlerinin büyük bir kısmını geri aldı. Böylece Dağlık Karabağ’daki 30 yıla yakın bir süredir devam eden Ermeni işgali sona erdi. Türkiye de bu süreçte Azerbaycan’ın yanında oldu. Tıpkı 1918'de Nuri Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun destek olduğu gibi. Türkiye bu kez de Azerbaycan’a siyasi, askerî, iletişim ve medya desteği sundu. Yüreği Azerbaycan’la birlikte atan Türk milleti de ekranları başında Karabağ Zaferini dakikası dakikasına takip etti. Türkiye’nin desteği Azerbaycan halkına ve ordusuna büyük moral oldu.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ifadesiyle Azerbaycan, Ermenistan'ın 30 yılda kurduğu istihkâm ve mevzileri 44 günde yıkarak, Ermeni ordusunu yok ederek tarihî bir zafer kazandı. Bu anlamda İkinci Karabağ Savaşı, Türk tarihinin şanlı sayfaları arasındaki yerini aldı. Ermenistan, bu süreçte bile sivillere yönelik saldırılarına devam etti. Azerbaycan ise uluslararası hukuku, savaş hukukunu ihlal etmeden adil bir savaş verdi ve işgal altındaki Türk topraklarının büyük kısmını geri aldı. Azerbaycan’ın Ermeni işgalinden kurtardığı bölgede yaraları sarmasının zaman alacağı gerçek. Çünkü hem 30 yıllık Ermeni işgalinin sebep olduğu ciddi bir tahribat hem de Ermeni ordusunun geri çekilirken sebep olduğu yıkım söz konusu. Türkiye, Dağlık Karabağ’ın yeniden imarı konusunda da Azerbaycan’ın yanında olduğunu imzaladığı anlaşmalarla gösterdi. Bu anlamda Karabağ zaferinin Türk Devletleri Teşkilatı ile taçlandırıldığı da göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin son dönemde izlediği Türk dünyası politikalarının takdire şayan olduğunu ifade etmek gerekir. Savaş meydanında boyunun ölçüsünü alan ve layığını bulan Ermenistan’ın yayılmacı ve saldırgan politikalarından vazgeçmesi; hukuk önünde yaptığı katliamların hesabını vermesi; sözde soykırım iddialarından vazgeçmesi ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü kabul etmesi bölge barışına katkı sağlayacaktır. Bu süreçte Azerbaycan’ın cephede savaşarak elde ettiği kazanımları masada, diplomasi sürecinde kaybetmemesi; hatta artırması çok önemlidir. Türk dünyasının gururu Karabağ zaferinin esir Türk illerine de örnek ve umut olacağı aşikâr. Bu anlamda Türk Devletleri Teşkilatı’nın daha etkin ve güçlü bir hâle getirilmesi son derece önemlidir.
Kaynaklar
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/azerbaycan-cumhurbaskani-aliyev-2-karabag-savasi-sanli-tarihimizde-parlak-bir-sayfadir/2414974.
https://www.iletisim.gov.tr/images/uploads/dosyalar/Yukar%C4%B1_Karabag%CC%86_Tu%CC%88m_Diller_Dikey_WEB.pdf.