ÜLKÜ OCAKLARI HARİTASI VE DIŞ POLİTİKADA MİLLİ MUTABAKAT

22 Ağustos 2022 16:35 Yrd.Doç.Dr.Nasrullah UZMAN
Okunma
404
ÜLKÜ OCAKLARI HARİTASI VE DIŞ POLİTİKADA MİLLİ MUTABAKAT

ÜLKÜ OCAKLARI HARİTASI VE DIŞ POLİTİKADA MİLLİ MUTABAKAT
Doç. Dr. Nasrullah UZMAN
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye Kurban Bayramı'nın ilk gününde Ülkü Ocakları Genel Merkezi’ni ziyareti münasebetiyle “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” temalı bir harita hediye etti. Bu harita Türkiye’nin Ege denizindeki hâkimiyetini gösterdiği gibi son günlerde gündemde olan “mavi vatan” kavramının da vücut bulmuş hâliydi.
Beklenildiği gibi Yunanistan bu haritadan duyduğu rahatsızlığı ifade etti. Üstelik bu rahatsızlığı devletin zirvesindeki isim Yunanistan Başbakanı Miçotakis “Şu haritaya bir bakın. Girit, Rodos, Midilli, Sakız, Samos, Türkiye hepsini ele geçirmiş. Aşırılıkçıların hummalı bir rüyası mı yoksa Türkiye'nin resmi politikası mı? Başka bir provokasyon mu yoksa gerçek hedef mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan, küçük koalisyon ortağının son maskaralıklarına ilişkin konumunu belli etmeli.” sözleriyle ifade etti. Bu sözleri paylaştığı tweete MHP Lideri’nin harita ile verdiği resmi de ekledi. Miçotakis’in ardından Amerika ve Almanya gibi ülkeler de Ülkü Ocakları’nın haritasını hedef alan açıklamalar yaptı. Sosyal medya başta olmak üzere bu mesele birçok mecrada gündem oldu, günlerce tartışıldı. Esasen 10 milyon nüfuslu Yunanistan'ın Ülkü Ocakları’nın haritasına tepki göstermesi, Amerika ve Almanya gibi ülkelerin de bu tepkiye ortak olmaları normal! Anormal olan ise Türkiye’deki bazı çevrelerin Yunanistan, Amerika ve Almanya gibi ülkelerle söylem birliği etmesi!
Bilindiği gibi Türkiye’nin yaklaşık 300 yıllık bir demokrasi birikimi var. Tek parti ve darbe dönemleri istisna olmakla birlikte Türk milleti 1908’den beri çok partili sistemle yönetiliyor. Türk siyasi hayatında olağanüstü koşullarda bile dış politikada millî mutabakat sağlanmıştır. Mesela Birinci Meclis’te (1920-1923) siyasi yelpazenin farklı kanatlarında olmalarına rağmen milletvekilleri, Millî Mücadele’nin kazanılması için dış politikada millî mutabakatı sağlayabilmişlerdir. Aynı durum 1946 yılında çok partili hayata geçildiğinde de olmuştur. Sovyet Rusya Türkiye’den toprak ve üs talebinde bulununca muhalefetteki Demokrat Parti, dış politika konusunda Cumhuriyet Halk Partisini kayıtsız-şartsız desteklemiştir. Yakın tarih incelendiğinde bunun gibi daha birçok örnek bulabiliriz.
Yunanistan’ın her fırsatta Akdeniz ve Ege’de gerilimi tırmandırdığı aşikârken; Ege’deki kara sularının genişliğini hukuksuz bir şekilde 6 deniz milinden 12 mile çıkarmaya gayret ettiği görülüyorken; Ege’deki adaları hukuksuz bir şekilde silahlandırmaya ve işgal etmeye çalıştığı biliniyorken Ülkü Ocakları’nın hazırladığı “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” haritasından kim, neden rahatsız olur? Haritadaki kare kod okutulduğunda sarf edilen cümlelerden kim, neden rahatsızlık duyar? Tıpkı önceki örneklerde olduğu gibi “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” meselesinde de millî mutabakatın sağlanması ve Türkiye’nin dış politikada tek ses olması gerekmez miydi?
Soruları ne kadar artırırsak artıralım, cevaplar değişmeyecek! Çünkü Ülkü Ocakları’nın hazırladığı “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” haritasının anlamının ve öneminin son derece büyük olduğu ortadadır. 12 Ada’nın da Türk egemenlik sahasında olduğunu gösteren bu harita, yayılmacı Miçotakis yönetimine açık bir uyarı niteliğindedir! Yunanistan’ın Ege’deki kara sularının genişliğini hukuksuz bir şekilde 6 deniz milinden 12 mile çıkarma çabalarına karşı Türkiye'nin şakasının olmadığını göstermesi bakımından son derece önemlidir! Bu harita Türkiye’nin, uluslararası kazanımlarından asla taviz vermeyeceğini göstermektedir; Adaları hukuksuz bir şekilde işgale kalkan Yunanistan’ın, ders alması gerektiği mesajını içermektedir; Türkiye için sadece Meis'in değil, Atina'nın da bir nefes uzakta olduğunu belirtmektedir. Sözün özü bu harita Türkiye'nin 780 bin km2’lik kara parçasının tek bir taşından taviz vermediği gibi 460 bin km2’lik mavi vatanımızın da tek bir damlasından vazgeçmeyeceğinin teminatı niteliğindedir.
Hâl böyleyken Türk’e, Türklüğe ve Türkiye’ye karşı ne varsa kayıtsız-şartsız destekleyenlerin; İzmir’i “Smyrna”, İstanbul’u “Konstantinopolis”, Tunceli’yi “Dersim”, Güneydoğu Anadolu’yu “Kürdistan”, Çukurova’yı “Kilikya” olarak tanımlayanların; şehit cenazelerinde görülmeyenlerin; her fırsatta Türklüğü reddedenlerin ve “Hepimiz Ermeniyiz!” demek için fırsat kollayanların; Ege’deki Türk hâkimiyetine ve bu hâkimiyeti vurgulayan Ülkü Ocaklarının “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” haritasını desteklemesi hayatın olağan akışına aykırı olurdu.
Ülkü Ocakları’nın hazırladığı “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” haritası siyaset üstü bir meseledir. Bu haritaya sadece MHP ve lideri değil; Türkiye’de faaliyet gösteren ve kendisini milli olarak tanımlayan bütün siyasi partiler ve liderler destek olmalı, sahip çıkmalıydı. Destek olan ve sahip çıkanlara elbette teşekkür ediyoruz. Fakat Yunanistan, Amerika ve Almanya ile aynı cümleleri kuranları da acıyarak izliyoruz. ABD Temsilciler Meclisi'nde Yunanlı bir üyenin, Ülkü Ocakları'nın terör örgütü olup olmadığının araştırılması için verdiği önerge karşısında sus-pus olanlarla, Ülkü Ocakları’nın hazırladığı “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” haritası meselesinde düşmanla aynı cümleleri kuranların aynı kişiler olduğunu da biliyoruz. Ülkemizin menfaatleri söz konusu olduğunda iç politikadaki gündelik çekişmelerden soyut bir şekilde millî mutabakat sağlanmalı ve tek bir ses olarak dünyaya Türkiye’nin haklı ve gür sesi duyurulmalıdır. Dış politika, milli bir mesele olarak ele alınmalı; milli olduğunu ifade edenler dış politikada Türkiye Cumhuriyeti’nden yana taraf olmalıdır. Şairin de dediği gibi birlikte olursak, aşımız olur, ekmeğimiz olur, işimiz olur; lakin vatan elden gitse, gözyaşımız olur! Bu vesile bir kez daha başta Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım olmak üzere “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” haritasına emeği geçenlere teşekkür ediyorum.