ABD İLE RUSYA KISKACINDAKİ ÜLKE: TÜRKİYE

26 Temmuz 2016 11:36 Cesurhan Taş
Okunma
2667
ABD İLE RUSYA KISKACINDAKİ ÜLKE: TÜRKİYE

 
 
 
Küresel güçler konumundaki ABD ile Rusya’nın kıskacı arasında kalan Türkiye, Suriye ve Irak’taki krizlerden çıkış yolları arıyor. Bölgesel bir güç konumundaki Türkiye’nin konumununsa doğal olarak ABD-Batı ekseninde olması bekleniyor. Ancak etnik terör ve Suriye’deki Kürtçü yapılanmalar, Türkiye’nin bu eksende tam anlamıyla konumlanmasını engelliyor. Zira Kürtler, Suriye’de ABD ve müttefiklerinden aldıkları destekle bazı hayallerini ve hedeflerini gerçekleştirme fırsatı yakaladılar. Kürtler, devlet kurmak için Irak’ta Batı ile ittifak kurmuşlardı. Şimdi aynısını Suriye’de gerçekleştirmek istiyorlar.
ABD’nin ise Kürtlerinkinden daha büyük bir planı var. ABD bütün Orta Doğu’yu kapsayacak bir oyun için Kürt kartından yararlanıyor. Nitekim Türkiye ile ABD’nin politikaları da tam da bu noktada ayrışıyor. Kürtlerle ilgili her gelişme kendi içindeki Kürt kökenli yurttaşlar sebebiyle Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Dolayısıyla Irak’tan sonra Suriye’de de sınır boyunca bir Kürt devleti kurulması, Türkiye’nin güvenliğini çok ciddi sıkıntıya sokma riski barındırıyor. Bu da Türkiye’nin kaderini ilgilendiren bir durumdur. Türk devletinin Suriye’de olan bitene ilgisiz kalması ya da aleyhindeki gelişmelere onay vermesi beklenemez. Dolayısıyla Suriye’deki Kürtçü yapılanmalara yönelik itirazı, Türkiye’yi doğrudan ABD ile ittifakın dışında bırakıyor. Bu durumda Türkiye daha çok zora düşüyor. Çünkü pratikte Türkiye, ABD’nin bölgedeki planlarıyla çelişecek bir politika izleyemez.
Bununla birlikte Türkiye’nin, beş yıldır Suriye’ye yönelik uyguladığı politikasını gözden geçirmesi zarureti doğuyor. Planlama ve öngörü eksikliğinden kaynaklı yanlış Suriye politikası sebebiyle yaklaşık 3 milyon Suriyelinin Türkiye’ye geldiği ve bunların maliyetinin her gün arttığı, Suriye’nin kuzeyinde oluşan otorite boşluğu sebebiyle PYD ve IŞİD gibi terör örgütlerinin bölgede egemen olduğu düşünülürse; Türkiye’nin ne denli stratejik tehlikelerle karşı karşıya kaldığı daha iyi anlaşılır.
Hâlihazırda Suriye’de IŞİD’e karşı yürütülen operasyonlarda Türkiye, öncelikle Suriye Demokratik Güçlerinin ekseriyetle Arap ve Türkmenlerden oluştuğunu söyleyerek Washington’a Suriye muhalefetini desteklediği izlenimini vermeye çalışıyor. Ancak Türkiye, bu gücün komutasının PYD/Kürtlerin elinde olduğunun tamamen farkında. Oysa bu gerekçe ile Türkiye, pastadan pay almaya ve yeni bir doğumdan kazançsız çıkmamaya çalışıyor. Fakat Suriye Demokratik Güçlerinin yaptığı operasyonun sonunun ise Aynelarap (Kobani) kantonunun Afrin kantonuna bağlanması olduğunu da biliyor ki bu, Türkiye için tam bir kayıp anlamına gelir.
Türkiye’nin yeni müttefikler arayışı ise tam anlamıyla sonuç vermiş değil. Orta Doğu’daki kendi jeopolitik çevresiyle uğraşan körfez ülkelerinden başka yeni müttefik bulamıyor. Bu sebeple de Türkiye, ABD ekseni dışında olan ancak ihtilafa düştüğü ülkelerle yeniden ilişki kurmaya çalışıyor ve Batı’ya alternatif ilişkilere sıcak bakıyor.
Bu bağlamda Türkiye, uçak krizi sonrasında iplerin koptuğu Rusya ile yeniden ilişki kurma isteğine dair çok sayıda işaret verdi. Rusya da buna kayıtsız kalmadı. Rus uçağının düşürülmesi konusunda Türk pilotun hatasından söz edilmesi, Rusya’nın millî bayramında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tebrik mesajı göndermesi ve son olarak Putin’e bir mektup yollayarak Rus savaş uçağının düşürülmesinden dolayı üzüntülerini bildirmesi; iki ülke arasında esen soğuk rüzgârları dağıttı. Erdoğan’ın hamlesine Putin’in olumlu karşılık vermesiyle Türkiye-Rusya ilişkileri yeniden düzelme yoluna girdi. Önümüzdeki günlerde iki liderin ilişkilerde yeni bir sayfa açmak üzere bir araya gelmesi bekleniyor.
 
Gelinen son noktada Türkiye’nin Suriye politikası, Demokratik Birlik Partisinin (PYD) uyguladığı Kürt kantonal devleti oluşturma politikaları nedeniyle Esad yönetimi ile bir ölçüde yakınlaşmıştır. PYD’nin, Fırat’ın batısına geçmesi ve Kürt koridoru oluşturmasını Türkiye engelleyemiyorsa Suriye’nin bütünlüğünü sağlama ve koruma konusunda Şam yönetimine destek vermesi daha akılcı bir çözüm gibi görünmektedir. Kürt koridoru inşası Türkiye ile Arapların ilişkilerinin kesilmesi anlamına gelir ki bunu ne Suriye ne Türkiye ister. Her iki taraf da bu durumu engellemek ister.
Suriye’ye yönelik politika üretilirken Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasının mutlaka göz önünde tutulması gereği açıkça ortaya çıkmıştır. Suriye'nin dağılmasına izin vermemek gerekmektedir. Zira gelişmelerin seyri bugünkü gibi olursa Suriye’nin parçalanmasının bedeli yüksek olacaktır. Suriye’de toprak bütünlüğünü korumanın en temel koşulu ise bütün Suriye toplumunun güvenini sağlamak, bu toplumun farklı kesimlerinin birbirine karşı güvenini tesis etmek ve bu temel üzerinde ülke nüfusunun tamamının güveneceği modern, etkili bir yönetim oluşturmaktır. Farklı düşünen muhalefet kesimlerinin de iktidara ortak yapılması, oluşturulacak yeni yönetimi daha güçlü kılacaktır.