MHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bülent KARATAŞ: “MHP’DE BİR BARDAK SUDA FIRTINA KOPARMAK İSTEYENLER İYİ NİYETLİ DEĞİL”

15 Ocak 2016 17:20 Ahmet Deniz AĞCA
Okunma
1953
  MHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bülent KARATAŞ: “MHPDE BİR BARDAK SUDA FIRTINA KOPARMAK İSTEYENLER İYİ NİYETLİ DEĞİL”

 

MHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bülent Karataş; “7 Haziran-1 Kasım arasında duaları bizimle olmayanların bizim hakkımızda değerlendirme yapma hakkı ve haddi yoktur. Sokakta mücadelemize maddi, manevi katkısı olmayan; tenini tenimizle, nefesini nefesimizle buluşturmayanların bugün harekete istikamet belirlemek istemelerine müsaade etmeyiz. Biz teriyle nefesiyle bir vücut olmuş bir hareketiz. Buna katkıda bulunmayanlarla birlikte olmayız.” dedi.
Milliyetçi Hareket Partisinde bir bardak suda fırtına koparmanın hiçbir anlamı olmadığını söyleyen Karataş,  yapılanların iyi niyetli olmadığını kaydetti.
Mehmet Bülent Karataş; gayelerinin, Milliyetçi Hareket Partisini kendisinin bile kabul edemeyeceği bugünkü oy oranından daha ilerilere taşıyacak umudu yeşertmek, yaraları sarıp kırgınlıkları, küskünlükleri de toparlayarak umutla yarınlara yürümek olduğunu belirtti.
MHP İstanbul İl Başkanı Karataş, son günlerde MHP hakkında kamuoyunda gündemde tutulmaya çalışılan iddialar ve olağanüstü kurultay tartışmaları hakkındaki sorularımızı cevaplandırdı.
 
- 1 Kasım Seçimlerinde ortaya çıkan tablo biraz da abartılarak yorumlanıyor, MHP’nin elde ettiği olumsuz sonuç büyük bir hezimetmiş gibi yansıtılıyor. Siz buna katılıyor musunuz?
Şimdi tabii bizi oranlarda, rakamlarda arayanlar Milliyetçi Hareket Partisine o gözle bakanlar elbette alınan oyun yeterli olmadığından dolayı farklı değerlendirmelerde bulunabilir. Hâlbuki biz ülkemiz adına, devletimiz adına milletimiz adına her daim popülist bir siyaset yaklaşımıyla değil gerçekçi bir yaklaşımla siyaset yapmışızdır. Biz Türkiye’de hiç hak etmediğimiz bir oy aldık. Bunun üzüntüsünü, sıkıntısını, derin yaralarını yaşıyoruz. Bundan dolayı elbette umutsuzluğa düşen bir kitle vardır. Heyecanını yitirmiş bir kitle vardır. Ama umutları yeşertecek, tazeleyecek bir çalışmayla başarısız olunmuşsa yeniden daha çok çalışılarak başarılı olunabilir. İktidar aranıyor, iktidar isteniyorsa gayret edip tekrar iktidar olunabilir. Türkiye’de hiçbir seçim sonucu bir son değildir. Başlangıcı olmayan bir süreç yok. Yeniden başlarız, iktidara yeniden yürürüz. Bu umutsuzluk doğru bir şey değildir. Milliyetçi Hareket Partisinde bir bardak suda fırtına koparmanın hiçbir anlamı yoktur. Bu yapılanlar da iyi niyetli değildir. 7 Haziran-1 Kasım arasında duaları bizimle olmayanların bizim hakkımızda değerlendirme yapma hakkı ve haddi yoktur. Sokakta mücadelemize maddi, manevi katkısı olmayan, tenini tenimizle, nefesini nefesimizle buluşturmayanların bugün harekete istikamet belirlemek istemelerine müsaade etmeyiz. Biz teriyle nefesiyle bir vücut olmuş bir hareketiz. Buna katkıda bulunmayanlarla birlikte olmayız. Bizim gayemiz; Milliyetçi Hareket Partisini kendinin bile kabul edemeyeceği bugünkü oy oranından daha ilerilere taşıyacak umudu yeşertmek, yaraları da sararak kırgınlığımızı, küskünlüğümüzü de toparlayarak umutla yarınlara yürümektir. Buna kimse engel olamaz. Biz rahmetli Başbuğ’un ilk kuşaklarından biriyiz. Rahmetli hapishaneden çıktıktan sonra bu hareket bitti diyenlerin, bu hareket bir daha toparlanamaz diyenlerin, bu harekette kapı tuttuklarını, iyi yerlere geldiklerini gördük. Dün, hareket bitti diyenlerin bugün tekrar bitiyor dediklerine şahit oluyoruz. Allah’ın davası ve Türklük davası sonsuza kadar sürecektir. Bu kişilerin istek ve arzuları ile oluşmuş bir duygu değildir. Türk milliyetçiliği, Türk milleti var oldukça devam edecek bir inancın adıdır. Bir ideolojinin adıdır. Varlığını ve gayelerini yarınlara taşıyacak, inanç birlikteliği oluşmuş milyonlar vardır. Bundan haberi olmayan Ne idüğü belli olmayan insanlarımız var. Dünyanın merkezini kendi eksenleri zannedenlerin büyük bir hüsrana ve hayal kırıklığına uğrayacağını, geçici heveslerin geleceğe katkısı olmayacağını, bir de bizim geleneğimizde olmayanların hiçbir zaman geleceğimizde olmayacağını zaman gösterecektir. Geleneğimiz; bizim mücadelemizdir, inançlarımızdır, değerlerimizdir. Geçici hevesler uğruna geçici dönemlerde Ülkücüyüm deyip geçici dönemlerde Türk milliyetçisiyim deme hevesi değildir. Milliyetçi-Ülkücü camianın mensupları; her dönemde her zaman her kesimin yanında, herkesin yanında ben Türk milliyetçisiyim, ben Ülkücüyüm diye gururla söyler. Ben Milliyetçi Hareket Partiliyim diye gururla söyler. Yere göre, zemine göre, iklime göre Türk milliyetçiliği ve Ülkücülük olmaz. Türk milliyetçiliği ve Ülkücülüğün tek adresi Milliyetçi Hareket Partisidir. Gönlü başka yerlere geçmişlerin Milliyetçi Hareketin başında olması mümkün değildir. Milliyetçi camianın lideri Alparslan Türkeş ile birlikte yol yürümüş, yolda tereddüt yaşamamış, tereddüdün ötesinde bütün Ülkücü Hareketin toparlanmasında abi vazifesi görmüş Devlet Bahçeli ile hiç kimse kendini kıyaslamayacak. Bugün alınan oylarda ve rakamlarda kendilerini bulanların kendi yarattıkları dünyada yok olacaklarını, kendi yarattıkları suni rüzgâr ve feryatlarda yok olacaklarını kısa sürede göreceğiz. Milliyetçi-Ülkücü camia birdir, bütündür. Tek vücuttur. Oluşturulmuş olan suni algıyı yakında çözecektir. Hayatının her sürecinde Milliyetçi Hareket Partisi engellemelere uğratılmaya çalışılmıştır. Fakat büyük bir feragat ve fedakârlık sahibi insanlarla 46 yıl aşılıp bugünlere gelinmiştir. Umutsuzluğa düşmüş olan gönüllerin umutlarının yeşereceği, heyecanı kaybolanların tekrardan heyecanının oluşacağı günler yakındır. Bizim arkadaşlarımız yeter ki birbirlerini üzecek, incitecek, birbirlerine merhaba mesafesini kaybedecek değerlendirmelerde bulunmasınlar. Yarınlarda herkes bir arada olacak. Bugün mahcup olacağımız, yarın birbirimizin yüzüne bakamayacağımız şeyleri kimse birbirine söylemesin.
 
- MHP tabanında ve milliyetçi-Ülkücü camiada az da olsa geleceğe dair ümitsizlik ve belirsizlik gözleniyor. Bu havayı dağıtmak için neler yapılabilir sizce?
Milliyetçi-Ülkücü camia, Türk milletine umut vermek için var olan bir siyasi harekettir. Çaresizliğe çare bulmak, umutsuzluğa umut olmak adına var olan bir hareket, kendi çaresizliğini ve umutsuzluğunu ortaya koyamaz. Toplumda ekonomi anlamında büyük bir sorun var. Sosyal sınıflaşma adına büyük bir sorun var. Doğu ve güneydoğudaki insanlarımız beyaz Toroslarla korkutularak tedirgin edilmiştir. Sanayi ve ticaret, turizm bölgeleri; iş ve istihdam alanında kredi ile ayakta duran insanlar; ekonomik krizle, istikrarın kaybolacağı korkusuyla tehdit edilmiştir. Böylece, %35 alması gereken bir siyasi parti 1 Kasım’da bundan yaklaşık %15 fazla oy almıştır. 7 Haziran-1 Kasım arasında yaşanan olaylar hep iktidarın aleyhine gelişmesi gerekirken istikrar korkutmasıyla unun aksi yaşanmıştır. İktidar partisi kendi içinde bile şaşkınlık yaratacak bir oy oranını yakalamıştır. Ama bunlar gelip geçici oy oranlarıdır.
 
- Korku imparatorluğu mu demek istiyorsunuz?
Tabii! Kokutularak oy alınmıştır. Korkutularak derken tek tek alıp konuşarak uyarılarak değil… Bu algıyı görsel basında oluşturdular. Ama biz MHP olarak bunlara pabuç bırakmayız. Milliyetçi Hareket tecrübeli kadroları ve lideriyle bunları aşacaktır.
 
- Parti kurultayları gündeme gelince hemen genel merkezden sonra gözler il başkanlarına çevrilir. İl başkanları kurultayların neresindedir? Daha net bir ifadeyle kurultay sürecinde il başkanlarının icra ettiği fonksiyon nedir?
İl başkanlıkları genel kurulu oluşturan üst kurul delegelerinin yapıldığı makamlardır. Kongrede üst kurulla genel kurulu belirleyecek delegenin seçildiği yerlerdir. Biz, İstanbul’da 20 yılı aşkın bir süredir görevdeyiz. 20 yıl önce İstanbul Ülkü Ocakları Başkanıydım ben… Yani bu ne demek? 20 yıldır İstanbul’un siyasetinde var olan İstanbul’un 39 ilçesinde ismi var olan bir inanç insanıyım. Daha önce de yerel anlamda ilçelerde ve bölgelerde vardım. Ama İstanbul Ülkü Ocakları Başkanlığı ile birlikte hem Türkiye’de hem İstanbul’da 20 yıldır Edirne’den Ardahan’a, Silivri’den Tuzla’ya siyasetin aktörlerinin hemen hemen hepsini tanıdım. Hafızam da güçlüdür. Hafızamı yokladığım zaman hatırlıyorum. Bunların çoğu 1997’de Başbuğ’un ölümüyle -Allah nur içinde yatırsın- başsağlığına gelen adamlardı. Ancak Türkeş çizgisinden bahsetmek için Türkeş’in yanından hiç ayrılmamış bir Devlet Bahçeli olmak lazım. Hareketten hiç ayrılmamış bir Devlet Bahçeli olmak lazım. Şimdi 1 Kasım sonrası çıkartılan bu olayların nedenleri, nasılları, niçinlerine baktığımız zaman görüyoruz ki hepimizin bir katkısı var. Suni olarak oluşturulan bir atmosfer var. Bir de o atmosfere engel olamayan yapı var. Bizimde sorumluluğumuz var, bizim de günahımız, suçumuz var. Adayların da var. İlin, ilçenin, beldelerin, bütün Türk milliyetçilerinin ortak sorumluluğu var. Başarıyı teşkilatlar üstleniyor, başarısızlığı genel başkan mı üstlenecek? İnsanlar yalan, riya ve hayal üzerine siyaset yapıyorlar. Bazı aklı kıtlar “7 Haziran’da ben seçildim; 1 Kasım’da Genel Başkandan dolayı kaybettim.” diyorlar. 7 Haziran’da kendinden dolayı kazandıysan, 1 Kasım’da da kendimden dolayı kaybettim deme erdemini göster o zaman. Onun için, insan vicdan ve ahlak sahibi olacak.
 
- MHP’de üst kurul delegeleri nasıl belirleniyor? İstanbul’un kaç delegesi var?
MHP’de önce ilçe kongreleri olur, onlar il delegesini belirler. İl delegeleri, il kongrelerindeki yarışta il başkanlarını ve genel kurul delegelerini belirler. İstanbul’umuzun genel kurul delegesi 147’dir. İstanbul’umuzun, milletvekili ve MYK üyeleriyle birlikte 170 üst kurul delegesi vardır. 170 üst kurul delegesi de önemli bir sayıdır. Arkadaşlarımız, kurultay yapıldığı zaman gidip oylarını kullanıyorlar. İstanbul delegeleri, 1997’den beri hep MHP Genel Başkanıyla olmuş ve bu, gelenek hâline gelmiştir. İstanbul, Genel Başkanıyla olmaya da devam edecektir.
 
- MHP’de genel başkanın seçileceği bir kurultaydan önce tüzük değişikliği için olağanüstü kurultay yapılması gerekiyor. Sizce bir tüzük değişikliğine gerek var mı?
Milliyetçi Hareket Partisi bir kitle hareketidir ama bundan da önemlisi ideolojik harekettir. Böyle kongrelere gidilirse ideolojik hareketlerde kırılmalar, bölünmeler, çatışmalar daha fazla olur Bizim bir geleneğimiz var. Geleneğimize göre, kurultaylarımızda çıkılıp konuşulur. Kurultaylarımızda geçmişte aday olmuş bir Enis Öksüz; genel başkan yardımcısı olmuş, bakan olmuş. Koray Aydın; genel başkan adayı olmuş, bakan olmuş, Meclis Başkan Vekili olmuş. Ümit Özdağ genel başkan adayı olmuş, genel başkan yardımcısı olmuş. Adı geçen ne kadar insan varsa partimizde genel başkanımız tarafından bırakın dışlanmayı yetkilendirilmiş, birlik beraberlik içerisinde olduğumuz görülsün diye göreve getirilmiştir. 7 Haziran-1 Kasım arasında Koray aydın Meclis Başkan Vekili. 7 Haziran’dan önce Meral Akşener Meclis Başkan Vekili. Yani biz hareketin bütün makamlarını bu insanlara vereceğiz ömür boyu ki dursunlar, yoksa durmuyorlar. Bu da zor bir iş. Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul’da ilçe başkanlarıyla, ocak başkanlarıyla, il yönetimi ve üst kurul delegeleriyle yemekli, kahvaltılı büyük ve güzel bir toplantı düzenleyerek bütün ulusal basını da çağırarak tutumunu kamuoyuna deklare etmiştir. 3 başlık oluşmuştur orada. Birincisi; “Sen Başbuğ’u yalnız bırakmadın; biz de seni yalnız bırakmıyoruz.” İkincisi; Geleneğimizde olmayan, geleceğimizde olmayacaktır.” Üçüncüsü de “Değişim değil, gelişimden yanayız.” Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul’da bunları konuşuyor. Ama ben İstanbul İl Başkanı olarak her şey güllük gülistanlık demem. Bu partinin gerçek inançlı, faziletli insanlarının da iyi niyetle söylemiş, değerlendirmiş olduğu eksiklerimizi ve aksaklıklarımızı da kendimiz gözden geçirerek düzenlememiz gereklidir. Bir yerde bir aksaklık varsa o aksaklık gözden kaçmışsa onu söyleyeni de art niyetli kabul etmemek, gözden kaçanı da düzeltmek bizim vazifemizdir. Her şey güllük gülistanlık değil, işimiz zor. Bunu da kolaylaştıracak olan; teşkilatımızdır, camiamızdır. Camiamızla küskün, kırgın olmadan bu işi toparlamak lazım... Eksiğimizi, hatamızı, gediğimizi bulup düzeltmemiz gerekir. Hiçbir yanlışımız yok demek doğru değildir. Herkesin üzerine düşen görevi yapmasını sağlayarak bu işi düzeltmemiz lazım. Bizim üzerimize düşen görev ne ise biz o sorumluluğu yerine getireceğiz. Kimin üzerine ne düşüyorsa onu yapması gerekir. Milliyetçi Hareket Partisi yoluna devam ediyor. Olağanüstü kongre gündemimizde hiç olmadı, olmayacak. Onun haricinde İstanbul’da ve Türkiye’de farklı bir atmosfer yaratmak isteyenleri de suni rüzgârlarda sörf yapan sörfçülere benzetiyorum. Bu oluşturulan suni atmosfer, kendilerinin oluşturduğu bir atmosfer değildir. Kamuoyunda MHP hakkında oluşturulmak istenen algı, Devlet Bahçelisiz bir MHP, MHP’siz bir Türkiye’dir. Bu suni rüzgâra kapılalar, gelecekle ilgili bir planın aleti oldular. Asıl ilgi bunlara değil. Bunlar oluşturulan bu atmosferden faydalanmak isteyen, pusuya yatmış avcılar. Ama Milliyetçi Hareket 46 yıldır neleri nasıl aştıysa bunları da aşacaktır.
 
- Özellikle sosyal medyada kendini Ülkücü olarak ifade eden bazı kimseler, genel başkan adayıyım diye ortaya çıkan isimlerle birlikte görünmek adına birbirlerini yakışıksız ifadelerle suçlamakta, zaman zaman ağıza alınmayacak küfürlerle birbirlerine saldırmaktadır. Ülkücü camianın geleneklerine ve ahlaka uygun olmayan yollarla sürdürülen bu türden tartışmaların önüne nasıl geçilebilir?
Bir defa “Ülkücü, Ülkücünün öz kardeşidir.” hukukuna inanan ve bunu savunanların, bu hukuku gerçekleştirmesi lazım. Şimdi herkes bilsin ki kim hangi fırtınayı yaratmak istiyorsa o fırtınanın içinde boğulur. Deniz dalgalı olabilir. Ama durulduğu zaman kıyıya vurduklarına bakmak lazım… Deniz dalgalı olur ama kıyıya vurduklarını herkes görür. Bir defa Ülkücü; Ülkücünün hakkını, hukukunu koruyandır. Korumayıp zayıflık yapıp hakaret ediyorsa zaten kendiliğinden Ülkücülüğü düşmüştür. Kimse kimseden daha yürekli değildir. Bazı işlere sessiz kalınıyor bazı şeylere cevap verilmiyorsa bu; hareketin ahlakındandır, hareketin geleceğine dair kaygılardandır. Bizim mücadelemiz Ülkücülere karşı değil; Ülkücülerle birlikte düşüncelerimize aykırı davranışlarda bulunanlara, Türkiye aleyhine faaliyet gösterenlere karşıdır. Biz, içe dönük mücadele yerine dışa dönük mücadele ile toparlanacağımıza inanıyoruz.