Yirminci yüzyılın başlarında bir nöroloji uzmanı olan Fransız Dr. Nogier, baş ağrısı şikâyetleri ile gelen hastalarının kulak kepçelerinde iyileşmiş yanık izlerine rastladı. Hastalarla yaptığı görüşmelerde bu yanık izlerinin ağrı sebebiyle toplumda halk hekimi olarak kabul gören şifacılar tarafından oluşturulduğunu öğrendi. Sonrasında, uzun yıllara varan bilimsel çalışmaları sayesinde kulak kepçesinin yüzeyinde tüm vücudu temsil eden yaklaşık 200 bölgenin olduğunu sistematize ederek haritalandırdı. Dr. Nogier’nin geliştirerek 1957 yılında yayımladığı kulak akupunktur yöntemi sayesinde akupunktur tedavisi modern tıbbın ilgisini çekmeyi başardı. O tarihten sonra akupunktur yaklaşımı, aslında hiç de yabancı olmadığı modern tıp yaklaşımı ile entegre olmaya başladı. Bu gelişmeler paralelinde akupunktur uygulama alanına yönelen hekimler, teknolojik imkânları kullanarak hastalık tanı yöntemlerini modern tıp uygulamalarıyla harmanlamaya başladılar.
Bilimsel çalışmalar neticesinde; akupunktur noktalarının %65-70 kadarının tetik nokta olduğu, ayrıca birçoğunun kasların motor noktaları ile aynı olduğu belirlenmiştir. Yapılan histolojik incelemeler, akupunktur noktalarının sinir, kan ve lenf kanalları yönünden zengin olduğunu göstermektedir. Akupunktur uygulaması deriye ve deri altındaki kas dokusuna yapılır. Uygulama sırasındaki her türlü uyarıdan deri ve deri altı kas dokusu etkilenir. Akupunktur noktasına batırılan iğne, deride bölgesel olarak gerginlik, baskı, ısınma ve acı hissine yol açmaktadır. Yine bilimsel deneyler neticesinde akupunktur uygulaması ile nörolojik, endokrin ve immünolojik sistemlerin etkilendiği gösterilmiştir. Uygulama esnasında ağrı kontrol sistemi devreye girerek analjezik etkiler ortaya çıkmaktadır. Uygulamayı takip eden süreçlerde hormonal ve immünolojik sistemler devreye girmektedir. Hormonal ve immünolojik etkilerde hastalıkların iyileşme sürecini başlatmaktadır.
Son 50 yılda artan bilimsel çalışmalar ışığında Tıp dünyası Akupunktur alanında anlaşılabilir ve açıklanabilir kanıtlara sahip olmaya başladı. Nihayetinde Dünya Sağlık Örgütü, 1978 yılında akupunktur ile tedavi edilebilir hastalıkların bir listesini yayımladı. Bu endikasyon listesi, 1994 yılında İtalya toplantısında Dünya Sağlık Örgütü tarafından genişletilerek aşağıdaki şekilde kabul edildi:
1. Etkili bir şekilde tedavi edilebilir hastalıklar:
Bulantı, radyoterapi ve kemoterapi yan etkileri, allerjik rinit, safra koliği, depresyon, dismenore (mens sancısı), gastrit, fasiyal ağrı (yüz ve çene ağrısı), baş ağrısı (gerilim tipi, migren), diş ağrısı, sinüzit, esansiyel hipertansiyon, primer hipotansiyon, boyun, sırt ve bel ağrıları, omuz ağrısı, dirsek ağrısı, diz ağrısı gonartroz, siyatik, ameliyat sonrası ağrılar, romatoid artrit, renal kolik.
2. Yeterli bilimsel araştırma yapılmamış olan tedavi edilebilir hastalıklar
Akne, kansere bağlı ağrılar, yüz felci, astım, tip 2 diyabet, panik atak, fibromiyalji ve tendinit, uykusuzluk, gut artriti, karın ağrısı, hıçkırık, irritabl barsak sendromu, ülseratif kolit, kabızlık, doğum ağrısının azaltılması, süt eksikliği, obezite, morfin, kokain bağımlılığı, sigara bağımlılığı, alkol bağımlılığı, burger hastalığı (kol ve bacaklardaki küçük damarların tıkanıklığı), polikistik over sendromu (PCO), premenstrüel sendrom, kadın infertilitesi (kısırlık - organik bulgusu olmayan), erkek seksüel bozukluğu (iktidarsızlık - organik olmayan), tekrarlayıcı üriner enfeksiyonlar, raynaud sendromu (kol ve bacaklardaki küçük damarların aşırı kasılarak daralması), kronik prostat iltihabı, idrar retansiyonu , temporo-mandibüler eklem (çene eklemi) bozukluğu, kulak ağrısı, meniere hastalığı, post herpetik ağrılar (zona ağrısı), nörodermatit, yaygın kaşıntı, hiperlipidemi, kuru ağız ve kuru göz sendromu.