Hızlı trenin bile yetişmekte zorlandığı sağlık uygulama yöntemleri alanındaki değişikliklere bir yenisi daha eklendi. “Triyaj hekimliği” diye bir hekimlik anlayışı hayata geçirildi.
Triyaj Hekimliği uygulaması; hastane acil servislerine başvuran hastaları kategorize ederek gözlem altına alınmadan tedavi edilebilecekleri eleyip acil servis çalışanlarına yüklenen iş gücünü azaltmak amacını güden ve daha etkin bir şekilde gerçek acil hastalara müdahale yaklaşımlarındaki sorunları bertaraf etmeyi hedefleyen bir yaklaşımdır. Bu uygulama için triyaj alanlarında görev verilecek hekimler ise mevcut sistemde “aile hekimi” olarak görev yapmakta olanlardır.
Ayda 8 saat gibi bir vardiya uygulamasıyla beklide hiç bilmediği bir hastanede hiç tanımadığı bir ekiple görev yapmak zorunda bırakılan hekimlerin feryadına kulak tıkamak, çalışma hayatının gereklilikleri ve iş uyumunun prensipleriyle çelişen bir anlayıştır. Üvey evlat olarak algılandığı bir yerde ne hekim yaptığı işe ne de hastane personeli dışarıdan gelen “triyaj hekimi”ne sahip çıkacaktır. İş barışının çok önemli olduğu sağlık alanında, bu barışı tehdit edebilecek uygulamaları görmezden gelmek idari ahlakla bağdaşır bir üslup olmadığı gibi bu tür uygulamaları zorla hayata geçirmeye kalkmakta akılla bağdaşır bir durum değildir.
Yine “uzmanlık belgesi verilecek” gibi ütopik mavi boncuk dağıtılması şeklinde yapılan açıklamalarla, hekimlere içi doldurulamayacak umutlar vadetmek; insanlık onurunu rencide eden ve etik olarak kabul edilemez bir anlayıştır.
Bu eleştirel yaklaşımı sergilerken “aile hekimleri” nöbet tutmasın gibi bir anlayışa da sahip değiliz elbette. Hekim; aile hekimliği yapıyor olsa bile nöbet tutmalı. Ve bu nöbet kendi kurumunda yani aile sağlığı merkezinde ifa edilmeli. Belli bir döngü içinde süreklilik arz etmeli. Nöbet vardiyasında hekimlik yaptığı hastalar; bulunduğu bölgedeki toplumla sınırlı olmalı.
Gözlem altına alınmadan tedavisi yapılabilecek hastayı, kayıtlı olduğu ya da bulunduğu bölgedeki aile sağlığı merkezinde eleme imkânına sahipken hastane acil servis kapılarına yığmak zorunda kalan her anlayış; doğru ve dürüst "argümanlardan" yoksun art niyet içeren bir mantık içerir.
Bu mihenkten hareketle yapılmak istenen uygulamanın altında yatan saklı niyetin; hak etmeyen birilerine yine menfaat sağlamak olduğu ve hekimlerin büyük çoğunluğunun da mağdur edilebileceği endişesidir.
Yapılan uygulama ne hastalara bir fayda ne acil servis çalışanlarına olumlu bir katkı ne de görev alan hekimlere eğitsel bir destek sunacaktır.
Bu uygulamadaki niyet, yöneticilik yapmakta olan birilerine hak etmedikleri bir unvan verilmesine gerekçe oluşturmak gibi ilkel bir güdü taşımaktadır.
Biz birilerine uzmanlık verilmesine karşı değiliz elbette. Bu ancak belki kaideler ve ölçütler çerçevesinde mevcut uzmanları da rencide etmeyecek bir eğitim sürecinin sonunda olmalıdır.
Aksi hâlde bu uygulamanın gönülleri zorlayacak bir gövde gösterisiyle hayata geçirilmesi vicdanlarda derin yaralar açılmasına neden olacaktır.
Artık vicdan mı kaldı diyorsanız ona da söyleyecek bir sözümüz olur elbet!
Hırsızın hükümran olduğu yerde arsızlığın adı adalet olur!