TÜRKMİLLİYETÇİLİĞİNE VURULMUŞ BİR MÜHÜR: GEÇMİŞİN TOPLAMI VE GELECEĞİN TOHUMU “ÜLKÜCÜLÜK”
SelimYILDIZ*
Ülkü kelimesi Âbu Hayyân tarafındankaleme alınan “Kitâp al-idrâk li-lisan al Atrâk” adlı lügatte “ilgi” diyegeçmekte, ok nişangâhı anlamına geldiği Ahmet Caferoğlu[1]tarafından gerçekleştirilen yeni baskısında ifade edilmektedir.[2]İlgü/ülkü kelimesi şüpheli bir okumaya istinaden1932’de Naim Hazım Onat tarafından ortaya atılmış ve Ziya Gökalp’ın “mefkûre” kelimesine karşılıksayılmıştır.[3]TDK’nin güncel elektronik sözlüğünde ise amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey,ideal diye geçmekte, sıfat olarak Ülkücü ise bir ülküye çıkar gütmeden bağlıolan şeklinde ifade edilmektedir.[4] Ülkü kelimesine ortayaatılışından kısa bir müddet sonra yaygınlık kazandırılmaya çalışılacak, ZübeydeHanım’ın manevi evlat edindiği Vasfiye Hanım’ın kızına Atatürk’ün isteğiyleÜlkü adı verilecek, Halkevlerinin çıkardığı dergi de yine “Ülkü” adınıalacaktır. Atsız tarafından ise ruhi kuvvet olarak ifade edilen ülkü, milletivar eden ve anlamlı kılan manevi bir vasıta, bir iman ve ümidin kaynağıdır. Onagöre, vatanı ve bayrağı için ölümden korkmayan, ıstıraptan kaçmayan,kuvveti ile savaşı göze alan yaratık, ancak Ülkücü insandır.[5]
“Ülkücü”,Türk milliyetçiliği tarihinde, Türk milliyetçilerinin geleceği birliktetasarlama tahayyülleri içinde konumlandırdıkları insan tipi, Türkeş’inMalazgirt Meydan Muharebesi’nin 900’ıncı yıl kutlamalarında ifade ettiğişekliyle “Oğuz’un Çocukları”, Ülkücülük ise bu insan tipinin yürüdüğü yol,yaşadığı dünyası ve ülkünün anlamlandırıldığı zemindir diyebiliriz. Komünizmlemücadelenin çok ilerisinde bir mücadele ve yaşam biçimini barındırdığınısöyleyebileceğimiz Ükücülük, Alparslan Türkeş’in millî doktrin olarak ortayakoyduğu “Dokuz Işık”ın ikinci ilkesidir. Türkeş’te Ülkücülük; kişinin insanlıkâleminin bir üyesi olarak bağlı bulunduğu milleti için çalışması, Türkmilletinin en kısa yoldan, en kısa zamanda modern uygarlığın en üst kademesineyükseltilmesi, müreffeh, mutlu bir hayata erdirilmesi, kendi gücüyle ayaktadurabilecek bir hâle getirilmesi ve her çeşit korkudan, baskıdan uzak olarak,hür, müstakil yaşamasını temin etmektir. Kişilere hürriyet, milletlere istiklalprensibi ise Ülkücülüğün dış dünya daha doğrusu dış Türkler boyutunda ortayakonmuştur. Ancak, Ülkücülüğün bu boyutuTürk olan herkese karşı ilgi ve sevgi göstermeyi, onların mutluluğunu dilemeyive onların mutluluğunu, Türkiye’yi risklere, tehlikelere maruz bırakmadanbırakmaksızın, bırakmamak şartıyla sağlamaya çalışmayı içine alan bir Ülkücülükolarak ifade edilmiştir.[6]
Türkeş’inve MHP’nin milliyetçilik görüşünde, insanı sadece ekonomik değer olarak görenmaddeciliğe yer yoktur. Maddi ve değerler bütünü olarak kutsal bir varlık olaninsan, Ülkücü ve ahlak sahibidir.[7] Yani Ülkücülük, bir kemaleerme hâli, insanlığa uzanan bir yol olarak da anlam kazanmış, insana gidenyolda ahlak, Ülkücülüğü tamamlayan bir değer olmuştur. Nevzat Kösoğlu’nun GalipErdem’in Ülkücülüğe bakışı konusunda yazdığı gibi milliyetçiliğin gerekleriniyaşama ölçüsü, kendini aşma cehdi, başka bir ifadeyle varlığını aşan üstün birgaye için mücadele Ülkücülüğü belirleyen ana unsurlar olmuştur. Galip Erdem’egöre Ülkücülük ancak bütün bir ömrün sonunda kazanılabilmektedir. Mesela Atsızbir Ülkücü idi. Ülkü, son hedeftir. Buna varmak için ara hedefler vardır ki ilki,Ülkücü olmak ülküsüdür.[8] Bununla birlikte Kösoğlutarafından Ülkücülük, milliyetçiliğin ahlakı olarak yorumlanmıştır. Milliyetçilik,kendi milletinin yararlarını yabancılarınkinden ve kendisininkinden önde tutmakise, Ülkücülük de bu ilkeyi hayatına egemen kılmaktır.[9] Bu çerçevede Türkmilletinin ebedî bekası ve Türk milletini ebedîleştirme aksiyonu içinde Ülkücü,sorumlu insan olarak ortaya konmuştur. 1960’ların sonlarına doğru sahadakendini gösteren bozkurtlar, 1970’lerde Türklük gurur ve şuuru ile İslam ahlakve fazileti ile donanması öngörülen, nesil inşasına daha uygun bir isimlendirmeile Ülkücü adını almış diyebiliriz. Ülkücü insan tipi, büyük ölçüde boşluğadüşen ve sarsıntılar yaşayan gençliğe medeniyet davasında yeni bir ruh ve inançverme, harekete geçirme projesidir. Nevzat Kösoğlu’na göre “Âsım’ın nesli”cepheden dönmediği için Âkif Türkiye’den gitmişti.[10] Ülkücüler, anlaşılan o kiaynı zamanda Çanakkale ruhunun da temsilcileri olmaktadır. Bu cihetle Ülkücülük“Âsım’ın yeni nesli olan Ülkücüler, kopukbir geçmişten, gelecek büyük zamanlara uzanmış bir köprü”[11]dür. NecmettinHacıeminoğlu da vatanın kurtuluş ümidini Tevfik Fikret’in “Haluk”unda görenanlayışa karşı Ülkücüleri Mehmet Âkif’in “Âsım”ında daha doğrusu “Hanumanlar sönüyor,zelzele yalnız bana mı? / Ortalık can çekişirken açamam ben yaramı!” diyen Âkif’inkendisinde sembolleştirmiştir. Hacıeminoğlu’na göre, Fikret’in Haluk’u din vemilliyet duygusundan mahrum, millî kültürden ve milletten kopmuş maddeci,hümanist bir delikanlıyken Âsım, ahlak ve fazilet timsali, cesur, imanlı,güçlü, terbiyeli, kalender ve mütevazı, vatanı için canını feda etmeye hazırbir Türk gencidir.[12] Bu doğrultuda Ülkücüneslin inşasına Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) döneminde 1965’tegençliğin eğitim çalışmalarına parti binasında seminerler yoluyla başlanmıştır.Alparslan Türkeş’in CKMPGenel Başkanı oluşuyla Türk milliyetçiliğini siyasi bir organizasyona ulaştırıpgüçlü ve müreffeh Türkiye inşa etme amacı doğrultusunda milliyetçi gençliğinyetiştirilmesi de bu süreçte gündeme gelmiştir. 1940’lı yıllardan beri milliyetçientelektüellerin gündeminde olan kültür buhranına ve toplumsal bunalımlarakarşı Türkeş, gençliğe ayrı bir önem vermiştir. Bu noktada Hakkı Öznur,Türkeş’in, gençliği partilere daima tercih ettiğini yazmaktadır.[13]CKMP’nin Gençlik Kollarınınteşkilinde etkili olan isimlerden Namık Kemal Zeybek de 31 Temmuz 1965’te,toplanan milliyetçi gençliğin eğitimini “Türk Tarihi”, “Millî Ülkü”, “TürkMilliyetçiliği” temel mevzularıyla Genel Başkan Türkeş’in yaptığı ifade edilmektedir. Sık sık yapılan fikir çalışmaları,yürüyüş ve köy çalışmaları ile fiilî bir durum ortaya çıkmıştır. 1965 yılındaCKMP Gençlik Kollarının mensuplarının sayısının henüz 50’yi geçmediği günlerdeoluşturulan “fikir ve kuvvet” merkezinin etrafında şuurlanma ve toparlanmabaşlamıştır.[14] 1968-1970 arasında MustafaKaplan, Numan Esin, Rıfat Baykal, Muzaffer Özdağ vb. bazı isimlerin Türkeş ilefikrî ve siyasi konularda ters düşüp ayrılmalarıyla Ülkücü gençlerinproblemlerine, eğitimlerine Türkeş tarafından Dündar Taşer görevlendirilmiş veTaşer, Ankara Bulvar Palas Oteli lobisindeki sohbetleri ile kendi kuşağına veçevresindekilere, kısa adı KÜBİTEM olan Kültür Bilim Teknik Merkezinde iseAnkara’daki milliyetçi-Ükücü gençliğe yol göstermeye başlamıştır. Erol Güngör’egöre, Taşer gençlere iki şey öğretmiştir. Birincisi Türk tarihinin yeni biryorumunu, ikincisi bu tarih içinde çağdaş Türk gençliğinin yeri ve vazifesi.[15]Türkmilliyetçileri Türk milletinin dün yaşadığı gerçeği, Cezmi Bayram’ın “sağlamkültürü, oturmuş ölçüleri vardı.”[16]dediği ağabey Taşer’in büyük rüyasında gördüklerini ifade etmişlerdir. Taşer’deSöğüt’te kurulan küçük Osmanlı Beyliği’nin fazileti büyük, müsamahası büyük,ideali büyüktü ve bütün Türk âleminin ülküsünü temsil ediyordu. Taşer’egöre millî şuur, “Milliyetçi Hareket”i doğurmuştur. Taşer, “MilliyetçiHareket”in Şeyh Edebali gibi gönül pirlerini, Çandarlı Hocapaşa gibi ilim Ülkücülerinibeklediğini ve bu bekleyişin demiri eritene kadar, yani yeni bir Ergenekon’dançıkışa kadar süreceğini ifade etmiştir.[17]Bu noktada gençlik ve Ülkücülük büyük öneme sahip bulunuyordu. Türkeş’in yanında bulunmuşolan Levon Panos Dabağyan’a[18]göre, MHP dışında kalan bütün siyasi kuruluşlarda gençlik tecrübesiz görüldüğüiçin sembolik ve siyasi bir mana ifade ediyordu. Oysa Türkeş için gençlerbasamak değil, aktif güç olarak değer taşıyordu.[19]CKMP’nin Gençlik Kollarının ilk genel başkanlığını yapan ve Gün Sazak’ınbakanlığı döneminde Gümrük ve Tekel Bakanlığında müşavir olarak çalışan,1977’den sonra da MHP içinde oluşturulan “Eğitimciler Grubu”nda öne çıkan NamıkKemal Zeybek[20],Ülkücü insanı alperen tipi ile aynı minvalde değerlendirmiştir. Zeybek,alperen şahsiyetini destanlar çağından, Oğuz Han’dan başlamak suretiyle İslamöncesi Türk büyükleri ile Satuk Buğra Han’dan itibaren de İslami Dönem Türkbüyüklerinin birleşiminde görür ve bu şahsiyeti ruh olarak Yesevilik vetasavvufla perçinler. Ona göre yeni bir medeniyetin başlatıcısı olan Ülkücülerve Ülkücülük özetleyerek sıralayacağımız şu özellikleri taşımaktadır. [21]
· Ülkücülük öze ve derinliğe yönelik fikir sistemidir.
· Ülkücü dünya görüşünün iki kaynağı hak din İslam ve millîtarihin kanuniyetleridir.
· Ülkücü, İslamiyet’in bir bütün olarak değerinin şuurundadır.Ülkücü, Müslümandır. İslam’ı pazara çıkaran İslamcılığın gerçek İslamlıklailgisi olmadığını bilir.
· Türk tarihinin bir bölümünü kabul, diğerini ret anlayışı Ülkücününkabul edemeyeceği bir görüştür.
· Ülkücülük, geçmişte yaşanan bir anı geleceğe aynen yansıtmakgayesinde değildir. Ebedi değerleri koruyarak ve onlardan kaynaklanarakgeleceği inşa hareketidir.
· Ülkücülük reformcu ve revizyoncu bir gayret değildir. Hayatıbütünüyle kucaklayan, köktenci, külli ve bütüncü bir dünya görüşüdür. Felsefitezleri, içtimai görüşleri, iktisadi çözümleri ile ülkücülük bir bütündür. Buanlamda inkılapçı bir harekettir.
· Bozuk düzen, rezilce yaşama tarzı, soyguna ve vurguna dayananbir ekonomi çarkının en büyük hasmı Ülkücülerdir. Ülkücülükte milletleri donukve şahsiyetsiz sürüler haline getiren kolektifleştirmeye de yer yoktur.
· En büyük inkılabı yapmaya hazırlanan “Ülkücü Hareket”, ihtilalcılığıreddeder.
· Ülkücü mücadele sadece antikomünizmden ibaret değildir.Komünizme karşı bir reaksiyon değil; tezi olan bir aksiyondur.
· Ülkücü bir kutlu davaya adanmış ve fena-fid dava olmuş,davanın içinde erimiş; milletin felaketini felaketi, saadetini saadeti bilmişinsandır.
· Ülkücü, göründüğü gibi olma gayretinde, şahsında davasınınyara alabileceğini hiç unutmayan örnek bir Türk, örnek bir Müslüman olmakhedefini hiç aklından çıkarmaz.
· Ülkücülük sadece bir fikri taraftarlık meselesi değildir.Yüce Peygamber’imizin buyruğu gereğince kötülükleri önlemektir.
· Ülkücünün mutluluğu, “Ülkücülük” şuuruna sahip olmasındakaynağını bulur. Ülkücü, inancını yaymak ve yaşatmak ihtiyacı için uğraşaninsandır. Ülkücünün ferdi planda ana hedefi Allah rızasını kazanmaktır.
· Ülkücülerin ana ülküsü ilayıkelimetullah yolunda cihana öncübir Türkiye oluşturmaktır. Bu yolda Ülkücüler davası için kan vermiş, kan ileyoğrularak olgunlaşmış bir kadrodur. Ülkücüler; “Mehmedim, sevinin başlaryüksekte!/Ölsek de sevinin, eve dönsek de!/Sanma bu tekerlek kalırtümsekte!/Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!/Gün doğmuş, gün batmış; ebed bizimdir!”diyen insanlardır.
Zeybek’inÜlkücü insan ve Ülkücülük yorumlarında da Kösoğlu’nun ifade ettiği“milliyetçiliğin ahlakı” olmanın öne çıktığını görüyoruz. Burada Türk-İslammedeniyetinin ihyası hamlesine yönelik bir nesil projesi ve Türk milliyetçiliğiile Türk milletinin yükselmesi ve devletin devamı yolunda örnek insan oluşturmagayretlerinin en başta geldiği görülmektedir. Ayrıca Türk milliyetçiliğinin ve Ülkücülüğünkomünizme karşı bir reaksiyon olarak görülmesi ve sunulmasına, İslamcılıkla daözdeşleştirilmesine karşı Zeybek’in cevap verdiği anlaşılmaktadır.
NecmettinHacıeminoğlu da 1960’ların ortasında henüz çocukluk dönemini yaşayan Ülkücülerin1970’lerde yetişmesinde kalemiyle katkıda bulunmuştur.
Hacıeminoğlu’na göre ülkü, insanın yakendi milleti veya bütün insanlık için, ulaşılmasını şiddetle arzu ettiği sonhedeftir ve arzu ve hayal edilen bu son hedefe varmak gayesiyle, yorulupyılmadan, bıkıp usanmadan fazilet ve cesaretle, fedakârca çalışanlara da Ülkücüdenir. Bu noktada hayatlarını insanlığa hizmet uğrunda harcayan peygamberlerlebazı filozof ve ilim adamları birer Ülkücü sayılabileceği gibi kendilerinimilletlerine adayan büyük liderler, cihangir başbuğlar ve kahraman askerlerle,milliyetçi ilim, fikir ve sanat adamları da tam manasıyla birer Ülkücüdürler.Dolayısıyla insanlık ve toplum için bu kadar ehemmiyetli yer işgal eden Ülkücüinsan tipinde bulunması gereken özellikler vardır. Hacıeminoğlu’na göre kusurlarıdüzeltip, eksiklikleri tamamlayarak mükemmel bir insan seviyesine yükselmek Ülkücüyedüşen ilk vazifedir. Azim ve irade, sabırve tahammül, disiplin, bilgi ve çalışkanlık, fazilet ve dürüstlük Ülkücü insantipinin temel özellikleri olmalıdır. Ayrıca dava şahsi değil, millîdir bu yüzden metot ve teferruattaki görüşayrılıkları, aynı hedefe yönelmiş Ülkücüleri birbirleriyle karşı karşıyagetirmemelidir. Çünkü bir dağ silsilesini andıran Türk milletinin hayatındaçöküntü zamanlarında Ülkücüler ortaya çıkmışlardır.[22]Çöküntü zamanlarında veya beka söz konusu olduğunda ortaya çıkma, Türk devletive milletini koruma, adanmışlık Türklüğün ilk çağlarına kadar götürülereksürekli bilinç olarak işlenmiş, mitsel ve ilksel olanla ruhsal bağlar kurulmayaçalışılmıştır.
Ülkücü gençliğin yetişmesinde veuyarılmasında önemli bir kişilik olan Galip Erdem de Ülkücülüğü gençlikzamanında kazanılan bir hazine olarak görürken, Ülkücü gençlik için de “Ülkücü gençlik, milletin kıyamete kadar varolma iradesini temsil eder. Yükselme umudunun müjdecisi, vatanına yönelecek herçeşit tehlikenin gerilemez bekçisidir.” diyor ve çalışmanın en başında Türkmilliyetçiliğinin ortaya çıkışı bahsinde de ifade ettiğimiz gibi “Türkmilletini ebedîleştirme aksiyonu”na işaret ediyordu. Erdem de “Ülkücü BirGençle Sohbetler” yazı dizisinde tıpkı Hacıeminoğlu gibi Oğuz Kağan ve Bozkurtdestanlarına vurgu yaparak ataların Ülkücülüğünden, “Ülkücü olabilmek ülküsü”olarak nefsini yenmek ve devletin ve milletin varlığı ile bütünleşmektenbahseder. Erdem ayrıca devletin ve milletin varlığı yolunda kendini yok saymayolunda Dündar Taşer’in Ülkücülüğünü “sahici Ülkücülük” olarak gençlere sunar.Ona göre, Taşer’in Ülkücülüğü “AlparslanTürkeş’in yanlışı, benim doğrumdan üstündür.” diyebilecek bir faziletesasına dayanıyordu.[23]
Böylece Erdem’in Ülkücüler üzerindekietkisi düşünsel planda olmaktan ziyade Ülkücü tutum ve davranışlarında kendinigöstermiştir. Onda Ülkücülük tasavvufi bir nitelik taşıması yönüyle mistikleşenözelliğe sahiptir. Milliyetçilik de bu ruhla birleşmesi durumunda anlam vedeğer kazanıyordu.[24]
1960 İhtilali ve 13 Kasım tasfiyesisonrası da Türk Ocakları’nda birtakım insanlara fırsat yaratmış, yönetimdeğişiklikleri olmuş; o güne kadar Ocakta bulunan gençler: “ÜniversitelilerKültür Kulübü” adı altında teşkilatlanmışlar ve çalışmalarına burada devametmişlerdir. İşte bu kulübün de başseminercilerinden birisi de yine GalipErdem’dir.
Gençlik yıllarında Türk MilliyetçilerDerneği, Ankara Türk Ocağı, Üniversiteliler Kültür Kulübü ve CKMP başta olmaküzere çeşitli milliyetçi dernek ve kuruluşta faal rol oynayan[25]ve Hukuk Fakültesi mezunu, “Devlet” gazetesi yazarı ve 1969 Seçimleri’ndeBurdur’dan MHP’nin birinci sıra adayı olan Galip Erdem[26]daha çok vatan, millet ve milliyetçilik yolunda “Kendini Unutan Adam”[27]şeklinde tanımlanmış, Türk milliyetçiliği davasının her şeyden önce bir duruşve şahsiyet meselesi olduğuna örnek bir Ülkücü olarak gösterilmiştir. Erdem,“Devlet” gazetesinin de başyazılarını da yazıyordu. Onun Türk milliyetçiliğine yönelik faşistlikve ırkçılık suçlamalarına karşı ciddi bir birikimle yazılan “Suçlamalar I” ve“Suçlamalar II” kitapları da 1975’te Alparslan Türkeş’in yazdığı ÖnsözleTöre-Devlet Yayınevi tarafından basılmıştır.
Fethi Gemuhluoğlu, Dr. Mehmet Güneş’inaktarımına göre, daha 1963’te Nünberg’den yazdığı mektupta milliyetçiler içinidealizmin son efsanesi olan Erdem’e “Galibüz-Zaman” diye hitap etmiş, şunlarısöylemiştir:[28]
“...Saltanatsız birçınar ağacının dibinde senin Dede Korkut’tan olduğunu ayân-beyân gördüm. Onunkişilerindensin. Anlı-şanlı o tâifedensin. Kutlu, sırlı sözler dağıtırsın.Esrarlı bir çeşmesin. Sözü muhkem söylersin. Özden söylersin. Bir ibâdet vecdiiçinde, bir sema şevki içinde kelâm eylersin. Gönülden, kelâmdan yanacömertsin. Sehâ sende mazhârını bulmuştur. Allah, Peygamber-i Ekberi, İmâmeyniMuhteremeyni yüzü suyu hürmetine seni esirgeyip hıfzeyleye. Himâyet ve siyânetbuyura...”
Erdem, “Devlet” gazetesinde “…Bir millet ancak sınır boylarında dövüşür,vatanın, imanının, soyunun düşmanlarına karşı dövüşür. Kardeş kavgası başlarsakimin haklı olduğunu araştırmanın bile bir değeri kalmaz…” şeklindekiifadeleriyle de neyin niçin doğru ve yanlış olduğunun araştırılması vefikirlere, fikirlerle mücadele edilmesi gerekliliğine dikkat çekmiştir.[29]
1980sonrasında “Yeni Düşünce” dergisinin sahibi olan Akkan Suver’in[30] “Ülkücü’ye Notlar” adlıkitabı da ülkücülüğün Türk milliyetçilerinin bir üst kimliği olarak tesisedildiği 1970’lerde (1978) yayımlanmıştır. Kitabın “Sonsözü”nde milliyetçi vebüyük Türkiye düşüncesinin bir an önce boy atması dillenirken kitabın arkakapağında Akkan Suver’in fotoğrafının altında İlhan Darendelioğlu’nun “Bu yarına mesajdır.” ifadesi dikkatçekicidir. Kitapta Ülkücü ve Gençlik, İnanç, Din, İslamiyet, Yabancılık,Anarşi, Kahramanlık, Dış Türkler, Petrol, Kerkük, Disiplin, Nemelazımcılık,Dokuz Işık, Köycülük, Sanayileşme, Millî Harp Sanayi, Orhun Kitabeleri gibibaşlıklar yer almıştır. Millî bir hazine ve şuur abidesi olarak OrhunKitabeleri’ne sahip çıkılması, Hititlere gösterilen ilginin en ufak birmüzakere dahi meydana getirmeden kabul edilen Orhun Kitabeleri’ne degösterilmesi, korunması ve aynı boyutlarda Ankara’ya da Orhun Kitabeleri’nindikilmesi önerisi[31], 2006 yılında MHP GenelMerkezinin bahçesine yapıldığı göz önüne alınırsa bu notlarda kayda değergözükmektedir. Bu yıllarda özellikle Ülkücü gençliğe doğrudan hitap edenkitapların yazılmasında etkili olan faktörlerden birisi Ülkücülerin 1977 yılını“Fikir Tartışma Yılı”[32] ilan etmiş olmasıdır. Bunarağmen Akkan Suver, aşırı sol fraksiyonların “İktidar namlunun ucundadır.” mantığı üzerinde hareket ettiğini,bilinçli surette Ülkücülerin de anarşi ortamına çekilmek istendiğini devurgulamıştır.[33]
Ülkücüinsan tipinin yetişmesine yönelik yazılan çalışmaların çoğunluğu Türkeş’inmillî doktrin olarak ortaya koyduğu “Dokuz Işık”ındaki prensiplerin yorumlarıve açılımlarıdır. Yine Ârif Nihat Asya ile Necip Fazıl gibi şairler de Ülkücünesle hitaben yazılar kaleme almışlardır.
ÂrifNihat Asya, Ülkücü neslin yetişmesinde etkileri olmuş, şiirleri hemen hemenbütün milliyetçi dergilerde yayınlanmış bir ilham ve millî şuur adamıdır.MHP’nin yayın organı olan milliyetçi, siyasi, haftalık gazete olan “Devlet”tede her sayıda yayınlanan nükte ve hiciv dolu dörtlükleri yer almıştır. Türkmilletini, tarihten getirdiği tüm değerleriyle ve üzerinde yaşadığıcoğrafyasıyla şiirlerinde işleyen Ârif Nihat Asya, Büyük Türkiye’yigerçekleştirecek olanların da Ülkücüler olduğunu haykırmıştır.
NecipFazıl da 1977 Seçimleri öncesinde Alparslan Türkeş’in Türk’ün ruh köküne inmeve Türk tarihini gerçek bir revizyona tutma konusu temelinde ifade ettiği Türkmilletine beyannamesini dinlediğinde “…bugünden itibaren MHP nazarımda bambaşkabir mana ve hüviyet sahibidir. Onu, Müslümanlık ve Türklüğün gerçek hakkınıvermeye namzet bir topluluk olarak anıyor ve canımın içinden selamlıyorum… Bubeyanname, ideal yumağımızın her lifini içinde saklayan bir tohum, İslamâleminin Türkiye’den beklediği zuhur ve tecellinin tohumu” ifadeleriyleduygularını anlatmış, Alparslan Türkeş ve ortaya koyduğu milliyetçilikleilgili; 1- Türkeş, 1960 gece baskınının sorumluları arasında değildir. 2- Posave kabuk milliyetçiliğinden uzak ve ruhi muhteviyeye tabi manada milliyetçidir.3- Başını dayadığı tek ruhi muhteva, yine tek kelimeyle ve bütün ölçüleriyleİslam’dır. 4- Son 150 yıllık taklitdevremizin bütün sahtekârlıklarını tezgâhlayacak ve gerçek oluşumuşeffaflaştıracak bir tarih revizyonuna taliptir. Necip Fazıl, beyanname gününü,Türk milletine “beklediğin geliyor” müjdesini vermenin ilk ümit günü olarakisimlendirmiştir. Necip Fazıl, “İçi alevalev Müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hâkim, dışı içine köle, yeniTürk neslinin maya çanağı olmak ehliyeti hangi topluluktaysa ben oradayım.”cümlesini bu beyanname vesilesiyle söylemiştir.[34]
1960’larınsonlarından itibaren 1970’lerde Ülkücüleri anlatan ve Ülkücü karakterlerhakkında en etkileyici eser Millî Edebiyat akımının etkisinde olan şair veromancı Halide Nusret Zorlutuna’nın[35] kızı olan EmineIşınsu’nun “Sancı” romanı olmuştur. 1974’te Töre-Devlet Yayınları tarafındanilk baskısı yapılan roman, 1976’da Türkiye Millî Kültür Vakfı[36] Roman Ödülü’ne layıkgörülmüştür. Dursun Önkuzu’nun[37] hayatının anlatıldığıroman, Önkuzu’nun Dündar Bey’e söylediği “Hemerenler ölmez efendim suret değiştirirler.” ifadesiyle de ülkücü neslinsürekliliğine ve yaşamasına olan inancı ortaya koymuştur.[38]
Ülkücügençliğin daha çok millî meselelerde uyanıklığı ve dinamizmi açısından oldukçaetkili isimlerden bir diğeri ise Necdet Sevinç olmuştur. 1969’dan itibarenBizim Anadolu, Hergün, Ortadoğu, Günaydın ve Kurultay gazetelerinin Genel YayınMüdürü ve köşe yazarı olarak görev yapan Necdet Sevinç[39], Türkiye’ye yönelik iç vedış tehditlere dikkat çeken ve Ülkücü nesli bilinçlendiren yazılar ve kitaplarkaleme almıştır. Ordular Masonlar Komünistler, Yazarını Kurşunlatan Yazılar,Sanık Yazılar, Osmanlılar’da Sosyo-Ekonomik Yapı onun 1970’lerde kaleme aldığıkitaplardır.[40] Nitekim Ayhan Tuğcugil’inişaret ettiği gibi Ülkücünün sistemden önce Türk kültürü, İslamiyet ve tarihteTürklüğü bilme zorunluluğunun[41] Sevinç de farkındaolmuştur.
Yazılarındandolayı 1970’lerde ve 1980’lerde Ağır Ceza, Devlet Güvenlik ve SıkıyönetimMahkemelerinde yargılanan Sevinç[42], “Lider, Teşkilat veDoktrin” esaslı bir ülkücülük anlayışının yerleştiricilerinden biri olmuştur.Bu amaçla ilk baskısı 1974’te Dede Korkut Yayınları tarafından yapılan“Ülkücü’ye Notlar” adlı kitabını yazmıştır. Bu kitapta teşkilatta disiplindenpropagandaya, cephe birliği, toplanma ve miting düzenlerine kadar öneriler debulunmuştur. Ülkücülükte mutluluk,Necdet Sevinç’e göre, mücadeledir, bu mücadelenin zamanı, mekânı ve mesaisi yoktur.Sevinç, zamanı, mekânı, mesaisi olmadığını ifade ettiği bu mücadeledeülkücülerin görevlerine işaret etmiştir. Bu çerçevede Türk devletini tabiihudutlarına doğru genişleterek yeryüzünün en güçlü siyasi kudreti hâlinegetirmek, o zaman itibariyle 150 milyonluk milletin özgürlük davasını gütmek,doktrinin varoluş sebebi olarak millî ihtiyaçlara cevap vermek, kardeşboğazlaşmasında yaşam ümidi gören Türkiye’yi aç hürler tok esirler ülkesi hâlinegetirmeye çalışanlara meydan okumak, modernleşme adına Türkiye’ye sokulan vehükûmet programlarıyla halka kabul ettirilmek istenen Batı mahreçli her türlükavramın hudut dışı edilmesini, montaj hukuk düzeni yerine millî hukukanlayışının perçinlenmesini istemek en başta Ülkücüye düşen vazifelerdir.[43]
Ülkücüinsan ideali “Devlet” gazetesinde tıpkı Ârif Nihat Asya gibi Bahattin Karakoçve Abdürrahim Karakoç’un şiirleriyle de büyük ölçüde desteklenmiş, millî,manevi ve ahlak ilkeleri şiir diliyle gençlere işlenmeye, ulaştırılmayaçalışılmıştır. Abdürrahim Karakoç, bu manada “Evet Gardaş” isimli bir şiirinide Necdet Sevinç’e ithaf etmiştir. Şiirde:[44]
“Türk’üz,Türk yurdunda birlik isteriz
Ülkücüyüz,mazbut erlik isteriz
Müslümanız,düzen, dirlik isteriz
Nemrutlar,Şeddatlar bizi ne bilsin?
Kimisiküçük der, kimi az görür
Kimisiyolacak hazır kaz görür
KimiBozkurtları bînamaz görür
Sahtekârhoyratlar bizi ne bilsin?” denilmiştir.
FevziÇakmak, Remzi Oğuz Arık, Fuat Arna gibi vatansever ve idealistler güç ve ezicişartlar altında milliyetçi siyaset yapmaya çalışmışlar ve CKMP ile Türkmilliyetçiliği bir sistem olarak parti programına girmiş, MHP ile de Türksiyasi hayatı “Ülkücülük” terimini kazanmıştır. Ülkücülüğün özellikleri;idealizm, maneviyatçılık, feragat, fedakârlık, şahsi çıkar ve gelecek peşindekoşmamak, gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünmek şeklinde Ülkücücamiada anlam bulmuştur. Ülkücü fert davası olarak Ülkücü terimi, Türkmilliyetçilerini başkalarından ayıran ama kendi içinde birleştiren bir terim vehayatı kapsıyordu.[45]
12 Eylül 1980 Askerî Darbesi’yle birlikte Ülkücülük ve Ülkücüfert “Ülkücü Kuruluşlar Davası”nda yargılanmış, ortadan kaldırılmakistenmiştir. MÇP Genel Başkan Yardımcılığı yapmış olan Emekli Binbaşı FerruhSezgin, “Sistemin İntikamı” adlı kitabında 12 Eylül üzerine incelemelere yervermiştir. Sezgin’e göre, 12 Eylül’le birlikte başka hiçbir partiye yapılmayanşeyler MHP’ye yapılmıştır. Tanklar arama yapanlarla iş birliği içinde bulunmuş,parti civarındaki elektirikler söndürülmüş, MHP aleyhine ciddi bir kamuoyuoluşturulmaya başlanmıştır. Ülkücü Kuruluşlar Davası ve iddianame ise 12 EylülDarbesi’nin Türk milliyetçiliğine yönelik bir programın uygulanışı olarakkendini göstermiştir. Sezgin’e göre, Ülkücü camianın karar almasını engellemekiçin camiaya teklif ve tenkitlerin getirilmesi, Ülkücülerin diğer partileredağılıp asimile olmasının hızlandırılması, İslami yönü kuvvetli olan Ülkücülerüzerinde Kur’an-ı Kerim dururken milliyetçiliğin ne gereği var propagandasınınişlenmesi, Alparslan Türkeş’in mal varlığı ve banka hesapları üzerindentartışma açılması hep Türk milliyetçiliğini dağıtma programının birer parçasıolmuştur.[46] Bu yüzden sisteminortadan kaldırmak istediği Ülkücülük ve Ülkücü fert MÇP ile yeniden Türkmilliyetçilerinin gündemine girmiştir. Bu süreçte başta Alparslan Türkeş olmaküzere parti kurmayları, MÇP’nin MHP’nin kendisi olduğunu, Ülkücülerin yerininMÇP olduğu vurgulamışlardır.
MÇP’de “Türk milletini, hür ve bağımsız bir şekilde;maddi-manevi kalkınmasını en kısa zamanda, en kısa yoldan gerçekleştirerek;ilimde ve teknikte yaratıcı ve üretici gücünü ortaya koyan, her türlü anarşiyiyenerek, demokratik, sosyal ve iktisadi refahı bölüşen, bütünleşmiş bir toplumolmasını sağlayarak, çağın kudretli, itibarlı milletlerinden biri yapmak” anaülkü olarak belirlenirken bunu gerçekleştirmek için ortaya konan ara hedeflerise milliyetçiliğin dünya görüşü olarak benimsetilmesi ve millî tekâmülünyerleştirilmesi, millî teknoloji kurmak ve bilgi açığını kapatmak, sosyaladalet ve sosyal güvenlik meselelerini halletmek olarak ortaya konmuştur.Ülkücüler ise “tarihî îbir birikimin tabii sonucu, tarihî misyonu yüklenmiş, fedakâr,vefakâr, çileli fakat inançlı ve ahlaklı insanlar topluluğu” olarak anlambulmuştur.[47]
Alparslan Türkeş’in MÇP çatısı altında Türk milliyetçilerini yenidentoparlama gayreti 27 Kasım 1988 Olağan Kurultayı sonrasında 28 Aralık 1988’degerçekleştirilen MÇP Genişletilmiş İstişare Toplantısında kendini açık şekilde göstermiştir.Her türlü otoriter ve totaliter sistemi reddettiklerini, Türk milliyetçiliğininkaynağını Türk milletinin tarihi ve kültüründen aldığını ve ifadesiniTürk-İslam ülküsünde bulduğunu söyleyen Türkeş, hükûmetin kültürel ve ekonomikaçıdan başarısız olduğunu, sosyal dengesizliklerin arttığını, enflasyonuntehlikeli boyutlarda olduğunu, bütçenin bir borç bütçesi olduğunu dilegetirmiştir. Türkeş’in diğer partilere dağılmış dava arkadaşları vemilliyetçilere çağrısı ise 1980 sonrasının siyasi ortamında Türkmilliyetçiliğinin düşürülmek istenen pozisyonunu tespit ediyordu. Türkeşyaptığı çağrıda “Bütün dava arkadaşlarımımilliyetçilik ve muhafazakârlık istismarcılarından sıyrılarak, kozmopolitliğesırt çevirmeye, kendi öz yuvalarında toplanmaya davet ediyorum. Milliyetçilikfikrini boğmaya çalışan zihniyetlerin hâkim olduğu yerlerde oyalanmanın ve milliyetçicamiayı oyalamanın yeri ve zamanı değildir…” demiştir.[48]
Alparslan Türkeş’in yukarıda vermek istediği mesaj aslında“Ülkücü Türk milliyetçiliği”dir. İkbal Vurucu’nun ifadeleriyle Ülkücü Türkmilliyetçiliği, genel Türk milliyetçiliğine göre daha entelektüel, ince,işlenmiş, geliştirilmiş, Türkiye’nin politik, ekonomik, kültürel, felsefi,sanatsal vb. yaşam alanlarında özgün biranlatım ve anlam yaratan bir milliyetçilik yorumudur. Ülkücülük, genel Türkmilliyetçiliğinin eşik derecesinin yükseltilmesi ve bir üst kimliktir.[49]
Sonuç olarak Ülkücülüğün, MHP geleneğinin “Büyük ve MüreffehTürkiye” hedefi yolunda bir nesil ve şahsiyet projesi olduğunu açık bir şekildesöyleyebiliriz. Bununla birlikte Türk milliyetçiliğinin hem adı hem de ruh veahlak zemini olan Ülkücülük, Atatürk’ün ölümünden sonra zaafa uğramaya başlayanve 1960’larda ve 1970’lerde ve 1980’de boğulmak istenen Türk milliyetçiliğininmillete devri, geniş tabana yayılması ve Türk milletini ebedileştirmeaksiyonudur.
* Öğretim Görevlisi Dr. Ardahan Üniversitesi Ortak DerslerBölümü.
[1] Azerbaycan Türklerinden olan Ahmet Caferoğlu, Kafkas İslam OrdusundaAzerbaycan’ın istiklali için mücadele etmiş, Türkiye’ye geldiğinde memurluk veTürkiyat Enstitüsünde asistanlık yapmıştır. Türkiye’de Türkiyat Enstitüsümüdürlüğü yapmış, başta İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili veEdebiyatı dergisi olmak çeşitli dergiler çıkarmış, yabancı Türkolojidergilerinde makaleler neşretmiş, 400’ünüzerinde bilimsel araştırma ortaya koymuştur. Onun Türk Dili Tarihi ve sözlükçalışmaları başlı başına Türk milliyetçiliği için büyük hizmetler olmuştur.Caferoğlu, 1927-28 yılları arasında Yeni Kafkasya ve Azeri Türk dergilerindeAhmet Uran imzasını kullanmıştır. Ayrıca“Türk Kültürü” dergisindeki bazı imzasız yazılarla, Dr. Cafer Ahmedoğlu, Dr.Ahmet Muhtar, Ahmet Solmaslı adıyla imzalı bulunan yazılar da ona aittir. Bk. Osman F. Sertkaya, “Ahmet Caferoğlu’nun Hayatı veEserleri”, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Dergisi, Cilt: XVII‘den ayrı basım, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1969, s. 1-3.
[2]Âbu Hayyân, Âbu Hayyân, Kitâp al-idrâkli-lisan al Atrâk, Ahmet Caferoğlu (hzl.), Evkaf Matbaası, İstanbul 1931,s. 38.
[3]https://www.nisanyansozluk.com
[4]https://sozluk.gov.tr
[5]Hüseyin Nihal Atsız, Türk Ülküsü, 22.Basım, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2022, s. 15-16.
[6]Alparslan Türkeş, Dokuz Işık, CKMPEminönü Şubesi Yayını-Sulhi Garan Matbaası, İstanbul 1967, s. 8-10.
[7]Cemal Anadol, Türkçülük MücadelelerindenMilliyetçi Harekete,Milliyetçi Anadolu Yayınları, İstanbul 1978, s. 170.
[8]Nevzat Kösoğlu, Galip Erdem, 3.Basım, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2010,s. 116-119.
[9]Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyasında Yeni BirMedeniyet Tasarımı, 2. Basım, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2015, s. 54.
[10]Nevzat Kösoğlu, age, s. 53.
[11]Nevzat Kösoğlu, Kitap Şuuru, 4.Basım, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2018, s. 57.
[12]Metin Turhan, Ülkü Ocakları (1966-1980),Hazar Matbaacılık, Ankara 2014, s. 103-104.
[13] Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket-I, AkikYayınları, Ankara 1996, s. 178.
[14] Namık Kemal Zeybek, Ülkü Yolu,Başak Yayınları, Ankara 1979, s. 108.
[15]Hakkı Öznur, “20. yy’da Bir Alperen, Türkmen Ağası: Dündar Taşer”, Çelebi, Yıl: 2, Sayı: 4, Nisan 2021,s. 182.
[16] Cezmi Bayram, “DündarTaşer İçin”, Çelebi, Yıl: 2, Sayı:4, Nisan 2021, s. 83.
[17]Dündar Taşer, “Biz Kimiz”, Devlet, 7Nisan 1969, s. 12.
[18]Kendi deyimi ile 1963 yılında Bayezid Sahaflar Çarşısı’nda Cevat RıfatAtilhan’a ait “Gizli Devlet ve Programı” adlı kitabı bulması ile Dabağyan’ınhayatı değişmiştir. Sahaf Ali Uşuk Bey’in dükkânında bulduğu kitabın yazarı ilede tanışan Dabağyan, Cevat Rıfat Atilhan’ın vefatına kadar (4 Şubat 1967)hizmetinde bulunmuştur. Atilhan’ın vefatından kısa bir süre sonra bir mektuplaCumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Lideri Alparslan Türkeş’e müracaat edenDabağyan, partiye kaydolarak hizmet etmek istediğini beyan etmiştir. İstanbulİl Merkezi’nde birkaç gün içinde gerçekleşen kayıt işleminde bizzat AlparslanTürkeş ve İstanbul İl Başkanı Bahaddin Erman hazır bulunmuşlardır. Dabağyan,böylece kendi deyimiyle “Türklük şuur ve gururunu, İslam ahlak ve faziletinitemel almış milliyetçi bir partide” siyasi hayata tekrar girmiş ve bizzatAlparslan Türkeş tarafından partinin “İstanbul Basın Temsilciliği” görevinegetirilmiştir. Bk. Selcan Alperay Erarslan, “Levon Panos Dabağyan’ın GözündenAlparslan Türkeş”, Doğumunun 100. YılındaAlparslan Türkeş Armağanı, Sadettin Yağmur Gömeç, Tuba Tombuloğlu (y. haz..),Berikan Yayınları, Ankara 2018, s. 281.
[19]Levon Panos Dabağyan, Başbuğ Türkeş veMilliyetçilik, Yedirenk Yayınları, İstanbul 2009, s. 239.
[20]Alişan Satılmış-Metin Turhan, ÜlkücüHareket’in ABC’si, Cilt: 2, 1. Baskı, Altınküre Yayınları, Ankara 2002, s.483.
[21]Namık Kemal Zeybek, age, s. 26-32.
[22]Necmettin Hacıeminoğlu, “Ülkücülük ve Ülkücüler”, Töre, Eylül 1973, Sayı: 28, s. 3-7.
[23]Galip Erdem, Sosyalizm ve MilliyetçilikÜzerine Mektuplar, Ötüken Neşriyat,İstanbul 1975, s. 244-262.
[24]İkbal Vurucu, “Galip Erdem (1930-1997)”, Milliyetçilik,Tevfik Erdem (ed.), Otorite Yayınları, Antalya 2020, s. 926-927.
[25]Osman Çakır, “Türk Milliyetçiliğine Adanan Bir Ömür: Galip Erdem’in FikirHayatından Kesitler”, Türk Yurdu,Mart 2012, Sayı: 295, s. 485-486.
[26] Devlet,29 Eylül 1969, s. 12.
[27]İdris Yamantürk, “Galip Erdem’den Hatıralar-Emanetler Verilebilen Adam”, Ülkücülük Nedir? Ülkücü Kimdir? GalipErdem’in Ölümünün 10. Yılı Dolayısıyla, Türk Ocakları Ankara ŞubesiYayınları, Ankara 2007, s. 8.
[28]https://www.enpolitik.com/rutbesiz-bir-maresal-glip-erdem-makale,3806.html(Erişim Tarihi: Tarihi: 12. 04. 2021)
[29]Galip Erdem, “Millî Birlik Şart”, Devlet,7 Nisan 1969, s. 3.
[30] 1998 yılından beriuluslararası alanda faaliyet gösteren Marmara Grubu Vakfının Genel Başkanlığınıyapmakta olan Dr. Akkan Suver; Mayıs 2008 ile Aralık 2019 tarihleri arasındaİstanbul’da Montenegro (Karadağ) Devleti'ni on iki yıl Fahri Başkonsolos olaraktemsil etmiştir. 2020 yılının Ocak ayında Dr. Akkan Suver, Montenegro (Karadağ)Devleti’nin İstanbul’da resmî konsolosluk açması ile görevinden ayrılmıştır.Fahri Başkonsolosluk görevini yaptığı süre zarfında Dr. Akkan Suver,Türkiye’nin ilk ve tek “Basın Kartlı Gazeteci Diplomat” unvanına sahip olmuştur.1998 yılından beri aralıksız olarak gerçekleşen ve uluslararası alanda birprestij birlikteliği olarak benimsenen Avrasya Ekonomi Zirveleri’nin kurucusuolan Dr. Akkan Suver; Barış ve Kültürlerarası Diyalog çalışmalarıyla dünyadakabul gören bir sivil toplum önderidir. Dr. Akkan Suver, 2001 yılındaAzerbaycan Tefekkür Üniversitesi tarafından Fahri Doktora, 2010 yılındaKırgızistan Bişkek Üniversitesi tarafından Fahri Profesörlük, 2013 yılındaRomanya Köstence Devlet Denizcilik Üniversitesi tarafından Fahri Doktora unvanıile taltif edilmiştir. Moğolistan, Azerbaycan, Moldova, Romanya ve uluslararasıbazı kuruluşlar tarafından çeşitli ödüllere layık görülmüştür. Bk. http://www.marmaragrubu.org/yonetim(Erişim Tarihi: 18.04.2021)
[31]Akkan Suver, Ülkücü’ye Notlar, SuYayınları, İstanbul 1978, s. 40-43; Necmettin Hacıeminoğlu’nun verdiğibilgilere göre Burdur Valisi Ömer Naci Bozkurt, “Orhun Abideleri Anıtı”yaptırmak istemiş ancak eserini tamamlatmadan milliyetçilik karşıtı çevreleronu Burdur’dan uzaklaştırmaya kalkışmıştır. bk.. Necmettin Hacıeminoğlu, Milliyetçilik, Ülkücülük, Aydınlar, 2.Baskı, Töre-Devlet Yayınları, Ankara 1976, s. 96; Yapımı tamamlanmış olan“Burdur Anıtları Kitabesi”nde Türk tarihinin önemli noktalarıyla temsiledildiği eserlerin yapımının, 1973 yılında Cumhuriyetin 50. Yılı münasebetiyleVali Ömer Naci Bozkurt tarafından kararlaştırıldığı, tarihçi ve sanatçılardanmüteşekkil bir heyet nezaretinde yapıldığı yazmaktadır. Heyette bulunankişiler: Yük. Mimar Dr. Ekrem Hakkı Ayverdi, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Prof.Dr. Oktay Aslanapa, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Prof. Dr. Nejat Diyarbekirli,Prof. Dr. Cengiz Orhonlu, Mimar Yavuz Görey. bk.. Altan Deliorman, Türk Yurdunun Bilgeleri, 1. Baskı, TimaşYayınları, İstanbul 2009, s. 103.
[32]Akkan Suver, age, s. 21.
[33]Akkan Suver, age, s. 18.
[34] Alparslan Türkeş veÜlkücü Hareket: Milli Ülkü ve Hedef, İlhanBahar (Y. haz. .), 1. Baskı, Hareket Yayın Dağıtım, İstanbul 2011, s.227, 228.
[35]10 Ekim 1965 tarihinde yapılan genel seçimlerde CKMP’den Ankara milletvekiliadayı olan Zorlutuna, 1983 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Hizmet Beratı’nıalmış, “Ümmül Muharrirat” (Yazarların Annesi) ilan edilmiştir. bk. AlişanSatılmış, Metin Turhan, age, s. 294.
[36] Türkiye Millî Kültür Vakfının ilk nüvesi, Ali Neyzi Bey’inannesi Nezihe Neyzi Hanımefendi’nin cenazesinde atılmıştır. Elektrik MühendisiSelahattin Üzel, cenazede tıp doktoru Cevat Babuna’yla karşılaşmıştır. Babunakaybedilmiş Osmanlı topraklarından, Üsküp/Köprülü’den İstanbul’a göç etmiş birailenin çocuğuydu. Üzel, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili kaygılar taşıyor, Türkinsanının yaşadığı ayrışma ve kutuplaşmalardan endişe duyarak bir şeyler yapmakgerektiğini düşünüyordu. Aynı kaygıyı Cevat Babuna da taşıyordu. Vakıf kurmadüşüncesi Cevat Babuna’dan Sabahattin Zaim’e, milliyetçi ve muhafazakârçevrelerde yetişmiş, Demokratik Parti’nin kurucularından dönemin Meclis BaşkanıFerruh Bozbeyli’ye, Cahit Okurer’e, İdris Yamantürk’e, DPT Müsteşarı TurgutÖzal, Recai Kutan’a kadar birçok kişinin ortak görüşü ve katkısıyla 1969’dakurulmuştur. https://www.tmkv.org.tr/hakkimizda/Tarihce(Erişim Tarihi: 13.12.2021). Başkanlığını Ahmet Mustafaoğlu’nun yaptığı vakfıngayeleri arasında “memleket kalkınması, millî birlik şuurunun gelişmesi içinaraştırmalar ve yayınlar” yapılacağı belirtilmektedir. Vakıf, kültürçalışmalarında ise şu umumi esaslara dayanmaktadır: “Kültür çatışmalarımızdamillî bünyemizin yükseltici müspet vasıf ve karakteristiğine aykırı hiçbirtutum ve faaliyet yer almayacaktır. Kültürde şahsilik ve hürlük prensibinikabul ediyoruz. Fakat bu prensibin yanında, vatandaşlar arasında kültürbirliğini meydana getirmek ve korumak için kültürel millîlik ve beşerîliğisağlayacak olan gerekli şart ve imkânların gerçekleşmesine yardım edeceğiz.Kültürde içtimaîlik ve millîliği milletimizi diğer milletlerden içtimaî birbütün içtimaî bir şahsiyet olarak ayıran milletimize has Türk-İslam kültürdeğerlerini ve unsurlarını ortak değerler olarak geliştirmek ve benimsetmek mânâsınıda anlıyoruz. Bütün kültür değerlerinin çağdaş medeniyetin zihniyet ve metotlarıile işlenmesine taraftarız” denilmektedir. bk. Devlet, 24 Ağustos 1970, s. 9
[37]Ülkücü camiayı derinden üzen Dursun Önkuzu’nun şehit edilmesi üzerine NiyaziYıldırım Gençosmanoğlu, “Dursun Önkuzu” adlı ağıtı kaleme almıştır. Ağıt,“Önkuzu hey! Önkuzu!/Önde gider Önkuzu/Anası “Dursun” demiş/Durmaz GiderÖnkuzu/Kuzu yürür, Kuzu yürür/Önde, Önkuzu yürür!/Kuzular meledikçe/Gönlümesızı yürür!/Önkuzu!Hey!Önkuzu!/Önde gider, Önkuzu/Bu bayrak düşmezyere/Ölmedikçe son kuzu!/Dursun adı; Dursun adı./O gitti, dursun adı/Dillerdetürkü olsun/Yürekte vursun adı!/Kuzular koç olacak/Toy, düğün, göç., olacak!/Bu yılki kuzuların/Adları öç olacak!” şeklindedir. Bk. Devlet,26 Kasım 1973, s. 2.
[38]Emine Işınsu, Sancı, Ötüken Neşriyat,İstanbul 1989, s. 350.
[39]2012 yılında Necdet Sevinç anısına hazırlanan Şevket Bülent Yahnici, OktayVural, Muharrem Şemsek, Abdülkadir Sezgin, Ahmet Büyükkarabacak, ZekeriyaBeyaz, Av. Zeki Hacıibrahimoğlu, Turan Yazgan, Hüseyin Mümtaz, Yavuz Bülent Bakiler vb. birçok isminSevinç’le ilgili hatıra ve yazılarının yer aldığı hatıra kitabı dışında 2020yılında Çelebi Tarih, Kültür, Düşünce Dergisi de Necdet Sevinç’le ilgili özelsayı yayınlamıştır. Bu özel sayı,derginin ilk yılı ve ilk sayısıdır. Her iki yayında da ortaya konan gerçekSevinç’in Ülkücülerin keskin kalemi ve şuuru olduğudur.
[40]bk. Metin Karaörs, “Kurt Başlı Kalem Necdet Sevinç’in Kitapları Hakkında”, Necdet Sevinç’in Anısına: Bir TürkMünevverinin Seyir Defteri, Oğuzhan Cengiz (Y. haz.), Bilge Oğuz Yayınları,İstanbul 2012, s. 15-58.
[41]Ayhan Tuğcugil, Türk Milliyetçiliği FikirSistemi, Töre-Devlet Yayınları, Ankara 1980, s. 159.
[42]Sevinç’le ilgili haberlere “Devlet” gazetesi yer vermiş, yanında olduğunuhissettirmiştir. Nitekim 15 Ekim 1973 tarihli sayısında “Bizim Anadolu GazetesiGenel Yayın Müdürü ve Fıkra Yazarı Necdet Sevinç ile Fıkra Yazarı Mehmet AliYörük hakkındaki zincirleme mahkûmiyet kararlarından biri daha verilmiştir”şeklinde mahkûmiyet kararını duyurmuştur. Necdet Sevinç’in 24 Mayıs 1971 tarihinde yayımlanan Suçlular Nerede?başlıklı yazısı Toplu Basın Mahkemesi’nce suç kabul edilmiş ve gazetenin 2yöneticisi, Eski Başbakan Süleyman Demirel'le Eski Millî Savunma Bakanı AhmetTopaloğlu’na hakaret ettikleri gerekçesiyle birer yıl hapse ve ikişer bin lirapara cezasına mahkûm edilmişlerdir. bk. Devlet, 15 Ekim 1973, s. 8.
[43]Necdet Sevinç, Ülkücü’ye Notlar,Kariyer Yayınları, İstanbul 2017, s. 93-95.
[44] Devlet,10 Eylül 1973, s. 10
[45]Şevket Bülent Yahnici, “Milliyetçilik ve Ülkücülük-Ülkücüler ve Siyaset”, Devlet, 13 Ağustos 1973, s. 2.
[46] FerruhSezgin, Sistemin İntikamı, 4. Baskı, Yeni Düşünce Yayınları, Ankara1991, s. 81-82.
[47] Milliyetçi ÇalışmaPartisi 1987 Seçim Bildirgesi, ŞenalMatbaacılık, Ankara 1987.
[48]Metin Turhan, Türk Demokrasi Tarihinde Milliyetçi Hareket, 1. Baskı, PolietikaYayınları, Ankara 2020, s. 577.
[49] İkbal Vurucu, “Ülkücü Türk Milliyetçiliği ÜzerineTartışmalar”, Siyasi Partiler ve Milliyetçilik, Mustafa Yiğit (Ed.), PaletYayınları, Konya 2022, s. 386-387.