Değerli Yeni Düşünce Okurları,
Dünyanın en eski milletlerinden olan Türkler aynı zamanda dünyanın en eski medeniyetine de sahiptir. Türk kültür ve medeniyetinin inşası yaklaşık 10 bin yıl önce başlamış ve günümüze kadar nakış nakış işlenerek gelmiştir. En az on bin yıllık geçmişiyle Türkler; Asya, Avrupa, Afrika ve Amerika kıtalarında yaklaşık 250-300 milyonluk nüfusu ile varlık göstermektedirler.
Töresi, gelenekleri ve görenekleri, davası ile aynı kültüre sahip olan Türk soylu insanların değişik sebeplerle ayrı coğrafyalarda ayrı iradeler altında bırakılmalarına rağmen aralarındaki dil-kültür birliğinden doğan hasret duygusunun ortak bir “ülkü” etrafında, fikirde, ekonomide, dilde, politikada, savunmada ve aynı kültür ortamında birleştirmek günden güne zaruri hâle gelmiştir. Türk varlığının büyük bir unsuru olan adalet ve hoşgörü duygusu ile dünyaya daha önce birçok kez nizam getiren bizler, “Türk birliği” için atılan her adımda bu ülküye yaklaşmış olacağız.
Son dönem Türk edebiyatında ve düşünce dünyasında Kızılelma ülküsünün büyük simgesi şüphesiz Ziya Gökalp’tır. O, bütün eserlerinde Kızılelma ve Turan ülküsünü düşünmüş, Turan devleti içinde de Türk’ün ortak dil, ortak duygu, sevinç, keder ve kısaca ortak hayata sahip olmasını arzulamıştır. Turan şiirinde: “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan; Vatan, büyük ve müebbed bir ülkedir Turan.” mısralarıyla bu yöndeki düşüncesini dile getirmiştir. Türk topluluklarının bir gün birleşebileceği fikrini savunan, basın ve eğitim çalışmalarıyla iz bırakan ve Alparslan Türkeş’in “‘Dilde, fikirde, işte birlik’ şiarı daima yolumuzu aydınlatan bir düstur olmalıdır.” dediği Gaspıralı İsmail Bey bu sözleri ile Türk birliğini işaret etmiştir. Bu ülküyü; 1884 yılında doğup 1920 yılında hayata gözlerini yuman Ömer Seyfettin: “Büyük milletler gibi terakki etmek kan ve din kardeşliğimizi sırasıyla esirlikten kurtarmak Türk namını tarihte tekrar parlatıp Türklükle beraber Müslümanlığı da eski ehemmiyetini verdirmek.” şeklinde yorumlamıştır. Kızılelma’yı Türk birliği olarak telakki edenlerden Mehmet Emin Yurdakul; “O Turan ki, onun her bir bucağı, bize nice hikâyeler nakleder, bin bir hakan sayan aziz toprağı Hint’ten Çin’den önce doğan benim!” mısralarıyla dile getirmiştir. Cumhuriyet’imizin kurucusu ve Göktürk Devleti’nden sonra ilk kez devletimizin adının içerisinde Türk ibaresini koyan Atatürk; “Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir.” “Ne mutlu Türk’üm diyene!” demiştir. Şüphesiz ki o bu sözleri ile yalnız Anadolu da yaşayan Türkleri değil, diğer Türk topluluklarını da kastetmiştir.
3 Ekim 2009 ‘da Nahçıvan’da imzalanan Nahçıvan Antlaşması ile Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye arasında Türk Konseyi adı altında kurulan örgüt daha sonra 2018'de Türk Keneşi adını almış; 2018 yılında üye olmak için başvuran Özbekistan, 2019 yılında Keneş’e katılmıştır. Son olarak Türk Keneşi’nin 12 Kasım 2021 tarihinde adının Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirildiği ilan edilmiştir. Atılan bu somut adımlar diğer ülkeler için de bir umut olmuş, gelecekte Türkmenistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Macaristan’ın da teşkilata üye olması beklenmektedir.
Son dönemlerde bu konuyu en çok dile getiren Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet Bahçeli “Ne Avrupa Birliği ne Şangay İş Birliği, sonuna kadar Türk birliği!” diyerek fitili alevlendirmiş ve Türk Keneşi’nin adının Türk Birliği Teşkilatı olarak değiştirilmesi ile beraber uzun bir süredir üzerinde bizzat çalıştığı, özel olarak tasarlayıp çizdirdiği Türk Dünyası Haritası’nı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye ederek Türk Dünyası Vizyonunu yeniden ortaya koymuştur.
Atalarının izini takip eden Türk devletleri 21. yüzyıla damgasını vurmak için adımlar atmakta, Kızılelma için canla başla çalışmaktadır. Türk’ün ebedî iktidarı ise birlik ve beraberlikten geçmektedir.
Esen kalınız efendim…