AY YILDIZ YÖNETİMİ VE HİLALE YILDIZ OLMAK

31 Ağustos 2018 16:13 Dr. Ali Güler
Okunma
4372
AY YILDIZ YÖNETİMİ VE HİLALE YILDIZ OLMAK

AY YILDIZ YÖNETİMİ VE HİLALE YILDIZ OLMAK

Dr. Ali GÜLER

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, bu yılın Şubat Ayı ortalarında (9-10-11 ŞUBAT 2018) Antalya'daki MHP İl ve İlçe Başkanları İstişare Toplantıs'ında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden söz ederken " Ay Yıldız Yönetimi " tabirini gündeme getirmiştir. Antalya’dan dönerken basın mensupları ile yaptığı bir sohbette de “Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin güçlü Yürütme (yönetim) ve güçlü Meclis olmak üzere iki sütun üzerinde şekillendiğini” belirterek; yasama organı Meclis’i “ay”; yürütmeyi, cumhurbaşkanlığını ise “yıldız” olarak nitelemiş ve  “2019’da oluşacak sistemin adına ay yıldız diyebilirsiniz” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Ay Yıldız Yönetim Modeli
Sayın Devlet Bahçeli, basın mensuplarına yaptığı konuşmada 2019’da hayata geçirilecek Cumhurbaşkanlığı sisteminin şifrelerini anlatmış; Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini Türk siyasi hayatının üçüncü evresi olarak nitelendirmiş ve Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine, “ay yıldız” adını vermiştir. Aynı konuşma sırasında elleriyle sembolleri tarif ederek, “ay yıldız yönetimini” anlatan Devlet Bahçeli, şunları kaydetmişti:
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi; güçlü yönetim, güçlü Meclis’le birlikte iki sütun üzerindedir. Güçlü Meclis; yasama, denetim, denge, güçlü Cürütme ise Cumhurbaşkanı ve hükümetten ibarettir. Birisi etkin yasama denge ve denetim, diğeri de cumhurbaşkanı hükümet. Etkin yasama ve denetim Türkiye’de tüm siyasi partilerin katılımıyla oluşacak olan 600 milletvekilini temsil ediyor. Diğeri ise halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı ve onun kuracağı hükümeti temsil ediyor. O zaman etkin yasama, etkin denetim ve denge ise 600 milletvekilinden oluşuyorsa o şöyle bir ‘ay’dır. Cumhurbaşkanı ise hükümet olarak ‘yıldız’dır. O zaman 2019’da oluşacak olan sistemin adının milli ve yerli kavram olarak, ‘ay yıldız’ diyebilirsiniz. ‘Ay yıldız yönetimi’ adı. Gelecek ay yıldızlı al bayrağın altındadır. İttifak olur olmaz adına ne denirse denilsin. Ama Cumhurbaşkanı hükümet sistemi şöyle iki tane sütuna dayanıyor. Tek olmuş olsa sistem değişikliği çok çabuk çıkarılır. O zaman değiştirmek kaldırmak kolaydır. Çift olursa iki sütün üzerine inşa edilirse güçlü olur sarsılmaz.”
Sayın Devlet Bahçeli, aynı konuşmasında “ay yıldızın cumhuriyetin tarihsel sürecini de anlattığını” belirtmiştir.
Sayın Devlet Bahçeli’nin bu açıklamaları basında yer alıp, kamuoyuna yansıyınca bazı kesimler “ay yıldız” kavramının; 7 Ağustos 2016 Yeni Kapı buluşması sonrasında başlayan ve sonradan adı Sayın Devlet Bahçeli tarafından “Cumhur İttifakı” olarak konulan Adalet ve Kalkınma Partisi - Milliyetçi Hareket Partisi arasındaki işbirliğini tanımladığı şeklinde algılandı. Fakat gerçek bu değildi. Bu kavram, 16 Nisan 1017 Halk Oylaması sonrasında yürürlüğe giren anayasa değişikliğinin getirdiği yeni yönetim modelini tanımlıyor ve o modeli tarihi, sosyolojik bir zemine oturtuyordu.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Prof. Dr. E. Semih Yalçın bir gün sonra (14 Şubat 2018) Etik Haber’e yaptığı ve bütün gazete ve haber sitelerinde yer alan “Ay Yıldız İttifak Değil, Yönetim” başlıklı değerlendirmesi ile konuya açıklık getirdi.
Sayın Semih Yalçın, bazı çevrelerce “Ay Yıldız” tanımlamasının yanlış yorumlanarak kamuoyuna “ay yıldız ittifakı” şeklinde aktarıldığını belirterek, "Sayın Genel Başkanımızın gündeme getirdiği 'Ay Yıldız Yönetimi'; 16 Nisan 2017'de Anayasa referandumuyla kabul edilen ve 2019 Kasım'ında hayata geçecek olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, şanlı Türk bayrağının ifade ettiği büyük tarihi miras üzerinden tasvir edilmesinden başka bir şey değildir” dedi.
Yalçın, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, iki sütun üzerine oturmuş milli ve yerli kavram olarak bir ‘Ay Yıldız Yönetimi’dir. Sütunlardan birini yasama, denetim ve denge unsuru olan ve 600 milletvekilinden meydana gelen parlamento, diğerini de cumhurbaşkanı ve hükümetten meydana gelen yürütme erki oluşturmaktadır. Millet, bu iki sağlam sütunun etrafından kenetlenmiştir. Kenetlenmeyi sağlayan çimento; bayrağımıza al rengini veren şehitlerimizin kanıdır.” açıklamasında bulundu.
Sayın Yalçın aynı açıklamasında bir tarihçi titizliği ile “Ay ve yıldız”ın Türk mitolojisi, Türk tarihi ve Türk devlet geleneği içindeki anlam ve değerini ve niçin Türk bayrağı olarak seçildiğini ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır. Özellikle gençlerimiz tarafından mutlaka okunması gereken bir yazıdır. Etik Haber veya Ortadoğu Gazetesi arşivinden ulaşılabilir.
Bu nedenle biz bu yazımızda meselenin o boyutuna fazlaca girmeden, 94 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üçüncü yapılandırılması evresinde hayat geçirilen yeni yönetim modelinin niçin “ay yıldız modeli” olarak adlandırıldığı konusu üzerinde duracağız.

Al Bayrağın Zemini: Bağımsız ve Tarafsız Yargı (Adalet)
Sayın Devlet Bahçeli, ilk değerlendirmesinde yeni sistemin güçlü yürütme ve güçlü yasama olmak üzere iki sütun üzerinde yükseldiğini ifade etmişler, daha sonra kamuya açık konuşmalarında bu kavramı “erkler” bakımından daha da ayrıntılı bir şekilde açıklamışlardır. Hatta, eline al bayrak renginde dört küçük kart alarak “ay yıldız yönetim modeli”ni, her bir “erk”i temsil eden remizleri tek tek göstererek anlatmıştır.
Bu modelde ay ve yıldızı bağrında koruyup, kollayan, besleyip büyüten al bayrağımızın zeminidir. Bu zemin ay ve yıldız sütunlarının üzerinde yükseldiği zemindir. Peki, kamu hukuku, anayasa hukuku ve siyaset bilimi bakımından bu zemin hangi “erk”i temsil etmektedir? Elbette “yargı” erkini yani “adalet”i temsil etmektedir.
Bilindiği üzere Türk devlet anlayışında “adalet, hukuk, yargı” kavramları son derece önemlidir ve “könilik” ile “töre/türe” sözcüğü ile ifade edilmiştir. Hatta “Türk, Törük, Türük” sözcüğünün de “türeli” anlamında “töre/türe” sözcüğünden geldiği iddia edilmiştir. İslamlık öncesinde de İslamlık sonrasında da Türk devletleri adalet, hukuk üzerine kurulur, yaşatılır ve devam ettirilir. Orhun Kitabeleri’nden başlayarak, Kutadgu Bilig de dahil olmak üzere bütün siyasetname/nasihatname eserlerimizde geniş bir şekilde izah edilen “Türk töresi” şu dört ana olguya dayanmaktadır: Könilik (Adalet), Tüzlük (Eşitlik), Uzluk (Faydalılık), Kişilik (İnsanlık ve Hoşgörü).
Göktürk Kitabeleri’nde Bilge Kağan Türk milletine, “üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini, töreni kim bozabilir?” diye soruyordu. Burada, “il” “devlet”; “töre” de “adalet, hukuk düzeni” anlamındadır. Cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Orhun Kitabeleri’ne dair okuduğu bir kitapta bu satırların yanına, “Büyük Nutuk, işte bu cümleyi anlatmaktadır” diye, bizzat kendi el yazısı ile not düşmüştür.
“Cengiz Han Yasaları”, “Timur’un Tüzükatı” gibi tarihî Türk devlet anlayışının “Adalet ve hukuk” kavramını güçlü bir şekilde aksettiren metinler vardır. Devletin “adalet ve hukuk” üzerine kurulup yaşatılması geleneği Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de yaşatılmış, “Kanunnameler” adeta birer “anayasa” olarak işlem görmüştür. Yine Osmanlı Devleti’nde özellikle kuruluşundan itibaren “Daire-yi Adliye” veya “Daire-yi Adalet” adı verilen, adalet ile başlayıp, adalet ile biten bir yönetim modeli, anlayışı hayata geçirilmiştir.
Genel itibariyle Osmanlı devlet ve toplum yönetiminin merkezine konmuş bu anlayış, ancak adaletin sağlanmasının bir devleti ayakta ve sağlam tutabileceğine işaret etmektedir. Devlet katında ve toplum arasında sağlanacak mutlak adaletin uygulayıcısı, yasama, yargı ve yürütme erklerini şahsında toplamış bulunan padişahtır. Padişahın sağladığı ve koruduğu adalet ile başlayan bu döngü, hem vatandaşı (tebaa), hem orduyu, hem de devlet hazinesini kapsayarak yine padişaha hizmet ederek tamamlanır. Bu şekilde, “zıllullah fi’l-arz” (Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesi) unvanıyla manevi meşruiyetini sağlayan padişah, Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlara “Allah için hakkı ayakta tutan hâkimler ve adalete şahitlik eden kimseler olun” (Mâîde Suresi, 8) emrini de yerine getirmiş olur. Kur’an-ı Kerim’de pek çok konuyla ilgili ayet olmakla birlikte yönetim ve yöneticiler bakımından şu ayetler de dikkat çekmektedir:
 “Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.” (Nisa Suresi, 4/58)
“Ey İman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. Zengin veya fakir de olsalar. Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer çarpıtırsanız veya çekinirseniz şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa Suresi, 4/135)
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl Suresi, 16/90)

Düzenli işleyen her toplumda adalet yüksek bir ideal olarak görülür. Âdiller övülür. Zâlimler kötülenir. Peygamber Efendimizin, “bir saat adaletle hükmetmek; kırk yıl nafile ibadetten hayırlıdır” sözü hatırlanmalıdır. Hazret-i Ömer, “adaleti” ile meşhur olmuştur. Hazret-i Ömer’in “Adalet mülkün temelidir” (el-Adlü esâsü’l-mülk) sözü bir şiar olarak vurgulanır. Buradaki mülk sözcüğünün, öncelikle “devlet”i ifade ettiği bilinmektedir.
Bütün bu tarihi gelenek ve manevi dünyamızın içinden süzülüp gelen değerler devlet geleneğimizi oluşturmuş, Türk milletinin devlet anlayışı “adalet” ve “hukuk düzeni” temelinde yükselmiştir.
24 Haziran 2018 seçimleri sonrasında tüm kurum ve kurallarıyla geçeceğimiz “ay yıldız yönetim modeli”nin Yasama (TBMM) ve Yürütme (Cumhurbaşkanlığı) erklerinin üzerinde yükseleceği zemin bu nedenle “adalet ve hukuk düzeni” zeminidir. Bu da “tarafsız ve bağımsız yargı”dır.
Anayasamıza göre “yüksek yargı organları Türk milleti adına karar verir, adalet dağıtır.” Türk milletinin iradesi burada da hayata geçirilmiş olacaktır. Çünkü ay yıldız yönetim modelinde, yüksek yargı organlarının üyeleri, millet tarafından seçilen meclis ve yine millet tarafından seçilen yürütme organının başındaki Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecektir. Bu sistemde çağdaş demokrasinin gereği kanunun değil, hukukun üstünlüğü esastır.

Al Bayrağımızın Hilal Şeklindeki “Ay”ı: Güçlü Yasama (TBMM)
    Ay yıldız yönetim modelinde, bayrağımızın “ay”ı Sayın Devlet Bahçeli’nin belirttiği gibi “yasama” erkini temsil etmektedir. Yasama erkinin mekânı Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türk milletinin iradesinin güçlü bir şekilde yansıdığı mekândır. Siyasi partilerimizin kendi kimlikleri ve amblemleri ile “ittifak” yapabilmelerinin önünü açtığı için ay yıldız yönetim modelinde “temsilde adalet” de sağlanmış olacaktır. 24 Haziran’da gerçekleştireceğimiz seçim, böylesi bir modelin seçimi olarak gerçekleşmektedir.
Birbirleriyle aynı sosyolojik ve ideolojik zemine dayanan partiler, kurumsal kimliklerini koruyarak “meşru bir ittifak” içinde buluşabilmişlerdir. Bu seçimler açısından değerlendirdiğimizde bu tespitimizin sadece “Cumhur İttifakı” için geçerli olduğunu söylemeliyiz. Diğer ittifakta (Millet İttifakı) yer alan partilerin bir araya geliş nedenleri ise daha çok Sayın Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı ve küresel sistemin Türkiye için tasarladığı geleceğin inşası veya hiç değilse “ay yıldız yönetim modeli”nin geriye çevrilmesi olarak açıklanabilir. Seçmen kitleleri bakımından burada ideolojik ve sosyolojik bir ortaklık değerler sisteminin bulunmadığı görülmektedir.
    Bu modelde Türk milletinin iradesinin tecelligâhı olarak yasama organı, bizatihi yasa yaparak ve yürütmeyi denetleyerek önemli bir güce kavuşmaktadır. Tek başlı hale gelen ve yetkiler bakımından güçlendirilen yürütme organının bütün tasarruf ve uygulamalarını denetleme ve dengeleme mekanizması “ay” ile temsil edilen yasama organı, yani meclistir. Bu nedenle, yeni sistemde milletin iradesi ile seçilerek güçlendirilen “Cumhurbaşkanı”nın demokrasi dışı bir takım iş ve eylemlere kaymasını önleyecek olan da yasama organı Meclistir.
    Türk devlet geleneği içinde “kengeşmek” (danışmak, konuşmak) sözcüklerinden hareketle önceleri “Kengeş Meclisi” denilen, sonra Türkçe “kurul” fiili ile Moğolca “-tay” ekinden türetilmiş olan “Kurultay” sözcüğü ile ifade edilen “Meclis” fikri çok güçlü bir şekilde yer almaktadır. Kağanın başkanlığında ve tüm boy beyleri ile “aksakal” denilen tecrübeli, bilge insanların katılımı ile toplanan Kurultaylarda devletin ve milletin önemli kararları alınmıştır.
    “Ay” ile temsil edilen “yasama” organı, milletin iradesini temsil eden mekândır. Milli Mücadele döneminde “irade-i milliye” veya “hâkimiyet-i milliye” kavramları ile ifade edilen millet iradesinin temsil mekânıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş sürecinde bu milli iradenin temsil mekânı olan Ankara’da açılan meclis “Gazi Meclis”tir. Çünkü ülkeyi işgalden kurtaran “Başkomutan” Meclis Reisi Gazi Mustafa Kemal Paşa’dır. Meclis kararı ile Başkomutan olarak meclisin yetkilerini kullanmaktadır. Milletvekillerinin çoğu aynı zamanda cephede görev almış, fiilen savaşmış insanlardır. O nedenle hem kırmızı hem yeşil şeritli İstiklal Madalya sahibi olmuşlardır.
    Hürriyet ve istiklâlimizin sembolü olarak Al Bayrağımızda “ay”ın “hilal” şeklinde temsili, “hâkimiyet” kavramı, “milli hâkimiyet” kavramı ile yakından ilişkilidir. Çünkü “ay”ın “hilal” şekli, Türklerde en eski devirlerden beri “hâkimiyet”i ve onun sahibi “metbu” olanı ifade eden “yay”a benzer. Bilindiği üzere devlet geleneğimizde “yay” “metbuiyeti” (hâkimiyeti), “ok” da “tabiyeti” (bağlılığı/vassallığı) temsil eder.
    Şu halde, ay yıldız yönetim modelinde bağımsız ve tarafsız yargı zemini üzerinde yükselen iki sütundan biri olan “yasama” hilal şeklindeki “ay” ile temsil edilmekte, Türk milletinin, seçimler/sandık yoluyla TBMM’ne yansıyan meşru iradesini, hâkimiyet-i milliyeyi ifade etmektedir.

Al Bayrağımızın “Yıldız”ı: Güçlü Yürütme (Cumhurbaşkanlığı)
    Ay yıldız yönetim modelinde bağımsız ve tarafsız yargı zemininde yükselen ikinci sütun, güçlü yürütme organıdır. Yani Cumhurbaşkanlığı’dır. Doğrudan halk tarafından ve “yüzde elli artı bir” gibi çok yüksek bir oranla seçilmektedir. Meşruiyetinin kaynağı doğrudan milletin iradesidir.
    Parlamenter sistemde, yetkiler ve sorumluluklar bakımından “Cumhurbaşkanı” ve “Başbakan” ikilisi arasında paylaştırılmış olan ve çoğu zaman siyasi krizlere yol açan, bir takım siyaset dışı iç ve dış vesayet odaklarının siyaset mühendislerine her zaman açık bir halde bulunan sistem artık tek edilmektedir. Daha çok geri kalmış ülkelerde görülen ve hızlı karar almanın önünde engel oluşturan yürütmedeki çift başlılık kaldırılmıştır.
    Cumhurbaşkanı’nın “partili” veya “partisinin başında” kalarak görevini yürütebilmesi, ay yıldız yönetim modelinin getirdiği en önemli yeniliklerden biridir. Zaman zaman eleştirilse de bu yenilik, esasında seçilmiş siyasetçiye güveni artıracak, dolayısıyla her askeri darbe ile toplumda azaltılan siyaset ve siyasetçiye duyulan güveni, inancı yeniden pekiştirecektir. Modern demokrasilerde de olması gereken budur. Cumhurbaşkanı’nın sistem içinde “partili” olması sistem ve demokrasi için bir sıkıntı yaratacak konu değildir. Önemli olan sistemin diğer unsurlarının (yasama ve yargı) yürütme organının başındaki “Partili Cumhurbaşkanı”nı iş ve kararlarından dolayı denetleyip, denetleyememeleridir. Önceden “yetkili” ve fakat “sorumsuz” olan Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve hükümeti (bakanlar), ay yıldız yönetim modelinde iş ve eylemlerinden dolayı görevleri süresince ve görevlerini bıraktıktan sonra da yasama ve yargının denetimine tabidir. Bu mekanizmalar, mesela TBMM kararıyla “Yüce Divan (Anayasa Mahkemesi)’da yargılanmak” dahil sistem içerisinde yer almaktadır. Kısaca “yıldız”, hem üzerindeki zemine, hem de “ay”a tabidir.
    Türk devlet geleneğinde “yıldız” yani yürütme organı, hem yöneten hem de kurumlar bakımından çok önem verilen bir konudur. “Elgi uzun” kavramı ile ifade edilen yürütme erki, iç ve dış güvenliğin, üreten ve rekabet edebilen bir ekonominin, refahın, adil bir paylaşımın, onurlu ve milli bir dış politikanın, sosyal adaletin, kültürel zenginliğin garantisidir. Gelenek, bütün bu alanların düzenlenmesi ve bunlarla ilgili örgütlenmelerin yapılarak beklentiler doğrultusunda sonuç alınmasını yürütme organı ve onun başındaki kağan/hükümdar/sultan veya seçilmiş cumhurbaşkanına görev olarak vermiştir. Bu bakımdan Türk devlet geleneğinde “Devlet” babadır: Doyurur, giydirir, yoksulları zengin kılar.
    İşte bütün bu nedenlerle, yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanlığı Forsumuzda Atatürk’ten beridir, Türkiye Cumhuriyeti ortada bir büyük yıldız ve tarihte kurulan 16 Türk devleti de ayrı ayrı 16 “yıldız” ile sembolize edilmiştir.

“Ay”a/Hilale Yıldız Olmak Nedir?
    Ay yıldız yönetim modeli, “ay” ve “yıldız” sütunları ile tarihi Türk devlet anlayışındaki “bengü/mengü devlet” (ebedi/sonsuza kadar yaşayacak olan devlet) anlayışını da temsil eder. Atatürk’ün, “benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet yaşayacaktır” sözleri de işte bu “bengü/mengü” devlet anlayışını yansıtır. Yine Atatürk’ün, “yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur!” sözünü de bu anlamda anlamak gerekir. Devletimizin ve milletimizin bekasına sahip çıkmak, işte bu “sonsuzluğu” ve “yaşatma/var olma iradesini” gösterir.
    Mademki, sistem de ay, milletin iradesini, hâkimiyeti milliyeyi yani yasama organını temsil etmektedir, o halde yıldız da bu iradeye uygun iş ve eylemlerin yürütme faaliyetlerinin adresi olacaktır. “aya, hilale yıldız olmak”, tarihi Türk devlet geleneği bakımından ilk planda devletin ebediliğini temsil etmeyi, ikinci planda da yürütmenin milletin iradesine tabili oluşunu ifade edecektir.
    Bu modelin felsefi derinliği içinde bulunan bir diğer konuda M. Emin Resulzade’nin şu sözlerinde gizlidir:
“Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez!”
Ay/hilal ve yıldız için, vatan için, milletin birlik ve bütünlüğü için, ezan-ı Muhammedî için, ilâ-yı Kelimetullah için, Kızılelma için kara toprağın bağrında yatan şehitlerimizin, hayatını kaybetseler bile ellerindeki al bayrağı (ay ve yıldızı) bırakmayan şehitlerimizin ruhlarını da taziz (ululama) etmektir.
    Şair Süha Baykara’nın Zafertepe Çalköy’deki anıt için yazdığı şu mısra bunu ne kadar güzel anlatmaktadır:
    “Kanımla boyadım damla damla tenini,
    “Ruhum tutar düştüğüm yerde dimdik seni.”
    Ne mutlu, hilal için yıldız olup göklere yükselenlere!
Evet, şimdi hilal için yıldız olmak sırası 24 Haziran 2018 Pazar günü sandık başına gidecek seçmenlerimizde… Bizlerde… Sandıklara gideceğiz, en demokratik ve kutsal oy verme hakkımızı kullanacağız. Hepimiz hilale yıldız olacağız… Ay yıldız Yönetim Modeli (Cumhurbaşkanlığı Yönetim Modeli)’nin mimarları safında yer tutacağız.
Hilale Yıldız Olacağız!
Yeni Ülkülere Yol Alacağız!
Ülkülerin, Ülkücülerin nasıl devletleştiğini dünya âleme, dosta düşmana göstereceğiz.