BİR FİKİR VE BAYRAK ADAM: BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ

07 Ağustos 2024 11:40 Prof.Dr.Hakan AKDAĞ
Okunma
10
BİR FİKİR VE BAYRAK ADAM: BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ

BİR FİKİR VE BAYRAK ADAM: BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ

Prof. Dr. Hakan AKDAĞ*

Rahmetli Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş Bey, tarihte örneklerine pek sık rastlamayan müstesna şahsiyetlerden biridir. Karizmatik lider bilge lider tarihi şahsiyet gibi sıfatlar muhterem liderimizi anlatmakta kullanılan başlıca sıfatlar olarak Türk Milleti tarafından benimsenmiş ve kabul görmüştür.
Dr.Devlet BAHÇELİ

Birinci Dünya Savaşı ile varlığını sonlandıran Osmanlı İmparatorluğu, yerini rejim değişikliği ile Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakmıştır. Millî Mücadele’nin zaferle tamamlanmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk, merhum Atsız’ın deyimi ile “ortalığa bir Türklük dehşeti” çıkarmıştır. Atatürk’ün yaşadığı dönemde Türk milliyetçiliği Türk devletinin hâkim düşüncesi olma özelliğini korumuş; bu dönem “Her şey Türk için, Türk’e göre, Türk tarafından” anlayışı yeni Cumhuriyetin hâkim fikri olmuş ve Türk devrimleri bu fikrin üzerinde temellenmiştir.
Atatürk’ün uçmağa varmasının ardından İnönü yönetiminde Atatürk’ün Türk devrimleri kesintiye uğramış; Türk devletinde hâkim fikir olan Türk milliyetçiliği fikrî, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Türk hükûmetinin Ruslara yapmış olduğu “kompliman” ile 3 Mayıs 1944’te zorlu bir imtihan geçirmiştir. Zeki Velidi Togan, Atsız Bey, Nejdet Sançar, Fethi Tevetoğlu gibi dönemin önde gelen Türk milliyetçileri vatana ihanetle, milleti bölmekle yargılanmış; bu Türk aydınları ve askerleri evlerinden ve mesleklerinden mahrum bırakılmışlardır. Bu süreçte yargılanan sancak isimler arasında azimli bir Türk subayı göze çarpmaktadır: Piyade Üsteğmen Alparslan Türkeş.
Daha önce yapılan birçok çalışmada yaşamı üzerinde yoğun bir şekilde durulduğu için bu yazıda Başbuğ Alparslan Türkeş’in liderlik vasıfları, devlet, dava ve fikir adamlığı üzerinde durulmuştur. Akabinde kendisinin kaleme aldığı eserler çerçevesinde Başbuğ Alparslan Türkeş’in düşünce dünyasına bir derkenar açılmıştır.

Karizmatik Liderlik ve Alparslan Türkeş
Liderlik tipleri içerisinde toplumu amaç ve hedeflere yöneltmesi varsayımına dayanan karizmatik liderlikte liderler takipçilerini suistimal ya da manüple ederek değil, onları belirlenen ortak ülkü ve planların hayata geçirilmesine odaklanmaktadır. Karizmatik liderlik teorisinin diğer liderlik teorilerinden ayrılan yönü ahlâki öğesidir (Erzen,2008:71). Toplumsal sorumluluk almak, alınan sorumluluk ve inisiyatifi en başarılı bir plan çerçevesinde ortaya koymak, bunu yaparken de toplum bireylerine gelecek ümidi aşılamak dönüşümcü liderlerin bariz özelliklerinden birisidir. Bass ve Riggio (2006:38), Karizmatik liderlerin ait oldukları toplumda kişisel duruşları ile olumlu etkiler ortaya koyarken topluluk üyelerine de yol açıcı bir rol üstlendiklerini ifade etmektedirler. Bu bakımdan Karizmatik liderler topluluk üyeleri üzerinde derin etkiler bırakabilen, onları kendilerini gerçekleştirebilmelerine imkân tanıyan, ortak düşünce ve eylemlere kusursuzca yöneltebilen kişiliğe sahiptirler. Bu durumun gerçekleşmesi halinde önce topluluk üyeleri ve bir süre sonra toplumun değişim geçirdiği görülmektedir. Bu liderler dönüşümcü ve rol model etkiler barındırmalarından dolayı aynı zamanda takipçileri tarafından karizmatik lider olarak da değerlendirilmektedirler.
Çocukluk yıllarından itibaren mücadele dolu 80 yıllık bir ömür geçiren Başbuğ Türkeş, dönem Türk siyasileri arasında dönüşümcü liderliği ile ön plana çıkmıştır. 1944’te genç bir subay iken Türk milliyetçisi olmakla yargılanmış olan Başbuğ Türkeş, 1960 İhtilali’nin “Kudretli Albayı” olarak Türk devlet yönetiminde “Başbakan Müsteşarı” olarak Türk devletine hizmet etmiştir. Başbuğ Türkeş’in kısa olan bu görev süresinde Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK), Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Toprak Reformu Müsteşarlığı kurumlarını teşkil etmiştir. Bu kurumlardan bazıları bugün halen Türk devlet yönetiminde önemli rol oynamaktadır.
Başbuğ Alparslan Türkeş’in Türk devlet yönetimi içerisinde karizmatik liderlik yapısına sahip olduğu ifade edilebilir. Türk milliyetçileri tarafından kendisine atfedilen “Başbuğ” vasfı Alparslan Türkeş’in karizmasının açık bir tezahürüdür. Ortaya koymuş olduğu yöntem ve program ile Türk milletini belirlenen bu yolda yürütmeye çalışan bir lider profili karşımıza çıkmaktadır. Kendisi zaman içerisinde birçok eser kaleme almıştır. Fakat “Dokuz Işık” adlı yapıt, bu eserler arasından idealizmin realiteye dönüştürülmesinde bir program niteliği taşıdığı için ayrılmakta ve öne çıkmaktadır (Hocaoğlu,17 Nisan 1997). Müreffeh bir Türkiye’nin inşasının plan ve programının detaylı olarak uluslararası karşılaştırmalarla, tarihsel örneklerle ve toplumsal verilerle desteklenerek ortaya çıkan bu çalışma Türk Milliyetçiliğinin toplumsal çizgisini de ortaya koyması bakımından önemlidir.
Karizmatik liderler, güçlü bir kişilik, stratejik düşünebilme ve disiplinli ve teşkilatlı bir çalışma ilkesi ile hareket eden kişilerdir. Bu bakımdan değerlendirildiğinde Başbuğ Alparslan Türkeş, Türk milliyetçiliğinin siyasi alanda karşılığını bulduğu Milliyetçi Hareket Partisini ve Türk gençliğinin geleceğin büyük Türkiye’sine hazırlamak için kurduğu Ülkü Ocaklarının sevk ve idaresinde karizmatik liderliğin bu yönünü oldukça iyi bir şekilde temsil etmiştir. Türk siyasetinin ve Türk gençliğinin bu iki köklü kurumu bugün dahi Başbuğ Türkeş’in teşkil etmiş olduğu disiplinli, teşkilatlı ve stratejik düşünebilme yeteneğini ilk günkü gibi sürdürmektedir. 1980 öncesi dönem penceresinden bakıldığında Türk milliyetçiliğinin varlık-yokluk mücadelesi verdiği iç karışıklık döneminde dahi gerek MHP gerekse Ülkü Ocakları Türk milletinin yegâne mümessili olmaktan bir adım geri durmamışlardır. Bugün gelinen noktada 2023 Lider Ülke Türkiye’nin hayata geçirilmesinde, Türkiye’nin iç ve dış alanda güçlü kılınmasında MHP ve Ülkü Ocakları’nın inkâr edilemez emekleri bulunmaktadır.
Soğuk Savaş süresince iki kutuplu dünyada yaşanan gelişmeler ve toplumsal hareketlere bakıldığında sol tandanslı işçi ve öğrenci hareketlerinin dünyada ve Türkiye’de geniş bir örgütlenme içine girdiği görülmektedir. Bu süreçte Başbuğ Türkeş, Türk gençliğini hareketleri ülke genelinde yıkıcı bir hal almaya başlayan aşırı sol fraksiyonlara karşı örgütlemiş; gerek parti üzerinden gerekse oluşturmuş olduğu sivil toplum kuruluşları üzerinden Türk gençliği ile omuz omuza mücadele vererek Türk milletinin kaderinde belirleyici rol üstlenmiştir. Karizmatik liderler, liderlik ettikleri yapıyı dönem şart ve koşullarına göre revize edecek bir misyon ve vizyona sahiplerdir. Ulusal ve uluslararası şartlara göre toplumun revize edilmesi, olağanüstü durumlara karşı insanların hazırlıklı hale getirilmesinde Karizmatik liderler kilit bir rol oynamaktadırlar Bu bağlamda Başbuğ Türkeş’in aşağıda yer alan ifadeleri Türkiye’nin içinde bulunduğu zorlu sürece yönelik bir çıkış yolunu işaret etmesi bakımından önem taşımaktadır:
 “Üçüncü yolu açmış bulunuyorum. Türkiye’yi kurtaracak yeni yolu işaret ediyorum. Dokuz Işık bayrağını her çeşit fırtınaya karşı açmış, dalgalandırıyorum. Şimdi bu bayrağın altına Türk Milleti için hiçbir çıkar düşünmeden, daima vermeyi ve her şeyini vermeyi göze alan fazilet savaşçılarını çağırıyorum… Türklük şuur ve gururuna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum. Modern medeniyetin en ön safına geçmek üzere çağlar üzerinden sıçramaya çağırıyorum. Hareketin adını isteyenlere yeniden açıkça ilan ediyorum: Yeniden maneviyata dönüş. Hedefimiz Türkiye’yi aç hürler, tok esirler ülkesi yapmamaktır…”
Bir Devlet ve Fikir Adamı Olarak Alparslan Türkeş
Başbuğ Alparslan Türkeş Türk milliyetçiliğinin yakın dönemine damga vurmuş önde gelen isimleri arasında yer almaktadır. Kendisinin devlet ve fikir adamlığının tezahürünü, kaleme almış olduğu eserlerde görmek mümkündür. Kendisi, Türk milliyetçiliğini Türklük karşısında yayılma çabası güden zararlı ideolojilere karşı panzehir olarak görmüştür. Burada “Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır” görüşüne bağlı olarak Türk milliyetçiliği fikrinin diğer ideolojilere karşı muzaffer olabileceğini görmektedir (Yeniçeri, 2003: 19,20). Başbuğ Türkeş, Türk milletinin varlığının korunmasını ve daha iyi bir Türkiye inşasının anahtar rolünü yine Türk milliyetçiliğine bağlamaktadır. “Türk milletinin varlığını korumak yüceltmek ve ölümsüzleştirmek düşüncesi başka her çeşit davanın üstünde ve her türlü hareketin önünde yer almalıdır. Gerek Türkiye’de ve gerekse Türkiye dışında meydana gelen her türlü olay yukarıda belirtilen bu düşüncenin ışığında incelenmeli ve değerlendirilmelidir Türk milletinin yükselmesini sağlayacak en kutlu güç kaynağı milliyetçilik ve Türkçülüktür” (Türkeş, 2000a:25) ifadelerinde Türk milliyetçiliğinin müreffeh bir Türkiye inşasındaki önemini vurgulamaktadır.
Başbuğ Türkeş, Türk milliyetçiliğinin sorunlarını salt Türkiye ile sınırlı olmaması gerektiğini, Türk dünyası merkezli bir anlayışla dünya genelindeki değişime ve uluslararası ilişkilere bağlı çözümlerin realiteye uygun bir politika ile mümkün kılınabileceğini belirtmektedir. Bu bağlamda dışa kendisini kapatmadan ve dünyanın gerçeklerinden kopmadan Türkiye’nin gelişmişliği sağlanmalıdır (Türkeş, 1979:7).
Başbuğ Türkeş’e göre, maddi gelişmişliğin yanı sıra manevî anlamda bilinçlenme de Türk milliyetçiliği anlayışı kapsamındadır (Türkeş, 1996:13). Ayrıca Türk milliyetçiliği, Türk devletinin daha iyiye ve Türk milletinin daha güzele kavuşması için stratejik bir düşünce ve azimli bir tutkuya sahip olmaları gerektiğini belirtmektedir. Türk milliyetçiliği, kültür, bilim ve teknik alanında maddi gelişmelerin yanında düşünce ve maneviyat anlamında da kendisini geliştirdiği müddetçe dünya devletleri arasında Türkiye’nin yükselmesi mümkündür. Bütün bu düşünceler gerçekleştirilirken, Türk milletinin yapısına uygun bir şekilde hareket edilmesi usulün esas ile bütünlemesini mümkün kılacak ve tam, dosdoğru bir gelişmişlik düzeni teşkil edilecektir (Türkeş, 2000a:26).
Başbuğ Türkeş, Türk devletinin ve Türk toplum yapısının en uygun yönetim biçimini demokrasi idaresinden geçtiğini birçok defa belirtmiştir. Hatta kendisi 1960 ve 1980 İhtilalleri ile 1971 Muhtırasını görmüş birisi olarak en kötü demokrasi yönetiminin dahi en iyi ihtilalden daha iyi olduğu düşüncesinde olarak Türk demokrasisinin Türk devleti için büyük bir öneme sahip olduğunu düşünmektedir. Bu bağlamda savunmuş olduğu Türk Milliyetçiliği düşüncesi elbette ki demokrat bir anlayış ekseninde hareket etmektedir. Milliyetçilik fikrini işlediği eserler ve konuşmalarında demokrasi ile milliyetçilik at başı olarak düşünülmüştür (Yiğit, 2019: 11). Eserlerinde demokrasi karşısında gerçekleşmesi muhtemel Totaliterizm, Monarşi, Nazizm gibi baskı yönetimlerinin olumsuzluklarını tarihsel örneklerle ele almaktadır. Bu minvalde Türk milliyetçiliğinin partisi olarak kurulmuş olan MHP, her şeyden önce Türk demokrasisinin en iyi şekilde işlemesi için gerekli zamanlarda gerekli görülen davranış ve tavrı almaktan çekinmemektedir. Unutulmamalıdır ki, demokrasinin işlerliğini kaybettiği bir toplum yapısında vatandaşların egemenliğinden tam anlamı ile bahsedebilmek mümkün değildir. Demokrasi, kaynağını insandan aldığı sürece toplumda uygulanabilir bir yapıya sahiptir. Bu açıdan düşünüldüğünde, Başbuğ Türkeş’in düşünce yapısı insan merkezlidir (Türkeş, 1982: 45). “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” düsturunca hareket eden bu düşünce, insan hak ve özgürlüklerinin korunmasına, insan sevgisine ve hürriyetine dayanmaktadır. Gerek İslâm ahlâkı gerekse Türk toplum geleneği her şeyin merkezine insanı koymaktadır. Bu bakımdan millî ve manevî olgular insana değer verdiği ölçüde meşruiyet kazanmaktadır
Başbuğ Türkeş, milletler tarihini aynı zamanda bir mücadele tarihi olarak görmektedir. Bu mücadele içerisinde Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmiş ülkeler seviyesine yükseltilmesi, Türk devletleri ile Türkiye Cumhuriyeti arasında kardeşlik ve tarihî bağların kuvvetlendirilmesi, uluslararası alanda Türk milletinin yabancı devletler karşısında sağlam bir yapıya kavuşmasında önemli bir yere sahiptir (Türkeş, 1972: 10). Bu düşünce bağlamında Başbuğ Türkeş, bilim, sanat, edebiyat, askeriye ve diğer alanlarda Türkiye’nin bir dünya ülkesi haline gelmesinin Türk milliyetçiliğinin hedefi olduğunu ifade etmektedir (Türkeş, 2000b: 24). Milletler arası mücadelede “hak güçlünündür” ilkesinin değişmez bir ilke olduğunu belirten Türkeş, bu düzlemde verilen mücadelede ayakta kalabilmek için her şeyden önce güçlü bir Türkiye’nin bulunmasını elzem olarak görmektedir (Türkeş, 1977: 6,7). Başbuğ Türkeş’in bu görüşü bağlamında bugün dış politikada başarılı bir görüntü sergileyen Türkiye’nin bu yapısında şüphesiz güçlü bir ülke halini alması ve etrafında gelişen olaylarda etkin bir rol olarak baskın bir politika ortaya koyması net bir örnek teşkil etmektedir.

Sonuç
Türk milleti uhdesinden asırlar boyunca birçok kıymetli devlet adamı çıkarmıştır. Büyük Türk tarihi yetiştirmiş olduğu devlet adamları ile güçlü ve müreffeh devletler vücuda getirmiş; Adil, insan merkezli bir düşünce ile dünya tarihine isimlerini altın harflerle yazdırmışlardır. Yakın yüzyılda Türk milletinin yetiştirmiş olduğu önemli devlet adamları arasında Başbuğ Alparslan Türkeş yer almaktadır.
Başbuğ Alparslan Türkeş, Türk devlet yönetimi ve Türk milliyetçiliği fikrinin yakın dönemdeki en büyük temsilcilerindendir. Askerî personel olarak görev aldığı 1960 tarihine kadar devamlı kendisini geliştiren ve Türk milliyetçiliği düşüncesi merkezinde hareket eden Başbuğ Türkeş, 1961 tarihinden itibaren Türk siyasetinde etkin rol oynamıştır. Bu dönemde gerek ülke yönetimi gerekse Türk gençliğinin geleceğe hazırlanması için lider yapısıyla öne çıkmış; bu alanda Karizmatik lider profili ortaya koymuştur. Almış olduğu karar ile takipçilerini yönlendirebilen, belli bir misyon ve vizyon çerçevesinde stratejik bir şekilde hareket eden lider tipi olarak Başbuğ Türkeş, Türk milliyetçilerini dönemin koşullarına göre yönlendirmeye gayret göstermiş; bu kapsamda bizlere bırakmış olduğu iki büyük emaneti olan MHP ve Ülkü Ocakları’nı Türk milletinin hizmetine hazırlamış büyük bir devlet adamı olarak Türk tarihinde yerini altın harflerle yazdırmıştır.
    Bugünün Türkiye’sinin temelleri Başbuğ Alparslan Türkeş gibi aklı ve düşünceyi ön plana çıkaran, insan kazanma ilkesi ile hareket eden liderlerin emekleri ile atılmıştır. Türkiye’nin ulusal ve uluslararası alanda girişmiş olduğu hamlelere bakıldığında, Alparslan Türkeş’in yukarıda ortaya koyduğu Türk milliyetçiliği anlayışının realiteye dönüştüğü ifade edilebilir. Vefatının 107’nci yılını rahmet ve minnetle andığımız Başbuğ Alparslan Türkeş’in fikirleri ve devlet adamlığı, bugünün Türk yöneticilerine ve Türk gençliğine kalan en güzel mirastır.

KAYNAKÇA
Bass, B.M. ve Rıggıo, R.E. (2006). Transformational Leadership. (2nd. Edition). London: Lawewnce Erlbaum Associates, Publishers.
Erzen, M.Ü.(2008). Siyasi Lider Ġmajlarının Seçimlerde Etkisi, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2008, 31, 65-80.
Türkeş, A. (1972). Yeni Ufuklara Doğru. İstanbul: Hamle Yayınları.
Türkeş, A. (1977). Gönül Seferberliğine. Ankara: Anda Yayınları.
Türkeş, A. (1979). Türkiye ve Dünya. Ankara: Emel Matbaacılık.
Türkeş, A. (1982). Sorgu: MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası. Ankara: Kamer Yayınları.
Türkeş, A. (1996). Temel Görüşler. İstanbul: Hamle Yayınları.
Türkeş, A. (2000a). Ahlakçılık. Ankara: Berikan Yayınları.
Türkeş, A. (2000b). Dış Meselemiz. Ankara: Berikan Yayınları.
Hocaoğlu, D. (17 Nisan 1997). “Yeni MHP ve Ülkücülük”, http://www.durmushocaoglu.com/dh/yazi.asp?yid=4406964 (Erişim Tarihi: 18/03/2024).
Yeniçeri, Ö. (2003, Ocak). Geleceği inşa etmek ya da stratejik Türkçülük. Ülkü Ocağı Dergisi Aylık Sosyo-Politik Kültür Dergisi, 95(6), 49-59.
Yiğit, M. (2019, Nisan). Alparslan Türkeş: Milli Egemenlik ve Demokrasi. Ülkü Ocakları Aylık Eğitim ve Kültür Dergisi, 187, 11-20.