TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN 100. YILI VE ATATÜRK

11 Mart 2024 13:04 Prof.Dr.Hakan AKDAĞ
Okunma
24
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN 100. YILI VE ATATÜRK

TÜRKİYECUMHURİYETİ’NİN 100. YILI VE ATATÜRK

“AzizAtatürk’ün “En büyük eserim.” dediği Türkiye Cumhuriyet’i daha güçlü, dahagelişmiş, daha serpilmiş vaziyette tarihî yolculuğuna devam edecek, önümüzdekiyeni yüzyıla Türkiye’nin mührü vurulacaktır. İstiklâle tutkun, istikbâle hazır,daha nice yüzyıllara olan kararlılığımızla... Cumhuriyet'in 100. yılı yüce Türkmilletine kutlu olsun.”                                                                                          

   Dr. Devlet BAHÇELİ

 

Türklertarih boyunca üç kıtada küçüklü büyüklü birçok devlet kurmuşlardır. İçindebulunduğumuz günlerde, binlerce şehit vererek vatan yapılan topraklarda MustafaKemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yaşı kutlanmaktadır.Kutlu olsun. Cumhuriyet, Türk Dil Kurumu güncel Türkçe sözlükte “Milletin,egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiğimilletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi.” olaraktanımlanmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı (1995) tarafından yayımlanan Türkçesözlükte ise seçilmiş bir başkanın idaresi altında bulunan devlet, millethâkimiyetine dayanan bir devlet şekli olarak yer almaktadır. Tarih boyuncakurulan Türk devletlerinde yönetim şekli monarşi olmuştur. Yönetenler bazen“han, hakan, kağan, yabgu” bazen de “sultan, padişah” gibi unvanlarkullanmışlardır. Türk tarihinde şimdilik ilk Türk devleti olarak genel kabulgören devletimiz Asya Hun Devleti’dir (Atsız, 1997, s.16). Asya bozkırlarındaHunlardan sonra kurulan en büyük devlet ise Göktürk Devleti’dir. Daha sonraçeşitli sebeplerle batıya göç eden özellikle Oğuz Türkleri Büyük SelçukluDevleti’ni ve onun devamı Osmanlı Devleti’ni kurmuşlardır. Osmanlılar Türkİslam tarihinin en muhteşem zamanında millî ve İslami sentezi mükemmel hâlegetirmişler, siyasi istikrarları ve sosyal adaletleri sonucu üç kıtada “Nizam-ıâlem” davasının temsilcileri olmuşlardır (Turan, 1990, s.325). İlk on padişahzamanında her alanda büyük başarılar elde ederek Türk cihan hâkimiyetimefkûresini gerçekleştiren, üç kıtada adalet dağıtan, hâkim olduğu topraklardayaşayan farklı dinden, farklı milletlerden insanlara huzur getiren Osmanlı Devleti,uzun süren duraklama ve gerileme dönemlerinde büyük sıkıntılar yaşamıştır. Bu dönemlerdezaman zaman devletin başına geçecek padişaha yeniçeriler karar vermiş, içindebulunulan zor durumdan kurtulmak için yapılan yenilik çalışmalarına karşı çıkmışlardır.19. yüzyılda ilan edilen Tanzimat ve Islahat fermanları ile kurtuluş çareleri aranırken,1876 yılında bazı aydınlar kurtuluşun Meşrutiyet’in ilan edilmesiyleolabileceğini savunuyorlardı. 20. yüzyılın başında ise devleti İttihat veTerakki Partisi yönetiyordu. Kimin padişah olacağına bu dönemde de onlar kararveriyorlardı. Temeli sömürge yarışı olan Avrupa’daki kutuplaşma bir dünyasavaşının sinyalini veriyordu. 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı’na,devleti yöneten İttihat ve Terakki Partisi yöneticileri İttifak Devletleritarafında savaşa girmenin daha uygun olacağını düşünüyorlardı. Almanya’nın çokgüçlü olduğunu, savaşı Almanya’nın kazanması durumunda Osmanlı Devleti’nin dekaybettiği toprakları geri alabileceğini düşünüyorlardı. Bunun sonucundaAlmanlara ait olan Goben ve Breslav isimli savaş gemilerinin Türk bayrağı çekerekKaradeniz’deki Rus limanlarını bombalaması ile Osmanlı Devleti İttifak Devletlerisafında İtilaf Devletleri’ne karşı savaşa girmiş oldu.

Türklerinsavaşa girmesi Almanya’nın işine geliyordu. İtilaf Devletleri ile birçokcephede savaşan Osmanlı Devleti aynı zamanda Almanya’ya saldıracak olan düşman kuvvetlerinbir kısmını kendi üzerine çekiyordu. Çanakkale başta olmak üzere bazıcephelerde başarılar elde edilmiş olsa bile Almanya’nın yenilerek savaştançekilmesi sonucu Osmanlı Devleti de yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı. BahriyeNazırı Rauf Bey’in başkanlığındaki Osmanlı heyeti üç gün süren ön görüşmelerdensonra 29 Ekim 1918 tarihinde Limni Adası’ndaki Mondros Limanı’nda demirlibulunan Agamemnon isimli İngiliz gemisine çıktılar. Bir gün sonra da Mondros Mütarekesiimzalandı (Lewis, 1988, s.239).

MondrosMütarekesi’nin imzalanmasından sonra İstanbul’a gelen Mustafa Kemal’e yaveridüşman gemilerini göstererek “Paşam, gelmişler” deyince, Mustafa Kemal“geldikleri gibi giderler.” demişti (Ortaylı, 2018, s.166).  Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesi gereğinceİtilaf Devletleri güya güvenlikleri bakımından tehlikeli gördükleri stratejikbölgeleri işgale başladılar. 15 Mayıs 1919 günü İzmir’e Yunan askeri çıktı.Onlara ilk kurşunu gazeteci Hasan Tahsin sıktı ve oracıkta şehit edildi. Türkmilleti işgallere karşı sessiz durmuyordu. Bir taraftan büyük şehirlerde işgalekarşı kamuoyu oluşturmak için mitingler yapılırken, bir taraftan da halksilahlanarak düşmana karşı koymaya çalışıyordu. “İzmir’in işgali başlarbaşlamaz, işgallerin ilerde yayılma ihtimaline karşı bir taraftan Müdafaa-iHukuk Cemiyetleri kurulurken, aynı zamanda milli kuvvet teşekkülü içinhazırlığa başlanmıştı” (Köstüklü, 1990, s.296). Millî Mücadele yıllarındakikuruluşlar gizli ve gizli olmayan olarak iki bölümde incelenebileceği gibi, yararlıve zararlı cemiyetler olarak da incelenebilir. Yararlı olanlar Mustafa KemalPaşa ve arkadaşlarına yardım etmek için kurulurken zararlı olanlar ise MillîMücadele’ye karşı sömürgeciler tarafından satın alınan vatan hainleritarafından kurulmuşlardır (Tevetoğlu, 1988). Yaklaşık iki bin yıldır dünyayıtitreten Türklerden geriye büyük bir şehri bile olmayan küçük bir devletkalmıştır (Roux, 2020, s.405).  İzmir’inişgalinden bir gün sonra Samsun’a gitmek için Bandırma Vapuru’yla yola çıkanMustafa Kemal Paşa ise şunları söylüyordu: Gerçekte,içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrütamamlanmıştı. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuçTürk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele bunun da bölüşümünüsağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah,halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı kalmamış bir takım boş sözlerden ibaretti…Efendiler, bu durum karşısında tek bir karar vardı. O da milli egemenliğedayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak (Atatürk,2005, s.14).

MustafaKemal Paşa Anadolu’ya geçtikten sonra çalışmalarına hız verdi. Amasya Tamimi,Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi gibi çalışmalarla vatanın ancak millet iradesiile kurtarılabileceğini anlatmaya çalıştı. 23 Nisan 1920’de Türkiye BüyükMillet Meclisi açıldı ve Mustafa Kemal Paşa Meclis Başkanı seçildi.  Doğu Cephesi’nde Kâzım Karabekir Paşa’nınErmenilere karşı verdiği mücadeleler ve Güney Cephesi’nde Fransızlara karşıverilen mücadeleler başarıyla sonuçlandı. Batı Cephesi’nde ise 15 Mayıs 1919günü İzmir’e çıkan Yunan ordusu İnönü Savaşları, Sakarya Savaşı, Büyük Taarruzve Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonucunda 9 Eylül 1922’de geride virane birbatı Anadolu bırakarak yine İzmir’de denize dökülmüştür (Özalp, 2022). Lozan’dayapılacak olan barış görüşmelerine İstanbul hükûmetinin katılmasını önlemekiçin 1 Kasım 1922 tarihinde saltanat kaldırılmıştı (Ortaylı, 2018). Son OsmanlıPadişah Vahdettin bir gemi ile İstanbul’dan ayrılmıştı. Ülkeyi Türkiye BüyükMillet Meclisi Hükûmeti yönetiyordu. Saltanatın kaldırılması ile ilgili Osmanlıhanedanının reisi ve en kıdemli şehzadesi olan Osman Ertuğrul Efendi Cumhuriyet’etaraftardı ve Cumhuriyet’i kabul ediyordu. “Bu olay bizim aile için iyi olmadıama memleket için iyi oldu.” demişti (Ortaylı, 2018, s.290) Türk tarihinin sonaltı asrına damga vuran Osmanlı Devleti sona ermiş, yerine yeni bir devletkurulmuştu. Yeni devletin yönetim şeklinin ne olacağı ile ilgili fısıltılardolaşıyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın en yakınındaki silah arkadaşlarından bile Cumhuriyetrejiminin gelmesine karşı olanlar vardı. Fakat Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhuriyetile ilgili düşünceleri yeni değildi. Yakup Kadri, Mustafa Kemal’in Fransız İnkılabı’nıntesiri ile Cumhuriyet fikrini benimsediğini anlatmaktadır. Münir Hayri Egeliise 1906 yılında Mustafa Kemal’in devlet şekli olarak Cumhuriyet fikrinibeğendiğinden bahsetmektedir. Mazhar Müfit Kansu ise Erzurum Kongresi açılmadanönce Mustafa Kemal’in kendisine ileride hükûmet şeklinin Cumhuriyet olacağınısöylediğini yazmaktadır (Giritli, 1995, s.458) Eski Türkiye’de hiçbir zaman Cumhuriyetdüşüncesi tartışmaya bile açılmamıştı. Atatürk’ün bu düşüncesinin mecliste vehalk arasında normalde tartışılması gerekirdi. Fakat bu durum muhaliflertarafından kullanılabilirdi. “Nihayet1923 Ekiminin son günleri gelip çatar, 28'i 29'a bağlayan gece, MustafaKemal'in sofrasında bir toplantı olmuştur. Ertesi gün Meclisten gelecekler,"işin içinden çıkamıyoruz. Böyle zamanlarda liderler vazifedenkaçmamalıdırlar, buhranın halledilmesi için Meclise yardım etmelisiniz.''diyeceklerdir. Mustafa Kemal de kısaca devlet şeklinin Cumhuriyet olmasındanbaşka çare olmadığını söyleyecektir.” O gece yemekte aralarında İsmetPaşa’nın da olduğu asker kökenli milletvekilleri vardı. Mustafa Kemal sabahadoğru mevcut anayasanın birinci maddesinin sonuna “Türkiye devletinin şekli,Hükûmet-i Cumhuriyet’tir” ibaresinin eklenmesine karar vermişti (Atay, 1999, s.17-42).29 Ekim günü yapılan oylamada 286 vekilden 158’i uzun tartışmalardan sonra yenirejime evet dediler. Diğer milletvekilleri karşı çıkmadı, çekimser kaldılar(Ortaylı, 2018, s.289). Cumhuriyet ilan edilmişti. Fakat asıl mücadele dahayeni başlıyordu. Her yönden geri kalmış bir ülkeyi mamur hâle getirmek veyıllar süren savaşlardan dolayı perişan olmuş bir halkı “millet” yapmak içinMustafa Kemal ömrünün sonuna kadar mücadele edecektir. Atatürk ile ilgiliolarak “Atatürk kurucumuzdur”, “Atatürk 20. yüzyılın büyük devlet adamıdır”gibi klişelerin yanında onun Türkiye Mareşali olduğunu vurgulamamız lazım.Büyük mareşaldir çünkü başka mareşalleri takdir etmeyi ve sivil hayata geçmeyibilmiştir. Ayrıca iyi bir organizatördür. Hem askerî hem de siyasi alandabaşarılı olmuştur. Büyük bir devlet adamıdır. Monarşiyi Cumhuriyet’edönüştürmüştür. Tarihin akışını değiştiren liderlere her ülkede rastlamakmümkün değildir. Türkler her asırda büyük asker ve devlet adamlarıyetiştirmiştir. Buna rağmen Atatürk bunlardan farklı olarak ender görülenbütünleyici bir yönetici, bir dehadır (Ortaylı, 2018, s.15-16). Böyle bir deha nasılyetişmişti, yetişirken nelerden etkilenmişti, hangi fikirleri benimsemişti? Osmanlınınson dönemlerinde yetişen subaylar aynı tarihlerde Avrupa’da yetişen subaylarkadar iyi eğitim almışlardı. Ayrıca katıldıkları savaşlar göz önüne alındığındagenç yaşlarına rağmen çok tecrübeli askerler olmuşlardır. Atatürk’ü Atatürkyapan özelliklerden birisi de çok okumasıdır. Atatürk’ün okuduğu tespit edilenve bu gün elde mevcut olan kitapların sayısı 3997’dir (Budak, 2014, s.251).Çanakkale Savaşı sırasında bir arkadaşına yazdığı mektup ile kendisinegönderilen kitaplardan anladığımız kadarıyla savaş sırasında bile akşamlarıfener ışığında okumaya ve kendisini geliştirmeye devam etmiştir (Budak, 2014). Atatürkaynı zamanda büyük bir Türk milliyetçisidir. Türk milletinin esir edilmemesi vevatanın düşman tarafından işgal edilmemesi için verdiği mücadele bunun en güzelörneğidir. 14 Eylül 1931 günü bir hatırasını anlatırken gençlik yıllarındaOsmanlılık düşüncesinin telkin edildiğini, Araplara ve Arnavutlara kavm-i necipdendiğini, memleketin asıl sahibi ve kurucusu olan Türklerin ise ikinci plandakaldıklarını anlatıyordu. Manastır Askerî İdadisi’nde okuduğu Mehmet EminYurdakul’un “Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur” mısraı ile başlayan şiirin kendisinemillî benliğinin gururunu tattıran ilk olay olduğundan bahsetmiştir (Saray,2012, s.116-117).

ZiyaGökalp, Atatürk gibi bir dahi gelip, Türkleri Türkçülük mefkûresi etrafındabirleştirerek çökme tehlikesinden kurtardı. Önceleri Türkiye’de Türk milletininhiçbir önemi yoktu. Bu gün ise her alanda Türk hâkimdir. Bunları yapan kişiTürkçülüğün en büyük adamıdır. Çünkü düşünmek ve söylemek kolay, yapmak vebaşarılı bir şekilde sonlandırmak çok zordur demiştir (Gökalp, 1990, s.15). Aydemir(2020), Suyu Arayan Adam isimli kitabında okuma yazması olmayan askerlere bizhangi milletteniz deyince farklı sesler çıktığını, biz Türk değil miyiz deyincede “Estağfurullah.” diye cevap verdiklerinden bahsediyor. Atatürk yüzyıllarboyunca hor görülen Türk milletinin tekrar kendine gelmesi için büyük gayretsarf etmiştir. Söylev ve demeçlerinde her fırsatta halka “Türk milleti” veya “BüyükTürk milleti.” diye seslenerek Türklüğe dikkat çekmek istemiştir. Cumhuriyet’inonuncu yılının kutlandığı törende yaptığı konuşmada “Az zamanda çok ve büyükişler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türkkültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir.” derken Türk milletini, Türk kültürünü ve Cumhuriyet’iyüceltmiştir (Atatürk, 2006). Gençliğe yaptığı hitabeye de “ey Türk gençliği”diye başlayıp, sonunda “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kandamevcuttur.” diyerek yine Türklüğe vurgu yapmıştır. Atatürk, mensubu olduğubüyük Türk milletinin kendisine en yakışan yönetim biçimi olan Cumhuriyet ileyönetilmesi gerektiğini düşünmüş ve o dönemdeki birçok kişinin karşı çıkmasınarağmen Cumhuriyet’i ilan etmiştir. Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonrakisüreçte de her fırsatta Cumhuriyet’in en iyi yönetim şekli olduğunu vurgulamış,geniş halk kitleleri tarafından benimsenerek kabul görmesi ve sonsuza kadarsavunulması için çaba harcamıştır. Atatürk İzmir Kız Öğretmen Okulunda 14 Ekim1925 yılında yaptığı konuşmada “Cumhuriyet fazilettir.” diyerek Cumhuriyet’insultanlıkla arasındaki farkları ve Cumhuriyet idaresinde yetişen insanlarınözellikleri hakkında bilgi vermiştir (Atatürk, 2006). Atatürk’ün 25 Ağustos1924 yılında Muallimler Birliği Kongresi üyelerine yaptığı konuşmada söylediği“Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanıhür, irfanı hür nesiller ister” diyerek öğretmenlere Cumhuriyet idaresinde heryönden bağımsız öğrenciler yetiştirmenin öneminden bahsetmiştir (Atatürk, 2006).

BaşkomutanlıkMeydan Muharebesinin 2. yıl dönümü sebebiyle Dumlupınar’da 30 Ağustos 1924tarihinde yaptığı konuşmada “Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir.Cumhuriyet’i biz tesis ettik; onu ilâ ve idame edecek sizsiniz” derkencumhuriyeti yine Türk gençliğine emanet etmiştir (Atatürk, 2006). TürkiyeCumhuriyeti 100’üncü yılına gelinceye kadar çeşitli badireler atlattı.Bulunduğu coğrafyanın gereği ve aynı zamanda Türk milletinin düşmanının çokolması sebebiyle bundan sonra da her zaman her türlü zorluklara hazır olmakzorundadır. Ülke dışından zarar vermek isteyenler olduğu gibi, içeriden de devletiyıkmak, Cumhuriyet rejimini kaldırmak için uğraş verenler olacaktır. Büyük Türkmilleti bu tehditlere şimdiye kadar nasıl karşı koyduysa bundan sonra da karşıkoymasını bilecektir. Cumhuriyet’in 100’üncü yılının kutlandığı bu günleregelinceye kadar her türlü engelleme faaliyetlerine rağmen Türkiye Cumhuriyetiilerlemeye devam etmektedir. Her alanda yapılan yeni gelişmeler Atatürk’üngösterdiği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefine ulaşmak içinçalışıldığını göstermektedir. 1991 yılında bağımsızlıklarına kavuşan Türkcumhuriyetleri ile yapılan iş birlikleri her geçen gün artarak devametmektedir. Önce adı “Türk Dili Konuşan Devletler Konseyi” iken daha sonra“Türk Devletleri Teşkilatı” adını alarak başta Ziya Gökalp olmak üzere birçokTürk milliyetçisinin hayali olan “Turan” hedefine adım adım ilerlemektedir. İnsanhayatında yüz yıl çok uzun bir süre olsa da milletlerin ve devletlerinhayatında çok da uzun değildir. Atatürk’ün 19 Haziran 1926 tarihinde “Benimnaçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyet’iilelebet payidar kalacaktır” (Atatürk, 2006) sözlerinde söylediği gibi TürkiyeCumhuriyet’i sonsuza kadar yaşayacaktır.

KAYNAKLAR

Atatürk,M, K. (2017). Nutuk. Alfa Yayınları.

Atatürk,M, K. (2006). Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri. Atatürk Araştırma MerkeziYayınları.

Atay,F, R. (1999). Çankaya IV. Yeni Gün Yayıncılık.

Atsız,H, N. (2017). Türk Tarihinde Meseleler. İrfan Yayımcılık.

Aydemir,Ş, S. (2020). Suyu Arayan Adam. Remzi Kitabevi.

Budak,F. (2014). Atatürk Gücünü Nereden Alıyordu? İleri Yayınları.

Gökalp,Z. (1990). Türkçülüğün Esasları. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları.

Giritli,İ. (1995). "Atatürk Ve Cumhuriyet". Atatürk Araştırma Merkezi DergisiXI (1995): 458-466

Köstüklü,N. (1990). Millî Mücadele’de Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları. KültürBakanlığı Yayınları.

Lewis,B. (1988). Modern Türkiye’nin Doğuşu. TTK. Yayınları.

MilliEğitim Bakanlığı, (1995). Örnekleriyle Türkçe Sözlük. Millî Eğitim BakanlığıYayınları.

Ortaylı,İ. (2018). Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Kronik Kitap.

Özalp,K. (2022). Millî Mücadele. Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Saray,M. (2012). Atatürk’ün Türklük ve Milliyetçilik Anlayışı. Atatürk AraştırmaMerkezi Yayınları.

Roux,J, P. (2020). Türklerin Tarihi. Dergâh Yayınları.

Tevetoğlu,F. (1988). Millî Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar. Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Turan,O. (1990). Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi. Nakışlar Yayınevi.