SİYASAL İLETİŞİM

17 Mayıs 2019 14:11 Turan İlteber YALÇIN
Okunma
2365
SİYASAL İLETİŞİM

Toplumsal, siyasal ve düşünsel yapı arasında sosyal bir bağ bulunmaktadır. İletişim, düşünce, bilinç ve dilsel faaliyetlerin üretilmesi, insanların sosyal yaşamlarının bir parçası ve sonucudur. Sosyal yaşamın bu önemli parçalarından birini de siyasal iletişim oluşturmaktadır.
Siyasal iletişim kavramı ve uygulaması, II. Dünya Savaşı sonrası Amerika Birleşik Devletleri’nde doğup gelişmiş, 1960’lı yıllarda da Batı Avrupa ülkelerinde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Akabinde seçme ve seçilme hakkının evrensel ve küresel bir norm hâline gelmeye başlaması, siyasal rekabetin kitle iletişim araçlarıyla yürütülen biçiminin kamuoyu kavramını güçlendirmesi, yurttaşların bu yolla siyasal süreçlere aktif katılımının artması gibi gelişmeler, tüm dünyada siyasal iletişimin önemsenmeye başlamasına sebep olmuştur. Siyasal iletişimin, bir yönüyle siyasette denetim ve şeffaflığı sağlamakta, diğer yönüyle de siyasetçilerin seçmenleri demokratik ikna metotlarıyla etkilemelerine yardımcı olan bir araç görevi görmekte oluşu bu siyasal kazanımların bir sonucu olarak değerlendirilmektedir.
Siyasal iletişim; belirli ideolojik amaçlarını toplumda belirli gruplara, kitlelere, ülkelere ya da bloklara kabul ettirmek ve gerektiğinde eyleme dönüştürmek, uygulamaya koymak üzere siyasal aktörler tarafından çeşitli iletişim tür ve tekniklerinin kullanılması ile yapılan iletişim olarak tanımlanmaktadır. Kavrama genel bir bakış açısı getiren tanımlardan biri ise; “Bir siyasal görüş ya da organın, etkinlikte bulunduğu siyasal sistemde kamuoyu güveni ve desteğini sağlamak, dolayısıyla iktidar olabilmek için, zaman ve konjonktürün gereklerine göre reklam, propaganda ve halkla ilişkiler tekniklerinden yararlanarak sürekli bir biçimde gerçekleştirdiği tek veya çift yönlü iletişim çabası olarak belirtilmektedir.”
Siyasi iletişim alanı, siyaset üzerinde potansiyel olarak doğrudan veya dolaylı bir etkiye sahip olabilecek mesajların oluşturulmasını, gönderilmesini, alınmasını ve işlenmesini kapsamaktadır. Mesaj gönderenler veya mesaj alıcıları politikacılar, gazeteciler, çıkar gruplarının üyeleri veya özel, örgütlenmemiş vatandaşlar olabilmektedir. Fakat en önemli temel unsur mesajın; bireylerin, grupların, kurumların ve içinde bulunulan bütün toplumun düşünce, inanç ve davranışları üzerinde önemli bir politik etkiye sahip olmasıdır.
Siyasal iletişimin sanayi hâline geldiği Batılı ülkelerde politikacılar, seçmenin isteklerini anlayarak, eğilimlerinden fikir alarak kampanya oluştururlar. Bunu da iletişim süreci olarak tanımlamaktadırlar. Gelişmiş ülkelerde siyasal yaşamın vazgeçilmez bir aracı olan siyasal iletişim, seçen ve seçilen arasındaki karşılıklı iletişimi kurmak üzere çeşitli tanıtım ve faaliyetleri içermektedir. Önce seçmenin algılayışını etkileyerek kimi seçmesi gerektiği ve yönetim sürecine nasıl katılabileceği konusunda beyninde bir düşünce oluşmasına yardımcı olmakta, daha sonra seçilenin seçenle arasında hoşnutluğu arttırması üzerinde çalışmaktadır.
Siyasal iletişimin politik etkinliğe güç ve avantaj sağlamak olarak öne çıktığı durumlarda, siyasal iletişim daha çok işlevselci yönleriyle ele alınmaktadır. Bu noktada söz konusu faaliyeti yürütenler açısından siyasal iletişimin işlevleri şu şekilde açıklanmaktadır:

a. Siyasal mesajların iletilmesi
b. Mesajların etkinliğinin ve kalıcılığının artırılması
c. Kamuoyu beklentilerinin ölçümlenebilmesi
d. Geri besleme kanallarının tesisi
e. Kanaat önderlerinin etkilenmesi
f. Gündem oluşturabilme yeteneğinin artırılması
g. Siyasal rakiplere karşı avantaj sağlanması
Birbirinden farklı ancak temel noktalarıyla aynı sonucu karşımıza çıkaran bu tanımlamalar siyasal iletişimin kavramsal çerçevesinin geniş bir boyuta sahip olduğunu göstermektedir. Söz konusu genişlik siyasal iletişimin hizmet alanlarının da genişliği anlamına gelmekte ve bu yapısına rağmen bize temel çalışma alanının tespiti konusunda net veriler sunmaktadır.
Siyasal kurumların ve bu kurumların ayakta durmasını sağlayan siyasal ilkelerinin bireyler tarafından kitlelere anlatılması birçok alanda olduğu gibi iletişim unsurlarının devreye sokulması ile mümkün olmakta ve iletişimin multi-disipliner yapısı ile diğer disiplinlerle kolay bağ kurabilmektedir.
Siyasal iletişim çalışmalarının teorik temelleri, büyük ölçüde psikoloji, siyaset bilimi ve iletişim alanlarına dayanmaktadır. Siyasal iletişimin siyasal mesajlara cevap olarak insan davranışlarıyla birlikte siyasetin özüyle ilgilendiği gerçeği göz önüne alındığında bu karışım pek şaşırtıcı değildir. Örneğin, siyasal mesajlara dikkat etme konusundaki hipotezler, psikolojiden alınan seçici seçim teorileri, siyaset biliminden ödünç alınan rasyonel seçim teorilerinin yanı sıra iletişimde popüler olan teorileri kullanan ve takdir teorileri üzerine yoğunlaşmaktadır. İlgili teorilerin çoğu, genel olarak bilgi işlemesi gibi bireysel düzeydeki fenomenlerle ya da görüş oluşumu ve ikna etme gibi çeşitli yönleri gibi özel özellikler ile ilgilidir ve siyasal iletişime katkı sunmaktadır.
Gerçek anlamda siyasal iletişim, siyasal partilerin teşkilat yapıları içerisindeki günlük faaliyetler bütünün içerisinde yer alan bir sistem olarak yer almak durumundadır ve dolayısıyla seçimden seçime dönemsel değil de bir bütün olarak benimsenmesi gereken bir konudur. Sonuç olarak siyasal iletişim sürecinin özellikle Batı toplumlarında kazandığı önemi, bu sürecin her unsurunun ayrı ayrı sahip olduğu/kazandığı meşruiyete bağlamak mümkündür. Parçaların tüme kazandırdığı meşruiyet, önü tıkanan ileri demokrasinin de yeniden düşünülmesine olanak hazırlayacağı aşikârdır.