Hınçak ve Taşnak komiteleri bağımsız Ermenistan hayalleri için diasporada kurulan çok fonksiyonlu terör maşaları idi. Hem Müslüman Türklere (Türkmen, Kürt, Zaza, Arap...) hayatı zindan ettiler hem Hristiyan (Gregoryen, Protestan, Katolik...) Ermenilere. Savaş çıkarmak için barışta ortaya çıkanların işi savaşlarda bitti.
Hoybun, proto-PKK’dır. Ermeni çetecilerinin hezimetinin intikamını almak için tehcirden arta kalanların bazı Kürt aşiretlerini de katarak yeni Türk devletine isyan mekanizması olarak kurgulanan bir terör ortaklığıydı. Dev tecrübelere sahip genç Cumhuriyetçe dağıtıldı.
Dünyanın dengesinin 2. kez devasa savaşlarla dizaynı ve Soğuk Savaş bloklaşması esnasında uykuya yatan terör geleneği, 70’lerde ASALA ile, 80’lerde ve 90’larda PKK ile boy verdi. Seçkinci/elitist bir terör örgütü olan Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia’yı hemen peşinden kör ve kaba terör örgütü Partiya Karkeren Kürdistane takip etti. Yöntem ve yapılanma olarak PKK, Neotaşnak organizasyonu olarak betimlenebilir.
Taşnaklar, Türk topraklarındaki başarısızlıklarına karşı Rusların Revan’a kondurduğu Ermenistan’ı yönetmede genel bir başarı sağladılar. Hâlâ da öyle… PKK da türevleriyle ve uzantılarıyla aynı şeyleri deniyor. Kuzeybatı İran’daki kolu PJAK, başını kaldıramıyor. Kuzey Irak’taki Kandil’le Barzani Kürdistan’ına çökmek istediler, nihayetinde Türkiye müsaade etmedi. Şimdilerde Kuzey Suriye’deki kolu PYD ile “Acaba bağımsız, yarı bağımsız ya da özerk bir devlete, hiç değilse bir kantona kavuşur muyuz?” hevesindeler. Buradaki devletleşme merakı siyasal istemlerden çok ekonomik hesaplardan kaynaklanıyor.
PKK AŞ’nin karmaşık bir yapısı vardır: Askerî kanadı ERNK, kadın kolu YJA-Star, yedek örgüt KADEK, yedek askerî kanat ARGK, yedeğin yedeği Kongra-Gel, siyasi kanatlar –sırasıyla– HEP, HADEP, DTP, BDP, HDK ve HDP… Yeni gerilla örgütü HPG, yeni yönetim organizasyonu KCK, yeni gençlik örgütü YDG-H, sivil savunma timi YPS, şehir sabotaj timi TAK, Kızılay / Kızılhaç örgütü HSK. Yezidi (Irak) örgütlenmesi YBŞ, Yezidi kadın kolu YJE. PYD’nin (Suriye) askerî kanadı YPG, PYD’nin kadın kolu YPJ, PYD’nin destek gurubu BÖG. PJAK’ın (İran) askerî kanadı YRK, PJAK’ın kadın kolu HPJ.
PKK Anonim Ortaklığında az ya da çok hissesi/senedi olan ülkeler: ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çin, Danimarka, Ermenistan, Finlandiya, Fransa, Filistin, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hollanda, Irak, İngiltere, İran, İspanya, İsrail, İsviçre, İtalya, Kanada, Kıbrıs Rum Kesimi, Libya, Lübnan, Norveç, Rusya, Sırbistan, Suudi Arabistan, Suriye, Yunanistan..
PKK, PYD, YPG, YDG-H vesairesi artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti nezdinde eş değer terör tehdididir. Habur rezaletinde avamız çıktığı kadar bağırdık. Teröristlerin ayağına hâkim ve savcı getirildiğinde, Anabasis’teki “On Binlerin Geçişi” hikâyesindeki gibi peşmergelerin yüzlerce kilometrelik kutlamalı geçiş merasimlerinde de “Yanlış yapıyorsunuz!” dedik. “Yedirdiğiniz kebaplar, lahmacunlar karnınızı ağrıtır.” diyerek üçüncü şahısları ikaz ettik. Âkil Adamlar saçmalığına karşı il il Millî Mücadelevari destanlar yazdık; “Falanca il çözüm istemiyor.” diye ispiyonlandık.
Neydi; “KORKUNUN ADINI AF KOYMUŞLAR.” idi.
“Terörle teröristin anladığı dilden konuşulur.” dedik. “Türkmenler, emperyal piyon Kürt gruplarına feda ediliyor.” dedik. “Şehitleri ve gazileri yük sayan, şehitliği ve gaziliği küçümseyen çarpılır.” dedik. “PKK’yı adam yerine koymayın, teröristbaşını muhatap almayın.” demekten dilimizde tüy kalmadı. Diyarbakır Meydanı’nda Newrozcu Apo’yu yağladınız, balladınız da ne oldu?! “Kobani Kobani!” diye sayıklayanlara yol vermeyin; o yol bizim bahçemizi böler dedik, işitmediniz. HDP’yi ve KCK’yı neredeyse ayrı bir paralel devlet hâline getirirken aklınız nerdeydi, nerelerdeydiniz?
Andımızı kaldırdınız, TC’yi tabelalardan söktünüz, yatılı bölge okullarını (YİBO) söndürdünüz. Koruculuk sistemini kaldırmaya niyetlendiniz; asker, polis, sivil öldürenleri affetmeye yeltendiniz. Kaleşnikoflu heykeller dikildi, görmezden geldiniz. Kürtçeyi ikinci resmî dil yapmaya çalıştınız ama askeriyeden Türk bayrağının indirilmesine bile savaş muamelesi yapmadınız. İlâ âhir’il-âyeh…
7 Haziran’da başınıza sandık kadar taş düştü. Devlet egemenliği aklınıza yeni düştü. Geç de olsa ilçeleri “kurtarılmış bölgeler”e çeviren “kantoncular”ın hakkından geldiniz. Öküz öldü, Kürt gruplarla ortaklık bozuldu ve Türkmenleri hatırladınız. “Azez/Aziz düşmeyecek!” diyen bir Başbakan’ımız bile var artık. Esad saplantısından dolayı 4-5 yıldır kaybettiklerimizi yeni yeni keşfetmeye başladık. 2,5-3 milyon mülteciye yıllar yılı bakmanın faturası elimizde, son ödeme tarihi çoktan geçmiş bir hâlde... BM’ye, AB’ye daha yeni yeni sitemleniyoruz.
Süleyman Şah Karakolu’nu burnumuzun dibine kaçırdınız, eski yerinde olsa ve Türk askeri oraya koruma maksatlı girse “Elde var 1.” diyecektik. Rus uçağını düşürmek yanlış değildi. Ardından Rusya’ya karşı geri adım atılmaması da... PYD konusunda Amerika’yla yaşanan atışmalar da millî egemenliğin kavramsal olarak az da olsa yaşadığı manasındadır. Her ne kadar Salih Müslim tarafından da kandırılmış olsanız, ABD’yi içinde protesto geçen bir cümleyle yermek bizler için sürpriz ama sevindirici olmuştur.
Kırdınız, döktünüz, dağıttınız, kandırdınız, kandırıldınız... Her naneye daldınız, en nihayet devleti devlet çizgisinde yönetmeye başladınız. Ama ayakkabılarınızın bağı birbirine bağlı, mazinin yaraları ve azim hataları başınızda Demokles’in kılıcı... Hem Rusya hem İran hem Suriye hem Irak hem Mısır hem de kısmen Amerika ile ters ilişkiler alanınızı iyice daraltmış vaziyette... Neticede İttihat ve Terakki gibi batarken giderayak devletin bekası için yeni bir güç ve eskitilmemiş bir ekip miras bırakabilirseniz tarihe geçersiniz. İttihatçılar gibi söverler, sayarlar ama yeni devletin doğuş sürecindeki fedakârlıklarını bilen bilir.
Kurtlar Vadisi’nin 2003’teki başlangıç bölümlerinde Polat Alemdar’ın devlete hizmet üretebilmesi için tek akrabası Duran Emmi’nin (Enver Bey modeli) “İnna lillahi ve inna ileyhi râciun.” diyerek devlet için tabancayla kafasına sıkma sahnesi vardı. O zamanlar Polat, Erdoğanlaşmamıştı, şimdilerde de Erdoğan ve Davutoğlu, Polatlaşmak istiyor.
Ölümü göze alanlar ölümsüz kalırlar. Büyük davalar büyük gayret ve cesaret ister. 23 Nisan olmadan milletin ve devletin egemenliğini hatırladınız ya buna da şükür... Şu sebepten, bu sebepten; sebepleri Yaradan’a hamdolsun!
Neymiş; “HERŞEY EGEMENLİKTE GİZLİ!” imiş.