BANA BİR MASAL ANLAT PAPA, İÇİNDE SOYKIRIM OLSUN!

29 Mayıs 2015 11:30 Süleyman PEKİN
Okunma
1859
BANA BİR MASAL ANLAT PAPA, İÇİNDE SOYKIRIM OLSUN!



“Anlatırken yut tarihi; uyusak bile milletçe, onurlandır devlet idarecilerimizi.”[1] Zira bizimkiler cesaretlendirmese seni güpegündüz tecavüz sırasına girmezdin. Nisan-Mayıs 1915’te Ermeni terör komitelerince çıkarılan Van İsyanı’na katılan vahşi haydutlar kadar iğrençsin. 100 yıl önceki Papa[2] bile senden insaflıydı, ilkeli davranmaya çalıştı.
Ya siz; “Bizimkiler”[3]: Siz herkesi kör, milleti sersem mi sanırsınız? “Ermenilerin yüz yıllık geçmişte yaşadığı acıları samimiyetle paylaşıyor(sun)uz.” da yakın tarihte Karabağ’da yapılan soykırımı Türkiye Büyük Millet Meclisinde niçin tanıyamıyorsunuz?[4]
  Peki, 24 yıl önce bir gecede haritadan silinen Hocalı köyünü ve 189’u kadın ve çocuk olmak üzere büyük bir vahşetle katledilen 613 kişinin acılarını resmî olarak anmanızı Ermenistan mı, diaspora mı yoksa AB mi, ABD mi engelliyor?
  İçinde geçen ‘ulusal egemenlik’ kavramından mıdır nedir, yaşadığınız 23 Nisan körlüğü, 24 Nisan sözde Ermeni soykırım masalına karşı bula bula 25 Nisan’da yani Anzak Günü’nde Çanakkale Zaferi kutlamayı mı akıl ettirdi?
“100 yıllık yalan”a karşı hep 18 Mart’ta kutlamaya alıştığımız Çanakkale Zaferi’mizin 100. yıl dönümünü peşkeş çekeceğinize I. Dünya Savaşı’nda uğradığımız ihaneti ve tehcir dediğimiz zorunlu yer değiştirmenin tarihin her döneminde olduğu gibi gelecek on yıllarda da uygulanabilir olduğunu ifade etseydiniz ya… Hesapta devlet yönetiyorsunuz!
Selçukludan Osmanlıya 8 asrı aşkın zamandır beraber yaşama tecrübesi olan ve her iki devletin üst kademelerini bile ortak yönetime açtığınız “sadık tebaa”nız acaba sizi hangi şartlarda neye zorladı da böyle bir karar aldınız? “Bin yıllık kardeşliğimizi bozdurmayacağız.” diyoruz da acaba aynı film tekrar vizyona girse hangi kararları almak zorunda kalacağız, kestirebiliyor muyuz?
Ne Ermenileri tümden kötü diye genelledik bu zamana dek ne de günümüzdekileri peşinen suçlu ilan ettik. Keza fabrikasyon bir imalat olan Kürt sorunu fantezilerini de tek bir etnik kimliğe ihale etmedik. Fakat “Galeyan geldi mi, mantık savuşurmuş.”[5]; eski galeyanın yeni simülasyonunu yapalım da konu daha iyi anlaşılsın:
- Allah korusun -Türkiye Cumhuriyeti Suriye’deki 5 yıllık iç savaş yüzünden bir bölgesel savaşa girse… Hatta buna III. Dünya Savaşı diyelim; bir yandan Balkanlar’da Bosna ve Kosova için Sırplarla ve Yunanlılarla savaşa girelim. Kıbrıs’ın kuzeyi saldırıya uğrasın. Bir yandan Rusya Ermenistan’la beraber Azerbaycan’a ve Doğu Anadolu bölgemize girsin. İran ve İsrail iş birliği hâlinde Suriye ve Irak Cephelerimizde karşımıza çıksın. ABD ve AB uçak gemileri tüm sahillerimizi ve Boğazları işgale başlasın. Diğer yandan da PKK-KCK-BDP hareketi organizasyonuyla ülke içinde askerî birliklere sabotajlar, büyük kentlerde bombalı eylemler düzenlendiğini; ulaşım araçlarının yakılarak hatlarının tahrip edildiğini ve 6-7 Ekim Olaylarında olduğu gibi devlet otoritesinin zayıfladığı mahallelerde savunmasız sivillerin vahşice işkencelerle öldürüldüğünü ve bunun da aylarca sürdüğünü varsayalım; ne yaparız, ne yapardınız?
Evet, “sürgün” yani zorunlu yer değiştirme en basit cezadır. Etnik şehvet nedeniyle gözleri kararan örgütlü çetelerin katliamları, kırımları ve kendi halkından bile destek olmayanlara yaptığı infazlarla ortaya çıkan o büyük toplumsal aymazlık ve sonuç alma adına “Kopardık, koparıyoruz.” havasıyla zulmü arttırmaları er ya da geç misline yakın mukabele bulur. Belki de her zaman İttihat ve Terakki gibi merhametli bir idare bulamayabilirsiniz; düşünsenize bütün bunları “Paralelciler” yapmış olsun ve başta da Adalet ve Kalkınma Partisi olsun; neler olurdu?
Zaten tehciri soykırım olarak görselerdi 24 Nisan tarihini değil 27 Mayıs tarihini göndere çıkarırlardı. Asıl maksat Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığından duyulan rahatsızlıktır. Madem Osmanlı zamanında olmuş, öyleyse 23 Nisan’ın ertesine niçin saklanılıyor? 19 Mayıs’tan bir gün sonra da sözde Rum soykırımı gündeme getirilmeyecek mi?
Vatikan, Avrupa Parlamentosu, Rusya, Fransa ve I. Dünya Savaşlarındaki eski müttefiklerimiz olan Almanya ve Avusturya bile böyle bir “yalandan soykırım” kararı çıkarabiliyorsa bunlara bu cesareti dedem mi veriyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi Başbakan Davutoğlu da Osmanlı Ermenilerinin büyük (!) acısını paylaşmadı mı, yoksa hakikaten oradan kör ve sersem gibi mi gözüküyoruz acaba?
O zaman biz de buradan soruyoruz:
Bir; biraz sosyalizm ve biraz da İslamizm sosuna büründürülen siyasal Kürtçülük geç bir Ermenicilik hareketi midir?
İki; yüz yıl önce Ermenistan veremedik, şimdilerde yerine Kürdistan versek keser mi?
Üç; bölücülük hareketinin önderlerinin etnik kimliği acaba gösterdikleri gibi mi?
Dört; HDP’nin seçim taahhütleri niye tehcir / soykırım miti dolaylarında geziniyor?
Beş; çözüm süreci bu yüzden mi vazgeçilmez, bu yüzden mi kutsal? 
Altı; diasporanın Türkiye’deki gücü Ermenistan’dan fazla mı?
Yedi; ne zamana kadar seyirci kalabileceğimizi düşüyorsunuz?
Sekiz; bizim Anadolu’ya misket oynayarak mı girdiğimizi zannediyorsunuz?
Dokuz; bu coğrafyadan dışarı çıkarken sırtında çakıl taşı kadar toprak çıkarabilen olmuş mu?
 


[1] Yeni Türkü’nün şarkı sözlerinden mülhem…

[2] Papa 15. Benedict. 

[3] 13 yıl kesintisiz yayımlanmış bir Türk Dizisi

[4] MHP Milletvekili Sinan Oğan tarafından teklif verildiği hâlde Karabağ’da yaşananlar soykırım olarak tanınmadı.

[5] Mehmet Akif – Safahat