CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILI VE TÜRKİYE YÜZYILI ARİFESİNDE MHP

05 Ağustos 2024 13:39 Gökmen KILIÇOĞLU
Okunma
102
CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILI VE TÜRKİYE YÜZYILI ARİFESİNDE MHP

CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILI VE TÜRKİYE YÜZYILI ARİFESİNDE MHP
Doç. Dr. Gökmen KILIÇOĞLU
“Sayılmayız parmak ile,
Tükenmeyiz kırmak ile.”

Milliyetçi Hareket Partisi Türk Milleti’nin izzetini ve devletinin bekasını her şeyin üstünde tutan, tarihin başından fiilen, Çiçi Yabgu’dan bu yana doktriner olarak varlığını sürdüren Türk Milliyetçiliğinin ve milliyetçilerinin siyasi arenada ete kemiğe bürünmüş halidir. Milli Mücadeleyi yürüten, kazanan ve Türk Milli Devleti’ni kuran iradenin gerçek mirasçısı ve temsilcisidir. Bu partinin tabanın oluşturan Türk Milliyetçilerinin özel adı Ülkücülerdir ve ülkücülük Türk milletinin günümüzün emperyalizmle mücadelesini ifade eden hareketin adıdır.
MHP, bir ideoloji ve aksiyon hareketidir. İdeolojisi donuk, durağan bir yapıyı işaret etmez aksine belirlii temellere dayanan ancak kendini yenileme gücüne sahip olan bir yaklaşımı vardır. Türk milletinin içinde bulunduğu şartlara ve bunun gerektirdiği ihtiyaçlara göre adapte oplabilen bir yapıdır.
MHP kurulduğu günden bu yana devraldığı milliyetçi çizgiyi hep ileri taşımıştır. Milletinin ve devletini tehlikeye düşüren her şeye karşı tavır koymuş; milletinin ve devletinin refahını, bekasını sağlayacak her durumda fedakarlıktan kaçınmamıştır. Bu bakımdan Devlet Bahçeli’nin “Gönül verdik bir ülküye, ömür verdik bu ülkeye” ifadeleri  aslında MHP’nin 55 yıllık tarihini özetlemektedir.
MHP, Türkiye için en önemli tehditleri hep görmüş ve tavır almıştır. Komünizm ve sosyalizm rengine bürünmüş Rus ve Çin emperyalizmine karşı jherkes uyurken mücadeleyi başlatmıştır. Bu mücadelesini baltalamaya çalışanlar binlerce Ülkücünün canına kıyarak MHP’yi bitireceklerini sanma gafletine düşmüşlerdir. Mustafa Kemal Atatürk’ün;
“Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte Türkiye ne yapacağını bilmelidir… Bizim bu dostluğumuz idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz, onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli”
Görüşünü, başta CHP olmak üzere herkes kulak ardı edip, hatta Türkçüleri “Dış Türkler” maceracılığı yapıyor diye ırkçılıkla suçlarken, MHP misyon edinmiş ve bu uğurda acılar çekmekten kaçınmamıştır. Sovyetler çökünce de Türk Dünyası ile ilişkilerin şekillendirilmesinde Alparslan Türkeş’in ve MHP’nin ayrı bir yeri olmuştur.
Türkiye, etnik bölücülük ve terörle mücadele ederken en etkili olacak çözüm yollarını üretmiş, tüm iktidarlara anlatmış ve devletin mücadelesini sonuna kadar desteklemiştir; desteklemeye devam etmektedir.
FETÖ tehdidini en erken görüp mücadeleye başlayan da Ülkücü hareket ve MHP olmuştur. FETÖ’nün, MHP içine sızma çabaları büyük ölçüde başarısız olunca, örgüt kaset operasyonlarıyla etkili olmaya çalışmıştır. MHP, bu şekillendirme, yıpratma ve hatta yok etme çabalarını da akim kılmıştır. Ayrıca, Türkiye’nin son zamanlarda yaşadığı en ciddi güvenlik tehlikesi olan 15 Temmuz Darbesi’nin başarısız olmasında ve sonrasında FETÖ ile mücadelede en etkili unsur olmuştur.   
Türk demokrasisi krize sokulmak istendiğinde, meclisin çalışması baltalanmak istendiğinde MHP hep demokrasiden yana tavır almış ve siyaset yolunun açık olmasını sağlamıştır.
Çeşitli odaklar her vesilede MHP’ye ömür biçme, kader tayin etme iddiası içinde olmuşlardır. Türk siyasi tarihinin MHP’li dönemlerinde sıklıkla “MHP artık bitti” söylemine rastlamak mümkündür. 1980 öncesinde terörle, suikastlarla kıra kıra bitirme iddiasında olanlar başarılı olamadılar. Bunların önemli bir kısmı tarihin çöplüğüne sürüklendiği, ideolojileri ve lider ülkesi SSCB’nin tarihe karıştığına şahit olmak MHP’ye ve Ülkücü Harekete nasip olmuştur. Tam bu sırada birileri Komünizm öldü, anti- komünist MHP’nin işlevi bitti, artık siyasi arenadan silinecek demeye başlamışlar ancak hüsrana uğramışlardır.
12 Eylül’den sonra zulüm ve baskılarla hareket yıldırılmaya çalışılmış, yasaklar gelmiş ancak Hareket bu süreci de atlatmayı başarmıştır, yeniden kendi adı ve kimliği ile siyaset sahnesinde etkili bir aktör haline gelmiştir. Eski mensupları üzerinden o dönemde vurulmaya çalışılan darbeler, bugün de aynıyla sahnelenmektedir. “Türkeşsiz Türk milliyetçiliği” senaryosunun aktörlerinin günümüzde Bahçeli karşısında da aynı rolü oynadıkları açık ve sabittir.
“Terör bitti” artık MHP bitti dediler. MHP, güçlenerek yoluna devam etti. Bitti denilen hareket iktidar da oldu, iktidar belirleyici de. Başkalarının ajandalarını takip etmeyip, kendi gündemini ortaya koyma başarısını gösterdi.
MHP’den ayrılanlar çeşitli partiler kurmuş, bunun üzerine zaten kaç oyu var, bölündüler artık bittiler denilmiştir. Buna rağmen MHP’nin, bu süreçlerden de güçlenerek çıktığı görülmüştür.
Alparslan Türkeş’in vefatı ile bu kukumav kuşları yine “MHP bitti” diye ötmeye başlamışlardır. Türk milliyetçilerinin Türkeş’in ideallerini yaşatamayacağı, Türk milliyetçiliğinin sancağının elden ala taşınamayacağını sanan bu mahfiller, bu partinin fikriyatının hangi merhalelerden geçtiği konusunda bilgi sahibi olmadıkları ortaya çıkmıştır.
Hemen her seçim öncesinde anket şirketleri ve medya aracılığı ile MHP’nin baraj altında kalacağı, güç kaybettiği, tabanıyla sorun  yaşadığı algısı yaratılmaya çalışılmaktadır. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde de benzer senaryolar sahnelenmiş ancak MHP, yurt içinde de yurt dışında da oy oranını yükseltmiştir. Bu özellikle sosyal medya ve anketler aracılığıyla oluşturulmaya çalışılan MHP barajı geçemiyor veya büyük oy kaybına uğradı algısının bir kurmaca olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu tür algı operasyonlarının toplumda zemin bulamaması Türk Milleti’nin ferasetinin de bir göstergesidir. Hasbelkader Ülkücü Hareketin içerisinde bulunup çeşitli vesilelerle hareketten yollarını ayıranların, Milliyetçilik adına konuşma iddiasında olanların iddialarına ve tahrip çabalarına rağmen MHP yürüyüşüne büyüyerek devam etmiştir. Nihayetinde MHP, anket şirketlerine sayı saymasını yeniden öğretmiştir. Anket şirketleri, güdümlü yorumcular, tarafgir basın yayın organları kamuoyunu sürekli “bitti” bombardımanına tuttular. Yaptıkları bu algı eylemlerine bir süre sonra kendileri de inanmaya başlayan bazı odakların ne Türk toplumunu ne de MHP camiasını doğru değerlendiremedikleri ayan beyan ortaya çıktı. Güdümlü tarafları bir tarafa bırakırsak benzer düşüncelere kapılan bazı siyaset bilimcileri de yanıltan en önemli şey, Ülkücü Hareket’in ana kurumları olan MHP ve Ülkü Ocakları’ndan kopanların açıklamaları ve bu açıklamaların ülkücü tabanın görüşlerini yansıttığı algısı olmuştur. Ülkücü refleks, “eski” ülkücü diye bir şeyi kabul etmemekte “ya ülkücüsün ya değilsin, Ülkücülük yalnızca MHP ve Ülkü Ocaklarında olur” anlayışını korumaktadır. Bu kişilerin bir kısmına geçmişlerine duydukları saygıdan kaynaklı nezaket gösterseler de, siyasi tavırlarına itibar etmemişlerdir. Dolayısı ile merkezden uzaklaşıp, kopanların söyleminden ülkücü tavrı anlamak güçtür ve akla Muhyi’nin yukarıda da zikrettiğimiz “Taşramızdan sormak ile/ Kimse bilmez ahvalimiz.” dizeleri gelmektedir. Toplum mühendisliğine soyunanların yürüttükleri psikolojik operasyonlar en azından Ülkücüler nezdinde başarısız olmuştur.
“Taşramızdan sormak ile,
Kimse bilmez ahvalimiz.”
Sayın Devlet Bahçeli’nin tutarlı ve istikrarlı tavrı Türk Siyasi hayatı için önemlidir. FETÖ tehlikesini görüp, mücadeleyi başlatması, ülkenin siyasi bir kaos ortamına sokulmak istendiği görüp, Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçiş yolunu açması, teröre ve terörle iltisaklı hareketlere karşı açık tavrı, herhangi bir yolsuzluktan, suiistimalden uzak oluşu Türk milletinden karşılık bulmuştur. Bahçeli’nin “Önce Ülkem ve Milletim, sonra Partim ve Ben” sözlerinin yalnız bir söylemden ibaret olmadığı, ittifaklar kurulurken makam pazarlıkları yapanların yanında sadece ilkeler üzerinde anlaşmak yolunun tutulması ile bir kez daha görülmüş ve milletçe takdir edilmiştir. Bahçeli, siyasi pazarlıkların dışında kalarak ve önce Türkiye diyerek; ilkeli bir siyaset yürütmüş, bunun sonucunda da hem Partisini siyasetin merkezine taşınmış; hem de Türk milliyetçiliği ideolojisini toplumsal merkeze konumlandırmıştır.
Türkiye ve Türk Yüzyılı düşüncesi Devlet Bahçeli’nin “2023 Lider Ülke Türkiye” vizyonunun devlet politikası haline gelmesidir. Bu bağlamda MHP’nin Türk siyasetinde hiçbir koalisyon örneği ile açıklanamyacak olan ittifak politikası Parti, makam düşüncesinin ötesinde Türkiye’nin bekası için elini taşın altına sokmaktan çekinmeyen ülkücülerin Büyük  Türkiye ideali için istikrarlı bir Türkiye, her anlamda gelişen bir Türkiye gerektiği bilincinin siyasete yansımasıdır.
Siyasi tarihimizin bize gösterdiği en önemli husus, milliyetçiliğin Türkiye’de önemli ve belirleyici ilke olduğudur. MHP’nin en önemli hedefi ise milli hassasiyetleri olan geniş kitleyi Milliyetçiliğin gerçek adresinde daha güçlü ve yoğun şekilde birleştirmek olmalıdır.