VAHDET VAKTİ

03 Nisan 2023 12:32 Serap Şule YAVUZ KALIN
Okunma
343
VAHDET VAKTİ

VAHDET VAKTİ

Serap Şule Yavuz KALIN

 Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri Kaçep İlBaşkanı. Dil Bilimci, Sosyal Bilimci.

 

“Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.

Ümmîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!”

Mehmet ÂkifErsoy

 

İçimizin ağıtı dinmiyor, kim bilir hangi vakitgülmeleri ve normalleşmeleri kucaklayacak benliklerimiz. Bir yandan umumi birhüzün ve acıyla dertlenen taraflarımız, bir yandan sıkı sıkıya bağlı olduğumuzümidimizle birlikte, dayanışma ruhumuz, beraberliğimiz, itidal dolu imanımız. Hükümdür,dinen ve örfen, milletimizin arasındaki birlik ve beraberlik farzıkifayedir.Ahlaklı milliyetçiliğimiz birbirimiz ile sıkı sıkıya bağlar kurmamızı emreder.Coğrafyamızın tüm insanını sinemize basmayı, yüreğimiz ile beraber toprağımızdabüyütmeyi, korumayı, kollamayı, yaşamdan ölüme uzanan çizgide her daimsahiplenmeyi anlatır. Mazimiz, mefahir geçmişimiz, ecdadımızdan aldığımızfıtrat ile tanımladığımız asil Türklük şuur ve ruhumuz terkibini bu gerçekliküzerine kurmuştur. Zehirli bir hançer gibidir oysa birbirimizden uzaklaşıp daferasetten yoksun içimizden yıkmaya çalışanların riyakâr ve dalkavukçaarzularının girdabına düşmek. Daim bir basiret ve uyanıklıkla birbirimizetutunmaktır zor günlerin zırhı da. Köklerimize, birbirimize, topraklarımıza,bizden olanlara tutunmaktır kuyunun içerisinden bize uzanacak ipin adı. O ipinucundan tutmak üzere gezdik durduk günlerce öz yurdundan ayrılıp da gelmişkanlarımızın, ev olsun diye başlarını, evlatlarıyla birlikte canlarınısoktukları yurtlarda. Adımlarken ne ile karşılaşacağımızı bilmeden tek dilek veisteğimiz yüreklerimizi birleştirme arzusuydu her zamanki gibi. Her zamankigibi belki çok bir şey yapamam ama değil midir ki tarafım, hassasiyetim belliolsun, yüreğimin yangınına tarih de şahit olsun dileğiydi. Onlarca yüreğiyanık, onlarca yurdundan yuvasından ayrılmış, onlarca sevdiklerini,sevdiceklerini, evlatlarını, annesini, babasını, kardeşini yitirmişmuhataplığımız sonrası ağız birliği etmişçesine büyük bir itidal, devlete güvenve büyük bir iman ile karşılaştık. Öyle bir felaket ile yüzleştik ki, tarifininmümkün olmadığı yerde sızısı, acısı gönüllerimizde zelzele etkisi yarattı.Akşam planlanan hayatın sabahki yankısı ömrün tam ortasına atılan bir neştergibiydi. Yine de mücadelemiz, birliğimiz, beraberliğimiz, karakterlerimizekodlanan yardımlaşmayla, dayanışmayla örülen yanlarımız imdadımıza yetişti.

DAYANIŞMAMIZIN TEMELİ

Bir topluluğu oluşturan bireylerin ortak duygu,düşünce ve çıkarlar etrafında birbirlerine karşılıklı bağlanması, destek veyardımcı olması anlamına gelen "dayanışma" (solidarizm) kavramınısistematik bir şekilde ele alarak kuramsallaştıran ilk sosyolog ÉmileDurkheim’dır. Durkheım geleneksel toplumların basit sosyal yapılarını moderntoplumların karmaşık iş bölümüyle karşılaştırmak ve analiz etmek için ikitoplumsal düzen biçimine ayırdı. Bunlar;

-Mekanik  dayanışma

-Organik dayanışma

Türk milleti olarak Durkheim’ın bumodellemelerinden karakterimize en uygun dayanışma şekli “Organik Dayanışma”modelidir. 21.02.2023 tarihli TBMM grup toplantısından Milliyetçi HareketPartisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin de değindiği solidarizm akımı İkinciMeşrutiyet’i takip eden yıllarda ortaya çıkmış ve Türk aydınları tarafından daincelenmeye alınmış, modellenmeye başlanmıştı. Avrupa’da yaygınlaşan vedayanışmayı esas alan “solidarizm” akımı bizde .“Tesanütçülük”[1] kavramıile karşılık buldu. Bu kavramın en önemli temsilcisi ise Ziya Gökalp idi. ZiyaGökalp toplumdaki birlik ve beraberliği sağlayarak, dayanışmaya uygun şekilde“milletleşmenin” öneminden bahsetmiştir. Milletleşmenin öneminden bahsederkenkullandığı en önemli kavram “millî dayanışma” kavramıdır. Onun bu yaklaşımı Türktoplumunu anlamak, çöküşten ve parçalanmaktan kurtarmak için anahtar vazifesigörmüştür. Zira dünden bugüne milletimizin çizgisini, afet, felaket, savaş,seferberlik ve tüm buhranlı dönemleri değerlendirdiğimizde, Türk milletinin herdönemde bu hasletlere haiz bir karakter bütünleşmesiyle davrandığını ve millîdayanışma ile tüm olumsuzlukların er ya da geç üstesinden geldiğine şahitolmaktayız. “Fikirlerimizin babası Ziya Gökalp’tır.” diyen Mustafa KemalAtatürk’ün de Ziya Gökalp’ın en çok milliyetçilik, dayanışma ve bütünleştiricitarafından etkilendiğini söyleyebiliriz. Zira o günlerde ortaya çıkan tarih,dil, halkçılık, kültür, aile hukuku gibi alanlarda yapmış olduğu inkılaplarınçoğunda Ziya Gökalp’ın bu izleri bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nunsıkıntılarla dolu son yıllarından müthiş bir silkiniş ve inanışla TürkiyeCumhuriyeti’ni kuran felsefe ve ortak akıl işte temeline millî birlik veberaberliği almış ve milletin sinesinden fışkıran dayanışma ruhunu da önünekatarak ilerlemiş, doğrulmuş ve zafere ulaşmış bir akıldır. Bugünlerde 100. yılınaulaştığımız fakat o zamanlarda acıların içerisinde sancıyla gerçekleşen budoğum müjdeli şafaklara ulaşmıştır. Şüphesiz yurt ve millet ahlakı ve bunoktada milletimizin “ahlaklı milliyetçiliği” projektörümüz olmuştur.Dayanışmamızın temelinde de Ziya Gökalp’ın “Yurt ahlakı ulusal ülkülerden vegörevlerden oluşan ahlak demektir. Ulusal dayanışmayı güçlendirmek için, herşeyden önce yurt ahlakını yükseltmek gerekir.” sözü ile denk düşen birinanış vardır. Zira “Vatani ahlakın yüksek olması millî tesanüdün temelidir.” (Gökalp, 2019; Gökalp, 2019)sözü de aynı kaynaktan beslenmektedir.

Vatani ahlakın yüksek olması demek, milletioluşturan bireylerin yüksek bir vatan millet şuuruyla birleşip bütünleşmesi,millî kültüre haiz olması demekti. Geçmişten günümüze baktığımızda Türk milletiolarak iliklerimize kadar işleyen, belki bizlerin bile farkında olmadığı buyüksek seciye bu günlerde bir kez daha karşımıza çıkmıştır. Vatanını, milletiniseven insan vatanının, milletinin kucakladığı tüm insanları da seviyor anlamınagelmektedir. Hangi görüşten olursa olsun bu noktada tek çıkış kapısı tekhareket noktası vardır, o da bir musibet anında vatanının, milletinin,devletinin yanında durmaktır. Ortak bilinç ve ortak duyguların başlangıcıbudur. Millet olmanın hâl tercümesi böyle zamanlarda daha net bir şekildeanlamını bulmaktadır.

Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş “Dokuz Işık” isimlieserinde şöyle ifade etmektedir;

“Milletimizin seciyesinde saklı bulunan yaratıcıkudretin lütfu olan meziyetler Türk milletini her engeli aşmaya, her zorluğuyenmeye yeterli kılmaktadır. Türklük beşeriyet için müspet ve ilahi bir misyonasahiptir.” (Türkeş, 2015)

Başbuğ’umuzun ifade ettiği ve beşeriyet için müspetve ilahi bir misyon olarak anlattığı asil ruh ve fıtrat bu günlerde kendiinsanımızın yeniden doğruluşu, silkinişi, Anka kuşu misali küllerinden yenidendoğuşuna vesile olacaktır. İlahi bir emir gibi Türk’ün her evladına kodlananasil fıtrat bu günlerdeki birlik ve beraberlik yansımasından da okunmaktadır.Milletimiz 6 Şubat tarihinde art arda yaşadığımız 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin yaralarını 10 ilimizi de bağrına basarak, kenetlenipbu imanla yükselecek, yüreklerini birleştirip birlik ve beraberlik mayası ileyükselecek, ellerini birleştirip vatan, millet aşkıyla yükselecek, bir ananınduasında, bir yavrunun gözyaşında yükselecek ve nihayetinde Ergenekon’dadevleşip demirden dağları erittiği, tüm engelleri ve olumsuzlukları devirdiğigibi bugünlerden de yükselerek doğrulacaktır. İnancımızın temelinde bugerçeklik, millî birlik ve beraberlikle hemhal olan sinemizde bu manevişuurlanma vardır. Bu şuurlanma binlerce yıllık mazimizden bu günlere sürüklenipgelen kıymetlerle sarıp sarmalanmıştır, hız almış ve kuvvetlenmiştir. Bukuvvetlenmeyi ve şuurlanmayı bugünlerde görmek bizleri mutlu etmektedir.Özellikle "Z Kuşağı” diye ötekileştirip, gruplaştırılan ve âdeta bize aitolmayan bir gençliğin yansımasından bahsedenlere topyekûn gençlerimizin debaşrolde olduğu bir dayanışma ve yardımlaşma örneği sergilenmiştir. Ve aslında GenelBaşkan’ımız, Lider’imiz Sayın Devlet Bahçeli’nin “Kahırdan Allah’ın izniylelütuf doğacaktır.” sözleri ete kemiğe bürünmüştür. 

Ülkü Ocaklarımızın ve Ülkü Ocaklı gençlerimizin herdeprem mahalinde cansiperane, canhıraş mücadelesi tarihe geçmiştir. Sosyalmedyada kendi aralarında yardımlaşma çağrısında bulunan, depremin ilk günündenitibaren gerek enkaz altındakilere sosyal medya kanalıyla yardım etmeyeçalışan, gerekse sonraki günlerde dayanışma ve birlik, beraberliğin içerisindebaşrolde bulunan aynı gençliktir. Necip Fazıl’ın ifadesiyle bu gençlik "Zamanbendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda olan gençliktir.

Bu gençlik; fıtratın, kanın ve şuurun aynı olduğu,sözde özü, özde bütünü ve bütünde büyük Türk milletini gören, gözeten, düşünenve bugünü ve yarını için kafa yoran Türk gençliğidir. Bu gençlik Türkmilletinin yarınlarıdır. Aydınlık sabahların müjdecisi, doğacak her güneşinayrı bir haresidir. Dudaklardaki türkü, bir ezginin güftesi, bir şiirin her birmısrasıdır. Asil Türklüğümüzle birlikte yüce dinimiz İslam da bir tevhid diniolarak birlik ve beraberliği emreder. tevhid Allah’ın birliğinin yanında,sosyal kaynaşmayı, kenetlenmeyi, birleşmeyi ve bütünleşmeyi hedef alır. Cenabıallah“Topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve parçalanmayın!”[2] buyurmuştur.Türk milleti kesreti reddeden, hayati konularda aynı tavır, duruşile vahdeti ifade eden ve bütününe bunu yansıtandır. Bundan asırlar önce atalarımızBilge Kağan Yazıtı’nda ; “Derlenip toplanıp, birlik ve beraberliğin öneminiyazdım, Aldanıp dağılmanın ölüm olduğunu taş üstüne kazdım." derken debize bıraktığı en büyük miras ve öğüdün bu birlik ve beraberlik olduğunuanlatmıştı. Atalardan öğütlerle, yücelerden emir ve buyruklarla kut aldığımızbu coğrafyada bir ve beraber olmaktan başka çaremiz yoktur. Milletimizin duruşve davranışlardan yansıttığı ferasette de hissettiğimiz tüm çağrıların yerinibulduğudur.  Cenabıallah vatanımızı,milletimizi ve devletimizi korusun, kollasın, yüceltsin. Canlarımıza rahmetle,daim birlik, beraberlik ve vahdetle...

 

Kaynakça

Gökalp, Z. (2019).Türkçülüğün Esasları. Z. Gökalp içinde, Türkçülüğün Esasları (s. 86).Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Merkezi.

Türkeş, A. (2015). Dokuz Işık. İstanbul: Bilge Oğuz.



[1] Tesanüd: Arapça sndkökünden gelen tasānud تساند z "bir şeye veyabirine dayanma" sözcüğünden alıntıdır.

[2] Âl-i İmran, 3/103.