DAVAMIZ HAK VE HAKİKAT DAVASIDIR İLAY-I KELİMETULLAH DAVASIDIR CİHAN YIKILSA EMİN OLUN ÇATIMIZ SARSILMAYACAKTIR!

11 Ekim 2023 11:46 İbrahim KAYA
Okunma
137
DAVAMIZ HAK VE HAKİKAT DAVASIDIR İLAY-I KELİMETULLAH DAVASIDIR CİHAN YIKILSA EMİN OLUN ÇATIMIZ SARSILMAYACAKTIR!

DAVAMIZ HAK VE HAKİKAT DAVASIDIR İLAY-I KELİMETULLAH DAVASIDIR CİHANYIKILSA EMİN OLUN ÇATIMIZ SARSILMAYACAKTIR!

Av.İbrahim KAYA

Adaletkavramının diğer milletlere, topluluklara göre Türkler açısından ayrı bir değerve önemi vardır. Türkler, bilinen tarihleri boyunca, birlikte yaşadıklarıfarklı dinlerden milletlere, etnik gruplara adaletle hükmetmiş, dinlerini,dillerini ve yaşayış tarzlarını değiştirmeleri yönünde hiçbir zorlamadabulunmamış, birlikte yaşadıkları diğer millet ve farklı etnik gruplarla hoşgörü ve barış içinde yaşamayı seçmişlerdir. Büyük hükümdar Timur’un “Ülkeler kılıçla alınır, ancak adaletlekorunur.” sözü de bunun bir göstergesidir.

Türklerdeadalet kavramı denilince Türk’e ait bir kelime olan Töre’yi de unutmamak gerekiyor. Töre, kavram itibariyle ilk Türkdevletlerinden beri kullanılagelmektedir. Anlam itibariyle de bir topluluktabenimsenmiş, yerleşmiş geleneklerin, göreneklerin, ortak alışkanlıkların kısacayazısız kuralların bütünüdür. Töreyi; bir toplumda yazılı olmayan,gelenekleşmiş kanun ve kurallar olarak da tanımlamak mümkündür. Özellikle halkağzında hukuk veya mahkeme anlamlarında da kullanıldığı görülmektedir. Töresözcüğü eski Türkçede türetilmek, yaratılmak ve düzenlenmek anlamlarına gelen törü fiilinden gelmektedir. Türkdevletlerinde halkın talepleri kamu hukukunu, hükümdarın görevlerini belirleyenve özellikle cezai hükümleri ile dikkati çeken törenin tatbiki ile yerinegetiriliyordu. Gerçekten bozkırlarda yaşanan hayatın zamanla hukuki-sosyaldeğer kazanmış davranışlarını ihtiva eden ve genellikle “kanun” manasına alınantöre (törü) eski Türk sosyal hayatını düzenleyen zorunlu kaideler bütününüoluşturuyordu. Türklerin tarihte bilinen ilk yazılı metinleri olan OrhunKitabelerinde “töre” kelimesi 11 yerde geçmekte, bunun 6’sında “il” ilebirlikte kullanılmaktadır. Diğer 5 yerde de yine “il” ile alakası açıkçabelirtilmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere Türk devleti, özel kanunlara(töre hükümlerine) dayalı idi. Devletin varlığı töre varlığına sıkı sıkıya bağlıidi. Tarih içerisindeki Türk devletlerine baktığımızda bu devletlerden biriolan ve 600 yıl boyunca cihana hükmeden Osmanlı Devletinin adalet anlayışıdiğer birçok devlete örnek teşkil etmiştir. İslam dini ve onun kurallarına,geçmişten gelen Türk töresine bağlı olan Osmanlılar devlet toprakları üzerindeyaşayan çeşitli kavim, din, kültür ve örflere sahip halkları idare de; genişbir hukuk anlayışına  ve bu anlayışı uygulama faaliyetlerine girişirken yüzlerceyıllık tecrübenin mahsulü olan Türk töresine aykırı hareket etmiyorlardı.Osmanlı Devleti’ni yüzlerce yıl İslam’ın bayraktarı, dünya nizamının bekçisi yapansebebin altında yatan gerçekte sahip olduğu adalet anlayışı idi. Türklerdetöreye uygun olarak kullanılmayan güç zulüm olarak kabul edilirdi. İslamiyet’inkabulü ile bu anlayış iyice kökleşip zenginleşerek, cihan hâkimiyetianlayışının ve Türk devletinin temeli hâlini almıştır. Adalet mülkün temelidirfelsefesinin esasını da bu anlayış teşkil etmektedir. Hatta adalet kavramınaTürkler o kadar önem vermişlerdir ki bu husus günümüzde Mahkemelerde kürsününarkasında yazan “Adalet mülkün temelidir.” sözüyle adeta beyinlere kazınmıştır.Türklerde ister padişah olsun ister halk kanun önünde eşit sayılmışlardır.Fatih Sultan Mehmet’in kendisini tarafsızca yargılayarak Sultan Fatih’i suçlubulan ve cezaya çarptıran kadıya “Kadı efendi eğer beni Sultan deyü kararındahaksızlık edecek olsaydın belimde tuttuğum şu hançerimle seni öldürecektim”sözü Türk Sultanlarının kanuna riayetlerinin çok önemli bir örneğidir. Adaletdemişken ahlaka da değinmekte fayda vardır. Adalet ile ahlak aslında birbirinden ayrılmaz ve iç içe geçmiş kavramlardır.  Ahlak olmadan adalet olmaz, adalet olmadan daahlak olmaz diyebiliriz. Adaletin olmadığı yerde ahlakın bozulmasıkaçınılmazdır ve bunun sonucu ise ne yazık ki toplumları yok oluşa doğrusürükleyecektir. Nitekim Başbuğ Alparslan Türkeş; “Gençliğimizi büyük bir savaşbeklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığakarşı büyük bir savaş.” diyerek bu duruma dikkat çekmiştir.

BaşbuğAlparslan Türkeş ile siyaset yapma şerefine nail olan Prof. Dr. Osman Turan daTürk-Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi kitabında millî,dinî ve insanî ideallere bağlı Türk milletinin, yüzyıllar boyunca Cihanhâkimiyeti mefkûresine eriştiğini, bu sayede yükseldiğini ve hâkimiyetialtındaki coğrafyalarda yaşayan milletlere de adâlet ve düzen getirdiğinianlatır. Türkler bu özelliklerini halen muhafaza etmektedirler. Türklerin buözelliklerini muhafaza ettiğinin bilincinde olan Seyit Ahmet Arvasi’nin şu sözleri de son derecemanidardır: “Ben Afrika’nınortasında doğmuş bir zenci olsaydım ve bu şuur yine bende olsaydı tereddütsüzTürk milliyetçisi olurdum. Çünkü ben Amentü’ye iman ettiğim gibi iman ediyorumki, Türk milletinin de İslâm âleminin de mazlum milletlerin de kurtuluşu Türkmilliyetçilerindedir, Türk-İslâm ülkücülerindedir.” Hiç kimsenin şüphesiolmasın ki Nizâm-ı âlem ve İlây-ı kelimetullah ülkümüz yüksek bir adalet veahlak anlayışı ile gerçekleşecektir.

BilgeLider’imiz Sayın Devlet Bahçeli’nin de dediği gibi davamız hak ve hakikatdavasıdır. İlay-ı Kelimetullah davasıdır.Cihan yıkılsa emin olun çatımız sarsılmayacaktır!