SARI YELEKLİLER
Durmuş DOĞAN
Avrupa Türklüğü, Avrupa’da artan "SARI YELEKLİLER" eylemlerine karşı nasıl bir tavır almalı?
Gitgide artan ekonomik ve sosyal krizle karsı karşıya kalan Avrupa ülkelerinde hem yabancılara karsı artan tepki hem de hükûmetlerinin uygulamalarına karsı artan tepki sokaklarda kendini göstermeye başladı.
Son haftalarda Fransa'daki "SARI YELEKLILER" eylemleri artarak devam edip şiddet olaylarına dönüştü. Fransa’da başlayan eylemler az da olsa Belçika ve Hollanda'ya yayıldı. Bu eylemlerde Şu ana kadar iki kişinin olduğu ve yüzlerce kişinin yaralandığı ve yüzlerce kişi de polis tarafından gözetim altına alındı.
Hele polislerin göstericilere karsı uyguladığı şiddeti gördükçe AB ligi bu davranışlara karşı nasıl bir tavır alacak diye sorgulamak hâsıl oldu.
Artan huzursuzlukla sokaklara dökülen ve tam olarak hangi siyasi görüşten olduğu netleşmeyen SARI YELEKLILER artan akaryakıt zammına karşı tepki olarak ortaya çıktı.
Gelişen olaylar sokaklardakilerin tepkilerinin sadece akaryakıt zammı olmadığı Makron hükûmetinin istifasını istemeleriyle anlaşıldı.
Olaylara baktığımızda şiddet oranının yüksek olduğu göstericilerin önlerine gelen her şeyi yakmaya ve yağmalamaya başladığı, polisle çatıştığı görülmekteydi. Polisin de tepkisinin en sert düzeyde olması olayların daha da büyümesine sebep oldu.
Makron hükûmeti artan bu tepkilere karşı hem akaryakıta getirdikleri zammı geri aldıklarını hem de asgari ücrete 100 avro zam yaptıklarını belirtmesine rağmen gösterilerin devam etmesi, tepkinin sebeplerinin derin olduğunu ve bu tepkiyi organize edenlerin isteklerinin bitmeyeceğini göstermiştir.
Avrupa'da artan ekonomik sorunlar Fransa'da daha etkin olmuş daha önce de özellikle göçmenlerin yaşadığı bölgelerde büyük olaylar meydana gelmişti. Fakat göçmenlerin sokak eylemleri gerektiği ilgiyi toplayamamıştı.
Bu hareketin diğer ülkelere sıçrama etkisi ne kadar büyük olur? Belçika ve Hollanda’da SARI YELEKLILER eylemi başlamış ama beklenilen düzeyde ilgi görmemiştir. Sokak eylemlerinin istenilen düzeyde olmamasının hem ekonomik hem de sosyal sebepleri var.
Refah düzeyleri daha iyi durumda olan Hollandalıların kolay kolay sokağa inerek polisle çatışma ortamı yaratması pek zor olacak bir durumdur.
Krallar ve kurallar ülkesi Hollanda’da o kadar seslendirilmesine rağmen Den Haag, Rotterdam ve diğer şehirlerde tepki için sokağa çıkanların sayısı toplamda 600 kişiyi geçmemiştir.
Şu bir gerçek ki SARI YELEKLILER hareketi, Avrupa'da var olan sosyal ve ekonomik rahatsızlıkların dışa vurumudur.
AB’de alınan kararların devletlere yansıması ve oradan çıkarılan kararlarla yönetilmeye karşı artan oranda büyük bir tepki var. Sorunların bir sebebinin de Avrupa Birliği’nin almış olduğu kararlar olarak görülmektedir.
Göçmenler ve yabancılar konusunda hızla artan radikalleşmede bunun en büyük sebeplerinden biridir. Geçen hafta BM tarafından hazırlanan Marakesh Göçmen Antlaşması Avrupa ülkelerinden olumlu karşılanmamış. Halkın da huzursuzlar yaratmıştır. Ekonomik sorunların ve fakirliğin sebeplerini artan göçmenlere de yükleyerek onlara karşı daha radikal düşünmeye başlamıştır.
Bu hareket Avrupa devletlerinde gerçekten değişimi mi istiyor ya da dillendirildiği gibi arkasında SAROS gibi dünyanın dengesiyle oynayan grupların planlarının taşeronluğunu mu yapıyor?
Yoksa Avrupa ordusunu kurarak Avrupa’ya ABD’den bağımsız bir yapı kurma hareketine karşı MAKRON’u cezalandırma hareketi midir?
Bu gerçek açık ortaya çıkmıştır ki dünyanın neresinde olursa olsun grupları yönlendirerek sokağa dökebilecek bir güç vardır.
SARI YELEKLILER gösterileri Avrupa Türklüğünü nasıl etkiler, Avrupa Türklüğü bu hareketin neresinde olmalıdır?
Avrupa devletlerinde yaşayan Türkler artık o devletlerin bir gerçeğidir. Yaşadıkları ülkelerdeki sosyal ve ekonomik olaylardan etkilenmeme durumları yoktur.
Avrupa'da artan yabancı düşmanlığı olayların yabancılara karşı bir harekete dönüşmesini hızlandırabilir. Daha önce yaşanılanlar bize bunu göstermiştir. Bu durumda Avrupa Türklüğü kendisine karşı yönelen ve kendisini yaşadığı ülkeyi tehdit unsuru olarak görmeye başlayan siyasal ve tepki hareketlerine karşı nasıl bir yol izlemelidir?
Bu sorunun cevabını verebilmek imkânsızdır. Farklı etnik, dinsel yapılaşmalarla kendi içerisinde dağınık durumdaki Avrupa Türklüğü nasıl bir birlik oluşturacak.
Olaylar bize karşı oluşmadığı ve en masum dileklerin ifade edildiği durumda Avrupa Türklüğü bu gösterilerin neresinde yer alacak?
Ekonomik ve sosyal olarak sıkıntılar çeken bizlerin de bu sorunların çözümü için onlarla ortak hareket etmemiz gerekiyor mu? Katılımcı olmak bizleri daha da düşman hâline getirebilir mi? Hak arayışlarımızı bu gösteriler üzerinden dışarı vurabilir miyiz? Bizlerin dâhil olması durumunda bu gösteriler nasıl bir çerçeveye bürünecek? Diğer gruplar bizleri hak arama konusunda kabul edebilecekler mi?
Bütün bu soruların cevabı maalesef verilemeyecek durumda. Olayların planlamasını yapanlar yabancı kökenlileri olaylara dâhil etmişse bizler gösterilerin parçası olabiliriz. Aksi takdirde kendi başımıza olaylara dâhil olmaya çalıştığımızda bize karşı bir hareketin de olmasına sebep olabiliriz.
Beklemek ve olayları izleyerek hareket etmek en doğru olanı olsa gerek. Gereksiz atılacak adımlar bizlerin geleceğini daha da olumsuz hale getirebilecektir.
Geçmişte yaşanılanlardan ders aldıklarını düşündüğümüzden bu olayları planlayanların şu aşamada olayların yabancı kökenlilere karşı bir hareket hâline dönüşmesini istemedikleri görülmekte.
Bu olaylar durulmayacaktır. Bugün olmasa muhakkak yarın daha büyük olaylarla ortaya çıkacaktır. Avrupa Türklüğü bu durumu göze alarak kendi aralarındaki ayrışmışlığı bir kenara bırakarak ortak bir birliktelik ve hareket tarzı belirlemelidir.
Küreselleşerek huzura, refaha ve barışa ereceği düşünülen dünyanın aslında küreselleşirken ayrıştığı ve birbirlerine karşı daha da zıtlaştığı ortaya çıkmakta.
Avrupa Türklüğünün zorlaşan bu şartlar karşısında kendisini koruyucu bir tutum alacak yapının oluşturulması artık kaçınılmazdır. Aksi takdirde yaşamak için Türkiye'den gelecek gemileri beklemek zorunda kalırız.