DENK (DÜŞÜN) PARTİSİ AVRUPA’DA YAŞAYAN TÜRK VE MÜSLÜMANLAR
İÇİN BİR MODEL OLABİLİR Mİ?
Durmuş DOĞAN
13 Kasım 2014 akşam saatlerinde Sosyal Demokrat İşçi Partisinde (PvdA) yapılan acil toplantı sonrası bir açıklama yapan Diederik Samson, Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’ün, Bakan Asscher’e yönelik eleştirilerinden dolayı partiden çıkartıldıklarını belirtti.
Televizyonlar bu haberi birinci haber olarak geçmeye başlamıştı. Beklenmedik bir durum meydana gelmişti. Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, Türklerin beş yıl boyunca mercek altına alınması konusunda Asscher ile ters düşmüşler, Sosyal İşler Bakanı Asscher’i Türk kökenlileri dışlamakla suçlamışlardı.
O akşam yapılan toplantıda Kuzu ve Öztürk’ten, Asscher’e karşı tutumlarından dolayı özür dilemelerini bekleyen Samson, istediği sonucu elde edemeyince, iki milletvekilimizin de partiden atıldığını bildirmişti.
Böylelikle Hollanda tarihine “kara bir leke” olarak geçen bu karar, belki de tarihin dönüm noktası olmuştur.
Bir anda Hollanda’da yaşayan hem Türk hem de Müslümanların desteğini arkasında bulan Selçuk Öztürk ve Tunahan Kuzu yalnız olmadıklarını hissederek göçmen kökenlilerin sesi olmaya karar verdiler ve kendi partilerini 09 Şubat 2015 tarihinde kurdular.
"Denk (Düşün)" İsmini verdikleri siyasi parti ile Mecliste çalışmalarına devam etmeye başladılar. Özellikle Avrupa genelinde ve Hollanda’da giderek artan Türk ve İslam düşmanlığına karşı seslerini daha fazla çıkarmaya başladılar. Bu durum özellikle bu iki toplum tarafından memnuniyetle karşılandı.
Hollanda’da 15 Mart 2017 tarihinde yapılan parlemonto seçimlerine “Denk (Düşün)" Partisi olarak katılarak 3 milletvekili çıkarmayı başardılar. Seçim çalışmaları boyunca özellikle Türk ve Müslüman (Fas) kökenlilerle ve onların sorunlarını öne çıkaran açıklamalarla dikkat çektiler. Bu durum seçimde onlara oy olarak geri döndü ve ilk defa kurucusu Türkler olan bir parti Hollanda Meclisine girmeye hak kazandı.
Bu duruma gelene kadar geçen yıllarda bazı Türk kökenliler partiler kurmuş ama beklenilen sonuçları alamayarak ortadan kaybolmuşlardı. Daha önce kurulan partileri kuranlar ağırlıklı olarak Türkiye doğumlu olup sonradan Hollanda’ya gelmiş olanlardı. Ayrıca Türk toplumu belki de böyle bir siyasi oluşuma daha hazır değildi.
Artık Meclise kendi kurdukları parti adına gelen Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk alacakları kararları kendi partileri adına alacak ve kimseye de danışmak zorunda olmayacaklardı. Var olan siyasi partilerden farklı olarak meclise 2 Türk kökenli milletvekilinin olması Türk kökenlilerinin öz güvenini artırmış siyasete daha da yakın durmaya başlamışlardır. Özellikle Hollanda’da doğup büyümüş, meslek sahibi olmuş gençler kendilerinin sesi olacağını düşündükleri DENK Partisine büyük oranda ilgi duymaya ve destek olmaya başlamıştı.
DENK Partisine olan ilgi özellikle parlemontoda yapılan görüşmelerde PVV Lideri Wilders’ın düşmanca yaklaşımının yanında diğer siyasi partilerin de olumsuz yaklaşımları DENK Partisinin göçmen kökenlilerin arasında etkisinin artmasına sebep olmuştur. Bunun yanında Hollanda siyaseti, partilerinin geçmişten bugüne doğru Türkiye’ye olan olumsuz ve düşmanca yaklaşımları Türk kökenlilerin bu partilere olan bakış açılarını değiştirmeye yetmiştir. Dışlayıcı, aşağılayıcı, küçük düşürücü ve İslam’a karşı olumsuz yaklaşımları, göçmen kökenlileri, seslerini duyuracak DENK Partisine sahiplenmeye yöneltmiştir.
Yıllar yılı Türk kökenlilerin oylarını alan ama onların haklarının korunmasında hiçbir adım atmayan PvdA, D66 Partileri Türklerin güvenini kaybetmiştir.
Hollanda’da 500.000’e yakın nüfus ve 350.000 oy kullanma hakkı bulunan Türklere ve onun değerlerine saldırarak oy toplayabileceğini zanneden partiler bir hatanın içerisinde olduklarını bir türlü kabul etmemişlerdir.
Hollanda siyasi partilerinin Türklere karşı olan olumsuz yaklaşımı sadece Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’le başlamamış daha öncede ermeni soykırım iddasını kabul etmedikleri için 2006 seçimlerinde aday oldukları partilerden Ayhan Tonca, Erdinç Saçan ve Osman Elmacı ihraç edilmişlerdi.
O dönemde Türkler bu duruma çok kızarak oylarını birleştirmiş ve D66 Partisine ve aday olan Fatma Koşer Kaya’ya oylarını vermişlerdi. 2006’da yaşanılan bu olay Türk kökenlilerin birlik olduklarında bazı şeyleri başarabileceklerini göstermişti.
Yıllardır göçmen kökenlilere ve değerlerine karşı dışlayıcı siyasetlerinden ödün vermeyen Hollanda Parlemontosundaki sağ ve sol partiler göçmen kökenlilerin desteğini ve güvenini kaybetmeye devam etmiştir.
Bu yapılanların hem sol hem de sağ partilerden kaynaklanması, “Acaba yaşananlar bir devlet politikası mıdır?” sorusunu akla getirmiştir. Hollanda Devleti bu şekilde davranarak, göçmen kökenlileri baskı ve yıldırma siyasetini mi teşvik etmektedir? Giderek zorlaşan şartlar göçmen kökenlileri siyasi alanda çözüm üretmeye yönlendirmiştir. İşte tam da bu dönemde DENK Partisinin ortaya çıkması onların sesi olması göçmen kökenlilerin öz güvenlerinin geri gelmesine sebep olmuştur.
DENK Partisi Lideri Tunahan Kuzu bunu bilerek sadece Türklerin değil kendini dışlanmış hisseden bütün göçmen kökenlilere sahiplenmeye onların sesi olmaya başlamıştır.
Bunun sonucu 21 Mart 2018 tarihinde Hollanda Belediye Seçimleri yapılmış DENK Partisine büyük teveccüh olmuş DENK Partisinin seçimlere katıldığı 13 belediye bölgesinde 24 belediye meclisi üyesi kazanmasına sebep olmuştur. Seçimlerin sonuçlarına baktığımızda daha önce Türk ve göçmenlerin ağırlıklı olarak oy verdiği PvdA ve D66 Partileri oy kaybetmiştir.
Bugün geldiği noktada DENK Partisi parlemontoda 3 milletvekili, belediye meclislerinde 24 üyesiyle temsil edilen daha da büyümeye aday bir parti konumuna gelmiştir.
Hollanda’da yaşanılanları ve sonuçlarını yan yana koyduğumuzda aynı olayların Almanya, Fransa, Belçika gibi ülkelerde farklı şekilde de olsa benzerleri yaşanmaktadır. Bütün bu ülkelerde artan Müslüman ve Türk nüfusuna karşı dışlama, yok sayma, değerlerine hakaret etme, kabullenmeme gibi durumlar vardır.
Bu ülkelerde yaşayan Türklerin ileri gelenleri ve siyasi geçmişi olanlar Hollanda’da DENK Partisini model olarak kabul edip aynı çalışmayı bulundukları ülkelerde başlatabilirler. Avrupa’da etkin konuma gelebilirler. Sadece Türklerin değil dışlanan, hor görülen ne kadar azınlıklar varsa onların desteklerini alabilirler. Avrupa’da bu tür bir siyasi çıkışı yapabilecek sadece Türkler olabilir. Türklerin kendi içerisindeki bölünmüşlüğü diğer gruplara göre daha azdır. Hollanda’da yaşayan Türk kökenlilerin %70’i muhafazakâr-milliyetçi kesimlerden oluşmaktadır. Bu durum diğer ülkelerde de aynıdır. Bu grubun destekleyeceği bir siyasi parti her zaman etkin konumda olacaktır.
Yurt dışında yaşayan Türk kökenlilerin bulundukları ülkelerde birlik içerisinde olmaları ve ortak hedeflerinin olması onları daha güçlü kılacaktır. DENK gibi partileri kendi içerisinden çıkararak yaşatmaları, bulundukları ülkelerde daha etkin olmalarını sağlayacaktır.
DENK Hollanda Türklüğünün sesi olduğu kadar, Avrupa Türklüğüne model olacak yapıdadır. Türklerin Hollanda’daki siyasal tercih değişimi ve gelişimi sonucunda bu noktaya gelinmiştir. Hollandalı Türkler artık herkesin görmek istediği gibi bağırılıp-çağırılıp ekmeği elinden alınan, ne verilirse onunla idare etmeyi kabul eden insanlar olmaktan çoktan çıkmıştır. Yeni yetişen nesiller eğitimli, vizyon sahibi, kendini geliştiren nesiller olduğundan onların siyasal hareketleri de değişime uğrayacaktır. Değişerek gelişmiş ve bugünler gelinmiştir. DENK Partisinin varlığı güven vermektedir. Bu durum Hollanda’nın da menfaatinedir. Göçmen kökenlilerin kendilerini ifade edebileceği alan bulması Hollanda’ya olan bağlılıklarını daha da artıracak bu toprakları “vatan” olarak kabul edecek ve daha çok hizmet edeceklerdir.
Hollandalıların DENK gerçeğini iyi irdelemeleri ve bu gerçeği kabullenmeleri en doğal olanıdır. Artık kabul etmeseler de Hollanda’da bir DENK gerçeği vardır. Bu gerçeğin rüzgâr hâline gelip bütün Avrupa ülkelerine yayılması en büyük temennimizdir.
Önümüzde Avrupa Parlemontosu Seçimleri var. DENK aldığı bu desteklerle Avrupa Parlemontosuna milletvekili gönderecek güce de sahiptir. Hep beraber yaşanılanları göreceğiz. Beklentimiz Hollanda-Türkiye arasındaki ilişkilerin düzelmesi ve Hollanda siyasetindeki, hem Türklere hem de Müslümanlara karşı olumsuz yaklaşımın değişmesidir.
Değişen dünyada Türk her yerdedir. Bulunduğu yerde ses getirendir.