FLAMAN’IN KOYUNU SONRA ÇIKAR OYUNU

31 Ağustos 2018 16:09 Av.Hüseyin ÖZBEK
Okunma
366
FLAMANIN KOYUNU SONRA ÇIKAR OYUNU

FLAMAN’IN KOYUNU SONRA ÇIKAR OYUNU

Av. Hüseyin ÖZBEK

Oyunun ilk perdesinde olağanüstü bir başarı hikâyesi anlatılır. Anadolu kökenli göçmen ailenin üçüncü kuşağının zaferi, Binbir Gece Masalları ambalajıyla sunulur. Gurbetçi çocuğunun, Anka misali politikanın Kafdağı’nı aşıp parlamentoya girmesinin övüncünden hepimize okkalı birer hisse düşer.  Söze politika ile başlamış olsak da spor, sanat, bilim alanlarındaki bireysel başarı öykülerinin övünç ve sevincinin topyekûn hissedarı oluveririz.
Bu tür başarı hikâyeleri, gurbetçiler için ikinci sınıf insan muamelesinin, aşağılanan ulus ve inanç aidiyetinin yol açtığı incinmişliğin kolektif terapisi yerine geçer. İşi somutlaştırıp sözü Zuhal Demir’in hikâyesine getirelim.  Yusuf Özkan’ın 24 Şubat 2017 tarihli Lahey/Hollanda çıkışla haberinden okuyalım:  “Tuncelili Zuhal Demir, Belçika’da Devlet Bakanı Oldu” manşetli haber; “Belçika Federal hükûmetinde yoksullukla mücadele, fırsat eşitliği, engelliler ve bilimsel politikalardan sorumlu devlet bakanlığına Tuncelili Zühal Demir atandı.” alt başlığı ile devam ediyor.
Yeni Flaman İttifakı (N-VA) Lideri Bart De Wever’in bu atamaya ilişkin açıklamasında, Demir’in bu şansı çok iyi değerlendireceğini söylemesi, fırsat eşitliği konusunu topluma en iyi anlatacak ismin Zühal Demir olduğunu vurgulaması, atayan makam açısından başka ölçütlerin ve beklentilerin olduğunun ipuçlarını verse de biz şimdilik pişmiş masala su katmayalım.  Fakat Het Belang van Limburg gazetesinin; “Babasının ülkesi, Demir’i anlamıyor.” başlığı ile verdiği haberin izini sürelim. Evvela Demir’in ülkesinin Belçika, babasının ülkesinin Türkiye olduğunu anladıktan sonra, Belçika Meclis Başkanı Siegfried Bracke’nin, 2016 Aralık ayında Türkiye’nin Brüksel büyükelçisine, Demir’e yönelik asılsız suçlamalardan duyduğu rahatsızlığın ne olduğunu anlamaya çalışalım.
İki tarafın çıkarlarının uyuşması, muhatapların ortak paydada buluşması hâli için; “kazan kazan” deyimi kullanılır.  Belçika ve Zühal Demir işin kazananları ise Türkiye açısından ortada kazanılan bir şey olup olmadığını anlamak için kafayı daha fazla yormayıp, Belçika’nın Flamanca yayımlanan De Standaart gazetesine ufak bir göz atalım: “Türkiye kökenli Belçikalı bakan öğrencilere Türkçe dersi verilmesine tepki gösterdi!” Bu kadarıyla anlaşılmıyor dediğinizi duyar gibiyim. Biz okumayı sürdürelim: “Belçika’da Flaman milliyetçisi N-VA Partisinden Eşit Haklar ve Yoksullukla Mücadeleden Sorumlu Devlet Bakanı Zühal Demir, Gent şehrinde Türk asıllı öğrencilere okul sonrası Türkçe dersi verilmesine tepki gösterdi.”
Haberin devamından Belçikalı bakanın, Gent Belediyesinin, Türk öğrencilere okul sonrası Türkçe dersleri için sınıf tahsis etmesini kabul edilemez bulduğunu; “Nasıl bu kadar saf ve duyarsız olabilirsiniz? Bu yaptığınız entegrasyon karşıtı politikaları desteklemekten başka bir şey değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türklerin Flaman toplumuna entegre olmasından çok korkuyor, o yüzden bu Türkçe derslerini sağlıyor.” dediğini öğreniyoruz.
Bu kadarı yeter deyip masaldan gerçeğe dönmenin zamanıdır. Geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamada “Türk pasaportunu geri vereceğini” ifade eden Belçikalı bakan da babasının ülkesi ve insanlarının sevincinin, gönül desteğinin, basit bir iadeiteşekkür duygusuna bile yol açmadığı anlaşılıyor. Babasının ülkesinin gurbette doğan kuşağının, ulusal aidiyetinin ve kültürel kodlarının devamını sağlayacak en küçük girişimin bile Belçika bakanı (!) rahatsız etmesi üzerinde düşünülmelidir.
Zühal Demir’in, hepimize yutturulmaya çalışılan masalından gerçeğe döndüğümüzde, zaferin Belçika hanesine, hezimetin Türkiye hanesine yazıldığını görürüz. Avrupa ülkeleri açısından entegrasyon, kendi uygarlık ve kültürel değerlerinin korunması ve sürdürülmesine yönelik devlet politikasıdır. Asya ve Afrika’dan, özellikle İslam coğrafyasından gelenlerin, entegrasyon tornasından geçirilerek, sorun olmaktan çıkarılıp, sindirilebilir hâle getirilmeleridir.  
Zühal Demir gibilerin başarı masalları, entegrasyon çarkında öğütülmek, ulusal ve inanç aidiyetleri buharlaştırılmak, geldikleri yeri kendilerinin değil; “babalarının ülkeleri” olarak algılatılmak istenen yitik kuşaklar yetiştirmenin sis bombaları olarak düzülmektedir. Masalların sonunda gökten düşen üç elma hakça pay edilir. Flaman masallarında hakça payı boşuna beklersiniz.
Entegrasyon’un zokası görevi verilmiş Flaman koyunlarından gayrısına buralarda ne elma verilir ne de altlarına bakanlık koltuğu çekilir!