CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİNİN GETİRİLERİ
Abdullah ALAGÖZ
Türkiye’de Anayasa uzun yıllar tartışılan en önemli meselelerden biri olmuştu. Askerî darbe ürünü olan 1982 Anayasa’sı ise en çok tartışılan ve bir türlü darbe ruhundan arındırılamayan hâliyle Türkiye’nin gündemini meşgul etmiştir. Parlamenter sistemde sembolik yetkileri olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamı, çok geniş yetkilerle donatılmış, vatana ihanet dışında cezai sorumluluğu olmadığı için, siyasi sorumluluk taşıyan Başbakanlık makamıyla çoğu zaman çatışma hâlini almıştı. Anayasa’da ki bu garip düzen zamanla daha karmaşık hâl almış, CHP’nin de krize sürüklemesiyle 2007 yılında 367 garabetiyle bambaşka bir boyuta evrilmişti. CHP ve vesayet odaklarının çıkardıkları 367 krizi Milliyetçi Hareket Partisi sayesinde aşılmış, TBMM, Cumhurbaşkanı’nı gecikmelide olsa seçebilmişti. Kriz çözülmüş olsa da sistemin sorunlardan kalıcı olarak arındırılması için yeni bir çözüm arayışına gidilmiş, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi yoluna başvurulmuştur. Bu seferde Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında oluşan yürütmenin iki başı arasında ki yetki tartışmaları geçmişte olduğu gibi tekrardan devlet krizine davetiye çıkarmıştır. Anayasa’nın değiştirilerek, hükûmet sisteminin yeniden tasarlanması Türkiye için bir zorunluluk hâlini almıştı. Tüm bu yaşananlar ışığında Türkiye; 15 Temmuz 2016 yılında Türk tarihinin en büyük ihanetlerinden birisi olan FETÖ mensubu teröristlerin hain darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Bu hain kalkışmada 251 vatan evladı şehit olmuş, iki binden fazla vatandaşımız gazi olmuştu. Türk milletinin topyekûn bir hâlde devletine ve demokrasisine sahip çıkmasıyla büyük bir kaos engellenmişti. 15 Temmuz 2016, Türkiye için bir dönüm noktası olmuş, her bakımdan yeni bir başlangıç, siyaseten de bir milat olmuştur. 15 Temmuz gecesi meydanlarda fiilen kurulan Cumhur İttifakı, 7 Ağustos 2016’da İstanbul Yenikapı’da Millî Diriliş Ruhu adlı buluşmada Türkiye’yi güçlü yarınlara taşıyacak siyasi irade olarak tecelli etmiştir. Dünya’da demokratik ülkelerin uyguladığı başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistemlerden oluşan üç hükûmet sistemi bulunmaktadır. Bunların şekillenmesinde özellikle yasama ve yürütmenin yapısı ve arasında ki ilişkiler belirleyici olmaktadır. Türkiye’de diğer başkanlıkla idare edilen ülkeleri inceledikten sonra Türk devlet yapısı ve felsefemize uygun olarak tanzim edilmiş bir sistem inşasına girişti. Milliyetçi Hareket Partisi ve Ak Parti arasında varılan uzlaşma ile sistemdeki sorunların çözümüne yönelik, yeni bir hükûmet sistemi ortaya çıkarılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde, Cumhuriyet’in temel nitelikleri, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan hakları vazgeçilmez unsurlar olmuştur. Türk milletinin tercihi ve iradesi olan bu sistem, siyasi ve toplumsal uzlaşmanın ön plana çıktığı, millî iradenin doğrudan yansıtıldığı Türk Tipi Başkanlık Modeli olarak literatüre girmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, Cumhuriyet tarihimizdeki en önemli yönetim reformu olarak 5 yıldır devam etmektedir. Bu sistemde ortaya çıkan güçlü ve istikrarlı hükûmet modeliyle 15 Temmuz darbe girişimin yaraları sarılmış, millî bekamız kararlılıkla müdafaa edilmiş, Irak, Suriye, Libya ve Karabağ’da yaşanan bölgesel sorunların üstesinden Türk devlet vakarına yakışır bir şekilde üstesinden gelinmiştir. Tüm dünyayı etkisi altına alan ve yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olan kovid-19 salgınıyla mücadele kararlı ve hızlı bir şekilde yapılmıştır. Yine Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaşta diplomatik olarak bir merkez hâlini almış oldu. Kara üzerinde görülen en büyük deprem olan, 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli depremlerde 11 ilimiz yıkıma uğramış on binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş, yüz binlerce vatandaşlarımız yaralanmış, 900.000 bağımsız bölüm ağır hasar almıştı. Dünya tarihinde eşine az rastlanır bir felaketin üstesinden Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ve Cumhur İttifakının uyumlu siyasetiyle yaraları hızla sarılmaya başlamıştır. Cumhuriyet’imizin 100.yılında yapılan Mayıs 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinde Türk milleti Cumhur İttifakına tekrardan ruhsat verip, 2. Yeni Yüzyıla bu doğrultuda ilerleme sorumluluğu yüklemiştir. Hem Meclis çoğunluğunu hem de ikinci turda Cumhurbaşkanlığını, %52,16 oy oranı gibi yüksek bir uzlaşıyla Cumhur İttifakına tevdi eden milletimiz, hükûmet etme sistemi konusunda çıkarılan algı oyunlarını boşa düşürmüş Türk Tipi Başkanlık Modeli olan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde karar kıldığını yinelemiştir. CHP, İP ve bölücü terörün Meclisteki siyasi uzantısı DEM gibi partilerin üzerinde uzlaştıkları ve ısrarla dile getirdikleri parlamenter sisteme geriş dönüş çağrı ve çabaları millette karşılık bulmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Dr. Devlet Bahçeli Beyefendi, eski sisteme geri dönüş çağrısı yapanlara; ‘‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem hedefiyle milletimizin huzuruna çıkan zillet ittifakı amaçladığı icazet ve ruhsatı alamamış, millî irade Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemini mevcut ve mahut hâliyle tasdik ve teyit etmiştir. Lağvolunan bir kurum veya sistemin tekrar ihyası diye bir şey zaten makul ve mantıklı bir şey değildir. İster iyileştirilsin isterse de güçlendirilsin, eğer Parlamenter Sistem her şeye rağmen ihya edilseydi; dejenere olması, kaosa hizmet etmesi, kutuplaşma ve kamplaşmayı körüklemesi, devlet yönetimini krize sokması mukadder bir siyaset ve hayat gerçeği hâline gelirdi. Bu ise 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü kadar vahim gelişmelere neden olabilirdi. Hamdolsun aziz milletimiz kötürüm ve köhne siyasetin ayak oyunlarına, yönetilemeyen Türkiye önerisine müsaade etmemiş, buna fırsat vermemiştir.’’ diyerek bu tartışmaları önünü kapatmıştır. Yine Sayın Dr. Devlet Bahçeli Beyefendi Cumhurbaşkanı seçiminde aranan %50+1 şartının tartışmaya açılmasına da ‘‘Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi milletimizin bir başarısı, geleceğinin müjdesi, millî bekanın güvencesi, millî birlik ve dayanışmanın zırhı, devlet yönetiminin millî hedeflerle birleşmesidir. Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli yüzde 50+1'dir. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'nde Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçildiği ve hükûmet TBMM’den güvenoyu almadığı için 'yönetimde istikrar' ilkesi kendiliğinden gerçekleşmiştir. Bu itibarla %50 artı 1 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesi çoğulcu demokrasinin dünyaya emsal teşkil edecek, model olacak bir şeklidir. Dikkat buyurunuz, milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, muhtar seçmiyoruz, cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanını seçiyoruz. MHP olarak dün ne demişsek bugün aynı çizgide, aynı düşüncede, aynı görüşteyiz. Ancak Cumhur İttifakı olarak konuşup tartışarak orta yolun, makul çözümün, yeni sistemin doğasını zedelemeyecek tamirat ve onarımın karşılıklı anlayış ve uzlaşmayla yapılacağının inancına ve iradesine de sahibiz.’’ diyerek meşruiyet ve yönetimde istikrar açısından %50+1’in önemini vurgulamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya dönüşü uçaktaki açıklamalarını çarpıtıp, Cumhur İttifakında sorun varmış gibi lanse edenlere de; ‘‘Allah'a çok şükür siyasi hayatımız boyunca hiç kimsenin sırtına binmedik, hiç kimseyi de sırtımıza bindirmedik. Onun bunun sırtından geçinen keneler bizi anlayamaz, anlasa da anlatmaya takatleri yetmez. Yük aldık, yük olmadık; bedelse ödedik, yeri geldi şehadet düştü hissemize, ne gam ne tasa katiyen şikâyet etmedik, 'Önce ülkem ve milletim.' demekten de asla vazgeçmedik. Cumhurbaşkanlığı kabinesine bakan vermedik, doğrudur. Ne var ki bu kabine Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin kabinesidir. Alacağı her kararın yanındayız, sefasına değil, gerekirse cefasına talibiz. MHP tufeyli değildir, yancı değildir, ufakçı değildir, ulufeye talip değildir, ikbale meraklı değildir; Türklüğün, Türkiye'nin ve Türk milletinin serdengeçti şuuru, son kalesi, tüm çareler tükendiğinde düşmana sıkılacak son kurşunudur. Bilmeyen varsa tekrar hatırlatayım; Sayın Cumhurbaşkanı’mızla diyaloğumuz hasbidir, harbidir, haysiyetlidir, hakseverlik üzerinedir, saygı ve sevgi temellidir, hiç kimse de aramıza giremeyecektir.’’ diyerek Cumhurbaşkanlığı sistemini itibarsızlaştırmaya ve Türk milletinin sinesinden doğan bir kuvvetle kurulan Cumhur İttifakını örselemeye yönelik örgütlü saldırılara karşılık vermiş oldu. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi sayesinde; Kıbrıs’ta iki devletli bir çözüm artık bir devlet politikası hâlini almıştır. 46 yıldır yerleşime kapalı olan Maraş kullanıma açılmış, uluslararası hukuka uygunluğu vurgulanmıştır. 28 yıl aradan sonra Ermenistan tarafından işgal edilen Karabağ, Türkiye’nin de desteği ile işgalden kurtarılmıştır. Libya ile imzalanan anlaşma ile Akdeniz ve Kıbrıs’ın egemenlik hakları korunmuştur. Açılacak Zengezur koridoruyla Türk dünyası ile bağlantı kurulacaktır. Türk Devletler Teşkilatı kurularak Türk birliğinin sütunları dikilmiş oldu. Terörle mücadele kararlı ve etkin bir şekilde ülke dışına atılmış olup, bulunduğu yerde imha hareketi hâlini almıştır. Savunma sanayi alanında ciddi atılımlar yapan Türkiye, artık kendi silahını, uçağını, hava araçlarını, deniz ve kara araçlarını kendisi yapar hâle gelmiştir. Dünyanın en büyük hava alanlarından birini açmış, enerji alanında da Karadeniz’de 540 milyar metreküp gaz, Gabar’da yüksek kaliteli petrol bularak, enerjiye olan bağımlılığını kısmen azaltmıştır. Üretmiş olduğu yerli otomobil TOGG ve insansız hava araçlarıyla dünyada katma değer üreten bir ülke konumuna gelmiştir. Bu sistemin mimarı Cumhur İttifakı olmuş olup, sahibi ise aziz Türk milleti olmuş durumdadır. Türk milletinin desteği ile Türk devleti küresel güç olma yolunda emin adımlarla ilerlemekte, 2053 ve 2071 vizyonunun altyapısını yapmaktadır.