KAFKA’NIN DÖNÜŞÜM ADLI YAPITINDA BİREYİN YAŞAM ALGISI VE YABANCILAŞMA

“ “Bu, belki de hepimizin trajedisidir.” „

06 Nisan 2016 11:59
Okunma
3784
  KAFKANIN DÖNÜŞÜM ADLI YAPITINDA BİREYİN YAŞAM ALGISI VE YABANCILAŞMA

 


Modern dünyanın insanı, birey olarak yaşamakta, birey olarak varlığını sürdürmekte, var olmaktadır. Toplumun varlığını devam ettirebilmesi için birtakım kurallar öne çıkar. Bu kurallar kimi zaman kişiyi güçlükler karşısında korurken kimi zaman da onun kendi özel alanını yok eder. Kişinin özel alanının yok olması toplum arasında bir çatışmaya neden olmaktadır. Bu çatışma, kişinin iç dünyasını sarsar.
Yapıtın ana omurgasını oluşturan temalardan biri, sorumluluktur. Bu, yapıtta odak figür Gregor Samsa’nın kurgudaki varlığı üzerinden yansıtılmıştır. Yapıtın temelini oluşturan sömürgen temelli, insanın insanca yaşamasına izin vermeyen sistemin sömürülen rolünü oynayan bireylerdeki doğal yansıması sorumluluk duygusudur. Sistem insanları kendine o denli bağımlı kılmıştır ki patrona çok şey borçlu olduğunu düşünen insan, sisteme hizmet etmediği anlarda suçluluk duygusu içinde kalmıştır. Ev dışında dönen büyük bir çarkın/işleyişin bir bakıma prototipi aile içinde bulunduğundan, odak figürün hem ailesine hem de patrona sorumluluk duygusuyla bağlı olduğu söylenebilir. İşine gitmediği gün evine gelen müdür beyden sürekli özür dilemesi ve böceğe dönüşmüş olmasına rağmen hâlâ işe gitmeyi, bir sonraki treni mutlaka yakalamayı düşünmesi, odak figürün sistemle sorumluluk bağlamındaki ilişkisini ortaya koymaktadır. “… İçinde bulunduğu durum sonucu ailesinin başına bir kez açtığı dertleri, onlara karşı çok anlayışlı davranarak katlanılabilir kılmak kararına vardı.” (Dönüşüm, 41) sözleri Gregor’u ailesine bağlayan derin sorumluluk duygusunu ispatlamaktadır. Çünkü Gregor üzerinde her an ailesini geçindirebilmek için para kazanma sorumluluğunu hissettiğinden bu sorumluluğunu yerine getirememeyi “katlanılmaz” görmekte ve bu duygu onda bir suçluluk hissi yaratmaktadır.
Yapıtta sorumluluk duygusunun simgesi olarak duran Gregor, aynı zamanda bu duygunun ikizi özverinin de simgesidir. Ailesine para sağlamak için kendinden vazgeçmekte, birçok zorluğa göğüs gererek kendini tüketmektedir. Oysa bu sorumluluk/fedakârlık, sistemin belki de en acı yönü olan ezen-ezilen ilişkisini ve adaletsizliği ortaya çıkarmaktadır. Yazar bu yolla büyük bir ironiyi gözler önüne sermektedir. Bu duyguyla para kazanmak Gregor için gurur kaynağı da olmuştur. “Çalışmasının başarılı sonuçları hemen yüzdeler hâlinde nakit paraya dönüşüyor ve evde hem şaşıran hem de sevinen ailenin gözleri önünde masaya bırakabiliyordu.” (Dönüşüm,46) 
Yapıtta yer alan diğer tema da yabancılaşmadır. Bu kavram yapıtın daha ilk tümcesinde gerçekleşen dönüşümle ortaya çıkmıştır. “Ne olmuş bana böyle.” (Dönüşüm, 15) Sistem Gregor’un böceğe dönüşmesinden de anlaşıldığı üzere insanı insan olmaktan çıkarmakta, insan doğasına ait duyguları yaşayabilmesine hatta biyolojik saatini daha işletmesine izin vermemekte, insanları sevdiği işlerle uğraşmaktan -Gregor’un akşamları dışarı çıkamaması, hobilerine yeterince zaman ayıramaması- alıkoymakta ve zamana bağlı kaldığı bu varlıkları bireysellikten uzaklaştırarak “kişi”leştirmektedir. Tüm bunların sonucunda ise insan istediği ve olduğu gibi davranamadığı, sistemin öngördüğü ve yaşama şansı verdiği sınırlarda yaşadığı için farklılığını, onu diğer milyonlarca insandan ayıran özelliklerini kaybetmektedir. Bütün bunlar ise bireyi kendine yabancılaştırmaktadır çünkü eylemleri kendi kontrolünde değildir.
Yapıta yansıyan yabancılaşma bireyin hem kendine hem topluma yabancılaşması biçiminde yansıtılmıştır. Bireyin kendine yabancılaşması, kişiliğine ters eylemlerde bulunmasına ve en insani tavır takınılması gereken yerlerde bile tereddüt edilmesine neden olmuştur. Örneğin Gregor, oldukça insani özellikler taşıyan bir figür olmasına rağmen Müdür Bey geldiğinde öyle bir çaresizlik içine sürüklenmiştir ki Müdür Bey’i yumuşatmak ve ikna etmek için kız kardeşinin de orada olmasını ve kadınsı özelliklerini kullanmasını dilemiştir. Bu kadar insancıl ve kız kardeşine değer veren biri bile sistem karşısında -kendine yabancılaşmanın da bir sonucu olarak- sömürgen bir pozisyona dönüşmüştür. Öte yandan toplumun ve sistemin kendine yabancılaştırdığı diğer figürler ise anne, baba ve kız kardeştir. Anne anne, baba baba, kız kardeş kız kardeş kimliğine sistemin etkisiyle yabancılaşmıştır. Kendi çıkarlarını önceleyerek anne baba ve kız kardeş özelliklerini şefkatini, ilgisini ve kurnazlığını yitirmiş özlerinden uzaklaşmışlardır. Gregor’a bakış ve tavırları da değişerek para odaklı bir durum kazanmıştır.
Bireyin topluma yabancılaşması ise yine sistemin ve birey-toplum ilişkisinin bir sonucudur. İnsanların bireyselliklerini yaşayabilmelerine izin vermeyen sistem, böylece insanı sevme, sevilme, aile ilişkileri gibi manevi unsurlardan da soyutlamış, bireyleri birbirinden uzaklaştırarak yalnızlığa itmiştir. İnsanın tekilleşmesi, toplumla ve ailesiyle para dışında bir bağının olmaması yabancılaşmanın bir sonucudur. Böylece birey yalnızlaşmış, tek olmayı güvende olmak kabul etmiştir. Nitekim Gregor’un odasını ardından kilitlemesinin nedeni de budur. Diğer yandan aile de sistemin dönüştürdüğü Gregor’a yabancılaşmış, onu kilitlemiş ve reddetmiş, onun yalnızlığına neden olmuştur. 
Yapıta yansıyan bir diğer tema ise iletişimsizliktir. Aslında bu sorun sistemin doğurduğu sonuçlardan biri olan yabancılaşmanın doğal bir uzantısıdır çünkü kendine ve topluma yabancılaşan insanlardan oluşan bir toplumda iletişimsizlik, doğal olarak baş gösterecektir. Yapıtta bu durumu Gregor Samsa’nın aile bireyleriyle olan iletişimsizliği üzerinden açıklamak mümkündür. Gregor ailesine sadece para bağıyla bağlıdır ve araya para girmesi sonucu sevgiye dayalı ilişkilerin zayıflayarak yerini parasal çıkarlara dayalı ilişkilere bırakmıştır. Zayıflayan aile bağları sömürülen insanın eve para sağlama, aileyi geçindirme fonksiyonunu kaybetmesiyle tamamen kopma noktasına gelmiş, sistem kendine katma değer sağlamayan ve uyum sağlamayana değer vermeyerek onu silip atmıştır. “Gregor’un iki gün önce bu yenmez dediği peynir…” (Dönüşüm, 42) ifadesi bu çarpıcı gerçekliği en belirgin şekilde yansıtmakta, böceğe dönüşen Gregor’a insan muamelesi yapılmadığını ortaya koymaktadır. Böceğe dönüşmesine rağmen ailesinin Gregor’u görmeye gelmemesi bu iletişimsizliğin göstergesidir. Böceğe dönüşen Gregor Samsa kapı aralığından ailesinin konuşmalarını duyar ama onlara sesini bir türlü duyuramaz, onlara zarar vermeyeceğini göstermek için özel bir gayret sarf etmesine rağmen yanlış anlaşılır ve ailesiyle iletişim kurma çabası tek taraflı kalır ve gerçekleşemez. Sistem, farkındalığı gelişmiş, sağlıklı iletişim kurma becerisine sahip bireylerden oluşan toplumlarda sömürü düzenine dönüşemez. Bu nedenle de sistem sağlıklı iletişim kurma yollarını tıkayarak yapay iletişim ortamları oluşturur. Gregor, böcek olduktan sonra kendisiyle iletişime geçebilmiş yorgunluğunu fark etmiştir. Aynı doğrultuda böcek olduktan sonra insani değerlerini öne çıkaran kendisine yakınlaşan Gregor, topluma, ailesine yabancılaşmıştır. Sistemin dayattığı kimliğinden uzaklaşmıştır. Sistemse bu kimlikte yaşamasına şans tanımayacak sistemin sorumluluklarını üstlenmeyen bireyi yük görerek yok etmek için uygun koşulları hazırlayacaktır.
Sonuç olarak Kafka’nın Dönüşüm adlı yapıtında kapitalist sistem odaklı birey toplum ilişkisi sorumluluk, iletişimsizlik ve yabancılaşma bağlamlarında değerlendirildiğinde; sistemin insanı sorumluluk yoluyla tüketip iletişimsizliğe ve yabancılaşmaya ittiği, farkındalığı gelişmiş sistemin dayattığı kimliğin dışına çıkan bireye de yaşama şansı tanımadığı sonucuna varılabilir.
 
    Kitap: Franz Kafka (2014), Dönüşüm, İstanbul: Can Yayınları.