Okunma
1096
Nurser GÖZE
İnsanların doğumdan, hatta hamileliğin 7. ayından itibaren eğitime ihtiyaçları vardır. Yaşamları boyunca da her yaşta öğrenecekleri bilgileri adım adım, zamanında ve yaşında öğrenmeleri gerekir. Yaşında öğrenilemeyen bilgiler, daha sonraki zamanlarda öğrenilse de davranış biçimi hâline getirilmesi daha güç olmaktadır.
Anne babaların çocuklarını yaşlarına göre eğitmeleri çok büyük önem taşımaktadır. Anne babalar, çocuklarının geleceğinin aydınlık olması için, çocuğun alabilme (zekâ) kabiliyetini de dikkate alarak bütün güçlerini kullanmalıdırlar. Çocuğun yaş ve zekâsına göre öğrendiği bilgiler, istikbalini belirler. Bitkilerin yaşamak için güneş enerjisine ve ışığa gereksinimi olduğu kadar çocuklarımızın da bilgiye ve beceriye ihtiyaçları vardır. Çocuklarımızın kültür ve düşünce dünyasını günün koşullarına uygun olarak geliştirecek, onları geleceğe güvenle hazırlayacak, kendisini daima yenileyen öğretmenlere ihtiyaç vardır.
Çağdaş uygarlığa erişmek ancak ve ancak eğitimle mümkündür. Günümüz koşullarında eğitimsiz toplumların hayatta kalma şansı yoktur. Toplumları çökertmek için kültürün can damarı olan okulları ve kütüphaneleri yok etmek akıl karı değildir. Üstünlük sağlanmak isteniyorsa bilgi ve teknoloji gücüyle ancak sağlanabilir. Aksi hâlde bilgi yuvalarını yok edenler, çocuklarını cehaletin kucağına iterek ilkelleşmeye mahkûm bırakmış olurlar. Eğitimlerine engel oldukları çocukların sorumluluğunu ve vebalini taşırlar.
Çocuklar okuyup öğrendikçe ufukları genişler, anlayışları artar ve meslek seçimlerinde okuduklarından etkilenerek yeteneklerini geliştirirler. İstikbaldeki mesleklerinin özelliklerini belirlemeye başlarlar. Eksik kalan eğitim ve öğretim kolaylıkla tamamlanamaz.
KÜTÜPHANE YAKAN ZİHNİYET
Cumhuriyet Dönemi’nde Mustafa Kemal Atatürk'ün başlattığı topyekûn eğitim ve öğretimle Türk milletinin çağdaş uygarlık yolundaki adımları yeniden atılabilmeye başlamıştır. Topyekûn eğitimde köy enstitülerinin ve öğretmen okullarının rolü büyüktür. Bu okulların kapatılması değil günümüzün koşullarına göre geliştirilmesi gerekirdi. Toplumların aydınlık zihinli, çağdaş uygarlığı benimsemiş, ülkesinin tarihine göre gelişimini tahayyül edebilen gerçek öğretmenlere ihtiyacı vardır. “Bilim Tarihinde Türkler” komisyonu gibi bazı kurullar bu konudaki çalışmalarını hâlen sürdürmektedir.
Sonuç olarak günümüzde gururumuz Nobel Kimya Ödülünü alan Mardin’de yetişmiş ve okumuş olan Aziz Sancar ve diğer bilim adamlarımızı selamlıyorum. Ülkemizdeki diğer eğitim yuvalarına da imkânlar verilerek bilimsel araştırmalar yapanları teşvik etmek mümkün değil midir?
Son zamanlarda Türklerden bilim adamı yetişmez diyenler, işte halkın aydınlanmasını sakıncalı bulan, kütüphaneleri ve okulları yakan zihniyet değil midir?
DERS ÇALIŞMA NASIL OLMALIDIR?
Çocuğun ödevi olduğunda çoğu zaman anne baba çocuktan daha çok heyecanlanır, çocuğun bir an önce ödevini yapmasını ister. Oysa çocuğun ihtiyaçlarını gidermesi beklenmeli ve konuşarak çocuk ders çalışmaya psikolojik olarak hazırlanmalıdır. Kendini ifade etmesine izin verilen ve dinlenen bir çocuk, fiziksel olarak rahatladıktan sonra çalışma odasına çok daha büyük bir istekle geçecektir.
Anne baba çocuğunu “Ders çalış.” diye sıkıştırmamalıdır. Çocuk okuldan geldiğinde ona, o gün hangi dersleri işledikleri ve bu derslerde hangi konuları gördüklerini sormalıdırlar. Derslerde işlediği konulardan sorular sorarak çocuğun o konuları anlayıp anlamadığını öğrenmelidirler. Çocuğun o konularda öğrendiklerini anlatmasına fırsat vermelidirler. Çocuk sorulara cevap verebiliyorsa o konuyu öğrenmiştir. Sorulara yeteri kadar cevap veremiyorsa okuması ve araştırması için fırsat verilmeli, bu konuda çocuğa olanak sağlanmalıdır. Kendi isteğiyle okumaya ve araştırmaya başlaması, çocuğun heyecanını artırır. Bu şekilde devam ederse okuma ve öğrenme zevk hâline gelir. Artık bu şekilde eğitim verilen çocuğun elinden kitap düşmeyecektir. Fırsat bulduğunda araştırmalar yapmaktan geri durmayacaktır. Anne baba çocuğuna “Artık çok çalıştın, çık biraz da dinlen hatta hava al.” diyeceklerdir.
Anne baba çocuğun öğretmeni ile belirli aralıklarla görüşmeli, o günkü ödevlerinin konusunu alarak çocuğu yapamıyorsa yardımcı olmalıdır. Anne baba konuya göre örnekleri çocuğun anlayabileceği biçimde anlatmalı ve uygulama yaptırmalıdır. Çocuk kendi başına da örnekler verebilmelidir. Çocuğu tanımakta bu örnekler önem kazanır. Çocuğun eğilimleri bu şekilde anlaşılır. Büyükler tarafından buna göre de eğitim yapılmalıdır.
Ders; zorla değil, çocuğun istediği zaman ve biçimde yapılmalıdır. Ders veya ödevler bittiğinde çocuğun oynamasına fırsat verilmelidir. Bu şekilde anne baba çocuğuna zaman ayırır ve çalışmasına olanak sağlarsa, çocuk için ders çalışmak zevk hâline gelir. Okuldan eve döndüğünde önceliğin dersleri ve ödevleri olduğunu bilir, zevkle ve isteyerek çalışır. İşlerinde zevkle çalışan insanlar yorulmak bilmezler. Bazı insanların elinden kitap düşmez. Okumak insanların hayal gücünü zenginleştirir, düşünce ufuklarını genişletir. Yaptıkları işlerde de tam başarı sağlarlar. Çünkü bu insanlar, öğrenmeyi zevk edinmiş insanlardır.