BÜYÜK BAŞIN AĞRISI DA BÜYÜK OLUR

25 Şubat 2017 19:21 Mehmet DUMANOĞLU
Okunma
2783

Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Cumhuriyet tarihinin en zorlu dönemini yaşıyoruz.Türkiye 1923’ten bu yana ilk defa “İkinci Kurtuluş Savaşı”nı yapıyor.  FETÖ kalkışması başarılı olsaydı; devletimiz topraklarının bir bölümünü kaybetme tehlikesi ile karşılaşacak, “yabancı askerler”  -ABD ve İngiliz askerleri-  (kalkışmacılar başarılı olsalardı FETÖ cülerin daveti ile) Türkiye’ye müdahale edeceklerdi. Bununmanası; Sevr’e geri dönmek demekti.

Bütün çıkartılan sorunlar, etrafımızdaki “bizim içinde yaşadığımız coğrafyadan kaynaklanan”  sorunlarımıza, kiralık kalemlere, medyadaki anti ulusçu/anti ulusalcı kuruluşlara, toplumun gelişmesine hiçbir katkısı olmayan fakat toplumun boş şeylerle ilgilenmesini sağlayan programlara (evlilik programları, toplumsal ahlakı zorlayan dizilere, uyduruk programlara)  rağmen;

1923-2016 yılları arasındaki Türkiye’nin medeniyet gelişimine baktığımızda “iyi işler yapıldığı” söylenmelidir. Ancak özellikle ekonomik ve mali anlamda baktığımızda (terör bu konularda ciddi zarar vermekle birlikte)  istenilen çizgiye çıkamadığımız açıktır.

 

“Gelecekte de Türkiye, Kendisine Bırakılmayacağına Göre” Neler Yapmalıyız?

1- “Türkiye,Türkiye’den büyüktür.” sözündeki kültürel, tarihî, toplumsal, coğrafi,filolojik, dinî gerçeğin farkına varılmıştır. Bu gerçeğe uygun çalışmalara ağırlık verilmelidir.

Burada anlatmak istediğimiz şu: Türkiye; Kafkasya, Avrasya, Balkanlar, Orta Doğu,Afrika bölgelerinde çalışmalarını artırmalıdır. Saydığımız bu bölgelerin bir kısmına gitmiş birisi olarak şunu gördüm: Buralarda “Türkiye’den geldiğinizi söylediğinizde” karşınızdakilerin müthiş bir sevinç ve keyif aldıklarını, mutluolduklarını hissediyorsunuz. Sıraladığımız coğrafyalar, Türkiye’nin hinterlandı dır.

Ne yazık ki, 1947’den itibaren özellikle millî eğitime yapılan müdahaleler, dış politikada “kendi kabuğuna çekilme” anlayışı (Yurtta sulh, cihanda sulh anlayışının yanlış yorumlanması sonucu. Oysa boş verin birçok örnek vermeği sadece Hatay Sorunu’n da Mustafa Kemal Atatürk’ün tutumuna baksalardı doğruyu görürlerdi.), basında yapılan çalışmalar, Hollywood filmler ile bilinçaltımıza yapılan yönlendirmelerle Türk ulusuna bu bölgeler ve “doğal hinterland” kavramı âdeta unutturulmuştur.

 

2-TİKA,AFAD,KIZILAY gibi insani aynı zamanda stratejik olan kurumları daha fazla güçlendirip Türkiye dışındaki çalışmalarına destek olunmalıdır.

3-Terörü kullananların bütün gayretlerine rağmen Türkiye’de “duygusal kırılma” yaşanmamıştır. Bu sonuç “Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, Kürtçülük sorunu vardır.”görüşünü doğrulamıştır.  Bu duyguyu daha fazla güçlendirmek amacıyla yatılı bölge okulları artırılmalı, bu okullara meslek liseleri mutlaka dâhil edilmelidir. Çocuk gelinler ve çocuk damatlar geleneği engellenmelidir.

4-Özellikle2013’ten bugüne Türkiye’de yaşananlar “millî ekonomi ilkesi”nin ne kadar önemli olduğunu ispatlamıştır. Özellikle FETÖ kalkışmasından sonra ABD ve AB’nin,Türkiye’ye ekonomik darbe yapma amaçlı dövize müdahaleleri  “millî ekonomi ilkesi”ne (Mehmet Şimşek karşı çıkacak olsa bile) dönüş yapmanın gerekliliğini ispatlamıştır.

5- 15 Temmuz FETÖ kalkışması,  bize; Atatürkçü düşünceyi ve Cumhuriyet’in temel ilkelerinin anlamlarını yeniden hatırlamamızı sağlamıştır.

Özellikle cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ısrarla anlatılmalı, değerinden bahsedilmelidir. Ancak bu anlatımlar yapılırken;geçmişte olduğu gibi “militanca, jakoben” bir anlayışla değil, doğrusu anlatılmalıdır.

Bu ifademin nedeni; mesela laiklik anlatılırken ve uygulanırken “yapılan hataları”tekrar etmemek gerektiğidir. Hepimize laiklik (okullarda, gazetelerde,mitinglerde, televizyonlarda, konferanslarda) uzun yıllar anlatıldı. Ancak, öyle bir anlatıldı ki, hiçbir şey anlatılmadı!

Çünkü herkes kendi düşüncesine, siyasi ideolojisine göre veya seçmeninden oy beklentisine eksik veya abartılı açıkladı. Sonuçta kimse anlamadı. Bu şekilde bir hata tekrarlanmamalıdır.