TBMM Darbe Araştırma Komisyonu Üyesi MHP Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, dinlenilmek üzere komisyonu sundukları isimleri değerlendirirken,“Bürokrasi ve siyasetteki FETÖ’cüler kim?” diye sordu ve “Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli, Fethullahçı yapılanma ile ilgili ilk çıkışı 2010 Referandumu’nda yaptı.” hatırlatmasında bulundu.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 15 Temmuz’da Diyanet İşleri Başkanlığına gittiğini hatırlatan Erdoğan, “MİT Müsteşarı’nın Genel Kurmay Başkanı’na, sonrada Diyanete ziyareti var. MİT Müsteşarı’na Başbakan ve Cumhurbaşkanı ulaşamıyor. Emniyete de gitmiyor, İçişleri Bakanlığına da gitmiyor, Diyanet İşleri Başkanlığına gidiyor. Kırk yeni paralel var. Yurtta Sulh Konseyi kimlerden oluşuyordu? Henüz ortaya çıkmış değil.” dedi. Erdoğan, Ankara’da yayımlanan Tanış isimli bir yerel gazeteye verdiği röportajda FETÖ ile ilgili çarpıcı değerlendirmeler yaptı:
“Türkiye’de özellikle FETÖ’nün taban bulmasının temel sebebi, ‘Alnı secdeye giden Müslüman inançlı insanlar’ olduğu düşüncesiydi. Bu konuda Atatürk’ün kurduğu bir kurum var. Diyanet İşleri Başkanlığı. Bu işin şöyle kabaca kırk senelik mazisine bakarsak, kırk senedir bunlar bu faaliyetlerini yürütürken Diyanetten bir ses gelmediğini görüyoruz. Şimdi paralelle baş etmek için yoğun çaba gösteriyoruz. Ama etrafımızda o alanı doldurmak için çalışan kırk tane yeni paralel var. Ama Diyanetten yine ses yok. Türkiye’de bu manada boş alan var. Diyanetin bu alanı boş bırakmaması lazım ki, Türkiye bu din siyasetinden, din ticaretinden kurtulsun. Bu işi sağlıklı bir zemine kavuşturabilirsek birçok şey kendiliğinden çözülür.”
“Yurtta Sulh Konseyi henüz ortaya çıkmış değil.” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Ama bu konseyin görevlendirdiği Sıkıyönetim Komutanı, Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı vs. herkes cezaevinde. Ama konseyin kendisi ortada yok.Sadece imza atan Mehmet Partigöç dışında. Yurtta Sulh Konseyi kimlerden oluşuyor? Bu kişilerin süratle tespiti, öncelikle bu konseyde yer alan kişilerin bilgilerine başvurulması gerektiğine inanıyorum. Öncelikle 15 Temmuz'u önceden gelen darbelerle birbirlerine karıştırmamak lazım. Bizdenküçük olan genç kuşaklar darbe deyince 12 Eylül 1980 Darbesi’ni düşünüyor. 12 Eylül daha çok birtakım film ve dizilerle insanların kafasında. O da yakın tarihlerde yapılan film ve dizler kadar var.Ama 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimini 12 Eylül veya 1960 Darbesi’yle, 1971 Muhtırası’ylaya da 28 Şubat ile karıştırmamak lazım. Bu tamamen bizim tarihimizde ilk defa karşılaştığımız devletin içerisine çöreklenen bir grubun kalkışması. Ülkede cemaat konusunu konuşursak şöyle bir şey var. Cemaat her dinde var. Aslında sadece İslam dinine has bir durum değil. Bilinen o ki her cemaat yapılanmasının ardında başka bir el var. Bu manada 15 Temmuz Türk milletinin karşılaştığı en vahim ihanet projelerinden birisidir. Bundan sonra benzer durumlar olabilir mi?Olmasını istemeyiz ama olabilir. Olmaması için Darbe Komisyonunun önemi burada.
Hangi yanlışları yaptık ki devlet olarak 15 Temmuz ile karşılattık?Bundan sonra ne yapmamız lazım ki bir daha 15 Temmuz ile karşılaşmayalım? Darbe Komisyonunun temel fonksiyonu bu olacak. Komisyon olarak bu doğrultuda ciddi çalışmalar yapıyoruz. Ben Türkiye için bu komisyondan hayırlı bir sonuç çıkacağına inanıyorum. Bugüne kadar yaptığımız dinlemeler, incelediğimiz belgeler gerek komisyon içerisinde gerek komisyon üyelerinin kendi imkânları ile yaptığı değerlendirmelerle önemli bir yere gelindi. Ben bu çalışma süresinin sonucunda ortaya koyacağımız raporun iyi niyetli ve herkese ışık tutacağını düşünüyorum.”