Çağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. AHMET KORHAN MASTI: "PKK TERÖRÜNÜ MEŞRULAŞTIRAN YASALARI ÇIKARAN VE UYGULAYAN HERKES ZAMANI GELDİĞİNDE YARGILANACAKTIR”

14 Mart 2016 14:54
Okunma
1784
  Çağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. AHMET KORHAN MASTI:   PKK TERÖRÜNÜ MEŞRULAŞTIRAN YASALARI ÇIKARAN VE UYGULAYAN HERKES ZAMANI GELDİĞİNDE YARGILANACAKTIR”


Berikan Yayınevi Hukuk Danışmanı aynı zamanda dergimizin yazarı olan Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Korhan Mastı, Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı Çankırı İl Başkanlığının konuğu oldu.
Ahmet Korhan Mastı, kendisini dinlemeye gelen katılımcılarla sözde çözüm süreci ve iktidarın uygulamalarına dair görüşlerini paylaştı.  
Mastı,1984 yılında başlayan ve 30 yıldan fazla süren terör eylemleri neticesinde 40 binden fazla can kaybı ve devasa ekonomik zararlar meydana geldiğini anlattı.
1999–2002 yılları arasında sona gelinmiş olsa da daha sonrasında uygulanan yanlış politikalar neticesinde terörün şiddetlenerek arttığını söyleyen Ahmet Korhan Mastı, “Analar ağlamasın.” denilerek başlatılan sözde çözüm sürecinin, aksine her gün birçok ananın ağlamasına yol açtığını bildirdi.
Mastı, “1923 yılında, bedeli bitmez tükenmez göçlerle, meşakkat ve kahramanlıklarla ve şehit kanlarıyla ödenerek kazanılmış Cumhuriyet’imizin ve aziz milletimizin varlığı, bütünlüğü ve geleceği bugün büyük tehdit altındadır. Bu tehditlerden biri de terörü azdıran adına çözüm süreci denilen ülkemizi adım adım çözülmeye götüren süreçtir. Çözüm süreci, Türkiye'de uzun yıllardan beri devam eden terör sorununu çözmeye yönelik AKP hükûmeti tarafından başlatılan ve bu günlerde buzdolabına kaldırıldığı ifade edilen sürecin adıdır.” dedi.
Ahmet Korhan Mastı, şöyle devam etti:
“İktidarca PKK ile pazarlık aşamasında başlatılan çözüm süreci maalesef çözülme sürecine dönmüştür. Her gün şehit haberlerinin geldiği ülkemizde geldiğimiz noktada ülkemiz vatandaşları üzerinde algılama yönetimi tüm hızıyla devam etmektedir. Daha dün milliyetçiliği ayaklar altına alan iktidar olanlar bugün sahte milliyetçilik söylemleri ile vatandaşı kandırmaya çalışmaktadır. Biz biliyoruz ki daha önce de dedikleri gibi yine kandırıldık diyecekler!”
Yardımcı Doç. Dr. Mastı, iktidar tarafından Meclise getirilen "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı"nın zamanlaması itibarıyla Cumhurbaşkanı seçim sürecinde ittifak arayışlarının sonucu olarak ortaya çıktığını anlattı.
Tasarı’nın aslında terör örgütünün taleplerinin karşılanmasına yönelik bir hamle olduğunu belirten Mastı; bunun millet egemenliğini silah zoruyla değiştirmek isteyen terör örgütünü devletin meşru muhatabı hâline dönüştürdüğünü, siyasal amaçlarına ulaşma sürecini meşrulaştırdığını ifade etti.  
Ahmet Korhan Mastı; Tasarı’nın, tek başına Milliyetçi Hareket Partisinin yoğun mücadele ve muhalefetine rağmen Mecliste bulunan diğer partilerin desteğiyle 10 Temmuz 2014 tarihinde yasalaştığını hatırlattı.
Yrd. Doç. Dr. Mastı, daha sonra şöyle konuştu:
“AKP hükûmeti Cumhurbaşkanlığı Seçimi sürecinde bu yasa ile her zaman olduğu gibi yine sorunları çözmek yerine sorunları kullanma yoluna gitmiştir. ‘Bizim uygulamalarımız suç da teşkil etse kanun çıkarırız hallederiz, yaparız.’ zihniyeti bu yasada en üst seviyede yerini bulmuştur. Hâlbuki hiçbir insani talep, temel hak ve özgürlüklerin ihlali, teröre, terörizme meşruiyet sağlayamayacağı gibi, hiçbir devlet düzeni ve otoritesi tesisinin inşası amacıyla insan haklarının ihlali de meşru sayılamaz. Sözde düzeni tesis amacıyla devlet tarafından yapılacak insan hakları ihlali de amaca kaynak ve dayanak gösterilemez. Bu tür bir düzenleme daha önce "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu"nda öngörülmüş ve Anayasa Mahkemesine taşınmışken Anayasa'ya aykırılığı bilindiği hâlde dayatılan bu Yasa; işlenmekte olan bir suçun kabulü, işlenecek olan suçların izni mahiyetindedir. Bu Yasa ile görevlilere suç işleme özgürlüğü verilmektedir. Hükûmete ucu bucağı belli olmayan görevler verilmekte, bu görevlerin ne olduğu, yerine nasıl getirileceği bilinmemektedir. İktidar, hukukun üstünlüğünü tanımamayı alışkanlık hâline getirmiştir; yargının, idarenin iş ve eylemleri üzerindeki denetimini bir türlü kabullenememiştir. Yine iktidar; uygulandığı zaman konusu suç oluşturacak, uygulayıcılarını suçlu duruma düşürecek düzenlemelere bu yasada yer vermiştir. Bu bakımdan bu Yasa’nın tasarı hâlindeyken tali komisyonlar olan Anayasa ve Adalet Komisyonlarında görüşülüp irdelenmesini de engellemiştir. Sonuçta Anayasa'ya, yasalarımıza ve temel hukuk ilkelerine ciddi aykırılıklar içeren böyle ucube bir yasa doğmuştur. Yıkım projesinin ürünü olan bu yasayla birlikte İmralı'daki terörist başıyla ve onun Kandil'deki uzantılarıyla yapılmış olan illegal görüşmeler, buluşmalar ve mutabakatlar ve bundan sonra yapılacak bu ve benzeri illegal faaliyetler akılları sıra yasal bir zemine oturtulmuştur. Ancak hem hükûmet hem de muhatapları çok iyi bilmelidir ki Anayasa'nın geçici 15. maddesi darbecileri nasıl koruyamadıysa bu Yasa da yapanları ve uygulayanları ancak AKP iktidarda olduğu müddetçe koruyacaktır. Uygulayıcılarını aklama peşinde olan bu yasa nedeniyle bu suça ortak olan herkes zamanı geldiğinde yargılanacaktır.”
Ahmet Korhan Mastı; Kanun değişikliği sonucu soruşturma usulleri değiştirilen MİT elemanlarının, hükûmet edenlerin hukuka aykırı bir takım işlerini organize eder bir görüntü sergilemeye başladığını bildirdi.
“Yapılan soruşturmalar karşısında ‘Bunlar MİT elemanı; dolayısıyla izin vermiyorum.’ diyen bir yapı vardır.” ifadesini kullanan Mastı, MİT’in kendisine verilen görevleri icra ettiği noktasında hükûmet edenlerin ağzından teyitler alındığını belirtti.
Yardımcı Doç. Dr. Ahmet Korhan Mastı, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Geldiğimiz noktada eş başkanlığı yapılan Büyük İsrail Projesi doğrultusunda ülkemizin altının oyulduğu, yapılanlara karşı ise vatandaşın önce ekonomik olarak zayıflatılıp sonra kömür ve gıdaya muhtaç hâle getirilip duygularının kör edildiği, ezcümle vatandaşımızın ülke sorunlarına karşı duyarsızlaştırıldığı bir dönemden geçmekteyiz. Bu durumda bizlere düşen görev; eski hasletlerimizi kaybetmeden Türkiye’nin ve Türklüğün sorunlarına neme lazım demeyen teşkilatlarımızı diri tutup bir olmak ve Türkiye’nin içinde bulunduğu durumla ilgili olarak vatandaşı aydınlatma çabalarını sürdürmektir. Son olarak sözlerimi günümüzü gözler önüne seren Hüseyin Nihal Atsız’ın bir cümlesiyle tamamlamak isterim: ‘Millet ve vatan haini olmak için mutlaka askerî sırları çalarak para ile düşmana satmak icap etmez. Kendi milletinin düşmanlarına hayranlık beslemek, onların davasını gütmek, kendi kültür ve mazisini inkâr etmek de hainliktir."